• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.6. Düşünme

Düşünme ve düşünmenin nitelikleri Plato ve Aristo döneminden başlayarak günümüze değin pek çok araştırmanın konusunu oluşturmasına rağmen, bugün bile düşünmenin tanımı üzerinde tam bir anlaşmaya varıldığı söylenemez (Kazancı, 1989:9). Düşünmeye ilişkin literatür incelendiğinde, düşünme hakkında farklı araştırmacılar tarafından çok sayıda farklı tanımların yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle, düşünme kavramının önce sözlük anlamları açıklanmış ve literatürde yer alan bazı düşünme tanımlarına yer verilmiştir.

Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük (2006)’ te “düşünmek”; aklından geçirmek, göz önüne getirmek, bir sonuca varmak amacıyla bilgileri incelemek, karşılaştırmak ve aradaki ilgilerden yararlanarak düşünce üretmek, zihinsel yetiler oluşturmak, muhakeme etmek, zihniyle arayıp bulmak, bir şeye karşı ilgili ve titiz davranmak, akıl etmek, ne olabileceğini önceden kestirmek, tasarlamak, tasalanmak, kaygılanmak, farz etmek şeklinde açıklanmıştır. “Düşünme” nin anlamı ise düşünmek durumu, tefekkür; duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak aklın bağımsız ve kendine özgü durumu; karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi olarak verilmiştir. Eğitim terimleri sözlüğünde düşünme; zihnin bir konuyla ilgili bilgileri karşılaştırarak, aralarındaki bağlantıyı inceleyerek bir karara ya da yargıya varma, zihinden geçirme ya da zihin yoluyla arayıp bulma, tasarlama, anımsama olarak yer almaktadır (Oğuzkan, 1993).

Literatürde yer alan düşünme kavramının tanımlarının bazıları şunlardır:

Bireyi iç ya da dış etmenler bakımından rahatsız eden, bireyin fiziksel ve psikolojik dengesini bozan olayların giderilmesi için girişilen, kasıtlı zihinsel davranışların tümüdür (Kazancı, 1989: 12).

İçinde bulunulan durumu anlayabilmek amacıyla yapılan aktif, amaca yönelik organize zihinsel bir süreçtir (Cüceloğlu, 1993: 205).

Genel olarak bilgi, beceri ve tavır alışlardan oluşan ve kişinin çevresini sezgi yoluyla biçimlendirmesinden daha etkin olan biçimlendirmeyi olası kılan karmaşık bir bilişsel süreç olarak kabul edilmektedir (Gibson, 1998: 308-309).

Gözlem, tecrübe, sezgi, akıl yürütme ve diğer kanallarla elde edilen malumatı yoğurup, şekillendirmenin disipline edilmiş şeklidir (Özden, 2005:139).

Düşünme, “girdi”, “işlem” ve “çıktı” dan oluşan üç boyutlu bir süreçtir.

Düşünme sürecinin girdi boyutunu, düşünmenin önkoşulu olan bilgi edinme, yani öğrenme oluşturur. İşlem boyutunda, bilgiyi yeni bir durumda amaca dönük ve bilinçli olarak kullanma yer alır. Çıktı boyutunu ise yeni bilgiye ulaşma (anlama, kavram-ilke oluşturma, dilsel anlatım vb.) veya bir davranış gösterme (karar verme, sorun çözme, alıştırma yapma, düzenleme vb.) oluşturur (Sağlam, 2002: 4).

Düşünme, lisan ve sembolik davranıştır. İnsan, lisanı sayesinde hem diğer kişilerle hem de zamanda, mekanda ya da her ikisinde de var olmayan yer, kişi, şey ve olaylar hakkında kendisiyle konuşur. Lisan ile birey, o zaman mevcut olan veya olmayan mekanlara, kişilere ve olaylara tepkide bulunur. İşte, bu tepkide bulunma davranışı düşünmedir (Arık, 1987: 21).

Düşünme fikirleri şekillendirmek, sonuçlara ulaşmak vb. için zihinsel yetenekleri gözden geçirmektir. Düşüncenin mantıksal dizisini içeren akıl yürütme, neyin bilindiğinden ya da varsayıldığından başlamak ve çıkarımlar yoluyla kesin bir sonuca ilerlemek, bir konu üzerine kişinin geriye dönen düşüncelerini yansıtmak ve derin ya da sessizce sürdürülen düşünmeyi akla getirmek, eksik ya da kesin olmayan kanıt temelinde akıl yürütmeyi speküle etmek ve oluşturulan görüşlerin tahmini karakterini vurgulamak, bir sonuca ulaşmak için konunun kapsamlarını özenli olarak düşünmektir (Paul, 1995: 521-552). Kazancı, düşünmeye ve düşünmenin geliştirilmesine verilen önem ve isteğin aşağıdaki nedenlerden kaynaklandığını belirtmektedir (Kazancı, 1989: 2-3):

1. Düşünme, insan çabasını belli bir amaca ya da sonuca yöneltir. İnsanı kötü alışkanlıkların tutsağı olmaktan kurtarır. İnsana, yeterince bilgi toplamadan yanlış ve yanlı kararlar verme yerine, düzenli ve sistemli biçimde toplanmış bilgiler yardımıyla yön vermesini sağlar.

