• Sonuç bulunamadı

3. VELİAHTLARIN BELİRLENMESİNDE ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER

3.4. Devlet Erkanı Ve Komutanların Etkisi

Abbâsîler’in kuruluş aşamasında Fârisîlerden müteşekkil olan Horasan’ın yardımı küçümsenemeyecek kadar çoktu hatta Abbâsîler mevcudiyetlerini bir nevi Fârisîlere borçluydular. Bu yüzden ilk halîfe Ebu’l-Abbas, Ebû Müslim el-Horasanî ile daima yakın ilişki içinde oldu. Sasânî hükümdarı Erdeşir’e sultan için en hayırlı kişi kimdir diye sorduklarında Erdeşir: “Akıllı, salih ve güvenilir vezir”dir diye cevap vermiştir. Bu yüzden de her idarecinin vezirini, nedimini, kâtibini iyi araştırması gerekir der.852

Halîfe halkın itaatini de vezirleri ve yardımcıları sayesinde sağlar; ancak bunu başarabilmek için de her daim vezir başta olmak üzere devlet ricalini izleyerek denetlemesi gerekir853 ki bu kimseler kendilerini en yetkin kimse zannetmesinler. Abbâsîler de sayelerinde iktidara geldikleri be halkın itaatini sağladıkları bu kimselere valilikler verdi. el-Mansûr hilâfete geçince Ebû Müslim’i devlet için bir tehdit gördü çünkü devletin karşısında Ebû Müslim, taraftarlarının sayısıyla çok güçlü bir şahsiyetti. Mansûr, hilâfetini tanımayan amcası Ali b. Abdullah’ı da ortadan kaldırdı ve hilâfeti boyunca da hiçbir devlet adamı ya da komutanın güçlenmesine izin vermedi. Vilayetlerin merkezle rabıtası daima sağlam tutuldu. Erdeşir’in de dediği gibi ricalini denetlemeyi hiç bırakmadı.

el-Mansûr, Ebû Müslim’i de ortadan kaldırdıktan sonra Hâlid b. Bermekî ve ailesini güvendiği adamların arasına kattı. Kendisi de bizzat ona saygı ve hürmet gösterdi. el-Mansûr’un bu muamelesine rağmen Bermeki ailesî gurura kapılıp

851 Clot, Hârun Reşîd, 85; Bozkurt, Mu’tezile’nin Altın Çağı,, 25-28. 852 el-Amasî, Tuhfetü’l Umerâ, 116-117.

şımarmadılar. Hiçbir zaman tevazuyu elden bırakmadılar. Her ne kadar Ebû Seleme’nin başına gelenlerden sonra “vezir” isminden uzak dursalar da resmiyette tam olarak vezirin yerini aldılar.854 Bermekî ailesinin zamanla halîfeyle yarışacak boyutta nüfuz ve mala kavuştuğunu görünce onların başlangıçtaki tevazularını, el-Mansûr’un sıkı siyasetine dayandırmak gerektiği kanaatindeyiz. el-Mansûr bu konuda çok dikkatliydi ve rakip gördüğü her kim olursa olsun gözünü kırpmadan ortadan kaldırmaya muktedirdi. Yarım yüzyıldan fazla siyasette etkin rol oynayan bu aile zamanla kapıldıkları kibir, gösteriş ve keyfî uygulamaları ile Hârun er-Reşîd tarafından 803/1400 yılında ortadan kaldırılmıştır.855

