Genel olarak kadınlar erkeklere düşkün, hoppa, kumar meraklısı, taşkın davranışlı kişilerdir. Erkeklerle ilgili beklentileriyle, peşinde oldukları erkekler farklıdır. Tutarsızdırlar:
“Bazı erkekler şu veya bu tarzda kadınlardan, bazı kadınlar şu veya bu biçimde erkeklerden hoşlandıklarını söylerler: ‘Benim tipim şudur, benim idealim budur’ derler, halbuki, günün birinde söylediklerinin (s. 79)büsbütün zıddını severler, aradıklarının büsbütün aksi bir insan arkasından koşarlar.” (s. 80)
Yırtıcı özelliği olan hayvanlara benzetilirler. Şehvet düşkünüdürler:
“Her kadında, yırtıcı bir avcı hayvanattan bir şey vardır. Kuşu yakalayan kedide nasıl nihayetsiz bir hazzın raşeleri ve dişlerini bir ceylanın etine geçiren aslanda ne kadar derin bir şehvetin emareleri görülürse, kadınlar da lâlettayin herhangi bir erkeği kendilerine ram etmekte o kadar büyük bir haz ve neşat duyarlar. Bu cins sevmenin ve sevilmenin sırrı, yalnız bundan ibaret değildir.” (s. 80)
Fenadırlar. Meraklı ve dedikoducudurlar. Eğlenceye düşkündürler. Hassas ve duygulu görünenler de vardır. Dejenere olmuş; zevk, eğlence, şehvet delisi kişilerdir.
Tepebaşı’ndaki Bardaki Kadınlar
Süslü, boyalıdırlar. Onları aşkta yıkıma uğrayan Faik Beyin, Hakkı Celis’e, bardaki kadınlardan hareketle, tüm kadınları kapsayan, içini döktüğü cümlelerden tanırız:
“Bakınız, şunlara bakınız; sarışın, siyah ve beyaz yılanlar ki, etrafımızda, kıvrana kıvrana kımıldanıyorlar.
Zanneder misin ki, bunlar hakikaten bizden, bizim cinsimizden olsunlar? Hayır... Bunlar insanlarla hayvanların haricinde, başka bir cinsten acayip ve korkunç birtakım mahlukattır. Bizim gibi söz söylerler, tebessüm ederler ve ağlarlar, bizi anlar gibi bakan gözleri vardır. Fakat
asla, asla bizden değildirler; ne damarlarında işleyen kanların, ne göğüslerinin altında çarpan kalbin bizim kanımız ve bizim kalbimizle münasebeti vardır. Erkeklerin en büyük hatası ve felaketlerinin başlıca sebebi onları da kendilerinden telakki etmeleridir. Onlara beşeriyetin nısfı demişiz; onların kucağında ana diye yatmışız, onları karı diye evimize almışız; onlara sevgili diye kollarımızı açmışız, işte, o zamandan beridir ki, ne vücudumuzda rahat, ne evimizde sükûn, ne kollarımızda kuvvet kalmış. Haberimiz olmaksızın bize sokuluvermişler, zehirlerini gizli bir tarafımızdan
şah (s. 199) damarlarımıza akıtıvermişler.” s. (200)
Burda danseden kadınları gözleyen Hakkı Celis’in yorumları da bizi fikir sahibi yapar:
“Ne acayip âlem! Burada, herkes kendini eğleniyor zannediyor; fakat, hepsi de can sıkıntısından ne yapacağını şaşırmış, tepinen, bağıran ve bir an evvel sızıp uyumak için sarhoş olan birtakım biçarelerdir. Zavallı insanlar kendi (s. 202) kendilerini nasıl aldatıyorlar! Ve bir hayaliham peşinde ne çok para, ne çok vakit, ne çok sıhhat sarf ediyorlar.” (s. 203)
Nefise Hanımefendi
Naim Efendinin eşidir. Öleli beş sene olmuştur. Yaşarken eşi Naim Efendinin rahatını, huzurunu korur. Evinde “hakim ve amir” (s. 23) kalır. Kızına, damadına ve torunlarına eve ait işlerde pek söz düşürmez.
