• Sonuç bulunamadı

Cennette Ebedi Kalmak 15 

“Kesintisi olmayan, bitip tükenmeyen, bir ihsan içinde olacaklardır. Ancak

Rabb’inin dilemesi müstesnadır. Gökler ve yer durdukça orada ebedi kalacaklardır.”94

2.1. Hud Suresi 11/108. Ayetin Tefsiri

2.1.1. Taberî95

“Mesut olanlar ise cennettekilerdir. Gökler ve yer durdukça orada kalacaklardır.

Ancak Rabbinin dilemesi müstesnadır”.96

Bu ayet-i kerimede gökler ve yer durdukça mü’minlerin cennette kalacakları beyan edilmekte ancak; Allah’ın dilemesinin müstesna olduğu bildirilmektedir. Bu istisnadan neyin kastedildiği hakkında şunlar söylenmektedir:

1. Mü’minlerin günahkarları, günahları kadar cehennemde yanacaklardır. İşte ce- hennemde geçecek olan bu süre, cennette devamlı kalmalarından istisna edilen süredir.

2. Bu istisna, ayetin sonunda belirtilen “Hiç kesilmeyen nimetlerdir”.

3. Bu istisnadan maksat, mü’minlerin kabirde veya dünyada geçirdikleri zamandır. Zira mü’minler bu zaman zarfında fiilen cennette yaşamışlardır.97

Taberî ayeti net bir şekilde açıklamıştır. Taberî mü’minlerin yer ve gök durdukça cennet- te devamlı kalacağını kabul etmekle beraber, ayette geçen Allah’ın dilemesi anlamındaki “müs- tesna” tabiriyle neyin kastedildiği hakkında farklı değerlendirmelerde bulunmuştur.

“Müstesna”ifadesi Taberî’ye göre, günah işleyen mü’minlerden işledikleri günah kadar cehennemde kalabilecekleri süre olabileceği gibi, mü’minler için hiç kesilmeyen nimetler de olabilir. Ayrıca Taberî bu ifadeyi inananların dünyada ve kabirde geçirecekleri zaman şeklinde de yorumlamıştır.

2.1.2. Râzî98

“Said olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabb’inin dilediği müddet müstes- na olmak üzere gökler ve yer durdukça onlar orada ebedi kalıcıdırlar. Bu lütuf ve ihsandır

ki, tükenip kesilmesi yoktur.”99

94 Hud, 11/108. 95 Taberî, a.g.e, Trc: c. 4, s. 525. 96 Hud, 11/108. 97 Taberî, a.g.e, Trc: c. 4, s. 525. 98 Râzî, a.g.e, Trc: c. 13, s. 130-131. 99 Hud, 11/108.

16

Bu ayette cennettekilerin bir kısmının bazen cennetten alınıp arşa ve ancak Allah’ın bilebileceği yüksek menzillere çıkaracağı ifade edilmiştir. “Kesintisi olmayan” ifadesini Allah Teâlâ, Naîm cennetini anlatırken de “kesilip tükenmeyen, yasak edilmeyen” şeklinde ifade etmiştir.100

Râzî bu ayetin tefsirinde daha çok kelimelerin nahiv yönünden incelemelerine yer vermiştir. Kıraat alimlerinin okuyuş şekilleri ve bu duruma göre verilen manalar üzerinde durmuştur. Râzî bu ayetten anlaşılan mananın cennet ehlinin, cennetten alınıp yalnızca Allah’ın bildiği yüksek mekanlara çıkarılacağı şeklinde olduğunu kabul etmiştir. Râzî’ye göre ayette geçen “müstesna” ifadesinden maksat ise, cennettekilere verilecek nimetlerin hiç kesintiye uğramayıp devamlı olmasıdır.

2.1.3. Kurtubî101

“O bahtiyar olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Gökler ve yer ayakta durdu- ğu müddetçe orada ebediyyen kalıcıdırlar. Rabbinin dilediği müstesnadır. Bu arkası kesil-

meyen bir bağıştır.”102

Hulûd; temellilik, kalıcılık demektir. Cennet-i Huld tabiri buradan gelmektedir. Mecazi olarak bu kelime uzun zaman sürüp giden şey hakkında da kullanılır. Arapların da dualarında; “Allah, mülkünü daim kılsın” derken anlatmak istedikleri (mülk) hükümdarlık süresini uzansındır. Ayet gerçek manasıyla ebediliği ifade eder.103

Kurtubî’nin bu ayet hakkındaki görüşü genel olarak şudur: Cennet ehli cennetten hiç çıkarılmayacak ve ebedi olarak orada kalacaklardır. Kurtubî’nin bu ayet üzerinde dur- duğu, açıklama yaptığı temel nokta; temellilik ve kalıcılıktır. “Temellilik” anlamına gelen “hulûd” kelimesini anlam ve lügat yönünden inceleyerek ayet hakkındaki bilgilerine zen- ginlik katmıştır.

