• Sonuç bulunamadı

Medine YILMAZ

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

Betül AKTAŞ

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

ÖZET

Giriş: Kültürlerarası duyarlılık, kültürel farklılıklara ve farklı kültürlerden insanların bakış açılarına karşı duyarlı olmayı ifade eder. Hemşirelik öğrencilerinin kültürel farklılıklar ve benzerliklerin sağlığa etkisini kabul eden yaklaşımlarla kültürlerarası bakım sunabilmeleri için kültürlerarası duyarlılık düzeylerinin belirlenmesi önemlidir.

Amaç: Bu araştırmanın amacı seçmeli bir ders olan kültürlerarası hemşirelik dersini alan 2. Sınıf hemşirelik öğrencilerinin ders öncesi ve sonrası kültürel duyarlılık düzeylerinin belirlenmesidir. Yöntem: Araştırma evrenini bir devlet üniversitesinin hemşirelik bölümünde, kültürlerarası hemşirelik dersini alan 2. Sınıf öğrencileri oluşturmuştur. Araştırmada örneklem seçimine gidilmemiş, dersi alan 86 öğrencinin 61’i araştırmaya katılmıştır (%71). Dönem boyunca derste teorik konuların yanı sıra dört vaka tartışması yapılmış, Purnell’in kültürel yeterlilik modeli rehber alınarak öğrenciler kendi kültürel yaşantı ve uygulamalarını içeren sunumlar yapmışlardır. Veri toplamada altı soruluk görüşme formu ve Üstün (2010) tarafından geçerlilik-güvenilirliği yapılan Kültürel Duyarlılık Ölçeği (23 madde- Cronbach Alpha 0.90) kullanılmıştır. Değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu Kolmogrov –Smirnov yöntemiyle test edilmiş.

Bulgular; Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 19.7 ± 0.8 (min-max:18-22) olup %77.9’u kız , % 22.1’i erkektir. Bugüne kadar en çok yaşadıkları yerin daha çok Ege (%47.7) ve Marmara Bölgesi’ndeki (%23.3) illerde olduğu görülmüştür. Annelerin büyük çoğunluğu ilkokul mezunu (% 50), babalar ise okuryazar ve ilkokul mezunudur (%47.7). Öğrencilerin % 41.9’u kendi kültüründen farklı kültürlerden arkadaşı olduğunu, bu öğrencilerin %70.9’unun Avrupa, % 58.1’inin Afrika, %32.2’sinin Türk Cumhuriyeti ülkelerindeki arkadaşları olduğunu belirtmişlerdir. Öğrencilerin büyük çoğunluğu komedi (%37.2) ve macera/aksiyon (% 37) filmleri izlemeyi tercih ettiklerini; %44.9’u polisiye/macera türü kitap okumayı tercih ettiğini, sadece %12.8’i kişisel gelişim/psikoloji/ felsefe kitapları okuduklarını bildirmiştir. Öğrencilerin Kültürel Duyarlılık toplam ölçek puanı ders öncesi 88.8 ±7.3, ders sonrası 90.0± 7.4 olarak belirlenmiştir. Ders öncesi alt ölçek puanları “Kültürlerarası Etkileşime Katılım 27.6 ±3.2, Kültürel Farklılıklara Saygı Duyma 24.9 ±2.7, Kültürlerarası Etkileşimde Özgüven 15.7± 1.5, Kültürlerarası Etkileşimden Zevk Alma 12.3 ±1.8, Etkileşime Özen Gösterme 8.2±1.1”’dir. Ders sonrası alt ölçek puanları ise sırasıyla “Kültürlerarası Etkileşime Katılım 28.3±3.1, Kültürel Farklılıklara Saygı Duyma 24.88 ± 3.4, Kültürlerarası Etkileşimde Özgüven 16.2 ± 1.6, Kültürlerarası Etkileşimden Zevk Alma 12.3±1.9, Etkileşime Özen Gösterme 8.3±1.2”dir. Ders öncesi ve sonrası toplam ölçek puanları ve alt ölçek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark

