• Sonuç bulunamadı

3.14. Köy Eğitmen Kursları

3.14.1. Eğitmenlerin Köyde Yaptıkları

Yurt gazetesine göre eğitmen, köy kanunu uygulamak, bir cümle ile ideal köyü oluşturmak ve devletin köy için düşündüklerini gerçekleştirmek için hazırlanıp köye gönderilmektedir.589

Köy eğitmen kursunu başarıyla tamamlayan eğitmenler, geldikleri köylere ya da köylerine yakın civardaki diğer köylerde eğitmen açığı olması durumunda bu köylere “Köy Eğitmeni” sıfatıyla geri dönüyorlardı. Eğitmenler, köylerde ilkokul 1. Sınıfta öğrenim görecek çağdaki çocukları toplayıp, bu öğrencileri 3 yıllık bir eğitimden geçirdikten sonra tekrar başa dönerek, yeni bir grup çocuğa 3 yıl boyunca eğitmenlik yapıyorlardı. Köy eğitmenlerine, 3 yıllık eğitimde yardımcı olacak üç öğretim kılavuzu (Birinci Yıl, İkinci Yıl, Üçüncü Yıl Öğretim Kılavuzu) gönderiliyordu.590 Bu kılavuzlar

incelendiğinde birer talimat niteliği taşır. Eğitim sürecinde yapılacaklar bu kılavuzlarda yer alır. Bununla birlikte eğitmenin de yetersiz kalacağı konular göz önünde

587Mustafa Aydoğan, Köy Enstitüleri Amaçlar-İlkeler-Uygulamalar, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim

Vakfı Yayınları, İkinci Baskı, Ankara, 1997, s. 31.

588 Saadet Tekin-Şükran Aykanat, “Cumhuriyeti Aydınlatma Projelerinden Köy Enstitüleri ve Çoklu

Zekâ”, Tarih Okulu Dergisi, Yıl:11, S.XXXVIII, Aralık 2018, s. 572-573.

589Köyde Eğitmen”, (1 Ocak 1937). Yurt. 590 Mustafa Aydoğan, a.g.e. s.30

bulundurularak, eğitmenlerin eksiklerini gidermek amacıyla adına gezici başöğretmen denilen bir kurum oluşturulmuştur. Eğitmen kurslarında 10 kişilik kümelerin başı olan öğretmenler, eğitmenler köylere atanınca 10-15 eğitmenli köyden oluşan bölgeye gezici başöğretmen atamaları yapıldı.591 Zamanla bölgeye gelen öğretmen de gezici

başöğretmenin sorumluluğu altına girdi. Gezici başöğretmenler köyleri sık sık dolaşır, eğitmen ve öğretmenlerin sorunlarını halleder aynı zamanda onları denetlerdi. Öyle ki başarısızlıktan dolayı o köydeki eğitmen ve öğretmen kadar gezici başöğretmen de sorumluydu.

Aritmetik, Yurt ve Yaşama Bilgisi, Okuma-Yazma dersleri gibi teorik derslerin, yanında her yıl öğrencilerin seviyelerine göre işlenecek dersler arasında konulmuştur. Pazar günleri hariç her gün bir saat yani haftada altı saat tarımsal faaliyetlere ayrılmıştır. Köy okullarında verilen eğitimi şehir ve kasabalardaki okullarda verilen eğitimden ayıran nokta budur. Ziraat faaliyetleri arasında mevsime ve mahalli şartlara göre hayvan bakımı, arıcılık, kümes hayvanları yetiştirme, fidancılık ve meyvecilik, bağcılık, sebzecilik, tarla ziraatı, sütçülük vb. işler yaptırılır. Bu faaliyet okulun bahçesinde, ahır ve kümeste cereyan edebilirdi.592

Köy çocuklarına dört işlem ile okuma-yazmanın yanı sıra bir köylünün öğrenmesi gereken bilgilerin öğretilmesi, yoğun biçimde tarım ve hayvancılık gibi üzerinde durulması gereken bir konudur. Anlaşılacağı üzere, köylerde şehirdekinden farklı köye özel eğitimle, köyde yaşayan bir öğrencinin iyi bir öğrencinin yanı sıra iyi bir köylü olması hedeflenmektedir.

Eğitmenin görevi bunlarla sınırlı değildir. Eğitmen köy çocuklarının eğitimi yanı sıra köyde tarım öncülüğü yapmak, fidanlık, koru, meyve bahçeleri kurulmasına önderlik etmek, temizlik hastalıklarından korunma konularında köylüleri eğitmek, köy eğitmeninin sorumluluğundadır.593

Eğitimin bu yönü, bize köyde ve köye göre verilen bu eğitimin okulsuz ve öğretmensiz köy çocuklarına, okuma-yazma ile dört işlem öğretme meselesi olmadığı, köyün geleceğini ilgilendiren bir projeyle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

591Mustafa Aydoğan, a.g.e. s. 35. 592 Mustafa Ergün, a.g.m. s. 74-75.

