• Sonuç bulunamadı

Cehennemliklerin Allah Tarafından Muhatap Alınmaması

3. GENEL OLARAK CENNET VE CEHENNEM

1.1. İslam Dininde Cennet ve Cehennem

1.1.7. Cehennem

1.1.7.6. Cehennemliklerin Allah Tarafından Muhatap Alınmaması

olacağını, psikolojiyi altüst eden muameleye maruz kalınacağını Kur’an ve hadisler bildirilmektedir.

Cennet nimetlerinin en önemlileri manevi birer nimet olan “rü’yetullah” ve “rıdvân” iken, cehennem azabının en çetin olanı da Allah’ın cehennemliklerle konuşmaması, onları muhatap almamasıdır. Nitekim bir ayette, “Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı

yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” (Âl-i İmrân, 3/77) buyurularak, manevi azabın şiddeti ortaya konulmaktadır. Bir başka yerde ise, Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lanetinin kâfirler üzerine olduğu, onların ebediyen lanet içinde kalacakları, azapları hafifletilmediği gibi onların yüzlerine de bakılmayacağı bildirilerek (Bakara, 2/161-162), cehennem ehlinin İlahî nazardan tardedilmeleri gözler önüne serilmektedir. Yukarıdaki ayetler, cehennemliklerin ne derece elim bir azaba duçar olacaklarına dikkat çekmektedir. Rahmet kapısının kapanıp, ümitlerin sona erdiği ve muhatap alınmamak gibi hakir düşürücü bir durumun yaşandığı o ortamın, ne derece sarsıcı ve perişan edici bir havaya büründüğünü düşünmek bile insanı kedere gark etmektedir.

Dünya kirleri herkeste farklı farklıdır. Kimisinde öyle yoğunlaşır ki, üzerinde biriken ve uzun süre silinmeyen, böylece parlatılması ve sırlanması imkânsız hale gelen bir ayna gibi olmaktadır. Bunlar Rablerini görmekten ebediyen mahrum bırakılanlardır (Gazâlî, 2012: IV/626). Bu bakımdan kâfirlerin işlemekte oldukları kötülükler kalplerini kirletmiştir. Onlar şüphesiz Rablerinden, O’nu görmekten mahrum kalmışlardır (Mutaffifîn, 83/14-15). İnanmayanlar, ahiret gününde dünyevi eylemlerinin bir karşılığı olarak perdeleneceklerdir. Bir başka anlatımla, Allah ile inanmayanlar arasında bir uzaklık söz konusudur. Buradaki Allah’ın uzaklığından kasıt, rahmetiyle, şefkatiyle ve yardımıyla onlardan uzak olması anlamındadır (Yeşilyurt, 2001: 285).

Allah’ı görmekten mahrum bırakılan inkârcıları, Allah ne bağışlayacak ne de doğru yola iletecektir (Nisâ, 4/137, 168). Cehennem onları çepeçevre kuşatacaktır (Ankebût, 29/54).

“Cennetteki nimetlerin en büyüğü Allah’ın rızası olduğuna göre, ahiretteki en büyük azap ve hüzün kaynağı da rızanın mukabili olan Allah’ın “sahat”ı, yani O’nun gazabıdır.” (Türcan, 2002: 307). Allah’ın hoşnutluğunu gözeten ile Allah’ın hışmına uğrayanın akıbeti tam bir tezat teşkil etmektedir. Allah’ın gazabına uğrayanın yeri cehennemdir (Âl-i İmrân, 3/162). Her kim de Allah’ın gazabına muhatap olursa, onun yeri cehennemdir (Enfâl, 8/16) ve bu gibi kimseler için çetin bir azap vardır (Şûra, 42/16). Zira Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalacaklardır (Mâide, 5/80).

Cehennem ehli, kınanmış ve kovulmuş, Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılacaktır (İsrâ, 17/18, 39). Onların ahiretten nasipleri olmayacaktır

