• Sonuç bulunamadı

A- DEMOKRASİ

3. Demokrasinin Unsurları

Demokrasinin unsurları, yukarıda da belirtildiği gibi, bir ülkede demokratik bir yönetim olduğunu kabul edebilmek için gereken asgari ölçütler, temel ilkelerdir.

Bunları; egemenlik, serbest ve düzenli seçimler, siyasi partiler, örgütlenme hakkı, temel hak ve hürriyetler, eşitlik ve hukuk devleti olarak saymak mümkündür. Bu ölçütler daha da çoğaltılabilir.

a. Egemenlik

Egemenlik; hâkimiyet, iktidar anlamına gelmektedir. Devlet iktidarının bir kaynağa dayandırılması düşüncesi tarih boyunca bir meşruiyet ihtiyacı olarak ortaya çıkmış ve tartışma konusu yapılmıştır. Bu açıdan önceleri ilahi güce dayandırılan egemenlik anlayışı (teokrasi), zamanla yaşanan gelişmeler neticesinde yerini demokratik unsurlara bırakmıştır. Bir teori olarak egemenlik ise ilk defa Jean Bodin tarafından; sınırsız, mutlak, tek, bölünmez ve devredilemez özellikleriyle bir devletin var olması için içte vatandaşlar üzerinde sınırsız ve üstün bir güce sahip, dışta da bağımsız olan en üstün iktidar olarak sistematikleştirilmiştir.15

İktidarın kaynağının belirlenmesi konusu, esasında normatif demokrasi yaklaşımın arka planına ilişkin bir argüman niteliğindedir. Bu bakımdan ilk kez, 1324 yılında Marsile de Padoue’nun yayınladığı “Barış Savunucusu” (Defensor Pacis) adlı

14 Robert A. DAHL, Polyarchy: Participation and Opposition, New Haven, Yale University Press, 1971, s.3.

15 Mehmet TURHAN, Anayasal Devlet, Ankara, Naturel, 2005, s.38.

8

eserinde iktidarın kaynağı olarak halk gösterilmiştir. Daha sonra ise Rousseau 1762’de, halk egemenliği anlayışını sistematik hale getirmiştir. Ancak 1789 Fransız Devrimi ile ortaya çıkan millet kavramı ile milli egemenlik olgusu, halk egemenliğinin yerini almıştır. Millet, kendisini oluşturan bireylerin üstünde bir kavramdır. Halk ise belli bir dönemde yaşamakta olan bireyleri ifade etmektedir. Dolayısıyla millet soyut bir kavram olarak, yaşayanların yanı sıra yaşamını yitirmiş ve doğacak olanları da kapsamaktadır.

Millet bölünmez yapısı dolayısıyla egemenliğin kullanılması için temsilcilere ihtiyaç duyar. Bu da halkın ancak temsilcileri aracılığı ile yönetilebileceği anlamına gelmektedir.16 İktidarın kaynağının halk ya da millet olduğu siyasi rejimin adı demokrasidir.

b. Serbest ve Düzenli Seçimler

Seçimler demokrasinin işletilebilmesi için gerekli yöneticilerin belirlenmesinde kullanılan araçtır. Bu sayede demokrasinin temel mantığına uygun olarak belirli ve düzenli aralıklarla yeni yöneticilerin seçilmesi sağlanır. Demokrasi kavramı, vatandaşların özgürce, çoğunluğun yönetimi ilkesi çerçevesinde siyasal kararlar aldığı sistemdir.17

Demokratik seçim müesseselerinde çoğunluk anlayışı hâkimdir. Başka bir deyişle seçimlerde çoğunluk oyu alan parti iktidar olmaktadır. Ancak demokrasinin, halkın tamamının yönetime ortak olma amacı nedeniyle çoğunluk dışında kalan unsurların da haklarının tanınması gerekmektedir. Bu durum çoğulculuk ilkesi kapsamında ele alınmaktadır. “Çoğulcu (plüralist) demokrasi” anlayışı veya diğer adıyla

“sınırlı demokrasi”, toplumun çoğunluk tarafından yönetileceği düşüncesini reddetmez;

aksine çoğunluğun yönetim hakkının azınlığın temel haklarıyla sınırlı olduğunu savunur. Bu anlayışa göre, bugünün azınlığının yarın çoğunluk haline gelme hakkı vardır. Çoğunluk, başta bu hak olmak üzere, azınlığın temel hak ve özgürlüklerine saygı göstermek zorundadır.18 Ayrıca çoğulcu demokrasi, kamu otoriteleri ve vatandaşların

16 TEZİÇ, s.95-99.

17 Hasan TUNÇ ve diğerleri, Seçim Sistemleri ve Türkiye’de (Gerrymandering) Seçim Hilesi Uygulamaları, Ankara, Adalet, Nisan 2014, s.8.