593 Feridun Bayram, Eğitmenler, Öğrenmeyi Öğretme Ustaları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999,

s. 36.

Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş, eğitmenin kişiliğinde köye yalnız bir okul öğretmeni değil, modern ziraat yolları ve modern istihsal aletlerinin girmesi de sağlanmış oluyordu.594

Bir eğitmen, eğitim çağındaki köy çocuğunun ve köydeki yetişkinlerin eğitiminde, sağlığında, tarlasını ekip biçmesinde, nerede yatacağında, bayram kutlamasında yani kısacası yaşamın hemen her alanında etkin bir rol üstlenmekle görevlendirilmektedir. Aslında köyü kültürel, sosyal ve ekonomik olarak kalkındırması eğitmenden beklenmekteydi. Eğitmenler, kendilerine verilen bu sorumluluğu yerine getirmek için olanca güçleriyle çalışmışlardır. Ancak bu çabalar istenilen seviyede köyü dönüştürmeye yetmemiştir. Zaten Cumhuriyet yöneticileri de 1930’lu yılların başında başlayan köycülük projelerinden çok partili yaşama geçtikten sonra vazgeçmişlerdir.

Ancak gerek köy eğitmenleri projesi gerekse eğitmen projesinin daha kapsamlı ve planlı uygulaması olan köy enstitülerinden sonra köyler, köy formatında köylü olarak kalacak ama asla bu köy eski köy olmamıştır. Eğitmenin öncülüğünde köylü bir nebze de olsa kalkındırılması planlanmıştır. Bu işi 1940 yılından sonra köy enstitülerinden mezun olan köy öğretmenleri daha da ileriye götürmüşlerdir.

594 E. Howard Wilson – İlhan Başgöz, Türkiye Cumhuriyeti’nde Milli Eğitim ve Atatürk, Dost Yayınları,

Ankara, 1968, s. 168.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

1940 - 1950 YILLARI ARASI KÖYLÜCÜLÜK POLİTİKALARI

4.1. II. Dünya Savaşı Yıllarında Tarım ve Köylü

Türkiye, II. Dünya Savaşına katılmamış olsa da bundan etkilenmiştir. II. Dünya Savaşı öncesinde Türkiye muhtemel bir savaşa karşı hazırlık yapmamıştı. Bunun da en önemli nedeni, Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında halkının savaş koşulları içinde yaşamasıydı. Gerek I. Dünya Savaşı gerekse Milli Mücadele yıllarında yorgun ve bitkin düşen halk, 1923 yılında Atatürk'ün önderliğinde kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti ile yeni bir dönem başlamıştır. Atatürk, halkın yaralarını sarmaya başlamış ve ülkeyi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak amacıyla bir dizi devrim hareketlerine girişmişti. Yeniden yapılanma ile kendine yeni gelmeye başlayan halkı, savaşa sokmak pek akıllıca bir davranış değildi. İsmet İnönü’de öyle yaparak devleti savaşın dışında tutmayı başarmıştır. Ülkemiz bir savaş ihtimali dahi olsa o dönem koşulları içinde her yönüyle yoksul, yetersiz ve eksikti.

Türkiye Cumhuriyeti 1930’lu yıllarda her ne kadar sanayileşme hareketine girişmişse de 1940’lı yıllarda halkın %24,4’ü şehirlerde (4.346.249 kişi), %75,6’sı köylerde (13.474.701 kişi) yaşamakta ve tarımla uğraşmaktaydı. 1940 yılı nüfus sayımına göre yaklaşık 18 milyon olan toplam nüfusun 13 milyona yakını kırsal kesimde yaşamaktadır.595

Türkiye Cumhuriyeti her ne kadar II. Dünya Savaşına katılmamış olsa da, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk köylüsü bundan derin etkilenmiştir. Yetişkin nüfusun bir milyonun askere alınması, öküzlerin orduya müsadere edilmesi, savaş koşullarında ordunun ve şehirlerin yemek ihtiyacının karşılanması köylüyü zor durumda bırakmıştır. Tarımsal üretim alanında da büyük düşüşler görülmüştür. Örneğin; buğday üretimi 1938’den 1945’e %49, hububat ise %52 oranlarında düşüş göstermiştir.

595Yıllara ve Cinsiyete Göre İl/İlçe Merkezleri ve Belde / Köy Nüfusu, Genel Nüfus Sayımları-ADNKS,

TUİK, www.tuik.gov.tr./UstMenu.do?metod=temelist (20.10.2018).