• Sonuç bulunamadı

3. GENEL OLARAK CENNET VE CEHENNEM

1.1. İslam Dininde Cennet ve Cehennem

1.1.7. Cehennem

1.1.7.3. Cehennemin Yapısı

Kur’an-ı Kerim’de cehennemin tasviriyle ilgili ayetler, onun yapısından çok işleyişini, yani azap türlerini konu edinmiştir. Bu bakımdan cehennemin yapısı hakkında fazla malumat bulunmamaktadır. Ancak münafıkların cehennemin en aşağı tabakasında olacağını (Nisâ, 4/145) ve cehennemin yedi kapısının bulunduğunu (Hicr 15/44) ifade eden ayetlerin yanı sıra, cehennemdeki “dar mekân”dan bahseden ayet (Furkân, 25/13) ve “derin kuyu” demek olan hâviyeden söz eden ayetlerde cehennemin yapısı hakkında bazı bilgiler verildiği görülmektedir.

İslam âlimleri cehennemin yedi kapılı oluşu üzerinde durmuşlardır. Nitekim Gazâlî cehennemin kapılarının sayısının, kulun isyan ettiği organlarının sayısıyla bağlantılı olduğunu söylemektedir (Gazâlî, 2012: IV/1073). Elmalılı ise bu konuda şöyle bir yorum yapmaktadır:

Cehennem kapılarının yedi olması ile cennet kapılarının sekiz olması arasında bariz bir münasebet vardır. Dolayısıyla bu kapıların mükellef organlarla ilgili olması düşünülmektedir. Bilindiği gibi insanın mükellef organları kalp, dil, kulak, göz, el, ayak, ağız ve cinsel organ olmak üzere sekizdir. Bunların yedisi açık, birisi de kalp olmak üzere gizlidir. Doğrudan doğruya Hakk’a bakan kalp kapısı açık olursa, bu sekiz organın her biri Hakk’ın emri doğrultusunda hareket ederek cennete birer giriş kapısı olabilmektedir. Bu suretle cennete sekiz kapıdan girilmektedir. Fakat içte ruh körlenmiş, kalp kapısı kapanmış bulunursa, zahirdeki yedi organın her biri cehenneme açılmış birer giriş kapısı olmaktadırlar. İşte cennet kapıları sekiz olduğu halde, cehennem kapılarının her birine bir grup ayrılmış olması itibariyle yedi olması, Allah en iyi bilendir, ama bu hikmete mebni olsa gerektir (Yazır, tsz.: V/3066).

Kur’an’da geçen “yedi kapı” (seb‘atü ebvâb) tabirinden (15/44) hakiki manadaki kapı mefhumu anlaşılmakta ve cehenneme gireceklerin sayısının fazla olması sebebiyle kapıların da çoğaltıldığı kabul edilmektedir. Nitekim Zümer Suresi 71. ayette

101

inkârcıların cehenneme bölük bölük sevk edileceği ve onun yanına vardıklarında kapılarının ardına kadar açılacağı beyan edilmek suretiyle, cehenneme gireceklerin çokluğuna vurgu yapıldığı söylenebilmektedir (Topaloğlu, 1993/a: 229). Azizüddin Nesefî ise, idrak vasıtalarını beş duyu, hayal, vehim ve akıl olmak üzere sekiz kısımdan müteşekkil ve sekiz cennet olarak görmekte, aklın bu vasıtalarla hemrah olmaması durumunda, kalan yedi vasıtanın, cehennemin kapısı olduklarına dikkat çekmektedir (Nesefî, 2009: 232). Bu itibarla yedi kapının, cehenneme girecek olanların dini hayat durumu itibariyle azap açısından farklı özellikler taşıması ve girenleri muhtelif mekânlara sevk etmesi de mümkündür. Hicr Suresi’ndeki 44. ayetin devamı da bunu göstermektedir. Diğer bir kısım âlimler ise bu yedi kapının cehennemin yedi katmanına işaret ettiğini kabul etmektedir (Topaloğlu, 1993/a: 229). