• Sonuç bulunamadı

Cinsiyette Anayol Yaklaşımına Yönelik Eleştiriler

Cinsiyette anayol yaklaşımının uygulamadaki işleyişine ilişkin olarak henüz kesin bir değerlendirme yapmak için erken olsa da, doktrinde bazı yazarlar tarafından eleştirildiği belirtilmelidir.

Bu eleştirilerden ilki, cinsiyet boyutunun Birlik düzeyinde yürütülmekte olan her politika alanı ile genel bir biçimde bütünleştirilmesinin, cinsiyet ayrımcılığına ilişkin özel nitelikte önlemler alınmasını ve düzenlemeler yapılmasını engelleyebileceğine ilişkindir. Bu yaklaşım daha yalın bir biçimde şu şekilde ifade edilmiştir. “Cinsiyet konusu, herkesin sorumluluk alanına girerse, hiç kimsenin özel olarak sorumluluğu altında olmayacaktır.” Bu eleştiriyi getiren Pollack ile Hafner- Burton, bu durumda cinsiyet ayrımcılığına ilişkin alınan özel nitelikteki önlemlerin devam etmeyeceği ya da AB Hukuku’nun kadın erkek eşitliği alanının merkezi haline gelen ve aynı zamanda cinsiyette anayol yaklaşımının gelişimi için yoğun çaba gösteren Komisyon’un Fırsat Eşitliği Birimi’nin zayıflayarak eski önem ve işlevini yitireceği endişesi taşımaktadır.343

Cinsiyette anayol yaklaşımına karşı eleştirel bir bakış açısına sahip olan Woodward ise öncelikle bu yaklaşımın anlamının doğru kavranması ve yorumlanması gerektiğine işaret ederek, yaklaşımın benimsenmesinin kadın erkek eşitliğiyle özel olarak ilgilenen mekanizmaların ortadan kaldırılmasını gerektirmediğini belirtmektedir.344

Liebert ise cinsiyette anayol yaklaşımını, AB Hukuku’ndaki kadın erkek eşitliğine ilişkin klasik hükümlerde olduğu gibi bağlayıcı hukuk kuralları

342

Jill Rubery, “Gender Mainstreaming and Gender Equality in the EU: the Impact of the EU Employment Strategy”, Industrial Relations Journal 33:5, 2002, s. 504.

343 Pollack and Hafner-Burton, s. 452. 344 Woodward, s.69.

çerçevesinde değil, aksine bağlayıcılığı olmayan kurallar çerçevesinde uygulanmakta olması nedeniyle eleştirmektedir. Cinsiyette anayol yaklaşımı kapsamında öngörülen kuralların bağlayıcılığının olmaması ciddi bir husustur. Bu çerçevede, cinsiyette anayol yaklaşımının uygulanmasına ilişkin olarak Komisyon’un, yükümlülüklerini yerine getirmeyen üye devletlere karşı başvuracağı bir yaptırım mekanizmasının bulunmadığı belirtilmelidir.345

Üye devletlerdeki kadın nüfusun bu çerçevedeki faaliyetlerin henüz tam anlamıyla farkında olmaması ve Komisyon tarafından geliştirilen usullerin henüz deneme aşamasında olması, bu yaklaşımın olumsuz yönlerini oluşturmaktadır. Komisyon, cinsiyette anayol yaklaşımının AB Hukuku’nun kadın erkek eşitliğine ilişkin hükümlerini ya da bu çerçevede olumlu ayrımcılığa ilişkin olarak alınan önlemleri ikame edici nitelikte değil, bunları tamamlayıcı nitelikte olduğunu vurgulamıştır.346 Komisyon’a göre cinsiyette anayol yaklaşımı aracılığıyla tüm Birlik politika ve faaliyetlerinin cinsiyet üzerindeki etkilerinin incelenmesi, bunların devamlı şekilde gözlenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan halihazırda AB Hukuku çerçevesinde uygulanmakta olan olumlu ayrımcılığa ilişkin özel nitelikteki önlemlerin korunması ve hatta geliştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.347 Bu çerçevede cinsiyette anayol yaklaşımının, AB kadın erkek eşitliği politikasına katkısının ancak uzun dönemde sağlanabileceği söylenebilir.348

Cinsiyette anayol yaklaşımı uygulamada kadın erkek eşitliği kavramıyla sınırlı ve eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Bu durum, cinsiyette anayol yaklaşımının istihdam politikasıyla sınırlı kalması sonucunu doğurmaktadır ki; aslında bu yaklaşım, bunun ötesinde bir dönüşümü ifade etmektedir. Woodward bu yanlış algıyı, uygulamada AB düzeyinde hem kadın erkek eşitliği, hem de cinsiyette anayol yaklaşımına ilişkin olarak bilgi ve deneyim eksikliği olmasına bağlamaktadır. Yazara göre cinsiyete ilişkin konularda toplumdaki algının değişebilmesi için

345 Ulrike Liebert, “Europeanising Gender Mainstreaming: Constraints and Opportunities in the

Multilevel Euro-Polity”, Feminist Legal Studies, Vol.10, 2002, s. 242.

346 Pollack and Hafner-Burton, s. 452. 347 Booth and Bennett, s.440.

eğitimin ve yüksek düzeyde toplumsal ve kültürel bir kabulün varlığı gerekmektedir.349

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

AVRUPA İŞ HUKUKU MEVZUATINDA CİNSİYET AYRIMCILIĞINA

İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR

I. AYRIMCILIK

A. Kavram

AB Hukuk düzeni, ayrımcılık konusunu gerek doktrinde, gerekse içtihat hukukunda geniş şekilde inceler.350 Ayrımcılık yasağı, esas amacı ekonomik bir bütünleşme yaratmak olan Avrupa Birliği’nde, öncelikli olarak ekonomik temelde ortaya çıkmış; zaman içerisinde bu kavramın sosyal boyutu önem kazanmaya başlamıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğu döneminde Ortak Pazar’ın sağlanması hedefine yönelik olarak, üye ülkelerdeki işletmelerin birbirleriyle adil bir şekilde rekabet etmelerinin sağlanması, ayrımcılık yasağının uygulanmasıyla mümkündür. Ayrımcılık yasağına ilişkin kurallar, Topluluk dahilinde rekabetin bozulmasını engelleyen birer araç olarak işlev görmektedirler.351 Topluluğun eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağına ilişkin bu yaklaşımı, ATAD’ın o dönemde verdiği kararlarında da sıklıkla vurgulanmıştır.352

Eşitlik ile ayrımcılık birbiriyle yakın ilişki içinde olan kavramlardır.353 AB Hukuku’nda ayrımcılık yasağı, ATA’nın çeşitli maddelerinde yer almaktadır. ATA’nın vatandaşlığa bağlı ayrım yapmayı yasaklayan 12.maddesi, tarım politikasında üreticiler ve tüketiciler arasında ayrımcılığı yasaklayan 40.maddesinin üçüncü fıkrası ile kadın ve erkek işçiler arasında ücrette eşitliği düzenleyen 141.maddesindeki (eski md.119) düzenlemeler, bunun örneğidir.354

350 Onaran-Yüksel, s.104. 351 Tobler, 2005, s. 36.

352 Bu kararlara Joined Cases 32 and 33/58, Société nouvelle des usines de Pontlieue - Aciéries du

Temple (S.N.U.P.A.T.) v High Authority of the European Coal and Steel Community, [1959] ECR

127, s. 143 ile Case 63/86, Commission of the European Communities v. Italian Republic, [1988], ECR 29, para. 15 örnek olarak gösterilebilir.

353 Tobler, 2005, s. 40. 354 Barnard, 1998, s. 354-355.

Somut bir olayda ayrımcılığın ortaya çıkması, eşitliğin bulunmaması koşuluna bağlıdır.355 Eşitlik ve ayrımcılık kavramları, doktrindeki bazı yazarlara göre, aynı ilkenin biri olumlu, diğeri ise olumsuz olmak üzere iki farklı şekildeki tezahüründen ibarettir.356 Karşı görüşte olan yazarlara göre ise, her iki kavram aynı anlama sahip gibi görünse de, eşitlik, ayrımcılık yasağından daha geniş kapsamlıdır. Bu görüşe göre eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağının ötesinde, eşitliğe ulaşılması için birtakım olumlu önlemlerin alınması yükümlülüğünü de içermektedir.357

