• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: XV. YÜZYIL KLASİK TÜRK ŞİİRİ

1.3. Edebî Durum

1.3.6. Cem Sultan *

Cem, Fâtih Sultân Mehmed’in üçüncü ve en küçük oğludur. l459’da Edirne sarayında dünyaya geldi. Annesi Çiçek Hatun’dur. Tahsiline beş yaşında iken sarayda başlayan Şehzâde Cem, hususî hocalardan tahsil gördü. Bilgi ve kültür sahibi, Arapça ve özellikle Farsçayı bu dillerde şiir yazacak kadar iyi bilen bir şehzade olarak yetişti. O, sadece bilgili ve kültürlü değil, aynı zamanda ata iyi binen, zamanının savaş aletlerini ustaca kullanan ve bu konulardaki maharetiyle çevresine ün salmış bir şehzadeydi. Önce l469’da 9 yaşına girince Kastamonu sancakbeyliğine, sonra l474 yılında ölen büyük kardeşi Sultân Mustafâ’nın yerine Karaman valiliğine tayin edildi. Bu sıralarda kardeşi İkinci Bâyezid de Amasya’da bulunuyordu. Cem, Karaman’da ilim, sanat ve kültür adamlarından kurduğu bir çevre içinde, şahsî meziyetleri ve başarılı idaresiyle kendini etrafına sevdirmişti. Ancak Osmanlı hanedanının hem en renkli hem de aynı ölçüde talihsiz kişilerinden biri Cem Sultan’dır. Kendisine gönderilen habercinin öldürülmesinden dolayı Fâtih Sultân Mehmed’in vefatını (1481) vaktinde öğrenemedi. Kardeşi İkinci Bâyezid tahta geçince, kendisini padişah olarak tanımayan Cem, bir ordu düzenleyerek

123 Bk. Âdem Ceyhan, Bedr-i Dilşad’ın Murâd-nâmesi, 1-2 Cilt (İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları), 1997.

* Bu bölüm Rıdvan Canım’ın “TEİS” için yazdığı “Cem Sultân” maddesinden (bk. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, “Cem Sultan”, erişim: 20 Aralık 2018, http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com.), Günay Kut, “Cem Sultan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1993), 7: 283-286 ve İ. Halil Ersoylu, Cem Sultan’ın Türkçe Divan’ı, 2. Baskı (Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2013)’den alıntıdır.

48

Bursa üzerine yürüdü. Büyük bir törenle şehre girdi ve kendi adına hutbe okutup para bastırdı. II. Bâyezid, Cem’in imparatorluğu paylaşma isteğini reddetti. Bunun üzerine yapılan bütün savaşları Cem Sultan kaybetti. Halep’e oradan da Mısır’a geçti. Her uğradığı yerde ilgi ve iltifatla karşılandı. Kahire’den hacca gitti.124 Bir ara yeni bir ümitle Anadolu’ya geçtiyse de geri çekilmek zorunda kaldı. Bu sırada II. Bâyezid’in Kudüs’te oturma teklifini, Karamanoğulları Beyliği’ni yeniden kurmak isteyen Kasım Bey’in etkisiyle kabul etmedi.

Ardından Rodos şövalyelerine sığınan Cem, onlardan destek alarak geri dönmeyi planlamış ancak bir daha vatanına dönememiştir. Bir dizi pazarlıktan sonra oradan 1482’de Fransa’ya nakledildi. İmparatorluğun kendisi ile II. Bâyezid arasında bölüştürüleceğini uman Cem’in bu tarihten itibaren Fransa ve İtalya’da geçen on üç senelik hayatı, kendisine gösterilen rağbete, edilen vaatlere, verilen ümitlere rağmen bir esaretten farksız oldu. O; başta Rodos şövalyeleri olmak üzere, çeşitli Avrupa devletleri ve prenslikleri, bu arada Hıristiyan dünyasının manevî lideri papa tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na karşı toprak, para, nüfuz ve üstünlük elde etmek için alet olarak kullanıldı. Sultân Cem, kendisine her bakımdan yabancı bir dünyada, memleket ve aile hasreti çekerek çaresizlik içinde otuz altı yaşında iken öldü (l495). Kaynaklar şehzadenin ölümü konusunda değişik rivayetler naklederlerse de hâkim kanaat, zehirlenerek öldürüldüğü şeklindedir. Sultân Cem’in cenazesi aynı yıl Sultân İkinci Bâyezîd tarafından Mudanya yolu ile Bursa’ya getirtildi ve burada ağabeyi Sultân Mustafâ’nın yanına defnedildi.

