• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.3. KAMU POLİTİKASI OLUŞUM SÜRECİNDEKİ AKTÖRLERİN GÖRÜNÜMÜ

1.3.2. İnformel Aktörler

1.3.2.2. Dönüştürücü Güç Olarak Siyasi Partiler

Siyasi partilerin kamu politikası üzerindeki etkisi bağlamında, çeşitli çalışmalara rastlanmaktadır. Burstein ve Linton çalışmalarında, siyasi partilerin politika sürecindeki baskın etkisini, 1990- 2000 yılları arasında yayımlanan önemli sosyoloji ve politika bilimi dergilerini analiz ederek ispat etmiş (Burstein ve Linton, 2002: 380); Verma, kamu politikalarında siyasi partilerin önemini araştırmış ve parti politikaları ile kamu politikaları çıktıları arasında doğal bir bağ olduğunu vurgulamış (Verma, 2000: 229);

Huber, Ragin ve Stephens araştırmalarında, siyasi parti sistemi bileşimi ve farklı seçim bölgeleri ve dünya görüşlerine sahip siyasi partilerin gücünün, devlet müdahalesi ve bunun sonucunda çıkan sosyo-ekonomik politikaların doğasını önemli ölçüde değiştirdiğini iddia etmişler (Huber, Ragin ve Stephens, 1993: 716) ve Evrard makalesinde enerji politikaları üzerinde siyasi partilerin rolünü anlatırken, Alman Yeşil Partisi ve Fransız Yeşil Partisi’nin politika yapımındaki dönüştürücü niteliklerine vurgu yapmıştır (Evrad, 2012: 275).

27 Buna ek olarak McKenzie; gelir seviyesi, pasaport ücretleri (dolar bazında) ve göç konusundaki yasal bariyerlerle ilgili çalışmasında, 127 ülkeyi incelemiş ve en yüksek pasaport ücretine sahip olanları (ilk üç sırasıyla; Türkiye, Lübnan ve Çad); zayıf yönetişim, güçsüz bürokrasiler ve sonucunda düşük göç oranlarıyla özdeşleştirmiştir (McKenzie, 2005: 6).

53

Bu açıdan bakıldığında genel olarak siyasi partilerin, kamu politikası üretme sürecinde dönüştürücü işlevlere sahip oldukları ifade edilebilir. Siyasi partiler kuruluşları özünde, seçimler sonucunda resmi temsil kazanma ve kamu politikalarını şekillendirme amacıyla tam teşekküllü parlamenter partiler haline gelmek misyonu taşımaktadırlar (Heywood, 2013: 222). Böylece, iktidara gelme hedefleri çerçevesindeki devlete ilişkin faaliyetlerine yönelik, halkın taleplerini göz önünde bulundurarak birtakım projeler geliştirirler. Söz konusu projeler, çoğunlukla, sadece kamu politikalarının kaynağını oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda seçmenlerin, sunulan alternatifler arasında seçim yapabilmelerine de olanak sağlamaktadırlar (Heywood, 2013: 228). Bununla birlikte, alternatifler arasından yapılan herhangi bir seçim, her zaman en rasyonel olanı ya da en çok gerekli olanı yansıtmayabilir. Bu gibi durumlarda, seçmenlerin bireysel olarak aldıkları rasyonel ve ihtiyaca yönelik tercihler, gerçeklikte yeterli çoğunluğu sağlayamadığında toplumsal ölçekte hayat bulamayabilirler (Giddens, 1984: 221).

Türkiye’de faaliyet gösteren siyasi partiler, kamu politikası sürecine dâhil olan önemli bir aktör konumundadır. Özellikle 1946 genel seçimleri ile çok partili siyasal hayata geçişin başlaması, yasama organı yapısında farklı kesimlerin temsiline olanak sağlayarak, politika önerilerinde de bir tür farklılaşma ve çeşitlenmelere sebep olmuştur.

Bu durumda siyasi partiler, çoğu zaman vatandaşlarla ve sivil toplum kuruluşları ile iş birliği içerisine girerek kamu politikalarının değişmesinde ya da yenilenmesinde rol oynamıştır. Bu konuda siyasi partilerin TÜSİAD ile ilişkileri dikkate değerdir.