ATAD, tarım politikasıyla ilgili üretici ve tüketiciler arasında ayrımcılık yapılmamasına ilişkin olarak verdiği Ruckdeschel358 kararında, ATA’daki ayrımcılık yasağına ilişkin ilgili hükmün (eski md. 40/3), Topluluk Hukuku’nun temel ilkelerinden biri olan genel eşitlik ilkesinin özel bir şekildeki görünümü olduğunu belirtmiştir.359 ATAD, daha yeni tarihli kararlarında eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağının aynı anlamı ifade etmekte olup, birbirinin yerine kullanılabileceğine hükmetmiştir. Divan, Rodríguez Caballero360 davasında eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağını bir arada kullanarak, iki kavramdan örtülü şekilde tek bir ilkeymiş gibi söz etmiştir. ATAD, bu yorumunu, anti-damping önlemlerine ilişkin olarak verdiği

Europe Chemi-Con361 kararında açıkça ortaya koymuştur. Divan, kararda davaya konu hukuksal düzenlemenin ilgili maddesindeki (md. 9/5) ilkenin eşit davranma ilkesi ya da ayrımcılık yasağından hangisi olarak ifade edildiğinin önem arz

355 Weiwei, s. 7; Tobler, 2005, s. 40. 356

Arnardottir, s.7; Alexander H.E. Morawa, “The Concept of Non-Discrimination: An Introductory Comment”, Journal of Ethnopolitics and Minority Issues in Europe, Issue 3, 2002, s. 1; Anne F. Bayefsky, “The Principle of Equality or Non-Discrimination in International Law”, Human Rights Law Journal 11:1-2, 1990, s. 1, naklen Arnardottir, s. 7; Barnard, 1998, s. 355.

357

Christopher McCrudden, “Gender Equality in the Constitutional Treaty: Drafting Suggestions” Jean Monnet Project-Gender Equality and Europe’s Future, Albert Borschette Conference, 2003(a), s. 2;Erişim:http://ec.europa.eu/education/programmes/llp/jm/more/confgender03/mc-ruden.pdf

[15.09.2008] ; Tobler, 2005, s. 40; Agata Brzezińska, “Gender Equality in the Case Law of the European Court of Justice, Institute for European Studies Working Paper 2/2009, s. 5;

Erişim: http://ssm.com/abstract=157751[17.12.2009]

358 Joined Cases 117/76 and 16/77, Albert Ruckdeschel & Co. and Hansa-Lagerhaus Ströh & Co. v

Hauptzollamt Hamburg-St. Annen ; Diamalt AG v Hauptzollamt Itzehoe, [1977] ECR 1753.

359 Joined Cases 117/76 and 16/77, Albert Ruckdeschel & Co. and Hansa-Lagerhaus Ströh & Co. v

Hauptzollamt Hamburg-St. Annen ; Diamalt AG v Hauptzollamt Itzehoe, [1977] ECR 1753, para. 7;

Marzia Barbera, “Not the Same? The Judicial Role in the New Community Anti-Discrimination Law Context”, Industrial Law Journal, Vol.31, 2002, s. 84.

360

Case C-442/00 Ángel Rodríguez Caballero v Fondo de Garantía Salarial (Fogasa), ECR 2002 I- 11915, para. 32.

361 Case C-422/02 P, Europe Chemi-Con (Deutschland) GmbH v Council of the European Union,

etmediğini belirtmiştir. Divan’ a göre, bu iki ilke haklı neden olmaksızın, eşit olanlara farklı ve farklı olanlara eşit şekilde davranmayı yasaklayan Topluluk Hukuku’nun tek bir genel ilkesinin iki farklı ifade edilme şeklinden ibarettir.362

B. Ayrımcılığın Tespiti

1. Emsal Kişi

Ayrımcılık yasağına aykırı bir durum ya da davranışın ispatı, ancak eşit ya da benzer durumda olmakla birlikte, kendisine eşit davranılmadığını iddia eden kişiye göre daha lehte işlem yapılan bir emsal kişinin varlığına bağlıdır.363 Somut durum, bu kişi ya da kişi grubuyla kıyaslama yapılmak suretiyle değerlendirilmektedir. Kıyaslama yapılabilen uygun bir kişi ya da kişi grubunun bulunması halinde, eşitlik ya da farklılık, bu kişilerin ortak bir ölçüt çerçevesinde değerlendirilmeleri sonucunda ortaya çıkmaktadır.364 ATAD’ın Ruckdeschel365 davasında Divan Hukuk

