• Sonuç bulunamadı

1. GIRIŞ

2.18. Türk Eğitim Sisteminde Değerler Eğitimi

Tarihin ilk dönemlerinden bu yana sürekli devlet kurabilmiş ve bağımsızlığını yitirmeden yaşayabilmiş bir ulus olarak Türklerin geçmişten gelen kalıntıları kültür ve sanat birikimi açısından çok zenginleştirmiştir.

Yalnızca binalar, eski eserler kültür kalıntısı olarak değil, dil, gelenek ve değerlerde de kültür varlığını hissettirmektedir (Çeçen,1996:101).

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu iyi bir asker, önder, başöğretmen ve geleceği gören aydın bir insan ulu önder Atatürk bir ulusu, ulus yapan değerlerin öğretilmesi gerektiğini, zorunluluğunu vurgulamaktadır.

Değerler eğitiminde okulun önemini ve yerini ulu önder Atatürk’ün vurguladığı şu sözlerle daha iyi anlaşılmakta “Okul, genç kafalara insanlığa saygıyı, ulusu ve ülkeyi sevmeyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir…” Her yönetim biçimi o yönetim biçimini benimseyen ve geliştiren bireyler yetiştirmek zorundadır. Bunu yapamadığı zaman değişim kaçınılmazdır. Cumhuriyeti, demokrasiyi, bağımsızlığı, üniter devlet olmayı, vatan sevgisini, özgürlüğü, ulusallığı ve benzeri değerleri hedefleyen Türkiye Cumhuriyeti de küçük yaşlardan başlayarak yurttaşlarına ulusal değerleri öğretmek zorundadır. Ulusal değerlerini öğretmekten vazgeçen ülkeler ulus olmaktan da vazgeçmek zorunda kalırlar(Gözütok, 2010:602).

Değerlerin eğitimi konusu; Türk Milli Eğitimi’nde okul programlarında eskiden beri yer almaktadır. Milli Eğitim Temel Kanunu’nda, ilk, orta, yüksek öğretim kurumları yönetmeliklerinde, ders programlarında ve ilgili tüm alanlarda bunu görmek mümkündür. Söz konusu kanun ve programlarda esas amacın “Türk insanını Türk toplumunun değerleri ile evrensel değerler doğrultusunda eğitmek, böylece bu ilke ve değerleri benimsemiş ve hayata geçirmiş çağdaş bir toplum meydana getirmek” olduğu söylenmektedir. Bu gayeyi gerçekleştirme hedefi Atatürk’ün ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmakla ilgili sözü ile İlişkilendirilir(Aslan, 2009: 15).

Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış, yaraların henüz tam olarak sarılamadığı ve II. Dünya Savaşı’nın etkilerinin hissedildiği dönemde Köy Enstitüleri; dönemin kültür hayatı ve eğitimine büyük etkileri olmuştur.

17 Nisan 1940’ta kabul edilen, 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasasıyla köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek elemanlarını yetiştirmek üzere, tarım işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Köy Enstitüleri açılmıştır. Köy Enstitülerinin ekonomik, toplumsal, kültürel, eğitsel ve kişisel gelişimde bir çok etkileri olmuştur (Kartal, 2008: 23).

Uygulanmakta olan İlköğretim Programında (M.E.B., 2009); değerlerin özellikleri şöyle sıralanmıştır:

1- Değerler toplum ya da bireyler tarafından benimsenen birleştirici olgulardır. 2- Toplumun sosyal ihtiyaçlarını karşıladığına ve bireylerin iyiliği için olduğuna inanılan ölçütlerdir.

3- Sadece bilinç değil duygu ve heyecanları da ilgilendiren yargılardır. 4- Değerler bireyin bilincinde yer alan ve davranışı yönlendiren güdülerdir. 5- Değerlerin normlardan farkı normlardan daha genel ve soyut bir nitelik taşımasıdır. Değer normu da içerir ( Akt. Yalar, 2010: 15-16).

Değerler eğitiminde aile, okul, sosyal çevre ve aynı zamanda yazılarıyla toplum üzerinde etkileri olan yazarların etkisi çok büyüktür. Türk toplumunda etkisi olan en büyük yazarlardan biri Mehmet Akif Ersoy’dur. Akif, yazılarında geleceğin ideal Türk gençliğinin özelliklerini savaş yıllarında kaleme aldığı Âsım adlı eserinde Asım adlı karakterle betimlemiştir.

Âsım; fiziki olarak sağlıklı bir bedene ve ruh yapısına sahip, gürbüz ve dayanıklı bir gençtir. Kuvvetli bir imana sahiptir. İnce ruhlu, bilgili, marifetli ve erdemli bir gençtir. Fakirin, yoksulun, ezilenin yanında olan, yardımsever bir gençtir. Atalarına saygılı, milli ve manevi değerlerine bağlı biridir (Duran, 2007: 167).

Akif’in Âsım karakteriyle gençlikten beklediği, ahlâkını ilmiye birleştirebilmesi, kendi özbenliğini kaybetmeden Batı’nın ilmini alması, kanunlara ve hukuka saygılı bir genç olmasıdır. Bu özellikleriyle Âsım, topluma sunulmuş ideal bir genç tipi örneğidir (Duran, 2007: 168).

