• Sonuç bulunamadı

8. OSMANLI TOPLUM YAPISI VE KOOPERATĐFÇĐLĐK

8.6. Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi Toprak Rejimleri

8.6.1. Cumhuriyet dönemi toprak rejimi

Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki coğrafi, iktisadi ve toplumsal özelliklerine göre, büyük mülkler olarak tanımlayabileceğimiz 50 hektar (500 dekar) ve daha büyük mülklerin, ülkedeki toplam arazi kaynaklarının mülkiyet dağılımında önemli yer tuttuğu görülmektedir. 1934 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, 1075 ailenin, elinde 580.000 hektarlık işlenmiş arazi olduğu açıklanmıştır ki, bu ifadeye göre de, aile başına 540 hektar işlenmiş arazi düşmektedir (Tezel 2002).

Bütün bu zor şartlar altında, 1923-1950 döneminde, 430.000 kadar aileye bir buçuk milyon hektar kadar arazi dağıtılmıştır. Bunun yaklaşık 753.000 hektarı, 1923-1938 yılları arasında Türkiye’ye gelen 192.000 Türk kökenli göçmen ve mülteci ailesine verilmiştir. Bunların bir çoğu, Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesi nedeniyle Yunanistan’dan Türkiye’ye gelmiş olanlardır. Geri kalan 757.000 hektar, yerli olup topraksız olan ya da yeterli toprağı olmayan 240.000 köylü ailesine ya bedava verilmiş ya da çok düşük

fiyatla kredili olarak satılmıştır. 240.000 hektarın 142.000 hektarı, 1945 yılında çıkartılan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’na göre dağıtılan topraklardır

Cumhuriyet dönemi toprak rejiminindeki gelişmeleri, hukuki ve siyasi gelişmelere bağlı olarak dört ana devrede ele almak mümkündür.

a-) Kuruluşla başlayan çalışmalar

Cumhuriyet dönemi toprak rejimi, bir yandan 1923 yılında toplanan Đzmir Đktisat Kongresi’nde öte yandan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylev ve davranışlarında şekillenmiştir. Cumhuriyetin ilk anayasası olan 1924 Anayasası, özel mülkleri kamulaştırmaya karşı koruyan hükümler getirmiştir. Özel mülklerin kamulaştırılması, hükümetin arazinin piyasa değerini peşin olarak ödemesi koşuluna bağlanmıştır. 1924 yılındaki Kadastro Kanunu da, arazi tasarrufunda özel mülkiyet rejimini pekiştiren adımlardan birini oluşturmuştur. 1926 yılında Đsviçre’den uyarlanan Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle, bir yandan özel mülkiyete, liberal, laik, bireyci bir devlet anlayışına dayanan, yeni hukuk düzeni oluşturulurken, diğer yandan geniş tarım alanları üstünde fiilî denetim kurmuş olan güçlü ailelerin, bu alanları, tam mâlik sıfatıyla tapuya kaydettirmeleri kolaylaştırılmıştır.

Cumhuriyet döneminde, 1929 yılında, büyük arazi sahipleri açısından olağanüstü önem taşıyan bir başka kanun çıkarılmıştır. Buna göre, tımar, iltizam gibi kurumlarla ilgili olarak Osmanlı hükümetinin geçmiş yüzyıllar içinde çeşitli ailelere vermiş olduğu ve geniş tarımsal arazilere/alanlara tasarruf hakkı sağlayan belgeler geçerli kabul edilmiştir. Söz konusu alanların/arazilerin özel mülk haline geçmesi için bu belgelerin, 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun çerçevesinde, özel mülk olarak tapuya kaydettirilmesi yeterli sayılmıştır. Bu yasayla, Osmanlı belgelerinde sözü edilen arazilerle ilgili sınırlar, son derece muğlak olduğundan ve o tarihlerde kadastro olmadığından, elinde bu tür belge bulunan nüfuzlu aileler, çok geniş arazilerin mülkiyetini kazanmaya başlamışlardır (Velidedeoğlu 1963).

Cumhurbaşkanı Atatürk, 1928 yılında Meclis açış konuşmasında, hükümete, özellikle doğu illerinde “toprağı olmayan çiftçilere toprak tedarik etmek meselesiyle ehemmiyetli olarak” uğraşmak direktifini vermiştir (Tezel 2002). Bir yıl sonraki açış konuşmasında da bu isteğini tekrarlamıştır. 1929 yılında, “Şark manatıkı dahilinde mühtaç zürraa” arazi dağıtılması için yeni bir kanun çıkartılmıştır. Buna göre, 1927’de çıkarılan kanun gereği,

“hazineye intikal etmesi lazım gelen araziden, köylü, aşiret efradı, göçebe ve muhacirlere” dağıtılmış olan yerler, dağıtım yapılanların üzerinde bırakılacak; hükümet doğudaki isyan bölgelerinde büyük arazi sahiplerine ait alanları, topraksız köylülere dağıtabilecektir (Tezel 2002).

Atatürk, Kasım 1936’da, Meclis’i açış konuşmasında: “Toprak kanununun bir neticeye varmasını Kamutayın yüksek himmetinden beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa mâlik olması behemehal lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve imarı bu esastadır.”(Barkan 1980) diyerek konuya verdiği önemi vurgulamıştır. Atatürk bu konuşmasının devamında da: “Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve hiçbir suretle bölünmez bir mahiyet alması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliğini arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınırlamak lazımdır” (Barkan 1980) demiştir.