Sözcüsü366 Capotorti, emsal kişinin özellikleri ve karşılaştırılacak kişiyle kıyaslanabilir olup olmadığının somut olayın özelliği göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerektiğini ve aralarındaki farkların kıyaslama yapılmasına engel olmaması durumunda, farklı işleme tabi tutulup tutulmadıklarına hükmedilebileceğini ifade etmiştir.367 AB mevzuatında kıyaslama yapılacak emsal kişinin tanımına yer veren bir düzenleme bulunmamaktadır.368 Emsal kişi, bir kadın işçinin cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalıp kalmadığının incelenmesi örneğinde, benzer durumda olan ve kendisine bu şekilde davranılıp davranılmadığının kıyaslanacağı erkek işçidir.369 Fredman, cinsiyet ayrımcılığı durumunda, emsal kişi

362 Case C-422/02 P, Europe Chemi-Con (Deutschland) GmbH v Council of the European Union,

ECR 2005, para. 33.

363 Fredman, 2002, s. 8-9. 364 Öden, s. 17.

365 Joined cases 117-76 and 16-77, Albert Ruckdeschel & Co. et Hansa-Lagerhaus Ströh & Co. Contre

Hauptzollamt Hamburg-St. Annen ; Diamalt AG v Hauptzollamt Itzehoe, [1977] ECR 01753.

366 Bkz. Advocate General; AB Sözlüğü, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, Ekim 2004,

Erişim: http://www.ekutup.dpt/gov.tr/ab/sozluk.pdf[17.06.2008]

367 Sacha Prechal and Noreen Burrows, Gender Discrimination Law of the European Community,

Dartmouth Publishing Company Limited, 1990, s. 3; Tobler, 2005, s. 24.

368Sandra Fredman, “European Community Discrimination Law: A Critique”, Industrial Law

Journal, Vol.21, No.2, June 1992, s. 123.

ya da kişi grubunun erkek olmasını eleştirmektedir.370 Yazar, çalışma ilişkilerinin geleneksel olarak tam süreli çalışma biçimlerinde ve erkek işgücünün istihdamı temelinde düzenlendiğini ve bu nedenle cinsiyete dayalı bir ayrımcılığın tespitinde kadın işçiye her zaman tam süreli çalışan erkek işçinin emsal alındığına işaret etmektedir.371 Israel ve Foubert ile Barnard’da bu görüşe katılmaktadırlar.372 Erkek bir emsal kişi bulmak özellikle de hemşire, temizlikçi ya da sekreter gibi kadınlara özgülenen mesleklerde daha da güçleşmekte; hatta mümkün olmamaktadır.373

Bazı durumlarda da uyuşmazlığın tarafları, uygun bir emsal kişinin nasıl tespit edileceği üzerinde uzlaşmaya varamamaktadırlar. ATAD’a intikal eden Grant

v. South-West Trains374 davasında, davacı eşcinsel kadın işçi, çalıştığı işletme tarafından çalışanların eşlerine tanınan indirimli seyahat ayrıcalığının uzun süredir birlikte yaşadığı eşcinsel kişiye tanınmamasının ayrımcılık oluşturduğunu iddia etmiştir. Davacı, eşcinsel bir birlikteliğin, kıyaslamasının yapılacağı emsal çiftin heteroseksüel bir çift olması gerektiğini savunurken, Divan, emsal çift olarak taraflarının erkek olduğu bir eşcinsel birlikteliği esas almış ve bu ayrıcalığın eşcinsel bir erkek işçiyle birlikte yaşayan erkeğe de tanınmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.375

Emsal kişinin seçimi, davacının iddiasını kanıtlaması bakımından önemlidir.376 AB Hukuku’nda ayrımcılık bulgusuna varmak için emsal kişi ile kıyaslamanın bir ön koşul olmadığı durumlar, az sayıda da olsa mevcuttur. Bunlara hamileliğe dayalı ayrımcılık durumu örnek olarak verilebilir.377 ATAD, Dekker378

370

Fredman, 2002, s. 9.