Tevfik Fikret de Mehmet Akif Ersoy gibi Türk gençlerinde olması gereken özellikleri kendi oğlunun adını verdiği “Halûk’un Defteri” adlı kitaptabında anlatmıştır.

Halûk fiziki görünüş olarak Âsım gibi dikkat çekici, güçlü bir gençtir. Halûk, bayrağımızı gökyüzünde dalgalandırmak için ölmeyi göze alan vatansever bir gençtir.

Halûk bilim ve tekniğe önem veren bir gençtir. Fikret, Halûk karakteriyle geçlerden Batı’nın sadece ilmini değil faydalı olan her şeyini almasını ve yurda getirmesini istemektedir. Bu noktada Halûk, Âsım’dan ayrılır. Âsım Batı’nın bizden sadece bilim ve

teknik konusunda ileri olduğunu düşünürken Halûk Batı’nın her alanda ileri bir seviyede olduğunu kabul etmektedir. Halûk yardımsever bir gençtir. Halûk’un inandığı değerler; insan kudreti, dünyanın birliği, terakki, akıl, hak, hürriyet ve fendir. O, insanlar arasında kardeşlik ve dünya birliğine inanan bir gençtir. Aklın gücünün din de dâhil her şeyin üstünde olduğuna inanmaktadır (Duran, 2007: 168).

Türk milletinin tüm fertlerinin birer ideal Türk vatandaşı olarak yetiştirilmesi hedefine yönelik olarak Türk milli değerlerinin eğitimini 2. madde birinci fıkrasında şöyle belirlemiştir:

Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasa’da ifadesini bulan Atatürk

milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlâki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek (Milli Eğitim Temel Kanunu, 1973).

Bu sorumluluk eğitimin bilgi ve beceri kazandırma amacının ötesinde davranış kazandırma göreviyle ilgilidir. Davranışların temelinde değerler vardır bu sebeple değerler eğitiminin etkin bir şekilde öğretilmesi, işe koşulması ve toplumun devamı için önem arz etmektedir (Akyol, 2010: 41).

Değerler eğitiminin önemini kavrayan Bakanlık, Üniversiteler, Kuruluşlar bu konuyla ilgili konferanslar, sempozyumlar düzenlemektedir.

Değerler eğitiminin önemi anlaşılması için Milli Eğitim Bakanlığınca, 28-29 Mayıs 2010’da İstanbul Grand Cevahir Otelde Değerler Eğitimi Uluslar arası Konferansı Düzenlenmiştir. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, konferansta;

“ Eğitim sisteminde yeni bir felsefenin tartışılacağını belirterek, insanlığın geleceğine dair iyimserliğin büyük ölçüde yıprandığı bir süreçten geçildiğini söylemiştir. Bu süreçte manevi gelişimin, maddi gelişimin çok gerisinde kalmasının dünya düzeninde ciddi kaygı verici bir gelişme olarak görüldüğünü, bu nedenle değerler üzerine yapılan araştırmalara kamuoyunun ilgisinin giderek arttığını kaydetmiştir. Bundan sonra da insanlığın geleceğinin adalet, barış, eşitlik, hukukun üstünlüğü, ahlâki değerlere bağlılık, çalışkanlık ve iyilik gibi değerlerin üzerinde yükseleceğini vurgulayarak; insanlığın geleceğini şekillendirecek ortak değerlerin gelecek nesillere aktarılmasında en etkili aracın eğitim olduğunu belirtmiştir.” (Akt: Önder, 2011: 164).

Günümüzde küreselleşme ve teknolojik gelişmeler karşısında Türk toplumunun karşı karşıya kaldığı en büyük sorun bireylerin birbirine yabancılaşması, değerlerimizin artık kaybolmaya başlamasıdır.

1997 yılında Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı tarafından hazırlanan‘Örf ve Adetlerimiz (Türk Töresi)’ isimli çalışmada, içinde bulunduğumuz zaman dilimindeki gelişmelerin sonucu olarak toplumumuzda bireylerin birbirine karşı yabancılaşmaya doğru gittiği, söz konusu yabancılaşmanın milli yaşayışın ve bütünleşmenin temelini sarsıcı boyutlara doğru artarak yoğunlaşmakta olduğu vegeçmişten geleceğe uzanan ve Türk insanını tasada, sevinçte her an birbirine bağlayan, Türk’ün yaşayış biçimini şekillendiren örf ve adetlerimizi yok etmeye doğru

yöneldiği vurgulanmıştır. Bu araştırma da ailedekadın erkek ilişkilerinden, günlük hayattan iş ilişkilerinekadar çeşitli başlıklar altında örf ve adetlerimizde yer alan değer ve davranış şekilleri vurgulanmıştır. O histe, fikirde birlik, şefkat, saygı, dürüstlük, sabır, feragat ve kanaat, milli kültürümüzden gelen değerler olarak vurgulanarak, bireyleri birbirine bağlayan unsurlar olarak nitelenmiştir (Burhan, 2010: 66).

Erkal (2007) küreselleşmenin eğitim politikalarına yansıyan bireyi tekleştirici, sosyal bağları inkâr edici, faydacı insan tipini öne çıkaran yanlışlarının terk edilmesi gerektiğini belirtmektedir ( Akt: Burhan, 2010: 67).