• Sonuç bulunamadı

Dinsel İtibar ve Kurumsallaşmış Roller

Belgede Toplumsal bir tip: Kanaat önderi (sayfa 100-102)

Kanaat önderi tipolojisinin kabul gördüğü en önemli değer alanı yukarıda da ifade edildiği gibi dinsel kurumlarca sembolize edilmektedir. Dinsel itibarın getirdiği kurumsallaşmış roller, toplumsal hayatın hem olağan hem de sıradışı noktalarında mevzilenmişlerdir. Dinsel kurumların getirdiği itibarla toplumda var olan kanaat önderlerinin varlığı bölge insanı nazarında önemlidir. Kanaat önderinin topluma bakışı ile toplumun bu kişiye yaklaşımında geri beslemeli bir ilişki söz konusudur. Dolayısıyla kanat önderiyle cisimleşen kişiler ile takipçi ya da sözüne itibar edenler arasında bir bağlanma durumu hâsıl olmalıdır. Bu minvalde bir değerlendirmeyi Bourdieu’da görmek mümkün. Bourdieu’ya göre (2014b: 202) öznenin kendisine atfettiği anlam ile grubun ona atfettiği önemin birbirini tutması beklenir. Yani öznenin kendinde hak olarak gördüğü şey ile grubun ona hak gördüğü şeyin, meşru isteklerin birbirini tutması gerekiyor.

Doğu ve Güneydoğu’da dinsel itibar42 ile kurumsallaşmış rol ve öznelere en iyi

örnek, medreselerden yetişen şeyhler ve meleler/mollalar olmaktadır. Dini değerlere saygının önemli bir gösterge olduğu toplumda kamusal ve özel yaşam da bu hassasiyetle sürdürülmeye çalışılmaktadır. İlişkilere önemli ölçüde sirayet eden dini

öğeler, yakınlaşma ve uzaklaşmaların da önemli bir belirleyeni konumundadır43. Dini

değerler ile kültürel değerlerin harmonize olduğu bir kanaat önderi tipolojisinin bu kavşakta kesiştiğini söylemek mümkün. Özellikle de devletle olan soğuk ilişki

42“Burada dinsel itibarın göstergelerinden maksat dini statü ve rolün önderlik, seçkinlik ve asaletin

kullanımı (şeref) ekseninde nasıl bir görünüm ortaya koyduğudur. Bu da bizi farklı şekil, kalıp ve imajlar dünyasıyla karşı karşıya getirmektedir” (Subaşı, 2003: 40).

43Durkheim’a göre de “effervesence (dini coşku) toplumu oluşturan temel duygu yoğunluğudur. Bu

yoğunluğu çıkardığımız takdirde, insan ile hayvan arasından herhangi bir farktan bahsedemeyiz. Bu kavram, insanların bir araya gelmesinden oluşan kolektif enerjiye, birliktelikten kaynaklı coşku yoğunluğuna işaret etmektedir. Durkheim’a göre, dini oluşturan temel yapı taşlarından birisi de kolektif olarak hissedilen bu ekstazik duygudur” (Akşit vd., 2012: 104).

neticesinde dini kanaat önderlerinin göreli bir özerkliğe sahip oldukları ve itibarlarını bu boşluğu doldurarak sağladıkları gibi bir değerlendirmede de bulunulabilir. Parsa’nın da kaydettiği gibi (2004: 191) “Din adamlarının göreli dokunulmazlıkları ve hükümet müdahalesinin dışındaki bir toplumsal alanı kontrol etmeleri, onların siyasi hareketlenmede önemli bir rol oynamalarını sağlar. Sonuç olarak din adamları, özellikle bağımsız kaynaklara sahip olmaları nedeniyle muhalefetin harekete geçmek ve kolektif eylem için temel altyapıya ihtiyaç duyduğu durumlarda, siyasi çatışmalarda vazgeçilmez bir konuma gelebilir”.

