• Sonuç bulunamadı

Dış Ticaret Politikasının Amaçları

Dış ticaret politikalarını en genel anlamda, bir ülkenin yabancı ülkelerle olan ekonomik ilişkilerini düzenlemeye yönelik tek yanlı politikalar olarak tanımlamak mümkünse de, genellikle ülkeler dış ticaret politikalarını belirlerken birbirleriyle etkileşim halinde oldukları görülmektedir.

Kural olarak bütün ülkeler serbest ticaretin lehinde görüş ileri sürseler de, uygulamaya baktığımızda ülkelerin genellikle dış ticaret uygulamalarına ve bu bağlamda uluslararası mal ve hizmet ticaretine bazı sınırlama ve kısıtlamalar uyguladıkları görülmektedir. Bu sınırlama ve kısıtlamaların nedenleri olarak ekonomik, sosyal ve siyasal nedenleri belirtebiliriz.

Devletlerin dış ekonomik ilişkilere müdahaleleri genellikle bu faaliyetlerin kısıtlanması veya sınırlandırılması amacına yönelik olabilmektedir. Örneğin; gümrük tarifeleri, kambiyo denetimi vb bu türden müdahalelerdir. Ancak; bazen hükümet müdahaleleri ile güdülen amaç belirli ekonomik işlemlerin özendirilmesi de olabilir. İhracatın veya genel olarak döviz kazandırıcı işlemlerin arttırılmaya çalışılması buna örnektir.

Dış ticaret politikaları genel ekonomi politikalarının önemli bir aracı durumundadır. İç ekonomiye ilişkin politikalar dış ticareti etkileyebileceği gibi, bunun tersi de olabilmektedir. Ülkelerin dış ticarete müdahaleleri yalnızca ithalat ve ihracat gibi mal ve hizmet akımlarını kapsamamaktadır. Bunun yanında emek, sermaye ve teknoloji gibi faktör hareketleri de müdahalelere konu olabilmektedir. Bu nedenle, dış ticaret politikalarını daha kapsamlı olarak uluslararası iktisat politikaları olarak tanımlamak mümkündür. Keza; dış ticaret politikalarının ülkelerin uluslara arası politikaları ile de

44

yakından ilişkisi vardır. Bir ülkenin diplomatik ilişkilerinin iyi olmadığı bir ülke ile dış ticaret ilişkilerini geliştirebilmesi de mümkün olamayacaktır.

Dış ticaret politikaları esas olarak kaynak tahsisi ile ilgili politikalardır. Bir ithal vergisi veya ihracata sübvansiyon uygulaması, bir malın iş üretiminin ve üreticilerinin korunmasına yol açacak kaynakların bu malın üretimine kaymasına veya orada kalmasına neden olmaktadır. Böylece, dış ticaret politikalarının uygulanması mutlaka kaynakların bir şekilde tahsisi ile de ilgili bulunmaktadır. Ülkelerin dış ticaret ilişkilerine müdahalede bulunmasına yol açan nedenleri diğer bir deyişle dış ticaret politikasının amaçlarını aşağıdaki şekilde belirtebiliriz.

3.1.1.Dış Ödemeler Dengesizliklerinin Giderilmesi

Dış ödemeler bilançosunun açık vermesi ülkeler için olumsuzluk anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu ülkelerde dış ticaret politikasının amacı bir yandan ithalatın ve öteki döviz gideri doğuran işlemlerin kısıtlanması, diğer yandan da döviz kazandırıcı işlemlerin özendirilerek dış açıkların giderilmesi şeklinde gündeme gelecektir (Seyidoğlu, 1994:325).