ULUSLARARASI KATILIMLI III. KÜLTÜRLERARASI HEMŞİRELİK KONGRESİ 21-25 MAYIS 2015 147 olmadığı görülmüştür (p>0.05). Yaşamlarının büyük kısmını Ege ve Marmara Bölgesi’nde geçiren öğrencilerin ders öncesi (88.1±7.1) ve sonrası (90.2±6.7) toplam ölçek puanları arasında anlamlı fark olduğu, yaşamının büyük kısmını diğer bölgelerde geçirmiş olan öğrencilere göre ders sonunda kültürel duyarlılık ölçek puanlarının arttığı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (Z=2.08, p=0.03). Farklı kültürden arkadaşı olan ve olmayan öğrencilerin ölçek puanları arasında da bir fark belirlenmemiştir (p>0.05).

Sonuç olarak örneklem sayısı düşük olmakla birlikte öğrencilerin kültürel duyarlılık puanlarının düşük olduğu, 14 haftalık bir yarı dönemde verilen dersin öğrencilerin kültürel duyarlılıklarını geliştirebilmek adına yeterli olmadığı, dört yıllık lisans eğitimi süresince öğrencilerin duyarlılıklarını artırıcı eğitim ve faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin kültürel bakım verme becerisine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Kültürlerarası hemşirelik eğitimi, hemşirelik, ön test- son test.

ULUSLARARASI KATILIMLI III. KÜLTÜRLERARASI HEMŞİRELİK KONGRESİ 21-25 MAYIS 2015 148

SAĞLIK TURİZMİ: EDİRNE İLİ KAMU HASTANELERİ ÖRNEĞİ

Ayla ŞEN

Edirne Devlet Hastanesi

Duygu KURT

Edirne Devlet Hastanesi

Bahtışen MUTLU

Edirne Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği

Fatime AKIN

Edirne Devlet Hastanesi

ÖZET

Giriş ve amaç: Sağlık turizmi, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye için de yeni bir kavram ve çalışma alanıdır. Kısa bir geçmişi olmasına rağmen, sektörün tüm paydaşlarının dikkatini çeken sağlık turizmi, Türkiye’nin önüne yeni fırsatlar sunmaktadır. Edirne ili coğrafi konumu itibari ile sağlık turizmi alanında büyük önem arz etmektedir. Edirne ili kamu hastanelerinde “Sağlık Turizmi ve Turist Sağlığı Kapsamında Sunulacak Sağlık Hizmetleri Hakkında Yönerge” çerçevesinde toplam altı dilde uluslararası hasta hizmeti verilmektedir. Bu çalışmada, Edirne Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne bağlı Edirne Devlet Hastanesi, Keşan Devlet Hastanesi, Uzunköprü Devlet Hastanesi ve Edirne Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin sunduğu hizmetlerin ülkemizdeki sağlık turizmi hareketinde payını artırmak ve geliştirmek için mevcut durum analizinin yapılması hedeflenmektedir. Yöntem: Çalışmada, Edirne Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne bağlı hastanelerdeki Uluslararası Hasta Birimlerinin 2014 yılına ait verileri retrospektif olarak değerlendirilmiş olup kurumlarımıza gelen sağlık turistlerinin tedavi amaçlı geldiği klinikler, bu kliniklerin toplam içinde aldığı oranlar, hangi ülkelerin daha çok hastanelerimizi tercih ettiği ve hangi dönemlerde yoğunlukla geldikleri analiz edilmiştir.

Bulgular: Edirne ilinde bulunan Kamu Hastaneleri 2014 yılı içerisinde toplam 385 hastaya bu kapsamda hizmet vermiştir. Hastalar 45 farklı ülkeden gelmiş olup, en fazla hasta gelen ilk üç ülke oranları sırasıyla Bulgaristan %24, Almanya %14 ve Yunanistan %12’dir. Hastaların en çok başvurdukları birimlere göre oransal dağılımı ise Acil Servis %45, Deri ve Zührevi Hastalıklar %6, Göz Hastalıkları %5’tir. Hastalar geldikleri aylara göre değerlendirildiğinde %17 ile en çok Ağustos ayında sonra sırasıyla %14 ile Eylül ve %10 ile Mayıs ayındadır.

