• Sonuç bulunamadı

Aşiretin Karanlık Yönü: Yıkıcı Gemeinschaft

Lidere bağlılık, aidiyet, dayanışma gibi kavramların aşiret hayatında çokça yer bulması aşiret toplumsallaşmasının, süreklileştirilmiş bir grup dinamiğiyle hareket etmesini de doğurmaktadır. Bu grup aidiyeti ya da dinamiğinin; aşireti bir arada sıkı bir ilişki içinde tutan, yardım ve dayanışma duygularını deruhte eden, güven ilişkilerini diri turan birçok iyi yönü olmakla beraber karanlık bir yönünün de olduğunu ifade etmek lazım. Nesep asabiyesinin ürettiği biz bilincinin yıkıcı yönü, toplumsal ilişkilerin sağlıklı yürümesini önleyen şeyler olmaktadır aynı zamanda. Nesep asabiyesinin ürettiği “yıkıcı gemeinschaft” (Sennett, 2010)26 diğer aşiretlerle olan ilişkiyi tahribata uğratmakta ve sosyal mesafenin bir hayli açılmasına neden olmaktadır.

26 “Üyeleri arasında alt düzeyde iletişim olan, bireysel, istikrarsız kişilik fikirlerinin baskın olduğu bir

toplum, fantezi aracılığıyla muazzam ölçülerde yıkıcı kolektif kişiliklerin doğmasına zemin hazırlar. Kolektif kişi fantezisi şaşaalı olma eğilimindedir, çünkü çok az sayıda simgesel ayrıntı dışında ötekilerle ilgili gerçek bilgi çok sınırlıdır. Kolektif kişinin özellikleri yine aynı nedenle soyuttur” (Sennett, 2010: 309).

Soy bağı temelinde inşa edilen bir asabiyenin27 varlığı söz konusudur. Bu asabiye liderin bedeniyle bedenlenerek varlığını sürdürür. Kurtoğlu (2011:30) da riyasetin yani reisliğin, Arapça ‘asabe’den (akrabalık) türeyen bir kavram olan asabiyeden türediğini aktarmaktadır. Bu kavram aynı aileden ya da soydan gelen insanların birbirlerine yardım etmesi, birbirlerine şefkat göstermesi, birbirlerini koruyup kollaması anlamına gelmektedir. “Asabiye, aynı zamanda, kendisi

vasıtasıyla adalete ve zulme, yaşama ve ölüme dair ortak normların üretildiği bir toplumsal ahlak ilkesidir. Bu nedenle, topluluk üyeleri, hem ait oldukları asabiyetin

itibarında, saygınlığında pay sahibidirler hem de ait oldukları asabiye ile itibar kazanırlar” (Kurtoğlu, a.g.y: 31).

İbn-i Haldun (2013: 99), asabiyeti iki farklı toplum yapısına teşmil etmektedir: Nesep Asabiyeti ve Sebep Asabiyeti: Birincisinde aynı soydan gelmek ve kandaş olmak şart olmasına rağmen, ikincisinde böyle bir şart aranmaz, ilk cemiyetlerde ve bedevilerde yaygın, hakim, kuvvetli ve etkili olan nesep asabiyeti iken, son asırlardaki sosyal gelişmeler hadari-medeni cemiyetlerde durumu tersine çevirmiş, nesep ve kan bağı ile ilgisi bulunmayan sebep asabiyetini yaygın ve etkili hale getirmiştir.“Durkheim’in mekanik ve organik dayanışmayla ele almaya çalıştığı toplum tiplerini de bu bağlamda düşünmek mümkün” (Tekin, 2014a: 209; Sümer, 2009: 26; Erkan ve Bozgöz, 2003). Nesep asabiyeti mekanik dayanışmanın işlediği toplum tipinde önemli bir çıkış noktasıyken, sebep asabiyeti ise organik dayanışmayla düşünülebilir. Ancak toplumu kompartımanlara ayırmak ve bu kompartımanlarda ilişkilere sınır izafe etmek her zaman geçerli olmamaktadır. Örneğin bir toplumsal oluşum nesep asabiyetine nispet edilse de, kent hayatının ürettiği farklı birliktelikler ve farklı kamusallıklar sebep asabiyetinin de hazırda tutulmasını ve yeri geldiğinde işleme konulmasını gerektirebilir.