371 Fredman, 1992, s. 120.

372 Israel, Foubert, s. 323; Hervey, 1993, s. 27; Barnard, 1999, s. 224. Batılı erkek cinsi, sadece özel

olarak cinsiyet ayrımcılığına ilişkin durumlarda değil; genel olarak evrensel insan hakları alanı söz konusu olduğunda da emsal alınması nedeniyle eleştirilmektedir. Bkz. Claude and Weston, s. 123.

373 Fredman, 2002 s. 9-10; Mark Bell, “Equality and the European Union Constitution”, Industrial

Law Journal, Vol.33, Issue 3, September 2004, s. 2; Tobler, 2005, s. 43; Fredman, 1992, s. 123.

374 Case C-249/96, Lisa Jacqueline Grant v South-West Trains Ltd, ECR 1998, I-00621; Case Law

Grant, Columbia Journal of European Law, Vol.5, 1998-1999.

375 Case C-249/96, Lisa Jacqueline Grant v South-West Trains Ltd, ECR 1998, I-00621, para. 50;

Bell, 2004, s. 3; Catherine Barnard, Bob Hepple, “Substantive Equality”, Cambridge Law Journal, 59 (3), November 2000, s. 56

376

Bell, 2004, s. 3.

377 Tobler, 2005, s. 45-46.

378 Case C-177/88, Elisabeth Johanna Pacifica Dekker v Stichting Vormingscentrum voor Jong

davasında verdiği kararda, hamile olması nedeniyle iş başvurusu reddedilen bir kadına karşı yapılan cinsiyete dayalı ayrımcılığın ispatı için, mutlaka kıyaslaması yapılacak bir erkek emsal kişi bulunması gerekmediğine hükmetmiştir. Dava konusu olayda aynı işe alınmak üzere başvuran bir erkek emsal kişinin var olmaması, hamile kadının ayrımcılığa uğramış olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.379 Divan, Webb380 kararında, davacı kadın işçinin hizmet sözleşmesinin yapılmasından kısa bir süre sonra hamile kalması nedeniyle işten çıkarılması ile ilgili davada verdiği kararda, kadının hamilelik durumunun bir erkeğin hastalık nedeniyle işe devam edememe durumuyla kıyaslanamayacağına hükmetmiştir.381 Israel ve Foubert’e göre, aile ve çalışma yaşamını uzlaştırmakla yükümlü olan kadın işçilerin evli ve çocuklu olmaları nedeniyle ayrımcı bir muameleye maruz kalmaları halinde, işyerinde çalışan evli ve çocuklu bir erkek işçinin emsal alınması da mümkün olmamalıdır.382

2. Haklı Neden

Eşitlik karinesi kişilere eşit işlem yapılmasının zorunlu olması nedeniyle, onlara ancak haklı nedenlerin varlığı halinde farklı işlem yapılabilmesine izin vermektedir. Bu bağlamda, haklı nedenin varlığı ve farklı işlemle ilişkisi ya da uygunluğu işlemi gerçekleştiren sorumlu kişi ya da makam tarafından kanıtlanmalıdır.383

AB mevzuatında haklı nedenin tanımına yer veren bir düzenleme bulunmamaktadır. Haklı nedenin ne olduğuna, her somut olayın kendi özellikleri çerçevesinde mahkeme karar verecektir. Prechal ve Burrows, ATAD’ın bu konuda iki değerlendirmesi bulunduğunu belirtmektedir. İlk değerlendirme, Divan’ın, somut olaya konu olan kişi ya da kişi gruplarının kıyaslanabilir olmadığına ve bu sebeple farklı işlemin haklı şekilde gerekçelendirilebileceğine hükmettiği durumlara ilişkindir. Divan, bu konudaki ikinci değerlendirmesinde ise farklı işlemin ayrımcı

379 Case C-177/88, Elisabeth Johanna Pacifica Dekker v Stichting Vormingscentrum voor Jong

Volwassenen (VJV-Centrum) Plus [1990] ECR I-3941, para. 17.

380

Case C-32/93, Carole Louise Webb v EMO Air Cargo (UK) Ltd, [1994] ECR I-3567.