TÜSİAD neredeyse kurulduğu tarihten itibaren her ne kadar siyasi meselelere28 ve politikalara müdahil olmayacağını belirtse de sürekli olarak bu konulardaki etkisi ile

28 Örneğin, 13 Mayıs 1979’da “Gerçekçi Çıkış Yolu” başlıklı gazete ilanları serisi ile dönemin Ecevit Hükümeti’nin düşmesinde rol oynadığı iddia edilmiştir (Türk, 2009: 22). TÜSİAD konuya ilişkin, böyle bir amaçlarının olmadığını ifade etmiş ve öncelikli meselelerinin Türkiye’nin demokratik ve ekonomik gelişmesine katkı sağlamak (‘Amaç ve Görüşlerimiz’ başlıklı gazete ilanlarında) olduğunu belirtmiştir

54

gündeme gelmiştir. TÜSİAD’ın belki de en çok ses getiren çalışması, Can Peker, Prof.

Dr. Süheyl Batum ve Prof. Dr. Seyfettin Gürsel tarafından Mayıs 2001 yılında yayınlanan “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri ve AB Kopenhag Siyasal Kriterleri”29 başlıklı rapordur. Bu raporda, Türkiye’nin AB kriterlerine uyumu çerçevesinde, öncelikli olarak reforma tabi tutması gereken on tane ana konu30 ve bunlara ilişkin politika önerileri saptanmıştır. İlk olarak ise demokrasilerin vazgeçilmez ögesi olarak görülen Siyasi Partiler konusuna değinilmiştir. Bu minvalde öncelikle 22/04/1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nda bir düzenleme yapılması gerektiği önerilmiştir. Bu düzenlemede, Avrupa ülkeleri örnekleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları örnek gösterilmiştir. Söz konusu düzenlemeler şu şekilde açıklanmıştır (TÜSİAD, 2001: 13):

1. Siyasal partilerin iç işleyişlerinin demokratik esaslara uygunluğunu sağlamak, lider hegemonyasının “parti yapısını” ve giderek siyasal sistemin işleyişini bozacak biçimde ortaya çıkışını engellemek amacıyla, bazı değişiklikler yapılmalıdır.

2. Bunun yanı sıra, Siyasi Partiler Kanununun, “Siyasi Partilerle İlgili Yasakları” düzenleyen Dördüncü Kısmı ile “Siyasi Partilerin Kapatılmasını” düzenleyen Beşinci Kısmının, “siyasal partileri demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez unsuru olarak kabul eden anayasal düzenleme” ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili kararları doğrultusunda yeniden ele alınması gereklidir.

3. Siyasal partilerin, siyasal iktidara talip olurken, bu siyasal sistemin işleyişini çarpıtmamaları, hukuka uygun, demokratik bir işleyişi sağlayabilmeleri, “şeffaf bir sistem ve işleyiş” gerçekleştirmeleri için, en önemli ve demokratik ülkelerde en iyi düzenlenen hususlardan biri

“parti hesaplarının ve seçim harcamalarının şeffaflığı ve denetimidir”.

(Altun, 2009: 74). Ancak ilerleyen yıllarda- özellikle 1980’ler sonrasında- bu söylem, TÜSİAD’ın siyasetle yakından ilişki kurmasıyla birlikte geçerliliğini yitirmiştir.