Ödemeler bilançosu politikası, devletlerin ödemeler bilançosunu dengede tutmak veya söz konusu dengenin bozulması durumunda ise, dengenin sağlanması için yapılan faaliyetlerden oluşmaktadır. Ödemeler bilançosu açıklarının söz konusu olması durumunda, hükümetler borç para temin ederek dengenin sağlanmasına çalışmaktadır. Buna rağmen, ödemeler bilançosunun açık vermeye devam etmesi durumunda, hükümetler para ve maliye politikası araçlarını devreye sokmak suretiyle ekonomide bir deflasyon ya da enflasyon yaratarak ödemeler bilançosunun açık ya da fazla verilmesini sağlamak, milli parayı revalüe ya da devalüe etmek, dış ticaret üzerinde döviz kontrolü koymak, gümrük tarifelerini yükseltmek, ithal kısıtlamalarını ve ihracatın teşvikini arttırmak gibi tedbirlere başvurmak durumundadır (Karluk, 1996:142).

İşsizlik ve enflasyon ülke ekonomileri için en önemli sorunların başında gelmektedir. Bu sebeple tam istihdam ve istikrarlı bir fiyat seviyesi ekonomi politikasının temel amaçları arasındadır. Aynı şekilde ödemeler bilançosu dengesi de ihmal edilmemesi

45

gereken bir hedeftir olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, ödemeler bilançosundaki bir bozukluk aynen gelir, istihdam ve fiyatlara yansımaktadır. Bu sebeple ödemeler dengesi politikası gerek dış ekonomi politikası ve gerekse de genel ekonomi politikası içinde önemli bir yere sahip bunmaktadır.

Ödemeler bilançosu açıklarının ortadan kaldırılması için izlenen en iyi politika açıkların ortaya çıkmasını önleyen, ekonomideki yapısal bozuklukları tedavi edici politikalar uygulamaya koymaktır. Bu politikalar ihracatın ve döviz gelirlerinin arttırılmasına dönük olmak durumundadır. Bu bağlamda, ihracatçıların eğitilmesi, çeşitli şekillerde ihracatın özendirilmesi, ihracatçılara düşük faizli kredi verilmesi, ucuz girdi sağlanması, ihracatla ilgili formalitelerin azaltılması hususlar büyük önem arz etmektedir (Öztürk, 2012:63).

3.1.2.Dış Rekabetten Korunma

Ülkeler dış piyasanın rekabetine karşı dayanamayan yerli sanayilerini korumak için ithalatı sınırlandırma yoluna gitmektedirler. Gelişmekte olan ülkelerde, yeni kurulan sanayiler belirli bir olgunluk aşamasına ulaşıncaya kadar böyle bir korumaya ihtiyaç duymaktadırlar. Sanayileşmiş ülkeler de özellikle az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri bir kısım emek yoğun sanayi malları ile rekabete dayanamayan bazı sanayi kollarını koruyucu politikalar izlemektedir (Seyidoğlu, 1994:325).

Gelişmekte olan ülkelerde yeni kurulan sanayilerin üretim teknolojisi, tesis ölçeği, yetişmiş işgücü, standardizasyon ve pazarlama olanakları yönüyle gelişmiş ülkelerin olgunlaşmış sanayileri ile rekabet etmelerini zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, sanayileri yeterince gelişmemiş ekonomilerin yeni gelişen sanayilerini rekabete dayanacak düzeye gelinceye kadar korumaları gerekmektedir. Hükümetler ülkede uzun dönemde ihracat potansiyeli taşıyan ama henüz yeni gelişen ve dolayısıyla yüksek maliyetle çalışan ulusal sanayilerini yurt dışı rekabetin yıkıcı etkisinden korumak için ithalat vergileri, kotalar, çoklu kur uygulamaları ve hatta ithalat yasakları gibi politikalar uygulayarak dış rekabetten korunmaya çalışmaktadır (Öztürk, 2012:64).