Devlet adamlarının siyasetteki etkilerini Hâdî ve Hârun kardeşler arasındaki rekabette de görmekteyiz. Hâdî hilâfete geçtikten kısa süre sonra kardeşi Hârun’u veliahtlıktan azledip yerine oğlu Mûsâ’yı veliaht yapmak istedi. İlk başta ikna yoluyla kardeşini veliahtlıktan feragat etmesini bekledi. Kaynaklar Hârun’un buna rıza göstereceği ama danışmanı Yahya b. Hâlid’in uyarması üzerine bundan vazgeçtiğini rivâyet ederler. Daha sonra Hâdî bunu tehdit ve baskı yoluyla çözmek istemiş ve onu ortamlarda tahkir etmiştir. Hâdî daha sonra Yahya b. Hâlid’in Hârun üzerineki etkisini bildiğinden Yahya’yı yanına çağırtmış ve onunla istişare yapmak istemiştir. Yahya: “Ey Mü’minlerin emîri! Eğer insanları Hârun’a bağlılıklarından vazgeçirirsen yaşamış oldukları sorunları kendi başlarına çözmeleri için onları ceasretlendirmiş olursun ama eğer kardeşine biat etme konusunu ve ondan sonra da Ca’fer’e biat edilmesini seyrine bırakırsan bu durum biat için daha uygun olur.” Hâdî bu görüşü isabetli bulmuş fakat bir süre sonra bu cevap içine sinmemiştir. Bu sefer de Yahya, Hâdî’yi oğlu ergenlik çağına girmeden onun ölebileceği ihtimaline karşı uyarmış ve “Eğer sen bunu yaparsan Allah korusun halîfe de ölürse ailenin önde gelenleri de buna karşı bir hamle yaparlar ve babanın evladı hilâfeti kaybeder” demiş ve sözüne şöyle devam etmiştir: “Ca’fer ergenlik çağına girinceye kadar -Allah bize bunu nasip ederse- bu işten vazgeç. Hârun kendi iradesiyle ona biat edene kadar ben onu cezalandıracağım. Ey mü’minlerin emîri! Allah’a yemin ederim ki bunu yapacağım.” demişti. Yahya’nın böyle konuşmasından maksadı halîfenin gözüne girmek, ondan gelecek yardım ve ihsandan

854 Hasan İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, I-II, 348. 855 Burry, Müslim Civilisation, IV, 274.

yararlanmaktı. Bütün bunlara rağmen kriz büyümeye devam edince Yahya, Hârun’u Hâdî’den uzaklaşması için nasihatta bulundu. Yahya Hâdî’yi oyalamakla aynı zamanda kendisini de güvence altına alıyordu. Sonunda Hâdî, Yahya’yı yakalattı ve onu öldürmeye karar verdi fakat bunu gerçekleştiremeden Hâdî o gece vefat etti.856

Yahya’nın Hârun’un hilâfeti için bu kadar uğraşmasının altında Hârun’un halîfe olmasıyla kendisinin de vezir olacağını ümit etmesi yatmaktaydı. 857 Elbette böyle bir ihtimalin gerçekliği göz ardı edilemez. Yahya’nın bu işten bir çıkarı olacağı muhakkaktır ancak bütün bunları canını hiçe sayarak sırf vezirlik için yapabileceği ihtimalini biz zayıf görmekteyiz çünkü Yahya’nın Hâdî’ye sunduğu gerekçeler çok yerinde ve doğru tespitlerdi. Halîfenin ölme ihtimali, veliahtın rüştüne ermemiş olması boş kalan iktidar için sadece hanedan içinde değil ordu ve muhalif gruplar için de iç savaşa sebep olacak belki de devletin çöküşüyle sonuçlanacak ciddi bir meseleydi. Üstelik bu aile zaten çok seçkin bir statüdeydi. Yahya’nın Hârun için verdiği bütün bu çabalar karşılıksız kalmamış, Hârun, Yahya’nın bu işini en büyük iyiliklerinden saymıştı.858

Annesi ve veziri Yahya sayesinde güçlenen Hârun, daha sonra yetkilerinin tamamını Yahya’nın eline verdi.859 Sasânîler’den alınan bu vezirlik makamı ile vezirler halîfe yerine bütün işleri yürütmeye başladılar. Yürütme işi ve halîfenin mührü dahi vezirlere bırakıldı.860 Halîfe ile rekabet edecek güce sahip olan bu aile, kendisini yücelten aynı halîfe tarafından yok edildi. Çünkü Bermekî ailesi artık halîfeye dahi baskı uygulamaya başlamış, sünnî siyaset takip eden Abbâsîler’e karşı bu aile Şiî temayülünde olmuş ayrıca Fazl b. Rebî gibi bu aileyi kıskanan devlet adamlarının entrikalarıyla gözden düşerek ortadan kaldırılmışlardır.861

