• Sonuç bulunamadı

Coğrafî açıdan elverişsiz devletlerin tanımının ve olası bir tanıma ilişkin unsurların irdelenmeye çalışıldığı bu alt başlık çerçevesinde gereken son husus, bu devletlere ilişkin bir listenin oluşturulmasıdır. Böyle bir liste, hem konunun pekişmesi açısından, hem de ileride yapılacak açıklamalar açısından, bir ihtiyaçtır.

Bu listenin oluşturulması için yukarıda sayılan kriterler de göz önünde tutularak, elli beş devletin yer aldığı ve III. DHK’da aktif rol oynayan “Grup-54”ün üye listesi ışık tutucu nitelikte olacaktır. Fakat, bu liste yeterli değildir. Yukarıda da açıklandığı üzere, “Grup-54” bazı durumlarda siyasî görüşlerle hareket ederek bazı devletleri bünyesine kabul etmemiştir. Salt “Grup-54”ün listesiyle yetinmek bu açıdan yanıltıcı sonuçlar doğurabilecektir. Öte yandan, özellikle 1990 sonrasında dünya siyasî coğrafyasında yaşanan gelişmeler birçok yeni devletin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. “Grup-54”ün listesiyle yetinmek, bu devletlerin de

gözden kaçmasına sebebiyet verecektir. Fakat, önemle belirtmekte yarar vardır ki, doktrinde birçok yazar, ya bir liste vermemekte ve konuyu sadece bazı örneklerle geçiştirmekte, ya da “Grup-54”te yer alan devletleri belirtmekle yetinmektedir. Tıpkı tanım da olduğu gibi, yapılacak bir liste tartışmalara yol açabilecektir. Buna rağmen, güncellenmiş ve objektif olunmaya çalışılarak oluşturulacak bir liste, yukarıda da belirtildiği gibi, önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır. Bu bağlamda, coğrafî açıdan elverişsiz devletlere ilişkin liste oluşturmaya çalışılırken, Alexander’ın yapmış olduğu grafikli listeler göz önünde tutulacaktır.221

Bunlar dışında, her ne kadar, genel kriterler bağlamında deniz kıyısına sahip olmama belirtilmiş olsa da, tezin işleyişi gereği ayrı ele alınan denize kıyısı olmayan devletler bu listeye dâhil edilmeyeceklerdir.

Listeye ilişkin belirtilecek en son husus, yapılacak listenin kıtalara göre ayrılarak ve alfabedeki harf sıralamasına uygun yapılacak olmasıdır.

Buna göre, kıtalara göre coğrafî açıdan elverişsiz devletler şunlar olarak sayılabilir:

Avrupa Kıtası

Almanya, Arnavutluk, Belçika, Bosna Hersek, Bulgaristan, Estonya, Finlandiya, Hırvatistan, Hollanda, İsveç, İtalya, Karadağ, Kıbrıs Rum Kesimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Letonya, Litvanya, Malta, Monako, Polonya, Romanya, Slovenya, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan

Asya Kıtası

Bahreyn, Bangladeş, Birleşik Arap Emirlikleri, Gürcistan, Güney Kore, Irak, İsrail, Katar, Kamboçya, Kuveyt, Kuzey Kore, Lübnan, Malezya, Singapur, Suriye, Tayland, Ürdün ve Vietnam

Afrika Kıtası

Cezayir, Cibuti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi, Eritre, Fildişi Sâhilleri, Gabon, Gambiya, Gine, Kamerun, Kongo, Libya, Mısır, São Tomé ve Príncipe, Sudan, Tanzanya, Togo, Tunus ve Yeşil Burun Adaları.

Amerika Kıtası

Belize, Haiti ve Jamaika.

Yirmi dördü Avrupa Kıtasında, on sekizi Asya Kıtasında, on dokuzu Afrika Kıtasında, üçü Amerika Kıtasında olmak üzere oluşturulan listede altmış dört coğrafî açıdan elverişsiz devlete yer verilmiş bulunulmaktadır. Dünya üzerinde, bugün, yüz doksan dört devlet olduğu düşünülürse, dünyadaki devletlerin yaklaşık %33’ünü coğrafî açıdan elverişsiz devletler oluşturmaktadır. Bu orana kırk dört denize kıyısı olmayan devlet de eklendiğinde oran %57’lere çıkmaktadır. Böylece, dünyadaki devletlerin yarısından fazlasının denizlerden yararlanırken çeşitli sorunlarla karşılaştığı ve tam olarak yararlanamadıkları belirtilebilir.

§2- Denize Kıyısı Olmayan ve Coğrafî Açıdan Elverişsiz Devletlere Dair Sınıflandırma

Denize kıyısı olmayan ve coğrafî açıdan elverişsiz devletlerin, daha kolay tahlil edilebilmesi için ve gerek şu âna kadar yapılan açıklamaların, gerek bundan sonra yapılacak açıklama ve değerlendirmelerin daha iyi anlaşılabilmesi için, bu devletlerin sınıflandırılmalarının yapılmasına ihtiyaç vardır. Denize kıyısı olmayan ve coğrafî açıdan elverişsiz devletlere ilişkin hazırlanan eserlerin büyük bir bölümünde, ayrıntılı bir sınıflandırmaya ayrıca yer verilmediği, sadece yeri geldikçe yapılan açıklama ve değerlendirmelerin içeriğinde sınıflandırmaya ilişkin öğelerin belirtildiği görülmektedir.222 Bu bağlamda, bu durum, yapılacak sınırlandırma işleminde sınıflandırma konularının özenli ve dikkatli ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bunun ötesinde, her devletin, her ülkenin, hattâ her coğrafî bölgenin kendine has özellikleri olduğu gerçeği, bu sınıflandırmayı daha meşakkâtli hâle sokmaktadır.

