• Sonuç bulunamadı

Dinin Ruh Sağlığı Üzerinde Etkili Olduğu Alanlar

a. Dinin Beden Sağlığıyla İlişkisi

Koenig, dinin beden sağlığına etkileri konusunda 2000 yılına kadar yapılan çalışmaların genel özetini şu şekilde sunmaktadır:

Dini inanç ve etkinlikler daha iyi bağışıklık işlevleriyle (5 çalışmadan 5’i);

kanserden daha düşük ölüm oranıyla (7’de 5); daha az kalp hastalığı ve daha iyi kalp sağlığıyla (11’de 7), daha düşük kan basıncıyla (23’de 14), düşük kolesterolle (3’te 3);

daha sağlıklı davranışlarla (25’te 23’ü daha az sigara içme oranı; 5’te 3’ü daha çok egzersiz; 2’de 2’si daha iyi uyku kalitesiyle) ilişkili çıkmıştır. Ölüm oranı araştırmalarında, araştırmaların %75’inde (52’de 32’si) dindar insanların istatistiksel olarak anlamlı oranda daha uzun yaşadığı bulunmuştur.246

244 R. A. Witter vd, “Religion and Subjective Wellbeing in Adulthood: A Quantitative Synthesis”, Review of Religious Research, 26, s. 332- 342.

245 Hackney - Sanders, agm, s. 45.

246 Koenig (2004), agm, s. 1194- 1200.

b. Hastalık oranı ve yaygınlığı:

Dinî inançlar, insanların hayatına daha büyük anlamlar katarak, hastalıklarla başa çıkmalarına yardım edebilir. Büyük dinlerin çoğu hastalığı günahın bir sonucunda acı çekme olarak saysa da, yine çoğu din, ağrı ve acı çekmenin güçlendirici, aydınlatıcı ve arındırıcı olduğuna inanır. Çeşitli dini öğretilere göre, ağrı ve acı çekme kaçınılmazdır, temizleyici, erdemliliği sınayıcı, eğitici, öncelikleri yeniden düzenleyici, kişisel gelişimi uyarıcı ve insan hayatını tanımlayıcı olabilmektedir.

Pek çok araştırma, dinî bağlılığın düşük hastalık ve ölüm oranıyla ilişkili olduğunu göstermiştir.247 Yüksek düzeyde dinî bağlılığın yaşam beklentisinin yedi yıl kadar uzamasıyla ilişkili olabileceğine dair araştırmalar mevcuttur. Kark ve Shemi (1996) İsrail’de yaptıkları, on altı yıllık boylamsal araştırmada dinî gruba mensup olmanın düşük ölüm oranıyla bağlantılı olduğunu bulmuştur248.

Comstock ve Patrick (1972), Maryland eyaletinde yaşayan 91.000 kişiyi inceledikleri çalışmada, kiliseye düzenli olarak devam edenlerde siroz, amfizem, intihar ve iskemik kalp hastalığından ölme oranlarının daha düşük olduğu sonucuna ulaşmıştır.249 Hastalık ve ölüm oranlarını farklı dinler arasında karşılaştırmak için henüz yeterli çalışma olmadığından kesin sonuçlar çıkarmak mümkün görünmemektedir.

c. Hastalık ve ameliyat sonuçları: Araştırma sonuçları dindarlığın büyük hastalık ve ameliyatlardan daha iyi sonuç alınmasıyla ilişkili olabileceğini desteklemektedir. Contrada ve arkadaşları (2004) kalp ameliyatı geçirmiş hastanede yatan hastalarda, güçlü dini inançların hastanede daha kısa kalış süresiyle ve ameliyat sonrası daha az komplikasyon görülmesiyle ilişkili olduğunu bulmuştur250.

4. Davranış ve yaşam tarzları: Yapılan araştırmalarda dindar bireylerin alkol ve diğer maddeleri kullanma ihtimalleri düşük bulunmuş, alkol ve uyuşturucu

247 J. Ball, vd, “The Relationship Between Religiosity and Adjustment among African- American, Females, Urban Adolescents”, Journal of Adolescence, 26, 2003, s. 431- 446.

248 J. D. Kark vd, “Does Religious Observance Promote Health? Mortality in Secular vs. Religious Kibbutzim in Israel”, American Journal of Public Health, 86, 1996, s.341- 46.

249 G. W. Comstock- K. B. Patrick, “Church Attendance and Health”, Journal of Chronic Disease, 25,1972, s. 665-72.

250 R. J. Contrada vd, “Psychosocial Factors in Outcomes of Heart Surgery: the Impact of Religious Involvement and Depressive Symptoms”, Health psychology, 23, 2004, s. 227- 38.

kullananların kendi içlerinde bile, dinle ilgili olanların bu maddeleri daha makul miktarlarda kullandığı tespit edilmiştir. Ayrıca dinin riskli cinsel davranışı önlemede rol oynayabildiğine dair araştırma bulguları mevcuttur.

d. Sağlık bakım kaynaklarına erişim: Dini gruplar sağlık bakım hizmetlerine erişimi teşvik edebilmekte, kolaylaştırabilmekte, bu tür araştırmalara finansal destek sağlayabilmektedirler.