117

(Bakara, 2/102; Âl-i İmrân, 3/77, 176). Onlar ahirette unutulacak (A‘râf, 7/51; Câsiye, 45/34), terkedilmiş bir halde yardımsız bırakılacak (İsrâ, 17/22; Fussilet, 41/16), dostsuz ve yardımcısız (Şûra, 42/8) kalacaklardır. Göğün kapıları onlara açılmayacağı gibi (A‘râf, 7/40), mazeretlerini beyan etmeleri için onlara izin de verilmeyecektir (Mürselât, 35-36). Cehennemliklerin, cehennemden çıkarılmaları için Rablerine yalvarmalarının bir faydası olmayacaktır. Zira Allah Teâlâ onları muhatap almayacak, “Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!” (Müminun, 23/106-108) deyip azarlayacaktır. Verilen bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit hayırdan ümitlerini kesecek; hıçkırmaya, nedamet etmeye, dövünüp yırtınmaya, yalvarıp yakarmaya başlayacaklardır. Fakat cehennem bekçileri onlara, “Yalvarın bakalım! Allah’tan gelen gerçekleri inkâr edenlerin yalvarması boşunadır.” (Mümin, 40/50) şeklinde mukabelede bulununca, kâfirler Mâlik’i çağırın deyip, “Ey Mâlik, Rabbin hükmünü verip işimizi bitiriversin.” diye haykıracaklardır. Mâlik de şöyle cevap verecektir: “Hayır siz burada ölmeden bu şekilde ebedî kalacaksınız.” (Zuhrûf, 43/77). Her kurtuluş çaresinden ümitlerini kesecekler, işte o zaman bağrışıp çağrışmaya pişmanlığa ve yazıklar olsun bize demeye başlayacaklardır (Tirmizî, Cehennem: 5). Zira bir ayette de azapları hafifletilmeyecek olan suçluların, artık kurtuluştan ümitlerini kestikleri (Zuhrûf, 43/75) zikredilmektedir.

Kâfir olarak ölen kişinin yaptıkları işlerin dünyada da ahirette de boşa gideceği (Bakara, 2/217) haber verilmektedir. Onlar hüsrana uğramış, zarar etmiş ve kendilerini ziyana uğratmış kimselerdir (Bakara, 2/27, 121; Âl-i İmrân, 3/85, 149; Hûd, 11/21). Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık, Allah tarafından aşağılık (zillet) ve çetin bir azap erişecektir (En‘âm, 6/124).

Cehennem azabının bir çeşidi de rezilliktir. Nitekim bir ayette, cehenneme konulan kişinin rüsva olduğu, zalimlerin yardımcılarının bulunmadığı bildirilmektedir (Âl-i İmrân, 3/192). Ahiret azabı daha çok rüsva edicidir (Fussilet, 41/16). Dünyada, günahları iyice artsın diye mühlet tanınan kâfirler için ahirette hor ve hakir edici bir azap vardır (Âl-i İmrân, 3/178). Bütün güzellikleri dünya hayatında tadıp onların zevkini süren kâfirler, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayıp yoldan çıkmalarına karşılık olarak hor ve hakir edici bir azapla cezalandırılacaklardır (Ahkâf, 46/20). Allah ve Resulüne karşı koyan için, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. Bu da büyük bir rüsvalıktır (Tevbe, 9/63).

Günahkârlar, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekler (Secde, 32/12), yüzleri kararmış (Âl-i İmrân, 3/106), perişan bir halde (Mürselât, 77/24) olacaklardır. Büyük küçük günahlarının hepsi sayılıp dökülmüş, böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır (Kehf, 18/49). Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayakları, aleyhlerinde şahitlik edecektir (Nûr, 24/24; Yâsîn, 36/65). Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar kıyamet vakti günahlarını sırtlarına yüklenecekler ve dünyada iyi amelleri terk etmelerinden ötürü esefleneceklerdir (En‘âm, 6/31).

Bütün bunların yanı sıra bir diğer manevi azap da, dünyada Allah’a kulluk etmiş olsalardı, bunun karşılığı olarak cennette nasıl bir yere gireceklerinin cehennem ehline gösterilmesidir (Buhârî, Rikâk: 51). Cehennemlikler cennetin nimetlerini görmeseler hayıflanmaları bu kadar büyük olmayacaktır. Ancak hasretlerinin arması ve çok daha fazla müteessir olmaları için onlara cennet nimetleri gösterilecektir (Gazâlî, 2012: IV/1079).

Anlaşıldığı gibi cehennem, ateşi ve onun yakıcılığını vurgulayan isimleriyle; tabakaları, karanlık ve kuşatıcı yapısıyla; kavurucu sıcağı ve dondurucu soğuğuyla; mahv u perişan edici nice azap çeşitleriyle sakınılması gereken bir ceza mahallidir. Ancak bunun da ötesinde cehennem, cenneti ve ehlinin safasını görüp de oraya girememek, hor-hakir düşürülmek ve Allah Teâlâ tarafından muhatap alınmayıp kulluk makamından azledilmek gibi çok daha ıstırap verci manevi azapların olduğu bir yerdir.