• Sonuç bulunamadı

1. GIRIŞ

2.16. Antik Çağda Etik ve Estetik Değerler Arasındaki İlgi Sorunu“Güzel –İyi”

2.16.1. Platon’da Güzel-İyi Değeri

Platon felsefesi, tarihinde ilk sistemli felsefi düşüncenin kaynağı olarak kabul edilegelmiştir. Bu felsefe, Sokrates’in bakış açısını daha ileriye götüren, geliştiren ve genelde sofistlere karşı olan bir felsefedir. Varlığın temelini oluşturan öğeleri bulmayı amaçlayan bir bilgi kuramı olarak “İdea” öğretisi, felsefi sisteminin merkezinde yer alır. Ona göre “İdea”, bütün genel geçerlik taşıyan yasaların, kuralların, varlık türlerini oluşturan ilkelerin değişmez, ölümsüz ve hakiki karşılığıdır. Varlık türlerinin ve bireylerin sayısınca “İdea” vardır. Yine ona göre “İdea”, “Bilgi”, “İyi”, “Güzel” ve

“Doğru” aynı şeydirler, birbirleriyle özdeştir (Bozkurt, 1992: 65).

Platon’a felsefesine göre yaşam; iyilik, doğruluk ve erdem değerleri üzerine bina edilmelidir (Bobaroğlu, 2002: 67).İnsan, ise, bilgeliği, ünü ve varlıklılığı seven bir yaratıktır; bunlar da eğitimle dengeli bir biçimde sağlanabilir. Gençler, bilgelikten kaynaklanan erdemlere göre yetiştirilmelidir. Onları ruhsal ve bedensel bakımdan eğitmek gerekir. Gençleri ruhsal bakımdan geliştirmek için onlara müzik ve şiir öğretmeli ve böylece onlarda güzel sevgisini yüceltmelidir; kafaca gelişmelerini ise, matematik ve mantık sağlar. Gençlerin bedence geliştirilmeleri çeşitli spor etkinlikleri ile sağlanmalıdır (Bozkurt, 1992: 67).

Platon’un sanatla ilgili ilginç bir sorusu vardır: Acaba sanatlar bilgi içerirler ya da taşırlar mı? Ona göre, bu olanak dışıdır; çünkü varolan iki türlü bilgiden (kesin bilgi: Episteme ile yalnızca kanı: Doxa) sanatlar kanı türündeki Doxa’ya dayanırlar. İşte, bu yüzden de sanatlar taklitlerin taklididirler, sanatçılarda düpedüz kandırıkçı ve birer sahtekardırlar (Bozkurt, 1992: 70).

Sanatların insanlar üzerindeki etkileri ne bakıldığında, Platon’a göre sanatın önce eğlendirici bir yanı bulunmaktadır; sanat her şeyden önce kendine özgü bir eğlence türüdür. Öte yandan sanatların verdiği hazlar, zevkler katışıksız, salt olup insanları incitmez, onlara zarar vermez. Sanatın verdiği hoşlanma, bir yarayı kaşırken duyumsanan hazza benzer (Bozkurt, 1992: 71). Ona göre sanat bir anlamda, İdea’lara katılmak, onlardan pay almak suretiyle daha önceden kazanılmış olan bilgilerin anımsanması yoluyla yapılan bir keşiftir(Bozkurt, 1992: 74).

Antik sanat felsefesinde genel olarak benimsenen bir ilke vardır; bu ilkeye göre

“İyilik”, “Hakikat”, “Erdem”, “Güzellik”, bir ve aynı şeydir; bunlar özdeş değerlerdir

(kalokagatia). İşte bu nedenle ilkçağ sanat anlayışına göre sanatçı, toplumsal sorumluluğu olan ve bu bilinci alıcılarıyla paylaşan kimsedir. Sanatla yakın ilişkisi olan “İYİ”, kendi için, kendinde ve çıkarsız olan bir değerdir; bir de başka bir şey için, yarar gözeten iyi vardır. Bu bakımdan iyi şeyler, dış dünyalara, bedene ve ruha ait olmak üzere çeşitlenmişlerdir (Bozkurt, 1992: 71).

Platon’un güzellik sorununa ne denli köklü bir biçimde yaklaştığını gösteren Büyük Hippias diyaloğunda, filozof, Sokrates’in güzel hakkındaki düşüncesinin iki yanını, yani hazcılığı ve yararcılığı birleştirme eğilimindedir. Bu çözüm yolu, Gorgias adlı diyaloğunda da belirmiş ve güzellik, iyi ile hoş olanın bir birleşimi olarak tanımlanmıştır. Gorgias ve sonraki diyaloglarda, Sokrates’in bu yararlı ve hoşu birleştiren tanımı ahlâksal bakımdan daha bir belirginlik taşıyan iyi ve hoş’un birleştirilmesine yerini bırakacaktır. Güzel kavramını, iyi kavramından ayrılmaz bir şey olarak düşünen Platon, Timaios diyaloğunda bunu şöyle ifade eder: “İyi olan her şey güzeldir.”. Devlet’in 5. Kitabında ise, Sokrates’in yararlılık düşüncesi kendini gösterir: “Yararlı olan güzel, zararlı olan çirkindir.”. Platon, Symposium’daise: “Her şey tek başına ne güzel, ne çirkin….; gerçekleştirilme biçimine göre güzel ve çirkin olur”; ama buradaki ahlâksal bir uygunluktur: bir davranış iyi ve doğru olarak yapılmışsa güzel olur, yoksa çirkin olur.” (Bozkurt, 1992: 77).

