• Sonuç bulunamadı

2.3. Suudi Arabistan’ın Rolünün Arap Ülkelerinin Rolleri ile İlişkisi

2.3.2. Diğer Arap Ülkelerinin Rolleri

Yemen devrimi patlak verdiğinden bu yana Arap birliği Yemen dosyasını KİK'ne devretmiş ve birlik Yemen'in meşruiyetini desteklemek için Cumhurbaşkanı Mansur Hadi'nin daveti üzerine oluşturulan koalisyonun askeri operasyonlarını desteklediğini duyurmuştur. Birlik ve askeri operasyonların Yemen'de güvenliğin yeniden sağlanması ve Arap bölgesinin güvenliğini tehdit etmeyi hedefleyen dış mihraklar tarafından desteklenen Husilerle mücadelede başarılı olmasını umduğunu ifade etmiştir (Beyan, 2015s.1). 26 Arap zirvesinde Mısır ortak bir Arap gücünün oluşturulmasını teklif etmiş ve bu teklif kabul edilmiştir. Bu gücün oluşturulması hakkında istişare için iki farklı ortak savunma konsey toplantısı icra edilerek, oluşturulan güç ilgili devletlerin egemenliğine yapılan herhangi bir saldırıda yaptığı talebe binaen hızlıca müdahale için kullanılması kararlaştırılmıştır. Bu durum, bir ülkenin sınırları içindeki ulusal silahlı kuvvetlerin tek taraflı çatışmalarının yetersiz olması durumunda da geçerli olacaktır. Dolayısıyla Yemen'in konumu buna

uymaktadır, ancak şu ana kadar bu güçler hakkında yeni pek bir şey bulunmamaktadır(Nasır,2015).

Fas

Fas 6 savaş uçağı ile Arap koalisyon güçlerine katılmıştır. Katılımının nedenleri ise başkan Mansur Hadi'nin müdahale çağrısına yanıt vermek, Yemen'in meşruiyetinin desteklenmesi, Suudi Arabistan ve Haremi Şerif’in güvenliğini savunulması ve bölge güvenliğini tehdit eden oluşumlara karşı durulması gibi sebeplerdir. Ancak katılımın gerçek nedeni Suudi Arabistan'ın finansal desteğine dayanmaktadır. Uluslararası Para Fonu’na göre Fas, Suudi Arabistan'dan 2011-2014 döneminde 488 milyon dolar tutarında hibe almıştır. Bu yardımlar koşullu ve şartlı olan ve Fas ekonomisinin kalkınmasına yardımcı olmayan batılı finansal yardımların aksine koşulsuz hibe şeklinde gerçekleşmiştir. Öte yandan Arap yarımadasındaki dengesizliğin, petrol fiyatlarında artış ve körfez ülkelerinin silahlanmalarını artırmalarını da içeren ekonomik sonuçları da olacak, dolayısıyla Fas gibi ülkelerde yatırımlarını azaltacaklardır. Yine iki taraf arasında askeri ve ekonomik işbirliğini ilerletmeyi amaçlayan körfez ülkeleri ile stratejik ortaklık anlaşmaları da bulunmakta olup, Suudi Arabistan seksenli yıllarda Fas’a mali krizi aşması için yardımda bulunmuş, Fas ile Polisario arasındaki savaşın zirvesinde Fas’ın sahradaki egemenliğini korumasına Suudi Arabistan yardımcı olmuştur. Son olarak 2012 yılında Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri Fas’a altyapısının geliştirilmesi için hibe vermiştir(Benees,2015).

Fas, Suudi Arabistan’ın petrol piyasasının önemli bir üyesi olması itibariyle Fas’ın egemenliğini etkileyen bir karar alınmasını önlemesi için, güvenlik konseyi üyelerini etkileyerek, Fas'a yardımcı olma konusunda büyük rol oynayan Suudi Arabistan'a ve genel anlamda körfez ülkelerine güvenmektedir.

