• Sonuç bulunamadı

Değerin kavramının bireysel veya toplumsal, öznel veya nesnel tanımları farklı yapılar içinde ele alındığında çok farklı amaçlara varmak için farklı ahlak ve değer yargıları ön plana çıkar. Bu tanımlar değer yönetimi açısından birbiriyle çelişen veya kapsayıcı değil alternatif tanımlardır.

Wren (1993, s. 80), var olan altı etik değer ve ahlak kavramsallaştırmasını, belirler:

a-Erekbilimsel ahlak kavramsallaştırması: Ahlakın birinci amacını,

insanoğlunun mutluluğu, güzellik ya da Allah’ın görkemi gibi nesnel, geniş ölçekli bir iyi ya da değer bulmak olarak görür.

b-Yargısal ahlak kavramsallaştırması: Ahlakı, sistemli yasalar, zorunluluklar

ve haklarla ödevler arasındaki evrensel olarak iki taraflı bağlantılar açısından ele alır.

c-Kendini gerçekleştirme kavramsallaştırması: Ahlakın, insan yaşamını ve

toplumsal ilişkileri ister sabit (erdemli eğilimleri vurgulayan durağan uyarlama) olsunlar ister değişken (gelişmeyi vurgulayan devingen uyarlama), benlik ve benlik özellikleri açısından değerlendirir.

d-Süreççi ahlak kavramsallaştırması: Ahlaki seçimlerde ya iyice düşünmenin

(akılcılık uyarlaması) ya da seçim yapmanın (gönüllülük uyarlaması) süreçlerini ve yapısal yönlerini vurgular.

e-Sezgisel ahlak kavramsallaştırması: Kendinden menkul önermelerin ya da

ilkel duyu özelliklerini hem, en anlaşıldığı gibi, ahlaki değerleri ve ilkeleri de doğrudan algılanabilir olarak düşünür.

f-Romantik değer kavramsallaştırması: Toplumsal kurumların çoğuna, hatta

tümüne, köleleştirici, saçma ve sonuç olarak ahlaka aykırı olduğu için isyan eder ve ahlakı, özgürleşerek eğitimli 'bir saflık durumuna gelme olarak görür.

Çoğu öğretmen ve yönetici kendisini bunlardan en az biriyle özdeşleştirecektir, ama açık konuşarak birden fazlasına katıldığını söylemesi daha da olasıdır (Wren 1993, s .81). Bunları iki ana gruba indirger ve deontik ve etik ahlak değerleri diye adlandırır. Deontik ahlak daha dışsal, toplumsal bir işlev görürken, etik ahlak daha içseldir ve kişisel alanı yansıtır. Wren'e göre, deontik grubun merkezi özellikleri, doğru eylem kavramına (adalet, yargılar, haklılık ölçütleri, ödevler, haklar, iddialar vb. görece\genel, kişisel olmayan özelliklere) yöneliktir ve bu nedenle deontik gruba, yargısa1, süreççi ve sezgisel kavramsallaştırmalar girer.

Bu yaklaşımla özdeşleşen eğitim yöneticisi, büyük olasılıkla, astlarına öğrencilerini vatandaşlık görevlerinin bilincinde, olan iyi vatandaşlar olarak yetişmelerini vurgulayacaktır. Etik gruba (erekbilimsel, kendini gerçekleştirmeci ve romantik kavramsallaştırmalar) bu adın verilmesinin nedeni, merkezi özelliklerinin (mutluluk, kendini gerçekleştirme; kişisel mükemmellik, özgünlük, özerklik ve insan gelişmesinin diğer biçimleri gibi) çeşitli kişisel iyi kavramlarına uyarlanmış olmasıdır. Bu kavramlar, insanin benliğinin yanı sıra içinde bulunduğu kültürün yapısının ya da karakterinin de belirleyici özellikleridir; ancak yönettiği eğitimcilerin kişisel mutluluklarını ön plana koyan bir eğitim yöneticisi tarafından yeğlenecektir.

Derinlemesine düşünüldüğünde, etik ahlak ile deontik ahlak arasındaki ayrım, bazı amaçlar için yararlı olsa da mutlak bir ayrım olarak tutulamayacak kadar ikicidir. Çünkü iç ve dış ahlak arasındaki birbirine bağımlılığı dikkate almaz. Ahlakın kişisel ve genel, iç ve dış, etik ve deontik yönleri geçici olarak, tartışma amacıyla birbirinden ayrılabilse de, birbirinden bağımsız olarak var olamaz, aksine birbiri üzerine yapılanır. Özerk ya da kendini gerçekleştirmiş bir insanın, kendini kamu hizmetine kişisel olarak adaması için bunu anlamlı bulması gerekir. Bunlar, paranın iki yüzü gibi, etiğin

birbirine bağımlı iki yönüdür. Đki yüzü birbirine bağlamak için, iki farklı yönde hareket edilebilir. Bu yönlerden biri, uygulama alanı (Wren’i buna “dış ahlak” adını verecektir.) ve diğeri de eylemi yönlendiren sorumlu benlik kavramı yani “iç ahlak” tır.

Günümüzde pek çok düşünür, farklar arasında, bir çatışma yaratmak yerine, farkların konuşulması için uygun bir zemin sağlayan üçlü felsefe kuramları sunmayı yeğliyor. Beck (1994, s.19), önemsemeyi değerin merkezindeki kavram olarak adlandırıyor, ancak hem deontolojik hem de sonuççu savların bunu haklı gösterdiğini söylüyor. Strike ve Temasky (Haynes, 2002, s. 27-29), Aristocu bakış açısı, liberal demokratik gelenek ve feminist bakış açısı arasında bir ayrım yapıyor. Benzer biçimde Robert Nozick de (Haynes, 2002, s. 27-29), değer soru ve sorunlarını ele almada üç temel tutuma işaret ediyor. Wren'in iç ahlak ya da etik tavrına yakın olan benmerkezci tutum, kısmen deontik veya dış ahlak değerlerine karşılık gelen ve Nozick’in bir kavrama azami ölçüde yaklaşmamızı sağladığı için yeğlediği mutlakçı tutum ve son olarak da ilk iki tutumu birleştiren ilişkisel tutum. Ahlaki davranış, düşünüp taşınarak alternatif değerler arasından birine karar vermek şeklinde tanımlandığında, onu edimin kendisine değil, kişinin niyeti şekillendirir.

Bir öğretmen, yöneticisine kibar davranabilir ve bunun nedeni, öğretmene saygı duyması değil, ondan gelebilecek bir iyiliği ya da ayrıcalığı istemesi olabilir. Böylece aynı davranış, nasıl bakıldığına bağlı olarak, etiğe uygun da olabilir aykırı da. Davranış, ahlaki ilişkisi bakımından genellikle birkaç anlamlıdır. Kimileri özel bir niyet asla gözlemlenemeyeceği için ahlakın, bu alan ister toplumsal amaç ister toplum içindeki eylemler olsun, daha genel bir alanda bulunması gerektiğini öne sürer. Ahlaki edimlerin ilke olarak haklı gösterilebilir olması gereği bundandır; çünkü bunlar, toplumsal birer değer olarak sürekli tartışmaya açıktır. (Haynes, 2002, s. 29).