Genç endüstri tezi bağlamında ülkelerin sanayilerin belirli bir gelişmişlik düzeyine getirmeden serbest ticarete başlamalarının yarardan çok zarar getirdiği dile getirilmektedir. Bu durum özellikle sanayileşmede geç kalan az gelişmiş ülkeler için

46

geçerli olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde daha erken kurulmuş bulunan sanayi dalları, yeni kurulanlara göre önemli avantajlar sunmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde yeni kurulan sanayilerin çocukluk çağını atlatabilmesi için, gelişmiş ülke sanayileri ile rekabet edecekleri bir aşamaya gelinceye kadar korunması gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde kurulan yeni sanayiler, yeni kuruldukları için yüksek maliyette üretim yapmaktadır. Dolayısıyla daha önce kurulmuş ve gelişmiş olanlarla rekabet olanağına sahip bulunmamaktadır. Gelişme potansiyeline sahip ulusal sanayiler eğer ilk kurulduklarında koruyucu önlemlerle desteklenmedikleri takdirde gelişmiş rakipleriyle rekabet edememektedir. Böylece yeni kurulan sanayiler belli bir süre dış piyasanın rekabetinden korunabilirse kendi ayakları üzerinde durabilmekte ve rekabetçi duruma geçebilmektedir. Bu durumda, gelişmekte olan ülkelerde dış ticaret politikasının en temel amaçlarından biri de ulusal sanayilerini korumak olmaktadır (Öztürk, 2012:64).

3.1.3.Ekonomik Kalkınma

Kalkınmakta olan ülkeler dış ticaret politikasını sanayileşme stratejilerinin bir aracı olarak kullanmaya çalışmaktadır. İthal ikamesi modeline dayalı bir sanayileşme stratejisi izleyen ülkelerde, dış ticaret politikasının ana amacı yerli sanayilerin korunması iken dışa açık bir politika uygulayanlarda amaç, ihracatın özendirilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda; örneğin tarım ürünlerini dış piyasalardaki istikrarsızlıklardan korumak için ekonomik yapının çeşitlendirilmesi, kıt döviz kaynaklarının ekonomik kullanılması (lüks tüketim malları ithalatının yasaklanması ve ithalatta ağırlığın makine-donatım ara mallarına verilmesi) gibi uygulamaların az gelişmiş ülkelerde dış ticaret politikasının geleneksel fonksiyonları arasında yer aldığı görülmektedir (Seyidoğlu, 1994:325).

Yukarıda da belirtildiği üzere, ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesinde biri ithal ikameci diğeri de ihracata dayalı dışa açık sanayileşme stratejisi olmak üzere iki strateji kullanılmaktadır. İthal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisi uygulayan ülkeler, yeni kurulan sanayilerini dış rekabetten korumak için ithalatta yüksek gümrük tarifesi ve miktar kısıtlamaları uygulamaktadır. Sınırlı olan döviz rezervlerinin ara ve yatırım mallarının ithalatına kullanılması, dış ticaret politikasının önemli fonksiyonları arasında yer almaktadır. İhracata dayalı dışa dönük sanayileşme stratejisi izleyen ülkeler ise ihracatı teşvik ederek ekonomik kalkınmanın

47

finansmanını bu şekilde sağlamayı amaçlamaktadır. Hangi dış ticaret politikası uygulanırsa uygulansın ülkede yeterli döviz miktarının olması kalkınma için gerekli ve zorunlu koşul olmaktadır (Öztürk, 2012:65).

Ekonomik kalkınma ancak etkin bir dış ticaret politikası ile sağlanabilmektedir. Dış ticaret politikasının en temel amaçlarından biri de ekonomik kalkınmanın sağlanması olmaktadır. Özellikle azgelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmalarının gerçekleştirilmesinde ve ekonomik kalkınmanın finansmanında dış ticaret politikasına önemli görevler düşmektedir. Ekonomik kalkınma için gerekli sermaye birikiminin sağlanmasında dış ticaret politikaları belirleyici olmaktadır. Günümüzde yaşanan sosyoekonomik gelişmeler az gelişmiş ülkelerin kalkınma sorunlarının iktisat kuramının en önemli ve en ağırlıklı konusu haline getirmiş bulunmaktadır. Ekonomik kalkınma ancak etkin bir dış ticaret politikası ile sağlanabilmektedir (Öztürk, 2012:65).