Fas’la yapılan körfez dayanışmasının, Washington’u GK’ne sunduğu taslak kararı değiştirmeye ikna etmiş olması muhtemeldir. Zira güvenlik konseyi Sahra'da bir insan hakları izleme mekanizmasının kurulması çağrısında bulunmuştur. Yine koalisyonun hedefinin İran rolüne karşı koymak olduğundan, bu durum Fas'ın çıkarları ile örtüşmektedir. Zira İran Şii ideolojisini Fas'ta yaymaya çalıştığından, bu durum iki ülke arasındaki ilişkilerin kesilmesine neden olmuştur. Öte yandan Fas

özellikle de Mısır'ın gerilemesi sonrasında Araplar arasında ve bölgede daha büyük rol oynamak istemektedir(Benees,2015).

Mısır

Aslında Mısır, Yemen'deki 1962-1970 eski tecrübesi nedeniyle koalisyon kuvvetlerine katılmaya istekli değildi. Zira bu dönemde yaşanan Yemen iç savaşına katılmış ve sonuçta 26 Mısır askeri hayatını kaybetmişti. Öte yandan Mısır'ın yaşadığı ekonomik kriz Sina bölgesinde ve Libya Mısır sınırında gerçekleştirdiği terörle mücadele gibi kendi sorunları bulunmaktadır. 26 Mart 2015 tarihinde Mısır, Yemen'in meşruiyetini destekleyen koalisyon güçlerine katıldığını ve savaş gemileri ve uçaklarıyla operasyona iştirak edeceği duyurmuştur. Gerektiğinde kara güçlerini de operasyona göndereceğini bildirmiştir. Bu bildiri Husilerin Aden’i ele geçirmesi sonrasında gerçekleşmiştir. Çünkü bu Kızıldeniz ile Aden körfezini birbirine bağlayan Bab'ül Mendep boğazındaki deniz ticareti hareketini tehdit etmekte, dolayısıyla Mısır hazinesinin önemli bir gelir kaynağı olan Süveyş kanalını tehdit etmektedir. Öte yandan işbirlikçilerinin Arap körfezinde İran işgaline karşı direnişine yardım etmiştir. Bu bağlamda körfezin güvenliğinin Mısır’ın güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etmiştir. Suudi Arabistan ve BAE Mısır'da İslamcıları devirdikten sonra rejime destek olmuşlar, siyasi düzeyde desteklerinin yarısına maddi bir çok yardımda da bulunmuşlardır (Trager Eric,2015). Kral Selman'ın 2016 yılında Mısır'ı ziyaret etmesi, yaklaşık 22 milyar dolar tutarının petrol ürünleri şeklinde yardım olarak gönderilmesine ve bu yardımın beş yıllık süre zarfında teslim edilmesine neden olmuştur. Ayrıca her iki ülkeyi birbirine bağlayan köprü yapılmasına karar verilmiştir. Ancak Mısır'da Tiran ve San’afir adaları noktasında halk tarafından bir kızgınlık söz konusudur. Zira Mısır, sınır çizimi anlaşması üzerine Mısır parlamentosunun onaylamasının ardından bu adaları Suudi Arabistan'a teslim etme niyetindedir (Simon Henderson,2016).

Sudan

Sudan Körfez Girişimini desteklemiş, Husiler ve Ali Saleh güçlerine karşı oluşturulan koalisyon güçlerine katılım göstermiş, 3 adet savaş uçağını ve bazı deniz

birliklerini operasyona göndermiş ve talep edilmesi halinde kara kuvvetleri göndermeye hazır olduğunu duyurmuştur(Japullah,2015).

