• Sonuç bulunamadı

DERECEDEKĐ KADINLAR Belkıs Hanım

Seniha’nın arkadaşlarındandır. Zengin, ihtiyar bir mebusla evleneli üç ay olmuştur. Evde can sıkıntısı çeken; davetlerle, arkadaşlarıyla birlikte olarak bu sıkıntıyı atmaya çalışan bir kadındır.

Romanda fizikî açıdan Seniha’yla karşılaştırıldığı satırlar vardır:

“Belkıs Hanım da endamı pek mütenasip kadınlardandı. Fakat Seniha’nın yanında adeta kısa ve tıknaz görünüyordu. Hareketleri ahenksiz, yürüyüşü ağırdı.” (s.64)

Seniha mekân değişikliği için Büyükada’ya gittiğinde, yanında kaldığı halası Necibe Hanımefendi, ona moral vermeleri için arkadaşlarını, Cemil aracılığıyla çağırttığı zaman Belkıs Hanım da gelir.

Evliliğinde sadık değildir. Bunu Ada’da Seniha’nın kardeşi Cemil’le olan münasebetlerinden anlayabiliriz:

“Cemil, bir kolu genç kadının beline sarılmış, diğer kolu ayaklarına dolanmış bir haldeydi; ikide bir başını arka tarafından Belkıs Hanımın ensesine doğru uzatıyor ve oraya üst üste hafif hafif öpücükler konduruyordu.” (s.65)

Hafif meşrep bir kadındır. Cemil’le yetinmeyip Faik Beye de kancasını takmaya çalışır; ama Seniha engeller.

Seniha’nın annesi Sekine Hanım onunla ilgili edindiği bilgiler neticesinde, kızının arkadaşlığını onaylamaz. Görüşünü, babası Naim Efendiyle paylaşır. Edindiği bilgilere göre Belkıs Hanım:

“Belkıs, mebusun karısı Belkıs Hanım… Nişantaşı’nda kiminle görüştüysem, bana, Seniha’nın bu kadınla düşüp kalkmasına hayret ettiğini söyledi. Meğer yapmadığı yokmuş. Diyorlar ki nerede ise büyük bir rezaletle kocasından boşanacakmış. Evine girip çıktığı saatler bile belli değilmiş. Adamcağız ağzını açıp bir şey söyleyecek olsa; ‘A, ne yapayım, ruhumu besliyorum. Đnsan yalnız vücuduyla yaşamaz ya!’ diyormuş.” (s.91)

Meraklı ve kıskançtır. Nispetçidir. Bu özelliklerini Seniha’ya karşı tavırlarından anlarız.

Avrupa delisi Seniha’ya, eşiyle Paris’e gitme mecburiyetlerini telâşla, ballandırarak, nispet edercesine anlatır:

“Bize, hele bana, kahır yüzünden lütuf oldu. Biliyorsun ya, Mebusanı kapattılar. Birkaç güne kadar zannederim Kâmil Paşa sadarete geçecekmiş. Bey ‘o zaman halimiz yaman olacak!’ diyor. Ortalık da o kadar karışıkmış ki… Daha ziyade karışacakmış. Đster istemez harp olacak diyorlar. Kocam düşündü, taşındı; kapağı Avrupa’ya atmaktan başka çare bulamadı. Hem de bana ne vakitten beri vaadi vardı, biliyorsun. Fakat o kadar hazırlıksız ki… Düşün adamakıllı bir (s.129) akşam kıyafetim bile yok. Đncecik bir seyahat mantosuyla bir ‘vualet’ ve bir ‘tok’la yola çıkıyorum. Bey, ‘orada istediğin kadar alırsın, yaptırırsın’, diyor; tabiî böyle yapmak daha iyi…” (s.130).

Belkıs Hanım, Seniha’yı imrendirmeyi başarmıştır. “Bayağı ve bön” olsa da

“talihli ve mesut”tur. Bunun sebebi “zengin kocası”nın oluşudur. “Vücudu hamhalat, tavırları adi, giyinişi kaba” dır. Đşte Belkıs Hanımı kıskanan Seniha’nın

düşünceleri bunlardır. (s.130)

Belkıs Hanım Đstanbul’a döndüğünde yine Seniha’yla uğraşmaktan vazgeçmez. Seniha’dan birkaç ay evvel dönmüştür ve onun yaşantısına ait bilgi vermekten zevk duymuştur:

“Vakıa, Seniha’dan birkaç ay evvel Đstanbul’a dönen Belkıs Hanım, Seniha ile Faik Bey arasındaki münasebetin asıl Paris’te ciddi ve ateşli bir devreye girdiğini söylemişti. Faik Bey, hemen her akşam ta Brüksel’den Paris’e onu görmeye gelirmiş; birlikte yapmadıkları sefahat kalmamış; bir gece yarısı, Belkıs Hanım kocasıyle beraber tiyatrodan çıkıp bir kahveye yemek yemeye girmişler; bir de ne görsünler! Seniha yanında Faik Bey, kadın erkek bir alay serseri refakatinde sarhoş olmuşlar, çalgıcıları ortalarına almışlar, avazları çıktığı kadar hep bir ağızdan şarkı söylüyorlar. Belkıs Hanım, yerin dibine geçiyormuş, kocasına demiş ki: ‘Aman, buradan savuşalım!’”. (s.168)

Zamanla Belkıs hanım tombullaşmış erkeklere karşı iradesi iyice azalmıştır. Veda için gelen Hakkı Celis’e karşı tavırları bunu açıkça kanıtlar niteliktedir.

Faik Beyi paylaşamadığı Seniha’ya karşı da yumuşamış; kinini, garazını boşaltmıştır.

Yine de Seniha’nın bu mebusla nikâhlanacağı haberine şaşırır, bozulur. Evlenme işi kalınca da içindekilerini kusar:

“Bey söylüyor, bu adamın âdeti böyleymiş. Her rast geldiği kıza izdivaç vâadeder, bir müddet eğlenir, sonra vazgeçer, bırakır, gidermiş. Berlin’de böyle kaç Alman ailesi, Viyana’da kaç Avusturyalı kız bu zengin nişanlının yolunu bekliyormuş. Bu, Đstanbul’da ilk macerası olduğu için bize hayret veriyor, vakıa, (….) Mebusu Necip Beyin oynadığı oyunların bu en cüretlisidir. Bakalım, bu sefer işin içinden nasıl sıyrılacak!” (s.212)

Belkıs Hanım, arkadaş gibi görünse de Seniha’nın dostu değildir. Đçin için onu kıskanmakta, kendisinden ileride, mutlu olmasını istememektedir. Hatalarını gördükçe mutlaka deşmekte, yıkıcı eleştirileriyle yaymaktadır.

Özel yaşamında da vefasız, ikiyüzlü, oynak, hoppadır. Karakteri oturmamıştır.

Nuriye ve Neyyire Hanımlar

Seniha’nın arkadaşlarıdır. Şiiri çok sever, müziğe tercih ederler. Özellikle Hakkı Celis okuyunca, daha bir mest olurlar. Kendileri de şiir okurlar. Neyyire Hanımın Celal Sahir Beyden okuduklarını örnek verebiliriz:

“-Saçlarım, saçlarımla eğlenme!

Bırak onları nasıl perişansa

Öyle kalsın ve ihtizaz-ı mesâ…” (s.37)

Hakkı Celis’in Seniha’ya karşı hislerinin farkındadırlar. Onu hassas bulurlar. Fingirdektirler. Faik Bey de ilgi alanlarındadır. Onlara göre:

Seniha’nın moral bulması için Büyükada’ya davet edildiklerinde çok sevinirler. “Bu iki hayali ve edebî genç kız için Büyükada âdeta bir arz-ı mev’ut” tur. (s.61)

Meraklı, yapmacıktırlar.

Şiirin onları nasıl etkilediğini şu satırlardan kavrarız:

“Bu iki genç kız üzerinde şiirin tesiri adeta şehvet uyandırıcıydı. Bazen bir mısrada ateşli bir dudağın temasını duyarlardı.” (s.63)

Şiir adamı olan Hakkı Celis’i de hâkimiyetleri altına almak isterler ve Seniha’dan kıskanırlar:

“Nuriye, ani bir heyecanla genç adamın kolundan tuttu ve şiddetle kendisine doğru çekerek ağzını kulağına yaklaştırdı:

‘Yeşil gözleri sevmeyiniz. Sizi anlayan siyahlardır,’ dedi. Kendininkiler kömür gibi simsiyahtılar.

