• Sonuç bulunamadı

D- Kapalı veya Yarı-Kapalı Denizler

4- BMDHS ve “Kapalı veya Yarı-Kapalı Deniz” Kavramı

BMDHS IX. bölüm m.122’deki “kapalı veya yarı-kapalı deniz” kavram(lar)ının tanımı, 1975 tarihindeki toplantının sonunda III. DHK’nın II. Komitesinin başkanı olan G. Pohl tarafından yapılmıştır ve BMDHS’de de bu tanım, üzerinde düzeltilme yapılmaksızın kabul edilmiştir.86

BMDHS m.122’de yer verilen “kapalı veya yarı-kapalı deniz” tanımı şu şekildedir: “İki veya daha çok devlet tarafından etrafı çevrili ve bir başka denize veya

okyanusa dar bir boğazla bağlanan veya tamamen veya büyük bir bölümü iki veya daha çok devletin karasularından ve münhasır ekonomik bölgesinden oluşan körfez, havza veya denizdir.”

Bu tanım incelendiğinde iki ayrı kategorinin yer aldığı görülmektedir:

a) Etrafının birden fazla devletle çevrili olduğu ve diğer denizlere dar bir boğazla bağlanan deniz alanları.

b) Suları birden fazla devletin karasuları ve münhasır ekonomik bölgesinden oluşan deniz alanları.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, deniz alanları diye belirtilen alanlara, maddede açıkça görüldüğü üzere, denizin yanı sıra havza ve körfezler de dâhil edilmiştir. Bunlar, coğrafî kavramlardır. Özellikle, bu tanım çerçevesinde, okyanus körfezlerinin de “kapalı veya yarı-kapalı deniz” kavramına dâhil edilmesi, tanımın en önemli eksiklilerinden biri olarak nitelendirilmektedir.87 Ayrıca, dikkat edilmesi gereken husus, coğrafî kavramların hukukî olarak tanımlanmaya çalışılmasıdır. BMDHS m.122 bağlamında yapılan tanımlamada, açıkça görüldüğü üzere, coğrafî veriler, sayısal özellikler gibi unsurlara yer verilmeksizin, doğrudan hukukî kavramlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Özellikle karasuları ve münhasır ekonomik bölge gibi hukukî terimlerin bu amaçla kullanıldığı belirtilebilir. Fakat, coğrafî veriler dışında, birtakım coğrafî terimlerin kullanılması yine de eleştiri konusudur.

86 SYMONIDES J.,The Legal Status of the Enclosed and Semi-Enclosed Seas, GYIL, vol. 27, 1984, s. 323.

Bunun yanı sıra, diğer bir önemli husus ise, en az iki devletin bu deniz alanlarına kıyısı olması şeklinde yapılan düzenlemedir. Burada, BMDHS’nin

bölgesellik anlayışının ön plâna çıktığı görülmektedir. Öte yandan, bu denizler

çevresinde en az iki devletin kıyısının bulunması gerektiği şeklindeki düzenleme, coğrafî anlamda bu kavramlar dâhiline girebilecek birtakım deniz alanlarının dışlanmasına da sebebiyet vermiştir.88

Bir diğer önemli husus olarak, maddeyi oluşturan cümlenin ilk kısmı “kapalı denizler” kavramını çağrıştırırken, ikinci kısım “yarı-kapalı denizler” kavramını çağrıştırmaktadır. Her ne kadar, m.122’de bu şekilde bir ayrıma gidilmemiş olsa da, düzenlemenin bu yönde olduğu ifade edilebilir. Vukas, m.122’de yer alan tanımda bu şekilde bir ayrım düşünülebileceğini, fakat, özellikle maddenin tümü göz önünde bulundurulduğunda, maddenin hazırlayıcılarının bu şekilde bir ayrımı istemediklerinin anlaşıldığını belirtmiştir.89 Gerçekten de, gerek m.122, gerekse m.123, düzenlenişleri bakımından, bu iki kavram arasında bir ayrım gözetilmesinin gerek olmadığını göstermektedir. Bu bağlamda, yukarıda yapıldığı gibi bir ayrıma gerek olmadığı belirtilebilir. Bu görüşlerin yanı sıra, Glassner, m.122’deki düzenlemeyi, iki kavramın birbirine eşitlenmesinin bir anlamı olmadığı, eğer bir denizin diğer denizlere çıkışı varsa onun kapalı deniz olmayacağı şeklinde savlayarak eleştirmektedir.90 Oysa, bazı yazarlar, kapalı deniz kavramının ve yarı- kapalı deniz kavramının, BMDHS’de eşanlamlı veya birbirlerinin yerine kullanılan kavramlar olarak algılanabileceğini belirtmektedirler.91 Gerçekten de, gerek BMDHS’nin bu kavramları düzenleyişi, gerek devletlerin uygulamaları ve gerek doktrinin bu konuyu ele alış biçimi değerlendirildiğinde, her ne kadar en azından coğrafî olarak bu iki kavram arasında fark olsa da, bu kavramların birbirleri yerine kullanılabilecekleri kabul edilmelidir.