Sudan’ın koalisyon güçlerine katılmasının sebepleri aşağıdaki gibidir: Bölgesel değişkenler, Sudan’ın dış politikalarını değiştirmesine neden olmuştur. Güney Sudan ayrıldığından bu yana ekonomik durumlar kötüye gitmiş ve petrol gelirlerinden büyük ölçüde mahrum kalmıştır. Ayrıca güvenlik ve siyaset koşulları da zarar görmüş, sınırlardaki çatışma ve uyuşmazlık bölgeleri artmış, yaşanan bölünme Amerika'nın yaptırımlarının kaldırılmasına beklendiği gibi katkı sağlamamıştır. İran ile Suudi Arabistan arasında yükselen çatışma da buna neden olmuştur. Zira Sudan tarih boyunca İran ile askeri ve stratejik yardımlaşma ilişkisi içerisinde bulunmuştur. Ancak aynı zamanda ekonomik ve iktisadi koşullarını düzeltebilmek için özellikle de Suudi Arabistan olmak üzere körfez ülkelerine ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle İran ile ilişkilerinin kendisine çok fazla yarar sağlamayacağını düşünmüş ve Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri'nin Mısır'da İslamcılara karşı yapılan devrim sonrasında yeni yönetim rejimini desteklemesi, Tunus’ta da İslamcıların seçimleri kaybetmesi, ikinci körfez savaşındaki tavrı nedeniyle Sudan’ın dış politikada bir nevi yalnızlık içerisinde bulunması, 1997 yılından bu yana Amerika Birleşik Devletleri'nin Sudan’a uyguladığı yaptırımlar, uluslararası ceza mahkemesi tarafından da El-Beşir hakkında tutuklama müzekkeresi düzenlenmesi ve İran'dan uzaklaştırılması için BAE ve Suudi Arabistan tarafından yapılan baskılar bu sebepler arasında yer almıştır(El-Awadi, 2015).

İç değişkenler noktasında ise: Sudan’ın yaşadığı ekonomik kriz, Tahran’ın Sudan’a ekonomik destek sağlamaması, Suudi Arabistan’ın Sudan’ın Çin’den sonraki en büyük ikinci ticaret ortağı olması ve ekonomik yaptırımların azaltılmasına yardımcı olması gibi nedenler bulunmaktadır. 2014 yılında Suudi Arabistan Sudan’ın uzaklaşması için baskı yapmak amacıyla Sudanlı bankalarla çalışmayı durdurmuş ve bu nedenle Sudan koalisyon güçlerine katılımı sonrasında Suudi yatırımlarının artmasını ve siyasi rejiminin desteklenmesini ümit etmiştir. El Beşir koalisyon güçlerine katılımını, seçim kampanyalarında bu katılımın Sudan’a fayda sağlayacağını belirterek kullanmış, bu ise mevcut rejimi değiştirmeye yardım etmek için körfez ülkelerine güvenen rakipleri için kafa karıştırıcı bir durum teşkil etmiştir. Bu nedenlere bağlı olarak Sudan, ekonomisini ve rejimini desteklemek için

ekonomik yardım alma umuduyla dış politikasını değiştirmiş, ancak bunlar Sudan siyasi sisteminin meşruiyetinin aşınmasının önlenmesi için yeterli olmamıştır. Sudan, yaptırımların kaldırılmasında yardım etmesi için Suudi Arabistan'a güvenmiş, ancak yaptırımlar hakikatte dış siyaset ile ilgili değil, iç değişkenler ile ilgili bulunmuştur(El-Awadi,2015).

Ürdün

Ürdün 6 savaş uçağı ile koalisyon güçlerine katılmıştır. Katılma nedenleri ise o günlerde Ürdün İran ilişkilerinin güçlü olmamasıdır. Bugüne kadar iki ülke arasındaki ilişkiler diplomasi ve düşmanlık arasında gidip gelmiş, ancak her ikisi de bölgesel ve uluslararası ilişkilerine etki etmeyen ortak karşılıklı çıkar ilişkisine geçmekte başarı sağlanamamıştır. Bunun aksine Ürdün ile Suudi Arabistan ilişkileri özellikle de ekonomik düzeyde çok güçlü olup, Ürdün’ün Suudi Arabistan'dan ithal ettiği malların ve Suudi ekonomisinin ticaretinde birinci sırada gelmesi söz konusudur. Öte yandan her iki ülke de Suriye konusu gibi Ortadoğu’ya ait bazı konularda aynı görüşe sahiptirler. Tüm bunlar Ürdün’ün müdahale etmesini gerekli kılan sebepleri teşkil etmiştir(Mahmud,2015).