18 Münci KAPANİ, Kamu Hürriyetleri, Ankara, AÜHF Yayınları, 1981, s.172.

9

hukuka ve anayasaya eşit olarak bağlı olmaları bakımından, geniş anlamda anayasal devletle eşanlamlıdır.19

Demokratik rejimlerin temel unsuru sayılabilecek olan seçimlerin mutlaka özgür bir ortamda yapılması gerekmektedir. Vatandaşlar ancak kendi hür iradeleri ile kendilerini yönetecek olanları belirleyebilirler; aksi halde milli iradenin sakatlanacağı ve dolayısıyla demokrasinin işlemeyeceği açıktır.

Bu serbest seçimlerin aynı zamanda belirli aralıklarla tekrarlanması da gerekmektedir. Belirli bir dönem için seçilen yönetimden vatandaşların memnun kalmaması ve onu değiştirmek istemesi tabii bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu sayede halk, çoğunluğun hemfikir olduğu yeni bir yönetim belirler. Günümüzde kabul edilen demokratik seçim ilkelerini; serbest seçim ilkesi, eşit oy ilkesi, genel oy ilkesi, tek dereceli seçim, gizli oy ve açık sayım ilkesi ile seçimlerin yargı gözetim ve denetimi altında yapılması ilkeleri olarak belirlemek mümkündür.

c. Siyasi Partiler

Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak kabul edilmektedir.

Demokratik rejimlerde siyasi partiler, belli bir program dâhilinde bir araya gelerek, tek başına veya koalisyonla iktidarı elde etme amacı taşıyan, süreklilik arz eden örgütlenmelerdir.20

Siyasi partiler, temsil ettikleri halk kitlelerinin fikirlerini ve isteklerini parlamentoda etkin kılma ve bu düşünce içerisinde yönetim oluşturma iradesiyle hareket ederler. Bu bakımdan halk ile iktidar arasında bir köprü görevi görmektedirler.

Siyasi parti kavramı üst başlık olmak üzere iktidar partisi ve muhalefet partisi/partilerinden de söz etmek gerekir. Ülkede birden fazla partinin bulunması, demokratik bir seçim yapılmasının ön koşulu niteliğindedir. Bugünün azınlığının yarın çoğunluk haline gelebilme hakkı çerçevesinde, iktidarın dışında muhalefet hakkının da tanınması gerekir. Bu sebeple muhalefet olmadan demokratik bir rejim düşünülemez.

Muhalefetin, iktidarı ve dolayısıyla yönetimi kontrol etmesi ve onu denetlemesi, kendi temsil ettiği azınlık tarafından yanlış olarak görülen durumları eleştirmesi ve bunların

19 TURHAN, s.9.

20 ÖZER, Anayasa Hukuku, s.106.

10

düzeltilerek uzlaşı ortamının sağlanması yönünde büyük bir sorumluluğu vardır. Bu sayede, demokrasinin amacı olan toplumun hemen her kesiminin yönetime katılabilmesi ideali gerçekleştirilmiş olur.

d. Örgütlenme Hakkı

Siyasi partiler de özü itibariyle örgütlenme hakkı kapsamında bir araya gelen topluluklardır. Ancak burada kastedilen, siyasi parti örgütlenmesinden öte, daha özel toplumsal farkındalıkların tezahürü şeklinde ortaya çıkan sivil toplum örgütlenmelerinin varlığıdır.

Sivil toplum, en genel anlamıyla, devlet ile ilişkili ancak ondan özerk olarak gönüllülük esasına dayanan ve hukuksal bir düzenle ya da bir ortak değerler kümesiyle sınırlı olan örgütlü toplumsal yaşam alanı olarak tanımlanmaktadır.21 Sivil toplum örgütlenmeleri, çeşitli siyasal, ekonomik veya sosyal amaçlarla kurulmuş olabilmektedir. Savundukları ve temsil ettikleri idealler çerçevesinde yönetim üzerinde bir baskı ve denetim unsuru taşımaları nedeniyle sivil toplum örgütleri günümüzde, demokrasinin emniyeti olarak kabul edilmektedir.22

Sivil toplum örgütleri; dernekler, vakıflar, kooperatifler, işçi ve işveren kuruluşları, sendikalar, meslek kuruluşları, odalar, birlikler gibi şekillerde kurulmuş olabilir. Ayrıca bunların kurulması kanunla bizzat yönetim tarafından da öngörülmüş olabilir. Sivil toplum örgütlenmelerinin özerk nitelikleri itibariyle devlet tüzel kişiliğinden bağımsız yapıları, kuruluş kaynağı kanun/devlet olsun olmasın yönetime katılma bakımından demokratik bir unsur niteliği taşır.

e. Temel Hak ve Hürriyetler

İnsan hakları, insanın sırf insan olması nedeniyle sahip olduğu haklardır.23 Bu haklar tabii hukuk anlayışının ve dolayısıyla doğal haklar kuramının bir yansımasıdır.