3.1.4.Piyasa Aksaklıklarının Giderilmesi

İç piyasada tekelci kuruluşların yaygınlaşması, üretimde kaynak etkinliğini bozar ve tüketicileri kalitesiz yerli mallara yüksek fiyat ödemek zorunluluğu ile karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır. Bu durumda ülkeler, mevcut tarifeleri veya öteki kısıtlamaları azaltarak iç piyasada rekabeti geliştirme yoluna gidebilmektedir. Böylece, tekeller ortadan kalkmakta, piyasa aksaklıkları azalmakta ve kaynak dağılımında etkinlik artmaktadır (Seyidoğlu, 1994:325).

Monopol piyasalarında, üreticiler hem daha az mal üretmekte, hem de ürettiği malları diğer piyasalara göre daha yüksek fiyattan satmaktadır. Bu nedenledir ki, siyasal iktidarlar tüketicileri korumak amacıyla, gümrük vergilerini indirip, ithal malların ülkeye girmesine eksik rekabet koşullarında üretilen mallardan daha ucuza satılmasına ve dolayısıyla içerdeki monopol ve oligopol piyasaların piyasa egemenliğine son verebilmektedir. Bu bağlamda, yurt içi piyasadaki rekabetin geliştirilmesine ve üretim kaynaklarının daha rasyonel kullanılmasına katkı sağlamaktadır (Öztürk, 2012:68).

Eksik rekabet ortamında alıcı ve satıcılar tek başlarına veya anlaşmak suretiyle piyasa fiyatını etkileyebilmektedir. Böylece, fiyatı belirleyici bir unsur haline gelen üreticiler mallarını piyasa fiyatının üzerinde bir fiyattan satmaktadır. Tam rekabet

48

piyasasının yerini eksik rekabetin alması dolayısıyla firmaların malın piyasa fiyatını etkileyebilmeleri, piyasa mekanizması aracılığıyla etkin dağılımın sağlanamamasına yol açmaktadır (Öztürk, 2012:68).

Bu bağlamda, eksik rekabet piyasalarında yapay olarak yükseltilen karlılık oranı ve karlılık oranına göre azaltılıp çoğaltılan üretim miktarı, faktörlerin sektörler ve firmalar arası dağılımını, serbest piyasada olması gereken dağılımından çok farklı bir şekle dönüştürmektedir. Diğer bir ifade ile eksik rekabet ortamının varlığı, kaynakların etkin dağılımına olanak vermemektedir (Öztürk, 2012:68).

Eksik rekabet durumunda firmalar üretimlerini satış fiyatını yükseltmek amacıyla, tam rekabet piyasasına oranla azaltmaktadır. Bu şekilde, firmaların üretimlerini yapay olarak azaltmaları, üretim faktörlerinin üretim alanında optimal dağılım ve kullanımını engelleyici bir etki yaratmaktadır. Böylece ekonomideki kaynakların bir kısmının daha verimli olabilecekleri alanlara kaydırılması da önlenmiş olmaktadır (Öztürk, 2012:69).