381 Case C-32/93, Carole Louise Webb v EMO Air Cargo (UK) Ltd, [1994] ECR I-3567, para. 25. 382 Israel, Foubert, s. 325.

nitelikte olduğuna hükmettikten sonra, haklı bir sebeple gerekçelendirilebilme durumunu incelemektedir. Divan, farklı işlemin Birlik politikalarına ilişkin bazı haklı sebeplerin ya da somut olay bazında haklı olarak değerlendirilebilecek sebeplerin varlığı durumunda ayrımcılık yaratmayacağı görüşündedir.384

Farklı davranma, haklılık, objektiflik, gerçeğe, konunun esasına ve amacına uygunluk temelinde ölçülmektedir. Ayrımlar, akla ve mantığa uygun olması durumunda hukuka uygun sayılmaktadır.385 Buna ek olarak Divan, her somut olayda farklı davranışı haklı kılan amaca ulaşmak için kullanılan vasıtaların amaçla orantısını da inceleyerek, bu amacın ayrımcı davranışa başvurulmadan gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğini değerlendirmektedir.386

II. CİNSİYET AYRIMCILIĞI

Cinsiyet ayrımcılığı, bir kişiye cinsiyeti ya da cinsiyetine özgü nitelikleri gözetilerek farklı davranılmasıdır. Cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan kişi, belirli bir cinsiyet grubuna dahil olmasından dolayı, ayrı tutulmaktadır.387

Kadınlara karşı ayrımcılık kavramı, Birleşmiş Milletler’in Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşmesi’nde (CEDAW)388,“siyasal,

ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki kadın ve erkek eşitliğine dayanan insan haklarının ve temel özgürlüklerin, medeni durumları ne olursa olsun kadınlara tanınmasını, kadınların bu haklardan yararlanmalarını veya kullanmalarını engelleme veya hükümsüz kılma amacını taşıyan veya bu sonucu

384 Birliğin politikalarına ilişkin haklı sebeplere, Birliğin ATA’da yer alan herhangi bir Birlik

politikasıyla ulaşılmak istenen hedefler örnek verilebilir. Bkz. Prechal and Burrows, s. 3-5.

385 Tuncay, s. 121.

386 Prechal and Burrows, s. 5. 387 Onaran-Yüksel, s. 39.

388 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme, 1 Mart 1980’de imzaya

açılmış; 3 Eylül 1981’de yürürlüğe girmiştir. CEDAW’a Türkiye’nin katılması, 11.6.1985 tarih ve 3232 Sayılı “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesine (CEDAW) Katılımın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”la uygun bulunmuş, Bakanlar Kurulu’nca 24.7.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylanmış ve 14.10. 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak; 19.01. 1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Erişim:http://www.un.org/womenwatch/daw/cedaw/text/econvention.htm[20.11.07]; Demet Özdamar, CEDAW Sözleşmesi, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2009 (b), s. 531.

doğuran cinsiyete dayalı herhangi bir ayrım, dışlama veya kısıtlama” olarak

tanımlanmıştır. (md.1)

AB Hukuku’nda cinsiyet ayrımcılığı, ilk kez ATA’nın 141.maddesinin ikinci fıkrasında ve 75/117 sayılı Kadın ve Erkek Çalışanlar Arasında Eşit Ücret İlkesinin Uygulanması Hakkında Üye Devletler Mevzuatının Yakınlaştırılmasına İlişkin Yönerge’nin389 birinci maddesinde ücrette eşitliğin sağlanması bakımından öngörülmüştür. Bu düzenlemelerle kadın ve erkek işçiler arasında eşit ya da eşdeğerdeki iş için ücrette ayrımcılık yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağının temelini insan onuru oluşturmaktadır.

İnsan onuru, kişiler için cinsiyete dayalı farklı bir değerlendirme yapılmasını engellemektedir.390 Farklı cinslerin eşit haklara sahip olması ilkesi, kadınların ve erkeklerin hukukun her alanında eşit haklara ve fırsatlara sahip olarak bundan yararlanması anlamına gelmektedir.391 Eşit haklara sahip olma ilkesi ile cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağı birbirini tamamlayıcı niteliktedir.392 Çalışma hayatında ortaya çıkan cinsiyet ayrımcılığı, kadın ve erkeğin iş ilişkisinde cinsiyetleri göz önünde tutularak, karşı cinsten olanlarla eşit işlem görmeyerek mağdur edilmeleri ya da mesleki açıdan çeşitli fırsatlardan mahrum edilmeleri anlamını taşımaktadır.393