21 Seyfettin ASLAN, “Türkiye’de Sivil Toplum”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C.9, Sa.31, 2010, s.261.

22 ÖZER, Anayasa Hukuku, s.109.

23 TURHAN, s.180.

11

Bunlara demokrasi teorisinde liberal özgürlükler de denmektedir.24 Çalışmamızda ise ilerleyen bölümlerde kişi hak ve hürriyetleri olarak anılacaktır.

Temel hak ve hürriyetler ise daha dar kapsamlı olarak hukuk düzenince tanınmış bir takım hak ve özgürlükleri ifade etmektedir. Bunlar “klasik hürriyetler” olarak da adlandırılmaktadır. Tarihi 1789 Fransız ihtilaline dayanmakta ve ilk hürriyetler kataloğu olma özelliğini taşımaktadır. Bu alan, devletin müdahalesi dışında bırakılması gereken, kişinin özel alanını oluşturan temel hak ve özgürlükleridir. Devletin bu alanda pasif kalması dolayısıyla bunlara “negatif hürriyetler” de denmektedir.25 Kural olarak bu alana devletin müdahale edemeyeceği kabul edilse de bazı hallerde toplum menfaatinin üstün tutularak bu temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması söz konusu olabilmektedir.

Ancak bu sınırlamalar çağdaş hukuk düzenlerinde sadece kanunla ve özlerine dokunulmadan yapılabilmektedir.

Günümüzde temel hak ve hürriyetler, kişileri hem topluma hem de devlete karşı koruyan birtakım kurallar olarak anayasal düzeyde korunmaktadır. Bunlar genellikle

“Temel Haklar ve Ödevler - Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında; kişi dokunulmazlığı, angarya yasağı, kişi güvenliği, özel hayatın gizliliği ve korunması, konut dokunulmazlığı, yerleşme ve seyahat hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve kanaat hürriyeti, bilim ve sanat hürriyeti, basın hürriyeti, toplantı hakkı, mülkiyet hakkı ve hak arama hürriyeti gibi hak ve hürriyetlerden oluşmaktadır.

Burada bahsedilen temel hak ve hürriyetler, demokratik bir rejimin varlığının kabulü için hukuk düzenlerince tanınmış olması gereken asgari hak ve hürriyetlerdir.

Bunlar dışında çağdaş hürriyetler olarak da kategorize edilen siyasal, ekonomik ve sosyal hak ve hürriyetler, yukarıda da değinildiği üzere, daha geniş bir kapsamı ifade eden kişi hak ve hürriyetleri kavramını karşılamaktadır.

f. Eşitlik

Eşitlik konusu esasında tabii hak kuramı dolayısıyla temel bir insan hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak demokrasi düzleminde eşitlik ayrı bir öneme sahip görülmekte ve özellikle politik/siyasi eşitlik çerçevesinde ele alınmaktadır.

24 SARTORI, s.373-378.

25 ÖZER, Anayasa Hukuku, s.95.

12

Antik Yunan’dan bu yana her insanın siyasi muhakeme yeteneğinin olduğu kabul edilmektedir. Bu yeteneğin kullanılması kişiden kişiye farklılık gösterse de bu hakka sahip olmak bakımından herkes eşit kabul edilmektedir.26 Siyasi eşitlik, halk iradesinin yönetim bakımından tecelli etmesine kişilerin eşit olarak katılması anlamına gelmektedir.27 Kişiler arasındaki din, dil, ırk, cinsiyet, sınıf gibi ayrımlar gözetilmez;

vatandaşlık ve erişkinlik esastır. Bu durum genel ve eşit oy ilkesi olarak günümüzde hukuk düzenlerine girmiştir.