Platon’da İyi İdea’sı, Doğru İdea’sı ve Güzel İdea’sı özdeştirler ve bunlar evrensel İdea’lardır. Kendinde güzel, saltık bir İdea’dır; en üstün Güzel de üstün İyi ile aynı şeydir: “Güzel, Güzel tarafından güzel kılınır.”. Sanatlarda, bilimlerde, eylem ve davranışlarda amaçlanan Güzel, Doğru ve İyi, Platon’a göre, aynı şeydirler: “Doğru yargıda bulunmak güzeldir”; “İyi davranan güzel ve iyidir”; “Doğru yargı, bilim ve ondan çıkan bütün yargılar güzel ve iyidirler.” (Bozkurt, 1992: 73).

2.16.2. Aristoteles’te Güzel-İyi Değeri

Aristoteles, güzeli ve iyiyi pratik veya teknik birer kategori olarak algılamaz; bunlara kozmik ya da metafizik bir değer atfeder. Ona göre, sanat teknik bir şeydir, güzel ise metafiziktir. Doğada ve sanatta yaratılan her şeyin tek bir amacı vardır: İyi.

Sadece amaçlar alanında iyi söz konusu olabilir. Aristoteles’de iyinin estetiği söz konusudur. Ahlâki iyi, eğilimlerdeki doğru ölçüyü ve dengeyi nitelemesi ve bencil olmayan bir zevki ön plana çıkarması açısından güzele yaklaşır. Erdem, yarar gözetmeyen yansız eyleme dayanır ve kendi içerisinde güzelliğe denk düşen bu yansızlıktır. Güzellik, her türlü ereksellikten bağımsızdır. İyi, temelde amaçlanan şey olsa da, güzel, Kant’ın “amaçsız ereksellik” olarak adlandırdığı şeye bağlıdır. İşte Aristoteles, bu şekilde sezinlemektedir(Farago, 2006: 52-53).

Çıkarsız bir eylem olarak ‘erdem’, iyi ve güzeldir; erdem, bireylerde kendini kişileştirir; bu bağlamda da bireyler ahlâklıdırlar, kendinde eylemleri de güzeldirler. İyi estetik olabilir; o zaman da ‘iyi’nin ve ‘güzel’ in içeriği özdeş olur; fakat formları, bakış açıları farklıdır. Bu bağlamda güzel temaşa edilendir, seyredilir; iyi, davranılır. Çünkü iyi, temel olarak, köklü bir erektir. Güzel, ise sonu olmayan bir erekliliktir (Bozkurt, 1992: 89).

Aristo’nun felsefesinde ahlâk alanı ile estetik alanı karıştırdığını, aynı içerik içinde kullandığını görüyoruz. Sanatı, taklit edilen obje bakımından sınıflandırırken, taklit objesinin insan olduğunu belirtir. Eski Yunan toplumunda üç sınıf vardı: Üst sınıf (zenginler, soylular, yönetenlerin olduğu sınıf), orta sınıf (yönetilen, geniş halk kitlesi) ve alt sınıf (yoksul, köle, esir insanların oluşturduğu sınıf) (Balcı, 2005: 71).

Resim sanatından örnek verecek olursak; bir ressam bu üç sınıftan birinin resmini yapacaktır. Aristo’ya göre, eğer; “Ressam üst sınıftan birinin resmini yapmışsa, o resim güzel bir sanat eseridir ve sanatçısı da ahlâki yönden üst düzeydedir. Ressam orta sınıftan birinin resmini yapmışsa sanat eseri sıradandır, sanatçının ahlâki yapısı da saradanlık taşır. Ressam alt sınıftan birinin resmini yapmışsa eser güzel değildir ve sanatçısı da ahlâki düzeyi düşük, hafif-meşrep bir sanatçıdır.” (Balcı, 2005: 71).