Cem Sultân, tarihi bakımdan olduğu kadar, kültür ve edebiyatımız açısından da önem taşıyan bir şehzadedir. Zira kendisi şair olduğu gibi, şairlerin de koruyucusu idi. Karaman’da sancak beyi olarak bulunduğu sırada çevresinde bir şairler halkası oluşmuştu. Bunlar arasında “Sa’dî-i Cem (ö. 1492-93), La’lî, Sehâyî, Kandî ve Şâhidî (ö. 1504-05?)” gibi zamanla “Cem Şairleri” adıyla anılan şairler vardı. Bunların bir kısmı, daha sonra memleketinden ayrılmak zorunda kaldığında bile onu yalnız

124 Cem’in, aynı günlerde ağabeyine gönderdiği kıt’a ve II. Bâyezid’den aldığı yanıt şöyledir: Sen pister-i gülde yatasın şevk ile handân / Ben hecr ile bâlîn idinem hârı sebeb ne / Bu

saltanat-ı dünyâ ola adle mukârin / Haccü’l-haremeyn ansaltanat-ı taleb ksaltanat-ılsa aceb ne. Sultân Bâyezîd: Çün rûz-saltanat-ı ezel kısmet olunmış bize devlet / Takdîre rızâ virmeyesin böyle sebep ne / Haccü’l-haremeyn olduğuna râzı olaydun / Bu saltanat-ı dünyevîye bunca talep ne.

49

bırakmamışlar. Kendisinin de henüz on yaşlarında iken atandığı Kastamonu sancak beyliği görevi sırasında gazel yazdığı rivayet edilmektedir. Sehî, Latîfî, Ȃşık Çelebi ve Gelibolulu Mustafâ Ȃlî, tezkirelerinde Cem’in şairliğinden övgüyle söz etmişlerdir. İran edebiyatını Farsça şiirler yazacak kadar yakından tanıyan Cem; divan edebiyatının mazmunlarını, hayâller dünyasını çok iyi bilen ve bu unsurları eserlerinde başarıyla kullanan, köklü kültüre sahip bir şairdir. Kaside ve gazellerinde Ahmed Paşa’dan etkilenmiş, onun tarzını takip etmiştir. Ayrıca Şeyhî, Necâtî ve Nizâmî'den de etkilenmiştir. İran şairlerine yazdığı Farsça nazirelerle Türkçede olduğu gibi, Farsçada da orta derecede bir şair olduğunu ispat etmiştir. Ağabeyi Sultân II. Bâyezîd’e yazdığı meşhur kasidesi ile oğlu Oğuz Han’ın öldürülmesi üzerine kaleme aldığı mersiyesi, klasik edebiyatımızın ölümsüz manzumeleri arasında yer almıştır. Özellikle ülkesinden uzaklarda iken yazdığı ve yoğun bir lirizmin hâkim olduğu şiirlerinde, çeşitli acılar ve çaresizliklerle dolu maceralı hayatından belirgin izler görülmektedir.

Cem Sultân’ın kaleme aldığı eserler şunlardır:

1. Türkçe Dîvân: Sultân Cem, Âşık Çelebi’ye göre Dîvân’ını babası Sultân II. Mehmed

adına tertip etmiştir. Dîvân’ın, “İstanbul Üniversitesi Ktp. 5547, İstanbul Üniversitesi Ktp. TY. 5474, Fatih Millet Ktp. Ali Emiri Efendi Manzum 81, Süleymaniye Ktp. Lala İsmail Efendi 431/1, Topkapı Sarayı Ktp. Revan 739, Bursa O. Haraççı E.6, Süleymaniye Ktp. Fatih 3794, Kayseri Raşit Efendi Ktp.1262, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı-M. Cevdet Kitapları 416”da kayıtlı yazma nüshaları bulunmaktadır. Sultân Cem’in Türkçe Dîvân’ı yayımlanmıştır.125

2. Farsça Dîvân: Eser, şairin Türkçe Dîvân’ının “Bursa O. Haraççı Ktp. E.6”da kayıtlı

nüshasının baş tarafında yer almaktadır.

3. Cemşîd ü Hurşîd: Sultân Cem’in, İranlı şair Selmân-ı Sâvecî’den (ö. l376) Fâtih Sultân

Mehmed adına Türkçeye tercüme ettiği Cemşîd ü Hurşîd, diğer adıyla Âyât-ı

Uşşâk (Kütahya Vahid Paşa İl Halk Ktp. l666; Ankara İlahiyat Fakültesi Ktp. 18464)

adında bir mesnevîsi vardır.126 Eser, 2000 yılında yayımlanmıştır.127

125 Halil Ersoylu, Cem Sultan’ın Türkçe Divan’ı, 2. Baskı (Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2013)

126 Eser 1958 yılında ilim âlemine tanıtılmıştır. Bk. Münevver Okur, “Cem Sultan, Cemşid ü Hurşid”. Türk Dili VII/84 (1958): 612–614.

50

Bu üç eser haricinde araştırmacıların Sultân Cem’e aidiyeti konusunda kuşkulu oldukları

Fâl-ı Reyhân-ı Sultân Cem adında 48 beyitlik bir manzumesi daha vardır.