Ancak günümüzde eşitlik sadece siyasi eşitliği değil, aynı zamanda sosyal eşitlik ve hukuki eşitlik şeklinde de değerlendirilmektedir. Eşitlik yaklaşımı 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesinde “Bütün insanların eşit yaratıldıklarına, yaratıcıları tarafından onlara hayat, özgürlük ve mutluluğunu arama hakkı gibi geri alınamaz bazı haklar verildiğine inanıyoruz. Eğer eşitlik aşikârsa, o zaman daha fazla doğrulamaya çalışmak gerekli değildir.” denerek geliştirilmiştir. Kanımızca bu düşünce ile varılan ilk sonuç sosyal eşitlik anlayışıdır. Nitekim ileride görüşlerine yer vereceğimiz Tocqueville de Avrupa ile kıyaslandığında Amerika’nın en önemli karakteristik özelliklerinden birinin vatandaşlarına tanıdığı olağanüstü sosyal eşitlik olduğu sonucuna varmıştır.28 Sosyal eşitlik; sınıf ve servet farklılıklarının nazara alınmadığı, statü ve saygınlık konusundaki eşitliktir.29 Hukuki eşitlik ise kanun önünde eşitliktir.

Bahsedilen eşitlik türleri dışında fırsat eşitliği ve ekonomik eşitlik gibi bir takım gruplamaların da yapıldığı görülebilmektedir. Ancak kanımızca bunlar sosyal eşitlik içerisinde eritilebilir özelliktedirler. Dolayısıyla demokratik rejimlerde eşitlik unsuru politik, sosyal ve hukuki eşitlik çerçevesinde değerlendirilebilmektedir.

g. Hukuk Devleti

Hukuk devleti kavramı, demokrasinin gelişimiyle paralel olarak mutlak iktidarın kişi hak ve özgürlükleri lehine sınırlandırılmaya başlanması ile birlikte ortaya çıkmış ve

26 Moses I. FINLEY, (Çev. Deniz TÜRKER), Antik ve Modern Demokrasi, Ankara, Ayraç Yayınları, 2003, s.40.

27 ÖZER, Anayasa Hukuku, s.102.

28 Robert A. DAHL, (Çev. Betül KADIOĞLU), Demokrasi Üzerine, Ankara, Phoenix, 2015, s.74,75.

29 SARTORI, s.417.

13

gelişmiştir. Hukuk devletinde, devletin bütün organlarının eylem ve işlemleri hukuk kuralları çerçevesinde yürütülür; kişi hak ve özgürlükleri anayasal güvence altındadır.30

Hukuk devleti, insan haklarına saygılı, bu hakları koruyan, toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kurmak ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün davranışlarında anayasa ve hukuk kurallarına uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir.31

Bu tanımdan kaynaklanan ve hukuk devletinin özünü oluşturan bazı ilkelerden bahsetmek mümkündür. Bunlar; temel hak ve hürriyetlerin garanti altına alınması, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı, kanunların anayasaya uygunluğunun kontrolü, idarenin faaliyetlerinin kanunla düzenlenmesi, idarenin faaliyetlerinin yargı denetimine tabi olması, idarenin verdiği zararlardan sorumluluğu, kazanılmış hakların korunması olarak belirlenebilmektedir.32

Hukuk devleti anlayışı günümüz demokratik rejimleri ile özdeşleşmiş durumdadır. Hem demokrasi anlayışı hem de hukuk devleti yaklaşımı mutlak iktidar yetkilerinin kişi hak ve hürriyetleri lehine sınırlanması temeline dayanmaktadır. Bu bakımdan aynı fonksiyonu gerçekleştirme amacını taşımaktadırlar. Hukuk devleti kavramı demokrasinin bir aracı olarak, devlet ile toplum arasında bir karar ve eşitlik mekanizması olarak hukuku ileri sürmektedir.

30 Ramazan ÇAĞLAYAN, İdare Hukuku Dersleri, Ankara, Adalet, 2016, s.23.

31 Türk Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan bu tanım, hukuk devleti anlayışını evrensel olarak kabul edildiği şekliyle yansıtmaktadır. Anayasa Mahkemesi bu tanımını ilgili her kararında genellikle tekrarlamaktadır. Bkz. E. 1963/124, K. 1963/243, K.t. 11.10.1963; E. 1990/25, K. 1991/11, K.t.

10.1.1991; E. 1996/59, K. 1997/70, K.t. 09.12.1997; E. 2002/38, K. 2002/89, K.t. 8.10.2002; E. 2005/13, K. 2009/141, K.t..8.10.2009; E. 2013/44, K.2013/59, K.t. 2.5.2013; E. 2015/40, K. 2016/5, K.t.

28.1.2016.

32 ÖZER, Anayasa Hukuku, s.110-116.

14