Hakkı Celis neye uğradığını bilemedi. Đlk defadır ki bir kadın eli onu bu kadar şiddetle kendine doğru çekiyordu. Bütün vücudu kuvvetli bir rüzgâr hamlesine maruz kalmış bir şal gibi titredi. Genç kızlar, genç şairin sallandığını hissetmişler gibi biri bir koluna, öbürü öbür koluna girdi, her ikisi de iki tarafından kuvvetle bastırıyordu. Hakkı Celis, bu iki vücut arasında adeta kendini bir kıskaç içinde hissetti. Yürümesini ve sözünü şaşırdı. Fakat onlar konuşuyorlar ve kendini sürüklüyorlardı:

‘Ah, ne sevdavi bir gece ne sevdavi bir gece!’…” (s.63)

Yalnız biraya düşkündürler. Onlarla tesadüfen bir araya gelen Cemil’in, pek edebî olmayan, his ve hayalden uzak arkadaşlığından zevk almazlar.

Özellikle Nuriye, Hakkı Celis’i etkilemek için uğraşır. Oysa Hakkı Celis’in aklı Seniha’dadır. (s.69, 70). Bu aşkla ilgili yorum yapma ihtiyacını duyan Nuriye Hanımın tavsiyeleri şöyledir:

“Değer mi?.. Yazık değil mi ki sizin ilk aşkınız Fikret’in Nef’î için dediği gibi böyle, ‘çorak yere akıp gitsin!’ O sizi asla anlayamaz; asla!.. Siz,

sevgiyi destanlarda, çoban muaşakası masallarında Romeo ve Juliette’te olduğu gibi anlıyorsunuz. O ise, Đngilizlerin flört dedikleri muaşaka tarzından başkasını bilmiyor. Flört muaşeret adabı icabatından bir şeydir, halbuki aşk, sizin ve benim bildiğim aşk öyle mi? Bu bir vahşi kuştur ki, bir salonda, bir eğlence ve bir süs gibi dizden dize, omuzdan omuza dolaşması şöyle dursun, gagasının dokunduğu (s.70) yerde kanamadık et, parçalanmadık kumaş; kanadının havasında devrilmedik eşya, kırılmadık saksı kalmaz. O kadar vahşi, serkeş ve haşindir. Düşününüz. Seniha tarzında, Belkıs tarzında kadınlar için böyle bir kuşu eteklerine bağlayıp dolaşmak ne kadar kaba, ne kadar zarafete aykırı bir şeydir!.. Zira bu haddizatında salona sığmayan bir mahluktur, yuvası yalçın kayalar üstünde veyahut çöllerin içindedir!” (s.71)

Yorumlarıyla Hakkı Celis’e çok güzel görünen Nuriye Hanım devam eder:

“Hakkı Bey, siz, Seniha’ya gülünç görünüyorsunuz. Zira, başınızın üstünde bu kuşu taşıyorsunuz. Siz bu kuşu gayet beceriksiz bir tarzda ve pek büyük bir ıstırapla taşıyorsunuz. Đkide bir tepenize gagasını indirdikçe, yüzünüze bin türlü garip işmizazlar geliyor, gözlerinizi tuhaf tuhaf açıp kapıyorsunuz.” (s.71)

Seniha, Faik Beyi elinde tutmaya çalışırken, kızlar onu etkilemek için

şekilden şekle girerler.

Seniha’nın annesi Sekine Hanım da onların çok “sinsi”, çok “içlerinden

iğneli” olduklarını düşünmektedir. (s.91)

Hakkı Celis’in Nuriye ve Neyyire hanımların hayat ve his işlerindeki halleriyle ilgili görüşleri şöyle aktarılır:

“Hakkı Celis, Nuriye Hanımla Neyyire Hanım kendisine (s.99) şiirden bahsettikleri zaman bu iki kızı, hayat ve his işlerinde fevkalade görgüsüz ve yavan buluyordu.” (s.100)

Seniha’yı kıskanır, kuyusunu kazarlar. Avrupa’ya gidişinde, olayın olumsuz yönlerini görürler:

“Seniha, Madam Kraft gibi bir kadınının elinde, oralarda ne olacak? Mutlaka fuhşa düşecek. Zaten son zamanlarda bir fahişeden ne farkı kalmıştı? O ne giyiniş, o ne sürme çekiş! Nasıl gülüş, nasıl yürüyüştü?”

(s.140)

Seniha’yla ilgili her şeyden haberleri vardır. Bildiklerini Hakkı Celis’e iletirler. Uğraştıkları Seniha döndükten sonra da, Hakkı Celis’e, Seniha’nın hayatındaki yeni kişiden, Seniha’yı kötüleyerek, hatta bir fahişe yerine koyarak bahsederler. Seniha’ya eskisi kadar sık gidememekte, ancak hakkında hiçbir şeyi de kaçırmamaktadırlar.