1937 yılında, 1924 Anayasasının çiftlik ağalarına milyarlar ödenmesini gerektiren toprak reformunu engelleyici hükümleri değiştirilmiş ve arazinin kamulaştırılmasında ödenecek bedelin özel kanunla tespiti sağlanmıştır. Toprak reformuna yasal yolu açmak için Anayasa’da yapılması gereken değişiklik, Şubat 1937’de gündeme getirilmiştir. Anayasa değişikliği içeren 3115 sayılı Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde etkili bir muhalefetle karşılaşmadan kabul edilmiştir. Böylece, 1924 Anayasası, piyasa değerine göre peşin ödeme şartı aranmadan, “çiftçiyi toprak sahibi yapmak ve ormanları devlet tarafından idare etmek için” uygulanabilecek kamulaştırma eylemlerine açık hale getirilmiştir.

b-) 1945 -1961 dönemi sonrası çalışmalar

1945 yılının Mayıs ayında, “Çiftçiye Toprak Dağıtılması ve Çiftçi Ocakları Kurulması” hakkındaki kanun tasarısını Meclis’e sunulmuştur. Yasayla, topraksız köylülere dağıtılacak arazilerin, hazine arazileri ile kamulaştırılacak olan özel arazilerden karşılanması hedeflenmiştir. Kamulaştırılacak olan arazinin değeri, 1943 yılına kadar bildirilen arazi vergisi matrahlarına eşit olarak belirlenecek, özel kanunla çıkartılacak hazine tahvilleri ile ödenecekti (Tezel 2002).

Yasa tasarısıyla, büyük arazi mülklerinin 5.000 dönümü aşan bölümlerinin kamulaştırılması, genel kural olarak benimsenirken, kırsal nüfus yoğunluğunun fazla olduğu

bölgelerde büyük mülklerin 2.000 dönümü aşan bölümlerinin kamulaştırılması, düzenli işletmelerin kamulaştırma dışı bırakılması koşuluna bağlanarak sınırlandırılmıştır. Çiftçi Ocakları yasa tasarısından çıkarılmış, ancak ünlü 17. madde yasalaşmıştır. Bu madde arazilerini ortakçı, yarıcı, maraba gibi topraksız ya da az topraklı köylülere işlettiren şehirlerde yaşayan toprak ağalarının arazilerinin 90 dönümden fazlasının kamulaştırılmasına yasal olarak zemin hazırlamayan bir maddeydi. Tasarı, Haziran 1945’te, 17. maddeyle birlikte kabul edilerek kanunlaşmıştır. Bu yasa Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu63 olarak tarihe geçmiştir.

c-) 1961-1973 dönemi çalışmalar

Cumhuriyet dönemi toprak rejimiyle ilgili önemli çalışmalardan biri de 1961 Anayasası üzerinde gerçekleşmiştir. Bu Anayasanın 37. maddesiyle 38. maddesinin 2. fıkrası ve 53. maddesi toprak rejimiyle ilgilidir. Bu maddelerin içeriği özetle şu şekildedir;

1-) Toprak dağıtımında esas, ülke topraklarının verimli olarak işletilmesi esasına dayanmaktadır. Mesele topraksızları toprak sahibi yapmak değil, ekonomik ve zirai gelişmeyi gerçekleştirmektir.

2-) Toprak, çiftçiye verilecektir.

3-) Çiftçiye toprak sağlanması yanında zirai alet ve makine de verilecektir. 4-) Çiftçiye toprak sağlanması ormanlara zarar vermeyi haklı ve meşru kılmaz. 5-) Toprak isteyene verilecektir. Çiftçiye zorla toprak verilmeyecektir.

6-) Ferdî mülkiyete dahil arazînin gasb suretiyle dağıtımı mümkün değildir.

d-) 1973 yılı çalışmalar

Cumhuriyet dönemi toprak rejimiyle ilgili son kapsamlı çalışma 1973 yılında gerçekleşmiştir. 25/6/1973 gün ve 1757 sayılı yasayla toprak rejimi konusunda önemli adımlar atılmıştır. Đlgili kanunun içeriği şu şekildedir;

1-)Toprak verimli olarak işletilecekir.

2-)Topraksız ya da az topraklı çiftçiye toprak verilecektir.

63 Ülkemizde toprak reformuna esas olan bu yasa ilktir.11.06.1945 tarih ve 4753 sayılı kanunla kabul edilmiştir. Çiftçiyi Topraklandırma Kanununa göre 1947-1972 arasındaki dönemde 24.719.775 dönüm arazi Hazine adına tescil edilmiştir. Kanunun uygulamada kaldığı süre içerisinde 54.252 dönümü şahıslardan, 80.861 dönümü vakıflardan ve 18.475 dönümü de özel idare ve belediyelerden olmak üzere toplam 153.588 dönüm arazi kamulaştırılmıştır.

3-)Toprak dağıtımının esası çiftçilik yapılmasını sağlamaktır.

4-)Yasa gereği kendilerine toprak dağıtılan aile reisleri zorla (ilgili) kooperatife gireceklerdir.

8.6.2. Osmanlı dönemi toprak rejimi ile Cumhuriyet dönemi toprak rejiminin