Sonuç ve öneriler: Edirne ilinin coğrafi olarak sınır ili olması nedeniyle hastaların daha çok komşu ülkeler olan Bulgaristan ve Yunanistan’dan gelmiş olduğu söylenebilir. Kapıkule Sınır Kapısı, Türkiye’nin Bulgaristan’a ve bu yolla tüm Avrupa’ya açılan kapısı olup, Dünya’nın ikinci en yoğun ve Avrupa’nın en yoğun sınır kapısı konumundadır. Bu nedenle özellikle yaz aylarında turizmdeki yoğunluktan dolayı Ağustos ayındaki hasta başvuru sayısının artmış olduğu düşünülmektedir.

ULUSLARARASI KATILIMLI III. KÜLTÜRLERARASI HEMŞİRELİK KONGRESİ 21-25 MAYIS 2015 149 Edirne ili Kamu Hastanelerinin sunduğu sağlık hizmetlerinin uluslararası alanda sağlık turizm hareketinde payını artırmak ve geliştirmek için kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, aracı kuruluşlar ve medikal turizmin geliştirilmesinde rol oynayacak tüm kuruluşlar ile ortak bir çalışma yürüterek başarı için aralarında koordinasyon sağlanmalıdır. Sağlık turizminin önemi ve Edirne iline sağlayacağı ekonomik katkıların bilinciyle, bu alanda gelişmek için önemli adımlar atılmalıdır. Bu doğrultuda sağlık turizminde tanıtımı artırma çalışmaları yer almalıdır. Sağlık turizmi kapsamında daha fazla ve daha kaliteli hizmet sunabilmek için hekim sayılarını ve diğer sağlık personeli sayısını artırmak ve eğitimini geliştirmek de önemli hedefler arasında olmalıdır. Uluslararası hastaları doğru anlamak ve bu hastalara doğru hizmeti verebilmek için hastanelerin Uluslararası Hasta Birimlerinde çalışanların eğitimi de son derece önemlidir. Ayrıca, sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak için de gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

ULUSLARARASI KATILIMLI III. KÜLTÜRLERARASI HEMŞİRELİK KONGRESİ 21-25 MAYIS 2015 150

TÜRK KÜLTÜRÜNDE AĞRI ALGISI VE SÖZEL AĞRI İFADELERİ

Aynur KOYUNCU

Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Ankara

Fatma ETİ ASLAN

Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, İstanbul

Ayla YAVA

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, Gaziantep

ÖZET

Doku hasarına biyolojik tepki olarak ortaya çıktığı düşünülen ağrının; kadınların, erkeklere, yaşlıların, diğer yaş gruplarına göre daha fazla deneyimlemesi, yaşanılan bölge, etnik gruplara ve ırklara göre farklılıklar göstermesi, sadece biyolojik olarak açıklanmayacağını göstermektedir. Ağrı algısının genetik, emosyonel, kültürel özellikler, inançlar ve bireysel faktörlerle ilgili olduğuna inanılmaktadır. Ağrıyı ifade etme yöntemlerinin kültürle öğrenildiği, nedeni aynı olsa bile algılanması ve ifade edilmesinde farklılıklar gözlendiği bilinmektedir. Türkçede; ağrıyı ifade eden çok sayıda kelime ve deyim bulunmaktadır. Ağrının türü, niteliği, şiddeti bu kelime ve deyimlerle tanımlanabilmektedir. Bu makalede Türk kültüründe ağrı algısı ve deyimleşmiş ağrı ifadelerinin bir araya getirilmesi amaçlandı. Türk kültüründe davranışları toplum tarafından onaylanmayan kişiler “baş ağrısı” ya da “karın

ağrısı” şeklinde nitelenebilmektedir. Ağrının bireysel bir algı olduğu Türk atasözlerine de konu

olmuştur. “Ağrılardan göz ağrısı her kişinin öz ağrısı” atasözünde ağrı deneyimleyen bireye ne kadar empati yapılsa da ne hissettiğinin tam anlaşılamayabileceği ifade edilmektedir. Ağrının Türk kültüründe kötümser duyguları arttırması ve ölümü çağrıştırmasında ise İslam dinindeki kader inancının yansıması görülebilir. “ Ecel geldi cihana baş ağrısı bahane”, şeklindeki atasözü bu yansımanın bir ifadesidir. Farklı kültürlerde de ağrının ölümü çağrıştırdığı ve kötümser duyguları arttırdığı bildirilmektedir.

