• Sonuç bulunamadı

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre “Sit; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlardır” (m. 3/a-3). Kanun’da yer alan sit tanımı, dört grup sit tanımını bünyesinde bulundurmak amacıyla sırasıyla arkeolojik, kentsel, tarihi ve tabii sit tanımının unsurlarını birleştirmiştir.

Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit Ve Tescili Hakkında Yönetmelik m. 3/1-k’ya göre “Sit: Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin

18http://teftis.kulturturizm.gov.tr/TR,13943/730-nolu-ilke-karari--kultur-ve-tabiat-varliklarini-kor- .html, (E.T., 11.07.2013).

cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanları” ifade eder.

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesinde sitler; “tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnaî evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar” olarak tanımlanmıştır (m.1).

Ülkemizde 2012 yılı itibariyle toplam sit alanı sayısı 11.859’dur. Bunlardan arkeolojik sit alanı sayısı 10.976, kentsel sit alanı sayısı 255, tarihi sit alanı sayısı 151, kentsel arkeolojik sit alanı sayısı 32, diğer sit alanları (üst üste sit alanları) sayısı 445’dir19.

1.3.2. Doğal Sit

Doğal sit, ilginç özellikleri ve güzellikleri olan ve ender bulunan korunması gerekli alanlar ve taşınmaz tabiat varlıkları olarak tanımlanabilir. Doğal sit kavramı, diğer sit türlerinden tescil edilme zorunluluğu yönüyle ayrılmaktadır (Sancakdar,2012:s.220).

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre “Doğal (tabii) sit; jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlardır”.

Konuya ilişkin olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun Doğal (Tabii) Sitler, Koruma Ve Kullanma Koşulları İle İlgili 728 sayılı İlke Kararı’na göre “Doğal (Tabii) Sit: Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlardır. Bu alanlarda yapılacak tespit çalışmalarında, alanın özelliğine göre ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınması esastır”.

İlke kararında yer alan tanımlamada ortaya konulduğu üzere, doğal sit alanı ilan edilen bölgelerde korunmak istenen değerler, insan elinin ve emeğinin ürünü olmayan, ender bulunmaları, olağan üstü özellikleri ve güzellikleri nedeniyle korunması gerekli görülen doğal oluşumlar olarak karşımıza çıkar. Doğal sit alanı ilan edilmekle tabii olarak, insan etkisi bulunmadan şekillenmiş bulunan, sıkça

rastlanmayan, kendine has özellikler taşıyan taşınmaz tabiat değerleri koruma altına alınmaktadır20.

İlke kararında ayrıca Doğal Sit tanımları I., II. ve III. derece olmak üzere gruplandırılmıştır.

“I. Derece Doğal (Tabii) Sit: Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır”. Bu alanlarda, bitki örtüsü, topografya, silüet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulmaz (Sancakdar,2012: s.227).

“II. Derece Doğal (Tabii) Sit: Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yanında kamu yararı gözönüne alınarak kullanıma açılabilecek alanlardır”. Bu alanlarda, turizm yatırım ve turizm işletme belgeli turistik tesisler ile hizmete yönelik yapılar dışında herhangi bir yapılanmaya gidilemez.

“III. Derece Doğal (Tabii) Sit: Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yolunda, yörenin potansiyeli ve kullanım özelliği de gözönünde tutularak konut kullanımına da açılabilecek alanlardır”.

1.3.3. Kentsel Sit

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda Kentsel Sit’in tanımına yer verilmemiş ancak, Sit’in tanımında “kent ve kent kalıntıları” ifadesine yer verilmiştir. Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit Ve Tescili Hakkında Yönetmelik m. 3’te kentsel sit kavramına yer verilmiştir. Buna göre “Kentsel sit: Mimari, mahalli, tarihsel, estetik ve sanat özelliği bulunan ve bir arada bulunmaları ve bir bütün olarak o yerleşmenin ait oldukları dönemin yaşam biçimini gelecek nesillere aktarmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha fazla kıymeti olan, kültürel ve tabii çevre elemanlarının (yapılar, bahçeler, bitki örtüleri, yerleşim dokuları, duvarlar, sokak ve meydanlar, v.b. birlikte bulundukları alanları” ifade eder.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 720 Sayılı İlke Kararında ise kentsel sit alanı; “mimari, mahalli, tarihsel, estetik ve sanat özelliği