2. Dinin Genel Esenlik Hissi (General Well-Being) İle İlişkisi

Dinin ruh sağlığına olan etkisi, bedensel sağlığa olan etkisinden çok daha fazla araştırılmıştır. Dinin kişinin hayatına anlam katma ve umut verme işlevi sayesinde kaygı ve depresyona yakalanma riskini azaltarak esenlik hissini artırdığı görüşü üzerinde durulmaktadır.251 Esenlik- din ilişkisinde kiliseye devam etme ya da inanç gibi kriterlerden ziyade dinî başa çıkma stillerinin çok daha güçlü yordayıcılar olduğu tartışılmaktadır.252 Ayrıca kimliğinde dini önemli bir faktör olarak görenlerin, daha az önemli kabul edenlere göre esenlik hislerinin yüksek olduğu elde edilen bulgular arasındadır253 Hayata bütünleştirildiği takdirde dinin ve maneviyatın, bireyi strese karşı koruyucu tampon işlevi gördüğüne dair araştırma sonuçları bulunmaktadır.254

Özetle, din, esenlik hissine katkıda bulunmakta, stres içeren hayat olaylarına karşı koruyucu tampon görevi yapmaktadır.255 Ancak bu işlev, kullanılan başa çıkma türüne, kişinin hayatında dine atfedilen öneme ve maruz kalınan stres düzeyine göre değişmektedir. Bergin’e göre (1991) psikolojik esenlik hissiyle ilişkili olan bizzat dinin kendisi değil değişik dindarlık türleridir; yani kişinin ruh sağlığına yardımcı olan ya da engelleyen faktör, onun nasıl bir dindar olduğudur.

251 L. R. Petersen- A. Roy, “Religiosity, Anxiety, Meaning and Purpose: Religion’s Consequences for Psychological Wellbeing”, Review of Psychological Research, C. 27, S. 1, 1985, s. 49- 62.

252 K. Pargament, “The Psychology of Religion and Coping: Theory, Research and Practice, The Guilford Press, New York, 1997.

253 Pargament vd, “Religious Coping Among The Religious”, Journal for the Scientific Study of the Religion, 40 (3), 2001, s.497- 513.

254 Fabricatore vd, “Personal Spirituality as a Moderator of the Relationship Between Stressors and Subjective Wellbeing”, Journal of Psychology and Theology, 28 (3), 2000, s. 221- 228.

255 D. R. Williams vd, “Religion and Psychological Distress in a Community Sample”, Social Science and Medicine, 32, 1991, s. 1257-32.

3. Din-Depresyon İlişkisi

Din; sabır, fedakarlık, mücadele vb. duyguları kuvvetli tutmak suretiyle hayatın acı ve ızdıraplarını hafifleten, yaşam gücünü besleyen motive edici bir güç olarak kişiyi psikolojik olarak koruyabilmekte ayrıca hayatın manasını öğreterek, mesuliyet duygusunu geliştirip şahsiyet bütünlüğü sağlamaktadır. Nitekim insan hayatına bir anlam kazandırması dinî inanç ve değerlerin başta gelen işlevlerindendir.Birey böylece dinî inancı sayesinde sağlam ve güçlü bir maneviyata sahip olarak hayatın getirdiği çeşitli engeller karşısında mücadele edebilme gücü bulabilmekte, stres ve depresyondan kendini koruyabilmektedir.256

Dinin depresyonu en azından üç yol veya şekilde etkileyebildiği bildirilmektedir (Idler, 1987). Birincisi, toplumsal bağlılık hipotezine göre din, dinî çevreden gelen toplumsal destek sağlar. Böyle bir destek hem duygusal, hem entellektüel, hem de depresyon riskini azaltan diğer bazı özellikleri bireye kazandırmaktadır. İkincisi, tutarlılık (cohesion) hipotezine göre din, kadere boyun eğme (fatalism) yerine ümit ve iyimserlik (optimism) duygusu vererek depresyonu azaltmaktadır. Üçüncüsü theodicy hipotezidir ki, buna göre din, elem ve ızdırapları negatif olarak algılama potansiyelini olumlu yönde değiştirmektedir.257

Azhar ve Varma (1994) tarafından yürütülen klinik çalışmada, ciddi kayıp yaşamış dindar 30 Malezyalı’da dinî terapinin etkileri incelenmiştir. Deneklerin tamamı kısa, seküler psikoterapi ve anti- depresan tedavisi almış; ama çalışma grubundaki 15 denek konuyla ilgili dini meselelerin tartışıldığı ek bir psikoterapiden geçmiştir. 6 ayın sonunda çalışma grubundaki denekler kontrol grubuna nazaran anlamlı iyileşme kaydetmiştir. Araştırmacılar, kayıp yaşayan ve yas sürecinde olan dindarlığı yüksek hastaların seküler tedavi programlarına dinî psikoterapi eklendiğinde daha çabuk iyileştikleri sonucuna varmışlardır.258 Aynı araştırmacılar benzer sonuçları çeşitli

256 Muammer Cengil, “Depresyonu Önlemede Dini İnancın Koruyucu Rolü”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 3 (2), 2003, s. 129- 152.