222 Genelde, konuyla ilgili eserlerde, sınıflandırma yerine, denize kıyısı olmayan devletlerin özelliklerine yer verilmek suretiyle bu eksiklik giderilmiştir. Bkz. GLASSNER, 1970, s. 4-15; ALMEEN, s. 2-8; UPRETY, 2006, s. 6-13.

Sınıflandırmanın ilk etabı, çalışmanın konusuna bakıldığında görüleceği üzere, “Denize kıyısı olmayan devletler” ve “coğrafî açıdan elverişsiz devletler”dir. Zira, iki grubun varlığı, kaçınılmaz olarak, bir sınıflandırmayı kendiliğinden ortaya koymaktadır.

Esasen, “denize kıyısı olmayan devletler”, “coğrafî açıdan elverişsiz devletler”in bir alt kategorisini oluşturmaktadır. Fakat, yukarıda tanımlara ilişkin bölümde açıklandığı üzere, çeşitli sebeplerden ötürü denize kıyısı olmayan devletler kategorisi daha önce ortaya konulmuş ve bu durum da denize kıyısı olmayan devletleri daha ön plâna çıkarmıştır.

Deniz hukukunun gelişimi değerlendirildiğinde, devletler için önemli olan, deniz ulaşımından yararlanmaktı. Denizlerdeki kaynaklar açısından ise, bazı büyük denizci devletler haricinde, sadece kıyı balıkçılığı denilebilecek bir yaklaşım söz konusuydu. Bu bağlamda, denize kıyısı olmayan devletlerin ticareti ve denize ulaşımı ön plâna çıkmaktaydı. Bu konuda ilk ciddî adımlar, İsviçreli tüccarların federal devletten İsviçre bayraklı gemi talepleriyle gündeme gelmiş idi.223 Oysa, İkinci Dünya Savaşı sonrasında denizlerde var olan doğal cansız kaynakların tespiti ve bu kaynakların zenginliği, ayrıca yaşanan teknolojik gelişmeler sonucu bunların çıkartılarak kullanılmasının mümkün hâle gelmesi sonucu, devletler arasında, denizler üzerinde bir yayılma savaşı da başlamıştır. “Denizlerin kapatılması” (enclosure of the seas) adıyla da anılan bu yaklaşım, yeni bir devlet kategorisinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir; denize kıyısı olmasına rağmen, çeşitli sebeplerle deniz kaynaklarından gerektiği gibi yararlanamayan devletler. Bu devletlere “coğrafî açıdan elverişsiz devlet” adı verildiği yukarıda belirtilmişti. Kısaca özetlemek gerekirse, sadece denize ulaşımın zorluğu bakımından yapılan değerlendirmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan denize kıyısı olmayan devletler kavramına, 1950 sonrasında denizdeki kaynaklara ilişkin yaşanan gelişmeler çerçevesinde “coğrafî açıdan elverişsiz devletler” kavramı da eklenmiştir. Oysa, denize kıyısı olmama durumu zaten bir coğrafî elverişsizliktir. Nitekim, birçok eserde, denize kıyısı olmayan devletler, coğrafî açıdan elverişsiz devlet olarak

223 OPPENHEIM, 1912, s. 327; SANDIFORD R., Legal Questions Concerning Aero-Dromes on the Open Sea, Usually Referred to as Floating Islands, ALR, vol. 5/1, 1934, s. 15; MONNIER J., Right of Access to the Sea and Freedom of Transit, in A Handbook on the New Law of the Sea, vol. I, edited by Dupuy & Vignes, Dordrecht, 1991, s. 502.

değerlendirilmektedir veya en azından bu sonucu ortaya koyacak şekilde ifadelere yer verilmektedir.224

Yapılan bu açıklamalara rağmen, daha öncede belirtildiği üzere, iki kavramın yer alması kendiliğinden bir sınıflandırmaya sebep olmaktadır. Fakat bu sınıflandırma tek bir perspektiften ele alınmıştır: tarihî açıdan denize ve kaynaklarına

ulaşım.

Bu aşamadan sonra sınıflandırmayı iki temel çerçevede ele alabiliriz: Coğrafî açıdan elverişsiz devletlere ilişkin sınıflandırmalar, denize kıyısı olmayan devletlere ilişkin sınıflandırmalar.

I- Coğrafî Açıdan Elverişsiz Devletlere İlişkin Sınıflandırma

Coğrafî açıdan elverişsiz devletlere ilişkin yapılacak sınıflandırmada iki temelde ilerleme kaydedilmesi düşünülmüştür. Öncelikle, resmî sınıflandırmalara ilişkin açıklamalar yapılacaktır, daha sonra resmî olmayan veya zımnî olan sınıflandırmalara yer verilecektir. Resmî sınıflandırmadan kastedilen, uluslararası antlaşmalarda veya uluslararası dokümanlarda ortaya konulan veya açıkça bu belgelerden anlaşılan sınıflandırmalardır. Öte yandan, zımnî olarak nitelenen sınıflandırma ise, açık bir şekilde ortaya konulmayan, uluslararası antlaşmalara ve dokümanlara yansıtılmayan, fakat bir şekilde ortaya çıkan—örneğin; doktrin tarafından önerilen- veya anlaşılan sınıflandırmalardır.