27 İbn-i Haldun’a göre “Aseb, asb, usb; vücuttaki sinirlere, bir kavmin eşrafına ve hayırlı kişilerine

denir. İsâbe, isab, usbe; sargı, insan olsun hayvan olsun on ile kırk kişi arasındaki topluluk demektir. Asabe, bir kimsenin babası tarafından olan akrabalarıdır. Aynı zamanda fıkıhta bir feraiz ıstılahı olup, biri nesebi, diğeri sebebi olmak üzere iki türlüdür. Taassup, asabiyet gütmek, kavim ve akrabaya veyahut da bir mazluma ve sitemdîdeye yar ve yaverlik kaydında bulunmaktır. Ta’sib, bir kimseyi seyyid ve reis yapmak manasına gelir” (İbn-i Haldun, 2013: 94).

Aşiret içerisindeki asabiyetin devamını sağlama adına bazı eylemlerde bulunulmaktadır aynı zamanda. Mesela “bêj” denilen bir uygulamayla aşiret içerisindeki yakınlık tahkim edilmiş olur. Gökalp bunu, ağaların kendi güçlerini ayakta tutmak için mensuplardan toplanan nakdi yardım olarak açıklasa (Gökalp, 2009: 72) da esasında bu uygulama daha çok aşiret içerisinde yardıma muhtaç ya da müflis mensuplar için aşiretin diğer üyelerinden, herkesin kesesine göre alınan bir yardım türüdür. Bu yardımdaki motivasyonu sağlayan şey çoğu zaman, biz bilinci etrafında bir arada bulunan mensupların kendi içlerindeki “düşkün”leri tutup ayağa kaldırarak bunu dosta düşmana göstermek istemesidir. Fakat bunun başkalarına rağmen gerçekleştiği değerlendirmesini yapmak gerçekçi değildir. Zira bu, “öteki” kurgusunu hesaba katmamış ve aşiretin asabiyesinden doğan kendiliğinden bir refleks olabilir.

Modern kent yaşamının getirdiği farklı iletişim biçimleri ve yaşam tarzları, aşiret ve akrabalık ilişkilerinde son dönemde önemli değişim ve dönüşümlerin yaşanmasını getirmiştir. Şehir hayatı ve değişen teknolojik imkânlar/imkânsızlıklar yakın ilişkileri de etkilemiştir. Karadeniz, aşiretin kent hayatında yaşadığı dönüşümü ele aldığı çalışmasında, mekânın değişmesiyle beraber aşirete yüklenilen anlamlarda, söylemlerde ve aşiretsel ilişkilerde önemli dönüşümlerin yaşandığını, yaşanmakta olduğunu kaydetmektedir (Karadeniz, 2014b). Aşiret ve akrabalık ilişkilerini, aşiret modernleşmesi terkibiyle anlattığı çalışmasında Kaya (2015: 162) ise aşiretin kentte farklı şekiller aldığını ifade etmektedir. Aşiret dernekleri şeklinde kentte dönüşerek devam eden bu kuruluşlar, tarihsel miras üzerinden kendilerini var etmekte ve aşiret mensuplarının kentte önemli bir başvuru mercii olmaktadırlar (Kaya, 2015: 162). Bu dernekleşme faaliyetleri bir aşiretin bünyesinde kurulabileceği gibi şehirde tanınmış aşiretlerin toplumsal sorunları çözme adına giriştikleri ortak “barış komisyonları” şeklinde de tezahür edebilmektedir. Kanaat önderleri ve aşiret liderlerinin biraraya gelerek kan davası, namus cinayetleri gibi olağanüstü durumlara müdahil olmaları böylesi dernek çatıları altında bir otak akıl çerçevesinde de gerçekleşebilmektedir.