bulunan ve bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha fazla kıymeti olan kültürel ve tabii çevre elemanlarının (yapılar, bahçeler, bitki örtüleri, yerleşim dokuları, duvarlar) birlikte bulundukları alanlar” olarak tanımlanmıştır.

Kentsel sit alanları, kültür ve tabiat varlıklarının tek tek korunmasının yanı sıra bir arada bulunmasından dolayı daha fazla özen gerektiren biçimde korunması gerektiğinden kanun kapsamına alınmıştır (Sancakdar, 2012: s.30).

1.3.4. Tarihi Sit

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda sit tanımı içerisinde yer alan bir diğer sit türü de tarihi sit kavramıdır. Kanun’da tarihi sit kavramına yer verilmemiş olmasına rağmen Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik’te bu kavramın tanımına yer verilmiştir. Buna göre “tarihi sit: İnsanlık tarihi, milli tarihimiz veya askeri harp tarihi açısından çok önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve bu sebeple korunması gerekli yerleri” ifade etmektedir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 421 Sayılı İlke Kararında tarihi sit alanları, bu alanların korunmasına yönelik tedbirler ve bu alanların kullanılmasına ilişkin koşullar düzenlenmiştir. İlke kararında tarihi sit; “milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gereken alan” olarak tanımlanmıştır.

1.3.5. Arkeolojik Sit

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda sit tanımı içerisinde yer alan bir diğer sit türü de arkeolojik sit kavramıdır. Yine Kanun’da arkeolojik sit kavramına yer verilmemiş; Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik’te bu kavramın tanımına yer verilmiştir.

Buna göre “Arkeolojik sit: İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlar” olarak Yönetmelik’te tanımlanmıştır (m. 3/b-5).

Konuya ilişkin olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun Doğal (Tabii) Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları İle İlgili 702 sayılı

İlke Kararı’na21 göre “3386 ve 5226 sayılı Kanunlarla değişik 2863 sayılı Kanun

kapsamına giren arkeolojik sit alanları ile birlikte korunması gerekli kentsel dokuları içeren ve bu özellikleri ile bütünlük arz eden korumaya yönelik özel planlama gerektiren alanlar kentsel arkeolojik sit alanlarıdır”. Arkeolojik Sitler Koruma ve Kullanma Koşullarına ilişkin ilke kararı Koruma Yüksek Kurulu’nun 5.11.1999 tarihli ve 658 sayılı ilke kararıyla belirlenmiştir.

Arkeolojik sit alanı ilan edilmesini gerektiren taşınmaz kültür varlıkları, insan elinin ve emeğinin sonucu olan, eski yerleşmelerden ve medeniyetlerden kalan çoğunlukla yer altında ya da su altında bulunan varlık grupları koruma altına alınmış olmaktadırlar.

1.3.6. Kırsal Sit

Tarımsal üretime bağlı bir yerleşim yerinde her ailenin sahip olduğu samanlık, ahır gibi birimlerin yan yana geliş biçimi, evlerin araziye yerleşme düzeni, ilginç kümelenmeler, dokular oluşturabilirler. İşte bu oluşumlara “kırsal sit” adı verilir (Sancakdar, 2012: 34).

1.3.7. Karma Sit

Bir yer, birden fazla sit alanı içerisinde yer alabilir. Örneğin, bir alan hem doğal sit hem de tarihi sit alanında yer alıyor olabilir. İşte en az iki sit özelliğine sahip alanlara “karma sit” denilir (Sancakdar, 2012: s.34).

1.4. Koruma, Korunma ve Korunma Alanı Kavramları