257Steven Stack, “Dindarlık, Depresyon ve İntihar”, (Çev. Talip Küçükcan), Akademik Araştırmalar Dergisi, 7-8, s. 75-84.

258 M. Z. Azhar- S. L.Varma, “Religious Psychotherapy as Management of Bereavement”, Acta Psychiatrica Scandinavica, 91, s. 233- 235; “Religious Psychotherapy in Depressive Patients

“Psychotherapy and Psychosomatics, 63, s. 165- 68; “Religious Psychotherapy in Anxiety Disorder Patients”, Acta Psychiatry Scandinavia , 90, s. 1-3.

psikolojik bozukluklar yaşayan Müslüman hastalarla yaptıkları çalışmalarında da bulmuşlardır.

Din-depresyon ilişkisini inceleyen araştırmaların meta-analizleri sonucunda dindarlık ile depresyon arasında eğrisel bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Buna gore, aşırı dindar ve dindar olmayanlarda depresyon belirti düzeyleri daha yüksek çıkmıştır.

Araştırmacılar din-depresyon ilişkisinde genetik ve aile ortamı gibi gelişimsel faktörlerin, dinin uyuşturucu ve alkol gibi zararlı madde kullanımını azaltan etksinin, dinin sağladığı sosyal desteğin, dinî başa çıkma tarzlarının, dinin hastalığa ve acı çekmeye anlam yüklemesini sağlayan bilişsel çerçeve sunmasının, teşvik ettiği özverili davranışlarla dikkati kişinin kendisinden diğer insanların ihtiyaç ve sorunlarına kaydırmasının etkili olabileceğini ileri sürmektedir.259

4. Din-İntihar İlişkisi

Dinî inancın intihara karşı koruyucu olup olmadığı Durkheim’ın klasik eseri İntihar’dan bu yana tartışılmaktadır.260 Araştırmalar, dinin intiharı engelleyici bir işlevi olabileceğini göstermiştir.261 Bu durum, hayatın kutsiyetine vurgu yaparak, mensuplarının yaşama arzusunu pekiştirmesinden, bir yandan toplu dini etkinliklere katılmayı teşvik ederken, öte yandan yardımlaşma, fedakarlık gibi toplumsal sorumluluk yükleme yoluyla toplumsal bağları kuvvetlendirip kişinin toplumla bütünleşmesini sağlayarak, yalnızlık ve anomi duygularını azaltıp depresyona karşı korumasından kaynaklanıyor görünmektedir. Ayrıca ahiret hayatında mutluluk vaat etmesi, elem ve kedere anlam yükleme imkanı vermesi ve Eyüp peygamber örneğinde olduğu gibi ideal rol modelleri sunması intihar riskini azaltan unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Dikkat çekici olan, dinin intihara karşı bu koruyucu rolünün özellikle kadınlar için geçerli olduğunun gösterilmesine rağmen, yüksek oranda sekülerleşmiş toplumlarda bu koruyucu etkinin görülmediğinin bildirilmesidir. Dinin intiharı önleyici

259 Dein, (2006), agm, s. 69- 71; Smith, Timothy vd, “Religiousness and Depression: Evidence for a Main Effect and the Moderating Influence on Stressful Life Events”, Psychological Bulletin, C. 129, S. 4, 2003, s. 614- 36.

260 Stack, agm, s. 75-84.

261 Atay- Gündoğar, agm, s. 46.

etkisi araştırılırken özgül kültürel etkenlerin hesaba katılması gerekmektedir. Zira din ve dindarlığın algılanma biçimleri toplumdan topluma değişmektedir.262

5. Din-Kaygı İlişkisi

İnsanda kaygı oluşturabilecek çeşitli sebepler arasında, ölümlü bir varlık olduğunu bilmesi, kendi yaşamını etkileyecek kararları alma ve bunların sonucuna katlanma durumunda kalması, anlamsızlık ve her şeyin bir anda değerini kaybedebileceği şeklinde bir tehdide sürekli açık olması sayılmaktadır. Kaygının insanın sonlu bir varlık olmasıyla yakından ilişkili olması dindarlık-ölüm kaygısı arasındaki ilişkiye dair pek çok araştırmanın yapılmasına yol açmış, ancak birbirinden farklı sonuçlar elde edilmiştir. Ölüm kaygısının dışında dindarlık ve kaygı arasındaki ilişkiyi konu edinen pek çok araştırma mevcuttur. Ancak bazıları olumsuz bazıları olumlu ilişki bulurken, kimi çalışmalar arada her hangi bir ilişki tespit edememiştir.263

D. Dinin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkisinin Mekanizmasına Dair İzahlar