2.1.4. İbn Kesîr104

“Bahtiyar olanlar ise cennettedirler. Gökler ve yer durdukça temelli kalacaklardır

orada. Rabbinin dilediği başka.”105

100 Râzî, a.g.e, Trc: c. 13, s. 130-131. 101 Kurtubî, a.g.e, Trc: c: 9, s. 158-159. 102 Hud, 11/108.

103 Kurtubî, a.g.e, Trc: c. 1, s. 507-508. 104 İbni Kesîr, a.g.e, Trc: c. 8, s. 3989-3990. 105 Hud, 11/108.

17

İbn Kesîr cennet ehlinin cennette ebedi kalacağını kabul etmekle beraber, bu konu- ya da aşağıdaki hadisi delil olarak getirmiştir:

Buhârî ve Müslim’in Sahihleri’nde rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurulur: “Ölüm çok güzel bir koç şeklinde getirilir ve cennetle cehennem arasında boğazlanıp sonra şöyle denilir: “Ey cennet halkı, ebedilik var, ölüm yok; ve ey cehennem halkı ebediyyet var ve ölüm yok.” Yine Buhârî ve Müslim’de rivayet edildiğine göre, bir münadi şöyle nida edecek: “Sizin için sıhhatli olmak var, ebediyyen hasta olmayacaksınız, size yaşamak var, asla ölmeyeceksiniz, sizin için genç olmak var asla ihtiyarlamayacaksınız, sizin için de- vamlı nimetlendirilmek vardır, ebediyyen yoksul düşmeyeceksiniz.”

Yine Allah Teâlâ burada nimetlerin devamlı olup, bu nimetlerde kesinti olmayaca- ğını kesinleştirmiştir. Nitekim burada cehennem halkının ateşteki azabının devamlı ve di- lemesine bağlı olduğunu da beyan buyurmuştur. O, adaleti ve hikmeti gereği onlara azap eder. Allah Teâlâ “ardı arkası kesilmeyen” ifadesi ile kalpleri hoş tutmuş ve kastedileni kalplere yerleştirmiştir.106

İbn Kesîr burada kesin olarak Allah (c.c)'ın nimetlerinin devamlı olacağını bildir- miştir. İbn Kesîr’in yer verdiği hadiste de cennetlikler ve cehennemlikler için ebediliğin olacağı, ölümün ise bulunmayacağı ifade edilmiştir.

2.1.5. Yazır107

“Mesud olanlara gelince işte onlar cennettedirler. Gökler ve yer daim oldukça,

hepsi orada muhalled olarak kalacaklar.”108

Yazır cennetin devamı ve ebediliğinin, Allah (c.c)'ın vücub-i zatisi gibi kendinden olmayacağı, Allah (c.c)'ın dilemesine bağlı olduğunu kabul etmiştir. Nitekim cehenneme giren herkes ebedi kalmayacaktır, günahkar mü’minler bir müddet cehennemde kaldıktan sonra cennete girecekler ve saadete erecekler. Veya Allah (c.c) katında burada sözü edilen cennet saadetinden daha büyük saadetler de olabilecektir. Nitekim bir kısım bahtiyarlar, cennetten daha iyi mertebelere yükselecek.109 “Allah (c.c)'tan gelen rıdvan en büyüktür.”110

106 İbni Kesîr, a.g.e, Trc: c. 8, s. 3989-3990. 107 Yazır, a.g.e, s.neşr, c. 5, s.13-14. 108 Hud, 11/108.

109 Yazır, a.g.e, s.neşr, c. 5, s.13. 110 Tevbe, 9/22.

18

“Ve nice yüzler de o gün ışıl ışıl ışıldar ve Rabbine bakakalır.” ayetleri de iyi mertebelere örnek olarak gösterilebilir.111

Yazır bu ayette yer alan “kesintisi olmayan” ifadesi ile “dünyadaki gibi belli bir sü- re ile sınırlı ve sonlu olmayan, kesintisiz sürüp giden bir ata ve ihsan, sonsuz bir Allah ver- gisini” kastetmiştir.

Yine Yazır’ın bu ayetten yola çıkarak cennet hakkında fikirlerini şöyle özetleyebili- riz:

Said olan bahtiyarlar grubunun peygamberleri, sıddıkları ve önde gelenleri vardır. Mes’udların önde gelenlerine Allah Teâlâ’nın, cennet ehli içinde özel olarak hazırlamış olduğu öyle saadetler vardır ki, bunları tarif etmek için cennet tabiri bile az gelir. Bu bütün nimetlerin ve istihkak edilmiş bütün mükafatların üstünde sırf Allah’ın fazlı ve keremi ile olan Rabbani ihsanlardır. Şu halde buna nail olacaklar da bahtiyarlar bahtiyarıdır.112

Yazır bu ayette cennetin ebediliğinin olduğu ve bunun da Allah (c.c)'ın dilemesine bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu ebedi olan cennete said olan bahtiyarlar grubunun gire- ceğini açıklamıştır. Ayrıca Yazır Allah’ın cennette yer alan mutluluklardan başka insanlara daha yüce mevki ve mertebeler vereceğini bunun da Allah’ı görmek ve rızasını kazanmak olabileceğini kabul etmiştir. Râzî Allah’ın cennette vereceği nimetlerin devamlı olduğu hiçbir şekilde kesintiye uğramayacağı kanaatindedir.

Kur’an-ı Kerim’de cennet nimetlerinin ebediliğine113 ve orada sürekli kalınacağı-

na114 dair yukarıdaki ayetle aynı manada olan birçok ayet vardır.

Bahtiyar insanların yurdu olan cennetteki nimetlerin ebedi ve kalıcı olduğu, sınırlı ve sonlu olmadığı sonucuna varabiliriz. Cennette ebedi kalma konusunda verdiğimiz bu bilgilerden sonra şimdi de cennet ehlinin cennette kullanacağı gümüşten kaplar, takı eşya- ları ve giysiler konusuna yer vereceğiz.