• Sonuç bulunamadı

B. AİLE DEĞERLERİ VE DİN

2. Eşler Arasında İnanç ve İbadet Birlikteliği

Evlilik kalitesini etkileyen önemli bir boyut da, çiftlerin sahip oldukları inanç ve değer sistemleri ile bu sistemlerdeki benzerlik veya farklılıklardır. Evlilik hayatını etkileyen unsurlar arasında dinin rolü oldukça önemlidir. Çünkü din, yaşam yolları, inanç ve değer sistemleri ve beklentiler gibi birçok özelliği kuşatır.707

Din ve evlilik mutluluğu konusunda yapılan araştırmaların pozitif bulguları, genellikle aynı inancı paylaşan, yani inanç içi evlilik yapan eşlere dayandırılmaktadır.708 Temel öncül, farklı dini görüşe sahip çiftlerin, aynı dini görüşü paylaşan çiftlere göre daha fazla evlilik stresi yaşadıkları şeklindedir.709 Dini homogami (religious homogamy) olarak da adlandırılan karı-koca arasındaki dini mensubiyetteki benzerlik derecesi, önemli bir araştırma konusudur. 1950’lerden 70’lere kadar yapılan araştırmalar, aynı inanç evliliklerinde, farklı inanç evliliklerindekine göre daha az boşanma görüldüğüne işaret etmiştir.710 Çiftlerin aynı inancı paylaşması, aile içerisinde yaşayan bireyler arasındaki çelişkileri azaltırken daha verimli bir ortamın oluşmasını sağlamaktadır. Çünkü aynı dini inancı paylaşma (dini homogami), yapılan çalışmaların sonuçlarına göre de, çiftler arasındaki benzerlikleri artırarak, evliliğin devamına ve evlilik doyumuna katkıda bulunmaktadır.711 İnanç sistemlerindeki benzerliğin eşlerin, çocuk yetiştirme ve boş zaman aktiviteleri konularındaki çatışmaları azalttığı da farzedilmektedir.712 Dini inanç ve pratikler konusunda çiftler arasındaki farklılık ise, evlilikte denge bozucu bir güç olarak işlev görebilmekte ve daha sık aile içi geçimsizliklerle bağlantılı olabilmektedir.713

Dini inançlar, bireylerin aile hayatında “aynı dünya görüşü” ve “vizyon” a sahip olmasını sağlamaktadır.714 Dini faaliyetlere eşlerin birlikte katılması da, aileye ortak bir amaç duygusu verirken, aile bağlılığı, sosyal bütünleşme ve boşanmaya karşıtlık gibi       

707 Hünler, Gençöz, a.g.m., s.124.

708 Marks, a.g.m., s.87.

709 Mahoney, vd., a.g.m., s.571.

710 Larson, a.gm.., s.290.

711 Call, Heaton, a.g.m., s. 383; Marks, agm., s.88.

712 Fiese, Tomcho, a.g.m., s.597.

713 Waite, Lehrer, a.g.m., s. 264; Lambert, Dollahite, a.g.m., s.440.

714 Marks, a.g.m., s.98.

evliliğe dair benzer değerler kazandırarak, eşlerin ilişkisel iyi olma hallerini (relational well-being) geliştirir.715 Bir başka ifade ile, çiftlerin dinin her boyutunda (inanç, üyelik, katılım) birbirleriyle ortak/benzer olması, evliliği daha fazla sürdürülebilir ve daha doyumlu hale getirmektedir.716

Eğer yeni bir aile oluşurken eşlerin bazı ortak amaçları yoksa ve birbirlerinden beklentileri çok farklı ise, beklentilerine karşılık bulamamaları sonucunda ilişkileri zedelenecektir.717 Fakat ortak bir vizyona sahip olma, evlilikteki stresi azaltarak ve evli eşleri birbirine yaklaştırarak aile içi geçimsizlikleri azaltmada yardımcı olmaktadır.718 Dindarlık seviyeleri konusundaki yakınlık da, ortak vizyonun oluşturulması noktasında bireylerin evlilik öncesinde dikkat etmeleri gereken önemli bir kriterdir.719

Önemli bir nokta da, eşler arasında inanç ortaklığına rağmen dindarlık derecelerinde farklılıklar olabileceğidir. Yapılan araştırmalarda genel olarak sadece aile bireylerinin inanç ve ibadetleri üzerinde durulmakta, çiftlerin dindarlığındaki eşitsizlik göz ardı edilmektedir.720 Oysa aynı dine bağlı olsalar da, dinin hayatlarındaki yeri ve önemi konusunda eşler arasında önemli farklılıklar olabilir. Bu da dinin evlilik hayatına dair olumlu etkilerini azaltabilir. Ayrıca dini yaşantıdaki benzerlik ve farklılıklarla birlikte, eşlerin bir arada ibadet etmesinin, evlilik doyumuna etkisi de gözden kaçırılabilmektedir.