Me’mûn’a kadar Bermekî ailesinin nüfuzu tartışmasız çok etkindi. Bazı halîfelerin yönetime gelmesi ve idare de başarı elde etmesi bile bu ailenin sayesindeydi. Zamanla Bermekîler’in itibasızlaştırılmasının doğrudan sebepleri

856 Dûrî, Asru’l-Abbasîyyu’l-Evvel, 102-103. 857 İbn Tiktaka, el-Fahrî, 148.

858 İbn Tiktaka, el-Fahrî, 148.

859 Omar, The Abbasîd Chaliphet, 342. 860 Dûrî, Nizâmu’l-İslâmiyye, 12. 861 Şeşen, İslâm Medeniyeti Tarihi, 103.

arsında veliahtlık düzenlemesindeki gerilim de vardı. Hârun er-Reşîd babası gibi, kendisinden sonra birkaç oğlunu veliaht bırakmak istedi. İlk veliahtı Emîn’e 170/786’de, Bermekî ailesinden Ca’fer b. Yahya’nın aday gösterdiği ikinci velihatı Me’mûn’a 182/798 yılında biat edildi.862 Her ne kadar Hârun tarafından bu aile ortadan kaldırılsa da yine de bu ailenin nüfuzu Me’mûn’u başarıya götüren bir etken olmaya devam etmiştir. Çünkü Me’mûn ve beraberindekiler, Bermekî ailesinin yönetim anlayışı ve idarî dehalarına şahit olmuşlar ve bu ailenin yanında yetişmişlerdi.

Me’mûn, ileri görüşlü vezirleri ve adamlarının sayesinde, ordusu ve elinin altındaki mal ile çok güçlü bir rakip olan kardeşi Emîn’e karşı zafer elde etmişti. Her ne kadar kaynaklar Emîn’i yerip Me’mûnu övseler de aslında Emîn de Me’mûn da hemen hemen aynı âlimlerden aynı eğitimi almışlardı. Veliahtların kâtipleri ve aynı zamanda danışmanları olan kimseler, veliahtlar hilâfete geldiklerinde de halîfenin veziri olmuşlardı. Dolayısıyla çocukluklarından itibaren her daim veliahtların yanında olan bu kimseler elbette halîfe üzerinde de büyük bir nüfuza sahiptiler.

Emîn’in veziri Fazl b. Sehl’in kışkırtmaları ve tahrikleri olmasa belki Emîn, kardeşi Me’mûn’a hiç cephe almayacaktı en azından bu iki kardeş arasındaki rekabet, Emîn’in canından olmasına sebep olmayacaktı ya da Me’mûn’un veziri Fazl b. Rebî’nin teşvik ya da tavsiyeleri olmasa Me’mûn Emîn’in isteklerine boyun eğecek belki de veliahtlık haklarından feragat edecekti. Hârun dahi, vezirinin müdahelesi olmasa, sadece amcakızı Zübeyde’nin yanında olması koşuluyla Hâdî’nin kendisini azletme teşebbüsüne razı olacaktı.