Askere giden Hakkı Celis’i değişmiş bulurlar. Şiir ve şair konusundaki fikirlerinin değişmesinden hoşlanmamışlardır. Bu fikirleri değiştirmeye çalışırlar; ama başaramayınca onun uzaklaşmasını isterler:

“Kendilerini bildikleri günden beri, şiirle şairlerden başka bir şeyle meşgul olmayan genç kızlar, Hakkı Celis’in bu yeni şiir ve şair tarifini anlayamıyorlardı; vücudu gibi ruhunun da sertleşip kabalaştığına hükmettiler ve bir an evvel kalkıp gitsin diye beklediler.” (s.193)

Hakkı Celis’in de onlarla ilgili öğrendiği bir şey vardır:

“Nuriye ve Neyyire Hanımlar gibilerin iğreti ruhlarında tecelli eden bir nevi zoraki içliliğin ne gülünç sevaikten çıktığını öğrenmişti.”(s.205)

Seniha’nın evliliği kalınca yine harekete geçip yorum yapmaktan, “hayali

romanlar” (s.212) üretmekten geri kalmazlar.

“Bu adam ne mebus, ne de zengindi. Kendine mebus ve zengin süsü veren acayip ve esrarengiz bir serseriydi. Belki de ‘Arsen Lüpen’ tarzında zarif ve kibar bir hırsızdı. Seniha’nın evindeki tantana ve alayişi gördü, mühimce bir şey çalabilirim sandı, bir yolunu buldu, sokuldu; baktı, tetkik etti; sonra anladı ki, çalmak zahmetine değer bir şey yok, başını aldı; çıktı gitti….” (s, 212)

Nuriye ve Neyyire Hanımlar da Belkıs Hanım gibi Seniha’nın sözde arkadaşlarıdır. Hayatlarında şiir, şairler önemli yer tutar. Bir de dedikodular…

Hoppa ve sinsidirler.

Hakkı Celis ve Faik Beyi etkileyip, Seniha’yı alt etmeye çalışırlar. Onları hep Seniha’yla ilgili dedikoduların içinde buluruz. Kıskançlık ve kötüleme de bariz özelliklerindendir. Romandaki başlıca görevleri budur.

Necibe Hanımefendi

Servet Beyin kardeşi, Seniha’nın halasıdır. Seniha, sinir buhranından sonra, yer ve hava değişikliği için, mürebbiyesi Madam Kronski’yle halasına gitmiştir.

“Servet Bey’in hemşiresi, zevcinin vefatından beri aşağı yukarı beş senedir, yaz kış hep Büyükada’da oturur. Köşkü, Hristos’ta tamamıyle çamlar içinde, gölgeli ve asude bir köşededir. Şehre nadiren iner, akraba ve taallukatıyle hiç görüşmez ve karşıdan bütün zevkini tek başına kalmakta bulan bir hanım gibi görünür. Halbuki hayatı, için için gayet karışık ve gayet gürültülüdür; merhum zevci gibi delikanlılara, taze kadınlara, içkiye ve saza, yaşla hiç sönmeyen bir düşkünlüğü vardır. Yaz ve kış, gece ve gündüz eğlencesiz geçen zamanı nadirdir. Ya kendisi günlerce gider, ya ona günlerce gelinir.

Boş zamanlarında ise birtakım izdivaç işleriyle, muaşaka (s. 59) entrikalarıyle meşguldür. Derler ki, Necibe Hanımefendi bu işlerle kendine maddi menfaatler temin ediyor. Lakin bu bir iftiradır. Necibe Hanımefendinin birçok gence kız bulduğu ve birçok dul kadınlara koca aradığı, pek çok sevdalıları çatısının altında barındırdığı doğrudur. Fakat, uzaktan ciddi gibi görünen bu işler, onun için bir eğlence ve bir zevkten ibarettir. Nitekim bu kadın, bir haftadan beri, biraderinin kızına belki ellinci defa olarak, yarı

şaka, yarı ciddi:

‘Kız, gönlünü avutmaya bak; kız, gönlünü besle!’ deyip duruyordu.”

(s. 60)

“Seniha, halasını çok sevmekle beraber, onu pek bayağı bulurdu. Ne giyinişi, ne yaşayışı, ne söz söyleyişi, onun zevklerine göre değildi. Necibe Hanım, yüzünün yüzlerce derin çizgisine rağmen hâlâ düzgün yürüyor, gözlerine sürme çekiyor ve saçlarını açık sarıya boyuyordu. Kıyafeti yüzünden daha az şatafatsız değildi; türlü renkte ipekler içinde tıpkı ‘egzotik’ rollere çıkmış bir opera aktrisine benziyordu.” (s. 60)

Seniha halasını benimseyemez. Halası da bunun farkındadır. Yine de onu eğlendirmek, canlandırmak ister ve Seniha’nın kardeşi Cemil’den Seniha’nın arkadaşlarını getirmesini ister. Kendisi de her türlü eğlenceye düşkündür.