Uyumlu bir kişilik gelişiminde her ne kadar bireysel dindarlığın belirleyici rolü söz konusu olsa da, evlilik uyumunda ortak dini yaklaşım ve uygulamaların rolü daha büyüktür denilebilir.721 Çiftlerin bağlı bulundukları dinler ve dini yaşantılar arasında farklılıklar ve benzerliklerin oranı onların mutluluğu etkilemektedir. Eğer farklılık çok ve oldukça köklü ise bu iki kişinin mutlu olma şansları zayıftır. Dinlerin farklı olması, bu bağlamadaki en büyük farklılıktır. Dinleri farklı eşlerin tutumları, standartları, yeme, içme ve eğlenme alışkanlıkları, okudukları eserler, hafta tatili günleri farklı olacaktır. Bu kadar büyük farklılıklar üzerine kurulan evliliklerde ise mutlu bir birliktelik beklenemez.722

      

715 Fiese, Tomcho, a.g.m., s.597; Call, Heaton, a.g.m., s.383.

716 Call, Heaton, a.g.m., s.383.

717 Şahin, a.g.e., s.179.

718 Lambert, Dollahite, a.g.m., s.442.

719 Ahmadi, Azad-Marzabadi, Ashrafi, a.g.m., s.108.

720 Mahoney, vd., a.g.m., s.563.

721 Bahadır, a.g.e., s.109.

722 Bilen, a.g.e., s.105.

Larson (1989)’a göre dini inanca sahip olma yani dini homogami, dini mensubiyetten daha seçkin bir değişkendir. Dini homogami, daha muhafazakâr dini gruplar arasında, evlilikte istikrar ve memnuniyet konularının güçlü bir değişkendir. Daha liberal mezheplere bağlı gruplarda ise, eğitim ve diğer sosyal faktörlerle karşılaştırıldığında daha önemsiz bir faktör olmaktadır. İlaveten din değiştirme veya eş seçimindeki doktrinel ayrılık arttıkça dini farklılık, evlilikte tatminsizlik ve ayrılığın giderek güçlenen bir belirleyicisi olmaktadır. 723

Dini bir faaliyete katılmak, geliştirici çift-aile faaliyetlerini kolaylaştırma işlevi görmektedir. Çünkü bu durum, çift ve ailelerin düzenli bir şekilde birbirleri ile etkileşim halinde olmalarını sağlar.724 Dini törenlere katılım, çiftlere, geçimsizliği çözmede, odak noktalarını değiştirerek ve ciddi problemlere kafa yorabilmeleri için onlara gerekli olan iç dayanıklılığı sağlayarak yardımcı olur. Dini törenlere birlikte katılmakla, çiftler, çok önemli olarak algıladıkları ufak tefek tartışmalarına odaklanmaktan kurtulabilirler.725

Birlikte ibadet etmenin, “Tanrı’yla bağlantı kurmak”, çiftlerin ve çocukların

“korunduğu” duygusunu sağlamak, aile sorunlarının çözümü için bir “sevgi ruhu” ortaya çıkarmak yoluyla aile bireyleri arasındaki bağı güçlendiren bir faktör olduğu söylenebilir.726 Ailenin güne birlikte başlayıp günü birlikte bitirerek, müşterek geçirdikleri vakti artırıp birlikte yaşama idrakini kuvvetlendirir. Birlikte dua etmek, sahip olunanlar için şükretmek ve mevcut hastalık ya da sorunların çözümü için yardım dilemek gibi faaliyetler, aile bilincini artırarak bireyleri sevgi ve dayanışma bağı ile birbirine bağlayıcı bir etki yapar.

Hıristiyan toplumlarda kiliseye gitme davranışı, hem eşlerin hem çocukların birlikte ailecek yaptıkları bir dini aktivite olması açısından önemlidir. Yapılan araştırmalarda da rutin bir dini ibadet olarak kiliseye gitmenin evlilik hayatı ile ilişkisi ele alınmıştır. Hatta dini bağlılığın (religious affiliation), benzer dini aktiviteleri paylaşma olmaksızın, tek başına evlilik ilişkileri konusunda anlamlı bir faktör olup olamayacağı da tartışılmıştır.727 Bu sebeple yapılan araştırmalarda kiliseye gitme gibi birlikte yapılan ibadet       