3.1.5.Ekonominin Liberalleşmesi

Günümüzde birçok ülkede ekonomik politikaların ana amacı serbest piyasa ekonomisini bütün kurum ve kuralları ile uygulamak olarak belirlenmektedir. Bu ülkeler liberal bir dış ticaret politikası izlemek suretiyle ulusal ekonomilerinin dünya ekonomisi ile bütünleşmesini sağlamaya çalışmaktadır (Seyidoğlu, 1994:326). Ekonominin liberalleşmesine yönelik dış ticaret politikası, dış ticarete konan kısıtlamaların kaldırılarak ticaretin serbestleşmesini amaçlamaktadır. Böylece, ülkeler tamamen serbest dış ticarete ve karşılaştırmalı üstünlükler kuramına göre uzmanlaşıp uluslar arası işbölümünden en fazla yararı sağlamayı amaçlamaktadır. Dış ticaret hacminde son yıllarda önemli artışlar sağlanmasında dış ticaret ve kambiyo rejimlerinin liberalleşmesinin etkisi büyüktür. Dış ticarette liberalleşme, dış ticaret işlemlerinin, uluslararası ticari anlayış ve kurallara uygun olarak yönlendirilmesi ve yürütülmesi demektir. Para ve finans piyasalarında son dönemlerde ortaya çıkan gelişmeler, finansal piyasaların giderek derinleşmesi, yaşanan hızlı küreselleşme süreci ve tüm dünyayı etkileyen küresel krizler etkin bir dış ticaret politikası uygulamaya duyulan gereksinimi giderek arttırmakta olduğu görülmektedir (Öztürk, 2012:71).

49

3.1.6.İç Ekonomik İstikrarın Sağlanması

Dünya ekonomilerinde daralma ve genişleme şeklinde gündeme gelen dönemsel dalgalanmalar ortaya çıkmaktadır. Dış ticaret politikası bağlamında bir bütün olarak ekonomik ve mali sistemin istikrarı gözetilmekte ve sistemi tehdit eden ve sistem anlamında risk oluşturan çeşitli faktörler makro düzeyde değerlendirilmektedir. Ekonomik yapının makro düzeyde değerlendirilmesi, iç ekonomik istikrarı bozabilecek unsurların tespiti ve gereken önlemlerin alınması büyük önem arz etmektedir. Ekonominin genelinde yaşanan istikrarsızlığın sürdürülebilir büyüme ve fiyat istikrarı gibi makroekonomik hedefler açısından tehdit yaratması iç ekonomik istikrara verilen önemi daha da arttırmaktadır. Bu bağlamda, ekonominin tam istihdam gelir düzeyinde istikrara kavuşması, dış ticaret politikasının önemli amaçlarından birini oluşturmaktadır. Bu durumda, dış ticaret politikası ekonomik istikrarın sağlanması ve dönemsel dalgalanmaların giderilmesinde, en önemli iktisat politikası aracı olarak kullanılmaktadır.

Bir ülkede iç istikrarın sağlanması ülke içindeki iç ekonomik dengenin sağlanması anlamına gelmektedir. İç ekonomik dengenin bozulması işsizlik ve enflasyona neden olmaktadır. İşsizlik sorununa dış ticaret politikası aracılığıyla çözüm getirilmeye çalışıldığında, gümrük tarifeleri ve kotalarla üretim ithal mallardan yurt içi mallara doğru kaydırılarak istihdam düzeyi yükseltilmek istenmektedir. Hangi nedenle olursa olsun ülkede enflasyon söz konusu olduğunda, hükümetler dış ticaret politikasına başvurarak, fiyatı yükselen malların ithalatını kolaylaştırarak enflasyonu önlemeye çalışmaktadır. Bu bağlamda, arz tıkanıklıklarının aşılması sayesinde enflasyondaki hızlı yükselme engellenmekte ve fiyatlar genel seviyesi istikrara kavuşmaktadır. Uygulanan etkin bir dış ticaret politikası ile ekonomik istikrarsızlıkları gidermek ve ekonomik krizleri önlemek mümkün bulunmaktadır.

3.1.7.Hazineye Gelir Sağlamak

Gelişmekte olan ülkelerde kalkınmanın finansmanında kullanılan fonlar son derece sınırlı kalmaktadır. Nüfusun büyük kısmının tarım sektöründe çalıştığı az gelişmiş ülkelerde vergi gelirleri oldukça düşük düzeyde olup ek vergiler koymak da kolay değildir. Bu durumda, ithal ve ihraç malları üzerine konulan vergiler önemli gelir kaynağı olmaktadır. Gümrük vergileri mali açıdan en önemli gelir kaynaklarından

50

birini oluşturmaktadır. İthal mallar üzerine konulan yüksek gümrük vergileri, ulusal sanayilerin korunmasında ve dış ticaret hadlerinin ülke lehine çevrilmesinde etkili olabilmektedir (Öztürk, 2012:72).