88 Örneğin tamamı Kanada toprakları ile çevrili ve Kanada tarafından tarihsel körfez olup olmadığı tartışmaları yapılan Hudson Körfezi; tamamen Türkiye Cumhuriyeti topraklarıyla çevrili iki ucunda da bulunan boğazlar aracılığıyla diğer denizlere bağlanan Marmara Denizi; Endonezya Takımadaları içerisinde yer alan ve tamamen Endonezya topraklarıyla çevrili Cava, Flores ve Banda Denizleri; tamamı SSCB topraklarıyla çevrili Beyaz Deniz, Kara Denizi ve Laptev Denizi ve yine tamamı SSCB topraklarıyla çevrili olan ve Kerç Boğazıyla Karadeniz’e çıkışı olan Azak Denizi. Fakat, Azak Denizine ilişkin bir belirleme yapılması gerekmektedir. Buna göre, SSCB’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan devletlerden Rusya ve Ukrayna’nın Azak Körfezine kıyısı olması, bir anda bu körfezi tekrar BMDHS’nin IX. bölümüne tâbi kılmıştır.

89 VUKAS, 2004, s. 269-270.

90 GLASSNER M.I., Neptune’s Domain: A Political Geography of the Sea, Boston, 1990, s. 52. 91 SYMONIDES, 1984, s. 323; KOVALEV, s. 154.

Sonuç olarak, BMDHS’nin IX. bölümünü teşkil eden ve m.122 ve m.123’te düzenlenen “kapalı veya yarı-kapalı denizlere” ilişkin düzenlemeler, görüşmeler sırasında yapılan tartışmaların aksine, bu denizler için “özel bir statü veya rejim” (special status or régime) ortaya koymamaktadır. Bu bölüm, sadece bu denizlere kıyısı olan devletlere, gerektiğinde üçüncü devletlerin de katılmasını sağlayarak bir işbirliği içine girmelerini öngörmektedir. Bu görüş, doktrin tarafından da dile getirilmektedir.92 Bu işbirliği de, bölgesel ağırlıkta olacaktır. Özellikle, deniz çevresinin kirlenmesinde ve kaynakların kullanılmasında bu işbirliği çok önemlidir. Bu bölgesel işbirliği, üçüncü devletlerle de işletilecektir. Bilhassa, balıkçılık alanında, daha önceden o denizlerde avlanan kıyısı olmayan devletler bu işbirliğinde mutlaka hesaba katılmalıdır.93

Bunun yanı sıra, belirtildiği gibi, özel bir rejimin bu denizler için öngörülememiş olması, bu denizlere ilişkin ayrı bir uluslararası rejimin uygulanmasını gerektirip gerektirmediği sorununu da beraberinde getirmektedir. BMDHS’nin IX. bölümü kapsamında yer alan denizlere ilişkin ayrı bir rejimin düzenlenmemiş olması, bazı yazarlar tarafından, bu rejimin, ilgili denizlere kıyısı olan devletlerin aralarında yapacakları antlaşmayla düzenlenebileceği yorumlarına neden olmuştur.94 Bazı yazarlar ise, bu denizler için ayrı bir rejimin gerekli olmadığını, BMDHS’nin diğer bölümlerindeki ilgili hükümlerin bu denizler için de uygulanabileceğini belirtmektedir.95

Sonuç bölümüne geçilmeden evvel belirtilmesi gereken bir son nokta da şudur: III. DHK’da IX. bölüme ilişkin yapılan tartışmalar esnasında, başta SSCB olmak üzere bazı devletler, Akdeniz gibi büyük ve uluslararası seyrüseferde sıklıkla kullanılan bazı denizlerin bu kapsam dâhilinde değerlendirilmemesini istemişlerdir.96

92 EL-HAKIM A.A., The Middle Eastern States and the Law of the Sea, Manchester, 1979, s. 67. 93 MIOVSKI L., Solutions in the Convention on the Law of the Sea to the Problem of Overfishing in the Central Bering Sea: Analysis of the Convention, Highlighting the Provisions Concerning Fisheries and Enclosed and Semi-Enclosed Seas, SDLR, vol. 26/3, 1989, s. 561.

94 KOVALEV, s. 155-156.

95 GLASSNER, 1990, s. 52-53; III. DHK’da, 1974 tarihli 38. toplantıda Yunan temsilcisi

Theodoropoulos yapmış olduğu belirlemede de bu konu üzerinde durmuş ve hemen hemen tüm yarı-

kapalı denizlerin hâlihazırda üzerinde görüşülen taslak antlaşmanın hükümlerinde ve mevcut uluslararası belgelerle ve bölgesel anlaşmalarla kapsanmış olduğunu belirtmiştir. Bkz, A/CONF.62/C.2/SR.38, 14 (13) Ağustos 1974, s. 277.

96 SSCB delegasyonuna göre, Akdeniz, bu kategoriye girmemelidir, çünkü geniş bir denizdir ve ayrıca devletler tarafından açık deniz olarak kullanılmaktadır. Bunun dışında, Finlandiya da bu duruma ilişkin verdiği teklifinde, iki veya daha çok devletle çevrili olma ve iki veya daha fazla çıkışla açık denizlere bağlanma şartını korurken, kıtaları ayıran geniş deniz havzalarının ve kendi içlerinde yarı-

Bazı devletler ise, bu kavramların belirgin olmadığını belirterek, kabul edilecek bir sözleşmede bu kavramlara yer verilmemesi gerektiğini iddia etmişlerdir.97 Her şeye rağmen, BMDHS’nin IX. Bölümü, yukarıda anlatıldığı şekilde kabul edilmiştir.