• Sonuç bulunamadı

DERECEDEKĐ KADINLAR Madam Jimson

SODOM VE GOMORE

II. DERECEDEKĐ KADINLAR Madam Jimson

Madam Sinos’tan sonra, Beyoğlu salonlarında, güzelliğiyle en çok şöhret bulan kadındır. Read’in Đstanbul’daki ilk göz ağrısıdır. Bu yüzden Leylâ’nın baş düşmanıdır.

Koyu elâ gözlü, levent bir kadındır. (s.28) Dudakları kalın, dişleri iri ve beyazdır. Saçları kızıl ve dalgalıdır. Kolları ve bacakları uzundur.

Evlidir; lâkin eşine bağlı değildir. Bu sebepten şuh, pervasız tavırlar sergilemektedir.

Evi, Sıraselviler’e giden cadde üzerinde bir yerdedir. (s.47) Necdet’e göre, bir fahişedir.

Madam Jimson, katıldığı toplantılarda, sürekli Leylâ aleyhinde sözler söyleyip, iftiralar atmakla meşguldür.

Evliliğinde sadık olmayan Madam Jimson, başka erkeklerle münasebet kuran bir kadındır. Read, Major Will, münasebet kurduğu kişilerdendir.

Read’i Leylâ aleyhine kışkırtmaya çabalarken, Türk kadınını da aşağılamaktan geri durmaz:

“- Bende bulamadığınız şeyi bir Türk kızında mı bulacaksınız? Sanır mısınız ki bir Türk kadınında bendeki kadar sevmek kabiliyeti olsun! Zavallı Gerald! Görünüşte bizden hiç farkı olmayan bu kadınların gerçekte nasıl bir esir ruhu taşıdığını bilir misiniz? Bunlar birtakım cansız bebeklerdir ki yalnız hoş görünmesini bilirler. Arasıra tat değiştirmek için okşanıp öpülmeye lâyıktırlar. Fakat ciddi, derin münasebetler bahis konusu olunca hatıra en son gelecek olan ‘Desechantee’lerdir. Ve bundan başka bir Đngiliz zabiti (s.136) için Türk çevrelerinde kendinden bu kadar geçmenin doğuracağı mahzurları da bir düşününüz!” (s.137) Hem ona göre, Leylâ onu

sevmemektedir. Necdet’le birliktedir. Read de,

belki bir süs, belki Necdet’le Leylâ arasında bir kızıştırıcıdır. Daha doğrusu, gösteriş delisi Leylâ için Read’in dostluğu hayallerinin üstünde bir monden itibar kaynağıdır. Leylâ’nın Read’de aradığı ve bulduğu tek şey budur. (s.137)

Madam Jimson, baş düşmanı Leylâ’yı sarsmak için, sürekli onun aleyhine malzeme toplamakta, bunları yeri geldiğinde dedikodu unsuru olarak kullanmaktadır. Ancak, artık Read’den tamamıyla ümidini keserek, Đtilaf ordusunun başka saflarının eğlence âlemlerinde yer almaya başlar. Đtalyanlarla Fransızlar onu paylaşamamaktadırlar.

Nihayetinde Madam Jimson, düzenleyeceği bir suareyle son âşıkı Colonel de

Rochepierre’yle beraberliğini kutlayacak, ihanetlerine yenisini ekleyecektir. Read’le münasebetinde de bir toplantı düzenlemiştir. Bu kutlamalar onda âdet hâlini almıştır. Madam Jimson’un yeni münasebetinin ona kazandırdıklarını, şu paragrafla

aktarabiliriz:

“Şuh bir kadın için başarılarını âleme göstermek ayrı bir sevinç, ayrı bir zevk

değil midir? Hele, Madam Jimson kaç zamandır yüreğinde Jackson Read tarafından bırakılmış olmanın acılığını adeta bir çeşit utançla taşımaktaydı. Mond’da herkesin kendisine acıyış ve hor görüşle baktığını hissediyor ve bu azaptan kurtulmak için her çareye başvuruyordu. Nihayet, işte, âleme, hiç de acınmaya ve hor görülmeye lâyık bir hale düşmediğini, tersine, kadınların en bahtiyarı gene kendisi olduğunu yüksek sesle haykıracağı an gelmişti. Hem de kimin yanıbaşında? Colonel de Rochepierre’in; Colonel de Rochepierre’in…” (s.188) Madam Jimson, yeni âşığı

hakkında edindiği bilgileri yaymaktan da ayrı bir haz duyar. Colonel’in yanında Read hiçtir.