29 Esasen bu rapordan daha önce Ocak 1997’de Prof. Dr. Bülent Tanör tarafından hazırlanan “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” isimli rapor gerek TÜSİAD çevresinde gerekse de o dönem devlet düzeyinde en çok tartışılan ve gündem olan rapor olmuştur. Raporda, AB ve Kopenhag kriterleri çerçevesinde Türkiye’nin yapması gerekenler anlatılmıştır. Bu raporda, örneğin Milli Güvenlik Kurulu’nun anayasal bir kurum olmaktan çıkarılması, güneydoğu sorununa ilişkin çözümün siyasi ve ekonomik olması gerektiği, küçük ama güçlü bir devletin varlığı gibi birçok konuya yer verilmiştir (Sabuncu, 1997). Rapordan ise ne dönemin TÜSİAD üyeleri ne de dönemin hükümeti hoşnut kalır (Türk, 2009: 60- 63). Daha sonra 19 Ocak 2007’de rapor, Prof. Dr. Zafer Üskül tarafından “Türk Demokrasisinde 130 Yıl (1876- 2006)” başlığı ile güncellenerek bu şeklinde de tam anlamıyla bir anayasa değişikliği gerekliliği vurgusu yapılır (Türk, 2009: 63).

30 Rapordaki konular: Yasama dokunulmazlığı ve Meclis soruşturması, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasal partiler, seçim sistemi, toplantı hakkı ve sivil toplum, ölüm cezası, kültürel yaşam ve bireysel özgürlükler, Milli Güvenlik Kurulu, işkence ve kötü muamele ve hukuk devleti şeklinde sıralanmıştır.

55

Nitekim Avrupa ülkelerinde, örneğin Fransa’da seçimlere ilişkin mevzuatta, bu denetim çok ayrıntılı olarak yer almaktadır.

Siyasi partilerin Avrupa’daki ülkelere, diğer bir ifadeyle- Avrupa Birliği kriterlerine- uyumu çerçevesinde, 05/12/2017 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanlığı tarafından TBMM Başkanlığı’na, Siyasi Partiler Kanunu’nda düzenleme yapılmasına ilişkin gerekçeli kanun teklifi sunulmuştur. Kanun teklifi gerekçesinde, Dünya Ekonomi Forumu’nun “Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu”

raporu yer almış ve bu bağlamda kadınların etkin şekilde siyasi partilere katılımına dair bir düzenleme talep edilmiştir (TBMM, 2017).

Bu talebin uzantısı olarak, toplumsal cinsiyet ve eşitlik çalışmaları esasen, TÜSİAD’ın ilk olarak Aralık 2000’de “Kadın-Erkek Eşitliğine Doğru Yürüyüş: Eğitim, Çalışma Hayatı ve Siyaset” başlıklı raporu ile çalışma hayatı ve devletin31 gündemine taşınmıştır. Sonrasında TÜSİAD hazırladığı birçok çalışma ile konuyu güncel tutmuş, Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Kadının Güçlenmesi İlkeleri kapsamında kendi bünyesinde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu’nun kurmuştur. 10/01/2018 tarihinde ise yine CHP Grup Başkanlığı tarafından, Siyasi Partiler Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin olarak 26. Dönem (2015) kanun teklifleri yenilenerek tekrardan TBMM Başkanlığına sunulmuştur. Burada gerekçe olarak TÜSİAD’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dayandırdığı önerisi ile doğru orantılı bir biçimde demokrasi ve katılıma vurgu yapılmıştır. Bu gelişmelerin ışığında, 02/01/2003 tarihli 4778 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun resmî gazetede yayınlanmıştır. Değişiklikte, Siyasi Partiler Kanunu’nun birçok maddesi32 TÜSİAD önerileri ve Avrupa Birliği kriterleri doğrultusunda, örneğin, siyasi

31 Örneğin, 2009 yılında TBMM’de “Kadın- Erken Eşitliği Komisyonu” kurulması ve 2010 yılında hükümetin sunduğu “Ulusal İstihdam Stratejisi” raporunda kadınların işgücüne katılımı, 2023 hedefi olarak %35 (Dünya ortalaması %52; Avrupa Birliği 2020 hedefi ise %75) şeklinde belirlenmesi (TÜSİAD, 2012) aslında kadınların gerek Türkiye ekonomisi gerekse de Avrupa Birliği açısından önemine dikkat çekmektedir.

32 İlgili maddeler; 8., 11., 66., 98., 100., 102., 104. ve 111. maddelerdir.

56

parti kapatma ve siyasi partilere bağış yapılması gibi konularda yeniden düzenlenmeye gidilmesi sağlanmıştır (Resmî Gazete, 2003).