Gelenleri gözler, yorumlar yapar. Hakkı Celis’i “hüzünlü, dilsiz, çekilmez” bulur. Faik Beyin ise “çekirdekten yetişme, her bir azasıyla bir kadın idare eden” bir cins olduğu görüşündedir. (s. 68)

O bile Faik Bey’in dikkatini çekmeye, onu etkilemeye çalışır.

Seniha ile Faik Bey arasındaki ilişkinin sırrını ilk keşfedenlerden biri Necibe Hanımefendidir. Onları gözler.

Yaşına rağmen neşeli, hayat dolu, içi kaynayan, süslü bir hanımdır. Etrafındakilerin, özellikle Seniha’nın da cıvıl cıvıl, kıpır kıpır olmasını ister.

Cenan Kalfa

Naim Efendinin eşinin zamanından beri hizmetlerinde bulunan, kısmen Seniha’ya dadılık etmiş, yaşlı, emektar bir kadındır.

Naim Efendi’nin üstüne titrer. Seniha saygısızlığıyla, Naim Efendinin rahatsızlanıp, hıçkırığa yakalanmasına sebep olunca, iyileşmesi için elinden geleni yapar:

“Biraz sonra kalfa hanım da geldi; bu hıçkırığı dindirmek için ne kadar usul varsa hepsini birer birer Naim Efendiye tatbike başladı. Kâh tavana baktırarak, kâh nefes aldırmayarak su içirdi; odanın içinde heyecanını tahrik edecek, hayretini celbedecek şeyleri yaptı, sözler söyledi, sırtını, göğsünü oğuşturdu. Midesinin üstüne sıcak bezler koydu.” (s. 124)

Cenan Kalfa, Naim Efendinin sessizliğe, huzura, rahata ihtiyacı olduğunu bilip, ona göre davranır. Daima onun emrine amadedir.

Naim Efendinin yalnızlığını paylaşır.

Naim Efendinin maddî durumu kötüleştiğinde de değişik çözüm yolları bularak ona hizmet etmeye çalışır.

Batıl inançları, korkuları vardır:

“Odaların bazılarında kuşlar yuva yapmıştı; bazılarında ise - Cenan Kalfanın iddiasına göre - periler ve cinler oturuyordu. Đhtiyar kadın: (s. 210)

‘Vallahi, geceleri adeta bizim gibi konuşuyorlar, gülüşüyorlar, şarkı söylüyorlar, tepinip oynuyorlar. Bazı da bir kavga, bir dövüştür, gidiyor,’ diyordu.

Perilerle cinlere yuva olan bu odaların kapıları hiç açılmazdı ve karanlık basar basmaz Cenan Kalfayı öldürseler önlerinden geçmezdi.” (s. 211)

Cenan Kalfa sadıktır, güvenilirdir. Naim Efendi konağında, Naim Efendi için gerçekten çırpınan, onu yalnız bırakmayan tek kişidir.

Madam Kraft

Seniha’ya kendisiyle Viyana’ya gelmesini öneren, onun Avrupa özlemini giderecek olan kişidir. Pangaltı’da oturmaktadır.

“Bu, geçkin ve dul bir Avusturyalı kadındı; Madam Kronski onu, Naim Efendi konağına akrabalarından biri olarak tanıtmıştı. Pek rint, hoş, cana yakın, neşeli bir kadın olmaktan başka dikkati çekici hiçbir hali yoktu. Evi, belki birtakım gizli kapaklı toplanışlara müsaitti; fakat nasıl? Ne dereceye kadar? Kimlere? Bunu anlamak kabil değildi. Madam Kronski, Madam Kraft’ın pek çok ağzını aradı; lakin işittiği şeyler merakını fazlalaştırmaktan ziyade bir şeye yaramadı. Bu kadın mütemadiyen Seniha bahsini kapatıyor, sözlerini birtakım havai bahisler üzerine çeviriyor ve mesela pek yakında Trieste’ye gideceğini, aradan Viyana’ya geçeceğini söylüyordu. (s. 133)

Seniha’nın hayallerindeki yere adım atmasını sağlayan, ailesinin yapamadığını yapmasına yardım eden kişidir.

DEKORATĐF KONUMDAKĐ KADINLAR