138/755-756 yılında doğan Fazl b. Rebî, Ebû Ca’fer el-Mansûr’un hâcibi olan Rebî b. Yunus’un oğludur. İlk olarak Halîfe Hâdî zamanında Fazl, hâcib olarak atanmış, Hârun da onu çok sevdiği halde annesi Hayzuran’dan çekindiği için Fazl’a görev verememiştir. Hayzuran’ın ölümünden (173/789) sonra onu devlet harcamalarıyla ilgili olan divanda görevlendirdi daha sonra da onu 179/795-796 yılında hacib tayin etti. 187/803 yılında Bermekî ailesinin ortadan kaldırılmasının ardından da sınırlı yetkilerle onu vezir tayin etti.863

862 Kennedy, The Prophet, 143-144. 863 Özaydın, “Fazl b. Rebî”, DİA, XII, 274.

Me’mûn’u adamları ne kadar iyi yönlendirdiyse Emin’in adamları da yanlış karar ve görüşleriyle halîfeyi ölüme götürdüler. Bu yüzden Emîn’in hezimete uğramasında en büyük etken yanındaki adamlarıydı. Sözgelimi Emîn’in komutanı Ali b. Îsa b. Mâhân, Me’mûn’u komutanı Tâhir b. Hüseyin’i ve ordusunu hakir görmüş, onların başarılı olacağını asla ihtimal vermemiştir. Öyleki, Me’mûn’un ordusunun, kendi ordusunun bölüklerinden sadece bir parça olduğunu söyleyerek onun ateşinden bir kıvılcımın dahi kendilerine isabet etmeyecektir düşüncesiyle düşmanını küçümsemiştir.864 Emine Baytar; “Emîn’in hayatı Me’mûn’un adamları ve komutanları eliyle son buldu” diyerek; veliahtların danışmanlıklarını, kâtipliklerini ya da hâcipliklerini yapan kimselerin, istedikleri şeyi kolayca veliahta yaptırabildiklerini hatta kimi zaman da emir almaksızın kendi iradelerini ortaya koyduklarını ifade etmiştir.865 Nitekim Me’mûn, veliahtlığında olduğu gibi hilâfetinde de Merv’de bulunduğu sıralarda devlet yönetimine dair bütün işlerini “zürriyâseteyn” lakabını verdiği Fazl’a bırakmaktan çekinmemiştir. 866

Bazı kaynaklar, Me’mûn’u veliaht yapması fikrini Hârun er-Reşîd’e Ca’fer b. Yahya’nın verdiğini söylemektedir. O, Emîn’in şöyle söylediğini rivâyet eder: “er- Reşîd’in görüşü (Me’mûn’a biat ertme konusunda) Ca’fer b. Yahya’nın sihri ve büyüleriyle, onu kuşkuya düşürmesiyle beklenmedik şekilde ortaya çıktı.”867 Belki de er-Reşîd, Hâşimiler’in ve eşi Zübeyde’nin baskıları sonucu Emîn’i Me’mûn’a tercih etmiş ve Emîn’i veliaht seçmişti. Böylece hilâfetin kendi neslinde kalmasını sağlamıştı. er-Reşîd’in büluğa ermemiş çocuğunu veliaht tayin etmesinin sebebi; kardeşi Hâdî ile girdiği veliahtlık çekişmesi ve Hârun’un iktidarını sağlama almak istemesiydi ki hilâfetinden kısa bir süre geçer geçmez hemen oğullarından birini veliaht seçmiştir. Madem böyle bir işe teşebbüs edecekti o halde elbette ilk tercihi Hâşimî kanı taşıyan Emîn olacaktı.

Kaynakların çoğuna göre Hârun’u ikinci bir veliaht seçmesine götüren sebep; Emîn’in zamanla ahlakî bir çöküntü içerisine girmesi, Me’mûn’un ise halkın ve çevresindekilerin itibarını kazanmaya muktedir düzgün bir şahsiyet olarak

864 Baytar, Târihu’l-Asri’l-Abbâsî, 105. 865 Baytar, Târihu’l-Asri’l-Abbâsî, 104-105.

866 Can, Mesut, İslâm Tarihi ve Medeniyetinde Merv Şehri Merv, Konya 2017, 126. 867 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 305; Dûrî, Asru’l-Abbâsiyyul-Evvel, 142.