2. Düşünme, insanın karşılaştığı güçlükleri ya da problemleri önceden kestirmesine yardımcı olarak, onları karşılamada, onlara karşı hazırlıklı olmada en önemli rolü oynar. En basit işten en karmaşığa kadar, ileri görüşlülük ve doğru davranış ancak geliştirilmiş bir düşünme gücünden kaynaklanır.

3. Düşünme, kavramların oluşmasında ve gelişmesinde, her gelişen kavramın birey için anlam kazanmasında da rol oynar. Her alandaki düşünme, ilerleme ve gelişmenin, kavramların zenginliği ve sağlamlığı oranında geliştiği bir gerçektir.

4. Düşünme hem bireylerin, hem toplumların güvenilir ve sürekli bir yaşayış biçimine kavuşmaları için gerekli ortamın hazırlanması ve bu ortamın sürekliliğinin sağlanmasında en önemli rol oynar.

Düşünebilmek, insanoğlunun belirgin özeliklerinden birisidir. O, davranışlarını içgüdüleri ile değil, bilinçlice sürdürmek zorundadır. Bu nedenle düşünme yeteneği geliştirilmelidir. İnsan, ancak düşünme gücü geliştirilerek bütün çevresi ile barışık yaşayabilir. İnsanla ilgili bilimler, düşüncenin belli aşamalardan geçerek şekillendiğini, kimi ortamlarda gelişmenin çok yetersiz kaldığını dile getirmektedir. Eğitim ekonomistleri, düşünme eğitimi adına yapılan yatırımların karşılıklarının fazlası ile alınacağı kanısındadırlar. Eğitim felsefecileri, ancak düşünme yeteneğini geliştirerek insanın kendisini gerçekleştirebileceğini, varlık ve olayların anlamlarını bu şekilde kavrayabileceğini düşünmektedirler. Eğitim sosyologları, toplum koşulları da dikkate alınarak düşünme eğitimi verilmesi gerektiği inancındadırlar. Program temelleri hazır görünen düşünme eğitiminin doğuşla başladığını, okul öncesi hızlı, bilinçli ya da bilinçsiz biçimde sürdüğünü gözden uzak tutmamak gerekir. İlköğretim dönemindeki düşünme eğitimi, yaşamın çeşitli evrelerine yayılmış olan bu olayın küçük, fakat önemli bir bölümüdür (Çakmak, 2002: 51).

Düşünme insan kadar eski olduğu halde, düşünmenin eğitime sistematik olarak uygulanma çalışmaları, daha çok yenidir. Düşünme, eğitimin her yerinde her basamağında vardır. Düşünmesiz bir öğrenme, koşullanmadan ileri gidemez.

Derslerde öğrencilere düşünme boyutlarının kazandırılmasıyla; bireylerin hayat boyu ihtiyaç duyacakları soru sorma, problem çözme, karar verme, eleştirel ve yaratıcı düşünme becerileri ile donanmış, dersin amacı doğrultusunda etkili ve etkileyen vatandaşlar yetiştirilmiş olacaktır (Gelen, 2002:102).

Okullardaki öğretim, öğrencilerin düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirmeyi hedeflememektedir. Düşünme yeteneği gelişmeyen bir öğrencinin en büyük zihinsel etkinliği de sadece ezberlemek ve ezberlediklerini hatırlamaya çalışmak olacağından, dağarcığındaki bilgiyi bile kullanamayacaktır (Özden, 2005:138). Bu nedenle düşünme eğitimi, başkalarının vardığı yargı ve verdiği hükmü olduğu gibi kabul etmeyi değil, sağlam bir düşünme süzgecinden geçirerek yargılama ve sağlıklı bir senteze ulaşma becerisini kazandırmalıdır (Kazancı, 1989:4). Ayrıca düşünmek de yeterli değildir. Herhangi bir konuyu eleştirel düşünmek gerekir.

Eleştirel düşünme, eğitim hedeflerinin bir seçeneği olarak görülmemelidir. Çünkü eleştirel düşünebilme, her bireyin sahip olması gereken etik bir haktır (Şahinel, 2007:123).