İngilizcede hem fiziksel hem de ruhsal acıyı tarif etmede kullanılan “pain” kelimesinin Türkçe karşılığı “ağrı” ifadesi genel olarak fiziksel bir acıyı ifade etmektedir. Bazı ağrılı durumlarda ağrı ifadesi yerine “sancı” kelimesi kullanılabilmektedir. Sancı daha çok abdominal bölgedeki ve kolik tarzdaki ağrılar için kullanılmaktadır. En yaygın kullanımı “doğum sancısı”, “adet sancısı” “böbrek

sancısı” dır. Ağrı yerine “acı çekmek” veya “acı duymak” ifadeleri de eş anlamlı olarak

kullanılabilmektedir. Bu ifadeler fiziksel ağrı duymayı kapsamanın yanı sıra ruhsal acı ve üzüntüyü ifade etmede de kullanılmaktadır. İngilizcedeki “pain relief” ağrının dinmesi ifadesini; Türkçede

“ağrının kesilmesi” olarak kullanılan deyimleşmiş bir ifade karşılar. İngilizcede “painkiller” ağrıyı

dindirmede kullanılan ilaç anlamına gelen ifade; ağrıyı yok etmek, öldürmekten temel alırken benzer bir şekilde Türkçede bu ifade “ağrı kesici ilaç” ağrıyı geçirmede, yok etmede ağrıyı kesmekten temel almaktadır. Ağrının uzun sürmesi ve geçirilememesi “ızdırap” olarak ifade edilir. Bir hasta

“ızdırabım var” diyorsa uzun süredir geçmeyen bir ağrısının olduğunu ifade etmektedir. “Azap”

kelimesi fiziksel ya da ruhsal anlamda çok şiddetli acı çekmeyi tarif etmede kullanılırken “elem”,

“gam”, tasa” ve “cefa” çoğunlukla ruhsal bir acıyı tarif etmede kullanılmaktadır. Türkçede ağrının

türü, niteliği ve şiddetini belirten ifadeler de bulunmaktadır. Örneğin ağrının niteliği; “zonklama”,

“batma”, “yanma”, “bıçak saplanması”, “iğne batması” gibi kelimeler ile ifade edilebilmektedir.

ULUSLARARASI KATILIMLI III. KÜLTÜRLERARASI HEMŞİRELİK KONGRESİ 21-25 MAYIS 2015 151 ağrı duymanın yanı sıra manevi bir üzüntüyü de anlatabilir. Orta şiddette ve devamlı bir ağrı tanımlanacaksa“sızı” ifadesinin kullanıldığı görülür. Sıklıkla kullanılan “kolum sızlıyor”, “bacağım

sızlıyor” gibi ifadeler; romatizmal ağrıları işaret edebilir. Ağrının şiddeti deyimleşmiş ifadeler ile de

anlatılabilir. Örneğin “midem yanıyor”, “midem deliniyor”, “başım çatlıyor”, “başım kazan gibi”,

“belim kopuyor” gibi deyimleşmiş ifadeler ağrının dayanılamayacak kadar şiddetli olduğunu

belirtmektedir.

Sonuç: Kültür ağrı algısını etkileyen bir faktördür. Ağrı farklı kültürlerde farklı şekillerde algılanabilir ve farklı şekillerde ifade edilebilir. Ağrının tanımlanmasında hastanın ağrıyı nasıl algıladığı ve nasıl ifade ettiği oldukça önemlidir. Sağlık çalışanlarının bu ifadeleri bilmesinin hastayı daha iyi anlamaları ve gerekli girişimleri planlamalarında yararlı olacağı düşünülmektedir.

ULUSLARARASI KATILIMLI III. KÜLTÜRLERARASI HEMŞİRELİK KONGRESİ 21-25 MAYIS 2015 152