723 Larson, a.g.m., s.291.

724 Baucom, a.g.m., s.654.

725 Lambert, Dollahite, a.g.m., s.444.

726 Marks, a.g.m., s.98.

727 Marks, a.g.m., s.87.

uygulamalarının evlilik hayatına etkileri üzerinde daha fazla durulmuştur. Örneğin Hatch’in (1985) araştırması, dini davranıştan çok dini ibadetleri beraber yerine getirmenin evlilik uyumuna daha pozitif bir etkisi olduğunu göstermektedir. Araştırmada ibadet etme dereceleri ile erkek ve kadının evlilik uyum ve doyumu arasında anlamlı ilişki bulunamazken, ibadetleri beraber yerine getirmenin evlilik doyum ve uyumunda daha pozitif etkiye sahip olduğu belirtilmiştir.728

Dini törenlere ve ailenin birlikte dua ettiği durumlara katılımın alışkanlık haline gelmesi, evlilik çatışmalarını önlemek için ebeveynlere hazır bir yapı sunabilir. Bu yapı sayesinde boşanma meydana geldiğinde çiftler birbirinden özür diler, çocuklarına yönelik umutlarını ve ortak hedeflerini ifade ederler. Bu yapı, kontrolden çıkan düşmanlığın ve karşı çıkışın ortadan kalkmasına yardımcı olabilir.729

Call ve Heaton (1997), boylamsal olarak yaptıkları araştırmada kiliseye gitmenin evlilik doyumu ve devamı üzerine etkilerini incelemişlerdir. İlk görüşmede karı koca her ikisi de kiliseye devam edenler ile beş yıl sonra yaptıkları ikinci görüşme sonucunda bu çiftlerin evliliklerindeki çözülme oranının daha az olduğunu, ancak dini önemseme ve dini faaliyetlere katılım konusunda birbirleri ile farklılıkları olan çiftlerin evliliklerinde dengesizlikler/istikrarsızlıklar olduğunu tespit etmişlerdir. Araştırmacılar ayrıca evlilik bozulması riskinin, kadın düzenli olarak dini törenlere katılıp, kocanın hiç katılmadığı durumlarda yaklaşık üç kat daha fazla olduğunu ifade etmişlerdir.730

Fiese ve Tomcho (2001) ise, din ve evlilik doyumu konusunu değerlendirirken özgün bir yaklaşım kullanmışlardır. Onlar dini inanç, değer ve tutumlar yerine, çiftlerin dini bayram ritüellerini gözetmeleri ve bu bayramların anlamının etkilerine odaklanmışlardır. Bu araştırmacılar, din ile ilgili dini aktiviteler ve ritüeller gibi yakınsal değişkenlerin, dini bağlılık gibi ıraksal değişkenlere göre evlilik doyumu ile daha yakın bir ilişki içerisinde olduğu tespit etmişlerdir.731

      

728 Ruth Cordle Hatch, Marital Adjustment and Satisfaction as Related to Perceptions of Religious Practices and Orientations: An Examination of Graduate and Seminary Student Couples (Religiosity, Intrinsic-Extrinsic, Quality, Dyadic), Kansas State University, PhD, 1985, pp.159-160’dan aktaran; Ürkmez, a.g.t., s.88.

729 Mahoney, vd., a.g.m., s.191.

730 Call, Heaton, a.g.m., ss.382-392.

731 Fiese, Tomcho, a.g.m., ss.597-609.

Eşler arası uyum konusu, bazı Kur’an ayetlerine de konu olmuştur. Kur’an, özellikle eş seçiminde eşler arasındaki inanç benzerliğini önemli ve öncelikli görmektedir.732 Hz. Peygamber’in hadislerinde de eş seçimiyle ilgili hem dini hem beşerî kriterler gündeme getirilmektedir.733 Ayrıca İslâm fıkıh literatüründe “kefâet” ilkesi çerçevesinde, eşlerin birbirine denkliği, benzerliği ve uygunluğu, dinî ve sosyal bir mesele olarak her zaman göz önünde tutulmaktadır.734

Evli çiftler, aynı zamanda anne-baba rolünü üstlenerek, çocukları için davranış modeli oluştururlar. Toplumun kültürel değerleri aile ortamında çocuklara aktarılır. Eğer eşlerin değerlerinde ve dinî inançlarında derin farklılıklar bulunuyorsa, çocuk yetiştirme anlayışları da doğal olarak farklılık gösterecektir. Bu farklılık hem eşler arasındaki uyumu bozabilecek hem de çocuğun yetişmesini olumsuz yönde etkileyecek gelişmelere zemin hazırlayabilecek niteliktedir.735