3.1.8.Dış Piyasalardaki Monopol Gücünden Yararlanma

Dış ticaret politikasının bir diğer amacı da dış piyasalardaki monopol gücünden yararlanma olabilmektedir. Bunun için de, ülkeler tek üretici oldukları malların dışarıya satışını engelleme veya benzer malı üreten az sayıdaki öteki ülkelerle anlaşarak birlikte bir kartel kurma yoluna gidebilmektedir. Böylece uygulanacak aşırı yüksek fiyatlarla ticaret hadleri lehte değiştirilmeye çalışılmaktadır (Seyidoğlu, 1994:326) .

Böylece, ülkelerin dış ticarete konu olan herhangi bir malın üretiminde monopol konumunda bulunmaları ve dış ticaret hadlerini kendi lehlerine değiştirmek istemeleri durumunda, bu malın ihracatı üzerine kota koyabilmeleri söz konusu olmaktadır. Bu durumda malın fiyatı yükselmekte ve fiyatların yükselmesi yoluyla dış ticaret hadleri kota koyan ülke lehine değişmektedir (Öztürk, 2012:72).

3.1.9.Sosyal ve Siyasal Nedenler

Dış ticaret politikalarının amaçları arasında sosyal ve siyasal nedenler de bulunmaktadır. Hükümetler bazen sosyal veya siyasal nedenlerle bir üretici grubunu kayırmak istediklerinde onların ürettikleri malların ithalinden alınan gümrük vergilerini yükseltme yoluna gidebilirler. Bunun dışında, gelir dağılımının belirli bir sosyal sınıf aleyhine olarak değişmesinin istenmesi durumunda, o sanayi dallarının korunmaktan vazgeçilmesi gündeme gelebilir. Bunun gibi, ülke güvenliği, halk sağlığı, çevre kirlenmesi, kaynak rezervlerin korunması vb. nedenlerle belirli malların ithal veya ihracı yasaklanabilmektedir (Seyidoğlu, 1994:327).

Bu bağlamda, hükümetler bazen ülke güvenliği ve sosyal nedenlerle de dış ticarete müdahale edebilmektedir. Güvenlik açısından bütün ülkelerin temel amacı, askeri araç ve gereç üretiminde kendi kendine yeterli hale gelmek olduğundan, ülkeler stratejik öneme sahip askeri malzemelerin ithalini kısıtlayabilmekte ve hatta yasaklayabilmektedir. Ülkeler kendi savunmalarına yönelik bazı sanayileri koruyucu

51

önlemler almakta ve politik nedenlerle korumak istedikleri bazı üreticilerin ürettikleri malların ithaline sınırlamalar getirebilmektedir (Öztürk, 2012:73).

3.1.10.Dış Politika Amaçları

Dış ticaret politikasının amaçları arasında dış politika amaçları da bulunmaktadır. Bu bağlamda, dış ticaret politikası ile izlenen dış politika arasında yakın bir ilişki söz konusu olmak zorundadır. Ülkeler uyguladıkları dış politikalar ile dış ticaret politikaları arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Ülkeler diplomatik ilişkilerinin iyi olduğu ülkeler ile dış ticaretlerini geliştirici politikalar uygularken, diplomatik ilişkilerinin iyi olmadığı ülkeler ile dış ticaretlerini geliştirebilmeleri kolay değildir. Bu amaçla örneğin iyi ilişkiler içinde bulunulan ülkelere gümrük indirimleri şeklinde ödünler verilirken iyi ilişkiler içinde bulunulmayan ülkeler bu olanaktan yararlandırılmaz.