Otoriter, kuralcıdır. Taviz vermez. Bu mücadelenin sıkıntısından öldüğü belirtilir:
“Gerek yalının, gerek konağın umumi nizamı bu iradeli ev kadınının elinde idi. Naim Efendinin haremi Nefise Hanımefendinin bu nizamı eski usul ile töreler arasında muhafaza ve idare etmek için dışarıda bir ihtiyar uşaktan, içeride geçkin bir kalfadan başka icrai vasıtası olmadığı halde, evin her şeyi yine yolunda giderdi; zira, her yeni gelen hizmetçiye birkaç gün içinde istediği terbiyeyi vermek, bu kadına has fevkaladeliklerdendi. Vakıa fazla döverdi, fazla azarlardı; bunun içindir ki son zamanlarda yeni
hizmetçi bulmak hususunda epeyce müşkülat çeker oldulardı. Biçare Nefise Hanımefendi, denilebilir ki, biraz da bu kahır yüzünden öldü.” (s. 24)
Necip Beyin Haremi, Hemşiresi ve Annesi
Naim Efendinin müşteri aranan konağına bakmaya gelmişlerdir. Çok süslü, zengin kişilerdir. Gözlerinde insanlara ve eşyaya karşı küçümser bir bakış vardır.
Konakla ilgili gözlemleri olumsuzdur. Bunu kadınların şu cümlelerinden anlayabiliriz:
“Aman burası ne bakımsız, ne pis!” (s. 178) “Ne soğuk, ne kasvetli ev!” (s. 178)
Ürkek, korkak, hayalcidirler. Ölüye benzettikleri Naim Efendi onları
“terbiyesiz ve izansız” (s. 179) bulur.
Görgüsüz, saygısız, kendini beğenmiş tiplerdir.
Hizmetçiler
Naim Efendi konağının işleriyle ilgilenen iki bayandır. Birinin adı Marika’dır. Seniha’nın azarları onları boğar, ağlatır. Seniha Avrupa’ya gidince de hâlleri
“yorgun hayalet”e (s. 143) benzetilir. Seniha’nın tavırlarından hisselerine düşeni
alan kişilerdir.
Nefise Hanımefendinin Hizmetçileri
Nefise Hanımefendinin istediği şekilde terbiye etmek için uğraştığı; bunun için de onun tarafından çok dövülen, azarlanan kişilerdir.
Şekibe Hanım
Pangaltı’da oturur. Askerden çıkan oğlu, Şehremanetinde büyük bir memuriyete geçmiştir. (s. 45)
Selma Hanımefendiye Seniha’nın kiminle, nerede, ne yaptığına ilişkin gözlemlerini aktaran, dedikoducu bir insandır. Meraklı, olanı biteni yetiştirmeyi âdet edinmiş bir kadındır.
Ragıp Efendinin Karısı
Naim Efendi konakta yalnız kalınca, kocasıyla gelip, yanında kalacak olan kişidir.
Selma Hanımefendinin Kalfası
Çenesi kısık, ihtiyar biridir. Selma Hanımefendiye hizmet etmekle görevlidir.
Rum Kızı
Seniha ve Faik Beyin buluştukları evden dolayı komşudur. Bu komşu kızı
şakalarıyla Faik Beyin can sıkıntısını gidermesine yardımcı olur:
“Seniha, onu bir gün buluştukları evin arka odalarından birinde, yarı beline kadar pencereden dışarıya sarkmış bir komşu Rum kızıyla
şakalaşırken gördü.” (s. 102)
Cemil’in Metresi
Yaz kış Beyoğlu’nda oturan bir kadındır. Cemil onu çok sever.
Memduha Hanım
Düzenlenen bir eğlenceden dolayı, Seniha’nın da kendilerine katılması için, Naim Efendiden izin isteyen kişidir.
Ferdiye Hanım
Romanda adı geçen biridir. Onun evi, Madam Kraft’ın Seniha’yı birlikte Viyana’ya gitmek için ikna etmeye çalıştığı yerdir.
Beyoğlulu Genç Kadın
Frenktir. Faik Beyin eski tanıdıklarındandır. Onu paylaşamayan kadınlardandır.
Beyoğlulu Madam
Kumar oynanan bir ortamda; aşk ve kumar üzerine yaptığı nüktelerle, insanları etkilemeye çalışan, soğuk bir kadındır.
Büyük Valide
Kuşak farklılığını anlatmada, örnek oluşturmak için, romanda bahsi geçen bir kadındır.
Viyanalı Kadınlar
Müzikle ilgilenen kadınlardır.
Madam Kronski’nin Annesi
Ondan çok inci gerdanlığından bahsedilir. Madam Kronski Seniha’yı gerdanlık konusunda bilgilendirmiştir:
“Annesinin bir inci gerdanlığı vardı ki babası bir banka işinde iflas ettiği gün, tamam yüz bin liraya satılmıştı. Bütün Varşova’da bu incinin bir mislini daha bulmak kabil değildi.” (s. 40)
Aktarılanlara göre vaktiyle zengin bir hayata sahip olmuştur.
Terzi Madam
Nuriye, Neyyire, Belkıs Hanımlar ve Seniha’nın elbiselerini diken kadındır. Konuşmalarında dedikodu malzemesi olacak sözler sarfeden bir kişidir.