Mösyö Jimson ise hastadır. Zaten düzenlenen eğlencelerde eşine pek eşlik etmez. Fakat bu sefer hastalığı ciddîdir. Üremi ile karışık bir beyin kanaması ile kendisinden geçmiş, cansız yatmaktadır. Madam Jimson’a, doktor durumun tehlikesini aktarsa da o, bunun yayılmaması için doktoru ve ev halkını tembihler. Yine de eşinin can çekişmeye yakın bir hâlde olduğunu, kol ve bacaklarının ölüp, yalnız gözleriyle yaşayan bir insan kalıntısı durumunda bulunduğunu herkes işitmiştir. (s.190)

Fakat duyarsız kadın, eşinin o hâlinde olsun yanında değildir. Davetini, zevkini, şıklığını düşünmekte, bunların noksansız olması için uğraşmaktadır. Bu sefer de onun suvaresinde, onun dedikodusu yapılır.

Madam Jimson, güzelliği, şıklığı ve tavırlarıyla oradakilerin ağzının suyunu akıtırken, Mösyö Jimson ölmüştür. Papaz gelmiş, dinî vazifesini yapmıştır.

Madam Jimson, eşinin ölümünü de monden hayat gösterisinde kullanmıştır. Tantanalı cenaze merasiminin ardından, evlenme teklifleri alarak, “Şen Dul” (s.207) hâlini almıştır. Kocası onu yıpratmadığı güzelliği ve servetiyle bırakırken, öldükten sonra da ihya etmiştir.

Beyler onun için kapışadursun, Madam Jimson’un evlenmeye hiç niyeti yoktur. Dulluğun sefasını sürmek istemektedir. Evine kapanır ve güzelliği bu dinlenme döneminde tazelenir, vücudu semiz bir hâl alır.

Madam Jimson’un, seyahate çıkma durumu söz konusu olur. Hüviyet vesikasına ihtiyacı vardır. Ancak kocasının ölümünden sonra ve miras işlerine kadar hangi milletten olduğunu pek iyi bilmeyen Madam, medenî vaziyetini tespite mecbur olunca epeyce güçlükle karşılaşmıştır.

Mirası elde edebilmesi, başkasıyla evlenebilmesi, serbestçe gezip dolaşması için mutlaka hüviyet vesikasına ihtiyacı vardır. Bu tür işlerle kocası ilgilenen Madam, Đstanbul’un en tanınmış ailelerinden biri olmalarından başka bir şey kabul etmemektedir.

Madam, ne Đngiliz, ne Avusturyalıdır. Türk tâbiiyetinde bulunması, onu çok öfkelendirir. Türk olması sanki rezaletlerin en büyüğü, lekelerin en kirlisidir.

Leylâ’nın babası Sami Bey, Madam Jimson’un eşini, hatta eşinin babasını tanımaktadır. Eşinin babası Mahmutpaşa civarında, hırdavat ticaretiyle meşgul bir Samatyalı Yahudidir. Oğlu Mişon’la (Mösyö Jimson) Sami Bey Düyunu Umumiye’den arkadaştırlar. Babası ölünce Mişon ortadan kaybolmuş, zengin bir Avrupalı olarak Đstanbul’a geri dönmüştür. (s.215)

Madam Jimson’un kökü ise şu cümlelerle aktarılır:

“O, Beyrut’taki bankası topu attıktan sonra gelip Đstanbul’da,

Moda’da yerleşen maceracı bir Suriyeli Katoliğin, adıyla sanıyla El-Barûni Bey’in kızıdır. El-Barûni bütün dalaverelerini çevirdikten, bütün çarpma, aldatma ve dolandırma vasıtalarını tükettikten sonra, nihayet son kozu olarak talihe karşı kendi kozunu oynamak üzereyken bir suvarede, bu Mösyö Jimson’la bir tesadüf her güçlüğü çözümleyivermişti. Lakin, El-Barûni Bey ne yazık ki kızının saadetinden, debdebesinden lazım geldiği kadar istifade

edemedi. Mösyö Jimson’la evlenmelerinin ikinci yılı bu fani âleme gözlerini kapayıp gitti.” (s.216)

Madam Jimson da babasının ölümünden sonra, sürekli geçmişini silmekle uğraşmıştır. Dulluğunun tadını çıkarırken, oluşan dedikodulardan Leylâ’yı sorumlu tutar ve ondan intikam almak için çareler düşünür.

Leylâ, acayip insanlarla düşüp kalkarak, sergilediği tavırlarla zaten herkesi yanından uzaklaştırmıştır. Madamın hedefi Leylâ aleyhinde oluşan intibayı körükleyip, onu bütün monden münasebetlerinden ayırarak yapayalnız bırakmaktır. Böylelikle Leylâ iyice düşecek ya da yalnızlığı tercih edip azap içinde kıvranacaktır.

Sessiz sessiz fırsat kollayan Madam Jimson, sonunda amacına ulaşmak için harekete geçmiştir. Düzenlenen iki toplantıya Leylâ ve ailesinin çağrılmasını engellemiştir. Çünkü toplantılarda düzenleyici rolü vardır.

Madam Jimson’un Leylâ’yı alt etme çalışmalarında, Fransız askerî doktoru Jean Prade, onun en büyük yardımcısıdır. Doktor, Leylâ’nın uğradığı fiyaskoları Madam Jimson’a büyük bir zevkle ulaştırmaktadır.

Sonunda Madam Jimson amacına ulaşmış, Leylâ’nın sinir buhranı geçirmesine, Jean Prade’yle birlikte sebep olmuştur.

Jean Prade, sinir sahasındaki en iyi doktordur. Leylâ’yı muayene eder, gözlemler, konuşturmaya çalışır. Edindiği bilgileri de Madam Jimson’a yetiştirerek onun dünyanın en mutlu insanı olmasını sağlar.

Madam Jimson, inanılmaz bir israf ve sefahat içinde yaşamaya başlar, gününü gün eder.

Madam Jimson’un eğlencelerinde dostları da yanındadır. Fakat Colonel hiç değilse bir hafta yalnız kalmalarını önerince reddedemez. Yine de hoşnut değildir:

“Gerçi Colonel de Rochepierre’in bu aşk ve alâkayı âlem önünde

göstermek Madam Jimson’a monde’un en büyük şereflerinden birini temin etmişti. Hattâ günün birinde resmî bir bağlantı ile bu ismi, bu de Rochepierre ismini taşımak onun için bir gaye haline girmişti. Fakat bu kart adamla, herhangi bir bedenî münasebet genç kadının etini isyan ve tiksinti ile titretiyordu. Bari Colonel’in yorgun uzviyetiyle kendi uzviyeti arasında, ihtirassız ve dostluğun sakin ve tatlı bir şekilde uyuşması temin edilebilseydi!

Ne gezer! Colonel de Rochepierre cinsî ihtiras sahasında ne kadar başarıya erişemiyorsa, ısrarı o nispette artıyordu ve bu kısır ısrarlar, genç kadının vücudu için gerçek bir işkence oluyordu.” (s.260)

Zafer sonrasında, Madam Jimson, Türk olduğunu ispata çalışır. Sonuçta da ortadan kaybolur.

Leylâ’nın baş düşmanıdır. Onu yıkıma uğratmak için elinden geleni yapar. Monden hayatın vazgeçilmez isimlerindendir. Zenginlik ve sefahat içinde yaşar. Aşkta sadık değildir.

III. DERECEDEKĐ KADINLAR