2.16.3. Plotinos’ta Güzel-İyi Değeri

Plotinos’un sanat metafiziği, mistik bir anlayışla karışmıştır; onda estetik ile teoloji aynı şeydir: “Güzel, İyi’nin ve Doğru’nun görkemli parmaklığıdır; güzellik, göz kamaştırıcı birlik, salt form ve düzendir. Güzellik, varlıklarda onların simetrisi ve ölçüsü olarak karşımıza çıkar; çünkü yaşam formdur, form da güzelliktir”. Plotinos’da karşımıza çıkan görme bilgisi, bir tür özel görmeye dayanan bilgidir. Gizli şeyleri gönül gözüyle görme, bir tür mistik görüş olan bu görme biçiminde bilen ile bilinen aynı

şeydir. Ona göre, İyi’nin güzelliği, estetiğin hakiki karakterini verir. Öte yandan Bozkurt’un açıklamasına göre, İyi, Bir, Form ve her şeyin kaynağı olan Tanrı özdeştir, bir ve aynı şeydir (Bozkurt, 1992: 103).

Plotinos, yeryüzündeki güzelliklerden daha yüksek güzelliklere geçerek Bir’e kavuşmanın yollarını araştırmaktadır. Kötülükler, bilgisizlikler yüzünden özünü unutup maddenin çamuruna yuvarlanan ve bedenle birleşirken bulandığı pislikten ancak bu suretle arınan ruh, erdem ve bilgi ile akıl olur, suret olur ve tekrar Bir’e dönerek Bir’de erimektedir (Yetkin, 2007: 18).

Ona göre, “Güzellik” kavramı, görülen şeylerin taklidi ile ideal nedenlerin ya da ilkelerin bir toplamıdır. “Güzel”, özellikle görmede bulunur; aynı zamanda o, her tür müziğin ve sözlerin bir araya gelmesinde, işitmede de vardır çünkü melodiler ve ritim güzeldirler. Aynı zamanda duyumlardan daha üst bir alana doğru çıkıldığında, güzel olan eylemler, uğraşlar ve varolma biçimleri de vardır; erdemlerin ve bilimlerin güzelliğinden de sözedilebilir (Bozkurt, 1992: 104).

Plotinos, tıpkı Platon gibi güzelin ne olmadığını da araştırmaktadır. İyi ve faydalı bir şeyin, faydasından dolayı güzel olamayacağını ispatlamaya çalışır. Faydalı bir şey insanda, onu elde etmek isteği uyandırır; yani onu aslı faslı yok bir hayal gibi değil, dışarıda gerçekten var olan bir şey olarak varsayar ve onun insana olan lüzumuna inanılır(Yetkin, 2007: 19).

Plotinos’da duyusal güzellik ile tinsel güzellik birbirinden ayrılmakla birlikte birbirlerini tamamlayanlar olarak anlaşılmışlardır. Güzelliğin burada metafizik ve kozmik bir anlaşılışıyla karşılaşılmaktadır. Güzel, ona göre, İyi’nin ve Tanrı’nın evrendeki izidir. İyi, eyleyen güzelliktir; Güzel, seyredilen İyi’dir. Bu bağlamda moral İde, dış ve iç formu, simetriyi, duyusalı, biçimseli ve ussalı kapsamaktadır. Evrenin güzelliği, Plotinos’a göre, Tanrı’nın büyüklüğünü haykırır. “İyi, Güzel’e gereksinme duymazken, Güzel, İyi’ye gereksinme duyar. İyi, bizler için kurtarıcı, iyilikçi ve yardımcıdır; insan onu ne zaman istese yanında bulur. Güzel, ise insanı çarpar ve şaşırtır; O, acıyla karışık bir haz üretir. İyi, zaman bakımından değil, ama gerçeklik bakımından en eski olandır, çünkü o, öncel bir güce sahiptir (Bozkurt, 1992: 104-105).

‘İyi’, güzelliği kendisinden bir ışın gibi yaymaktadır ve aynı zamanda güzelliğin kaynağıdır. İnsanın yaptığı bir nesnenin güzelliği, örneğin bir heykel, ‘Güzel’liğin bir taklididir ve en son olarak da ‘İyi’liğin bir öykünmesidir. Yaratılan güzelliklerin en

altında, sanatların yetkinleştirilebildikleri doğal şeylerin tamamlanmamış güzellikleri bulunur. Bu yüzden sanat yapıtları, yetkin ve soylu olmayan, aynı zamanda da tamamlanmayı bekleyen yapıtlardır; çünkü onlar aydınlatılmamış herhangi bir doğa güzelliği ile ‘Zihin’in güzel bir nesnenin üstüne yükselerek tanıyabildiği hakiki ‘Güzel’liğin kendisi arasındaki orta yoldadır. Sanat Plotinus’a göre, çift anlamlı bir simgedir; kendi yetkinleştirdiği daha aşağı düzeydeki gerçeklik anlamında ve bir ayna gibi yansıttığı en üst gerçeklik anlamındadır (Bozkurt, 1992: 107). Plotinos anlayışına göre‘Ruh’, ‘Biçim’ ve ‘Güzel’ özdeştir; buna karşıt olan ‘İçerik’, ‘Madde’ ve ‘Çirkin’ de özdeştirler. Ayrıca Plotinos Estetik (Güzel-çirkin) ile Moral (iyi-kötü) arasında da bir paralellik kurmuştur(Bozkurt, 1992: 107).