yetişmesiydi. Bütün bu ihtimallerin yanında biz, Muâviye’nin Yezîd’i veliaht yapmak istemesine rağmen sahabeden çekindiği için bunu izhar edemediği ve Muğîre’nin de bu fikre sahip olduğunu öğrenince ondan cesaretlenerek veliahtını açıkladığı gibi, Hârun er-Reşîd’in de Me’mûn’u veliaht yapmak istediğini ama Hâşimîler’den çekindiği için Ca’fer b. Yahya’nın da bu görüşte olduğunu öğrenene dek bunu dile getiremediği kanaatini taşımaktayız. Hârun’un ikinci veliahtı seçmek için 6 yıl beklediğini göz önüne alırsak belki de Emîn istenilen vasıflarda bir veliaht olsaydı Hârun, ikinci bir veliaht seçmeyi hiç düşünmeyecekti. Çünkü her ne kadar Hâşimîler’in baskısıyla Emîn veliaht olduysa, o dönemde en az Hârun kadar nüfuza sahip olan Bermekî ailesinin nüfuzunu da yok sayamayız.

Bermekî ailesi ya da Hârun, ikinci bir veliahta biat edilmesini isteseydi 6 yıl gibi uzun bir süre beklemelerinin bir anlamı olmayacaktı. Emîn’in de yukarda ifade ettiği gibi, Me’mûn’a biatı beklenmedik şekilde ortaya çıkaran şey, Ca’fer’in çabasından ziyade Emîn’in kötü ahlâkı, dillere dolanan sefih hayatı ve sorumsuzluğuydu. Çünkü Me’mûn’a baktığımızda o da zaafları olan bir çocuktu; ancak onu dizginleyen çevresinde ciddi, işine samimiyetle bağlı, sorumluluk bilinci taşıyan ve bu konuda Me’mûn’u ta’zir etmekten çekinmeyen devlet adamları bulunmaktaydı. Onlar sadece halîfenin ölümünden sonra değil halîfe hayattayken dahi Me’mûn’un hilâfet haklarını korumayı kendilerine görev addetmiş kimselerdi. Öyleki, er-Reşîd, isyan eden Rafi b. Leys’e saldırmaya gideceğinde Me’mûn’u Bağdat’ta bırakmayı istemiş bunun üzerine Fazl, hemen müdahele de bulunarak Me’mûn’a; “Sakın seni onunla göndermesine izin verme. O hasta biridir üstelik de güvenilir değil. Bilemezsinki bir sorun olur daha sonra kardeşin üstüne çullanır ve annesi Zübeyde ve Hâşimoğulları’ndan dolayı seni tahttan indirir.” demişti. Geçekten de halîfe seferdeyken ölümü halinde Bağdat’ta kardeşi Emîn’le aynı yerde bulunmaları üstelik de Bağdat’ın Hâşimîler’in merkezi olan bir şehir olması Me’mûn için büyük tehlike arz etmekteydi. Bu yüzden Horasanlılar ve Bermekî ailesinin “kız kardeşimizin oğlu” diye hitap ettikleri868 Me’mûn’u canları pahasına koruduklarını görmekteyiz.

868 Dûrî, Asru’l-Abbasîyyu’l-Evvel, 142.

186/802 yılında ise Hârun, diğer oğlu Kasım’ı Mu’temen lakabı ile üçüncü veliaht olarak atadı. Mu’temen’in veliaht seçilmesi de Mu’temen’in hocası Abdülmelik b. Salih’in gayret ve teşvikiyle olmuştu.869 Hârun, oğulları Emîn ve Me’mûn’a arka arkaya biat etmemiştir. Aralarındaki zaman farkını düşünürsek aslında Hârun’un aklında ikinci bir veliahtın hiç olmadığı, Emîn büyüdükçe onu hilâfete ehil görmediğinden alternatif bir veliaht düşündüğünü söyleyebiliriz. Bir başka ihtimal ise Hârun’un Emîn’i destekleyen hanedan mensuplarından çekindiği için bir süre bunu hiç dillendirmediğini uygun ortam ve koşul oluştuğunda bu fikrini paylaştığı çıkarımında da bulunabiliriz.