Aşiretler üzerine önemli çalışmalara imza atan Bruinessen molla ve şeyhlerin toplumdaki yeri hakkında farklı tespitlerde bulunmuştur. Ona göre molla “modern okulların kurulmasından önce, genellikle köyün hem dinsel hem de dindışı konularında en iyi yetişmiş kişisiydi. Ortalama bir molla en az bir veya iki değişik yerde Kuran kursuna gittiği için, birçok köylüden daha fazla gezip görmüş olması da olağandı” (Bruinessen, 2010: 310). Bruinessen, şeyhi, aşiret örgütlenmesinin dışında tutmaktadır. Şeyhlerin bölük pörçük aşiret yapılanmasının dışında duruğunu ifade eden Bruinessen’e göre (2010: 113-4) bu durum onların, aşiretsel olarak örgütlenmiş bir toplumda ciddi bir politik rol oynayabilmelerini sağlamaktadır. Böylelikle aşiret ilişkilerinin dışında kalmalarının yanı sıra aşiretler arasındaki ihtilafların çözümünde de arabuluculuk yapacak ideal kişiler olarak saygınlık kazanmışlardır. Nitekim aşiretler arası anlaşmazlıkların ya da kan davalarının başarılı bir biçimde sonlanması bu şeyhlerin sayesinde olmuştur, olmaktadır.

Bir şeyhe bağlanmanın, pratikte onu yılda en az bir veya iki defa ziyaret etmek, ona hediyeler götürmek ve önemli kararlarda onun onayını almak anlamına geldiğini; hastalık veya kuraklık dönemlerinde şeyhin rahmetinin dilendiğini; şeyhin yazdığı muskaların insanı her türlü tehlikeye karşı koruduğuna dair bir inancın var olduğunu ifade eden Subaşı’ya göre (2003: 50-54) “Şeyhe gösterilen hürmet ve tazimin bir sonucu olarak kendisine atfedilen kutsallığın kardeşleri ya da oğullarınca da paylaşılması yaygın hale getirilmiştir. Yetki ve sıfatlar böylece babadan oğula geçmeye başlamıştır. Bu bir anlamda elitlerin dolaşımını hatırlatmaktadır. Bu dolaşım aslında kurumsal rollere bağlı olarak sahip olunan şeref kavramının müritler

(mürid) nezdindeki konumunu da gündeme getirmektedir”. Ancak seçkinlerin

dolaşımı44 kavramının buraya tam oturmadığını ifade etmek gerekiyor. Çünkü

oğullar ya da kardeşler, farklı bir toplumsal tabakadan ya da alt kültürden gelmedikleri gibi, bu konumu bir çatışma sonucu da elde etmiş değillerdir.

Bölgedeki dinsel yapılanmalar kuşkusuz yerel aşiret sistemlerinin yapısal özelliklerinden etkilenmiştir. Aşiret sisteminin kendine has yapısal özellikleri içinde yer alan dinsel örgütlenim, hiyerarşik dağılımını aynı toplumsal yapı özellikleri içinde geliştirerek pekiştirmek durumunda kalmıştır. Dolayısıyla burada bölgesel düzeydeki seçkinlik kategorilerinde ortaya çıkan bir değişim hatta yeni bir oluşumdan da söz etmek gerekir. Çünkü ağalar, aşiret reisleri ve dini lider statüsündeki şeyhler bölgenin fiili seçkinler grubunu meydana getirmişlerdir (Subaşı, 2003: 43). Bu noktada Mills’in iktidar seçkinlerin kuramını ihtiyatla düşünmek olasıdır. Buradaki ihtiyat payı bölgedeki seçkinler arasında bir geçişkenliğin olabileceğidir. Hatta bu seçkin olma durumunu “anahtar statü” kavramıyla karşılamak daha yerinde olacaktır. Kanaat önderinin sahip olduğu itibar toplumun ona yüklediği anlam ile beraber yürümektedir. Dolayısıyla kanaat önderinin statüsü kurumsallaşmış kabullere dayanmaktadır. Sennett’in dediği gibi statü, toplumdaki saygıyı hak etmede her zaman yeter sebep değildir (Sennett, 2014: 67). Toplumda kabul görmeyen, içi boşaltılmış bir statünün itibarı da küçük bir rüzgara bakar. Dolayısıyla kendisini kanaat önderi statüsünde görmesi kişiyi her zaman bu noktaya taşımamaktadır. Saygıyı elde etme ya da kazanma, anahtar statünün işlevini yerine getirmesine bağlıdır.

Belgede Toplumsal bir tip: Kanaat önderi (sayfa 100-102)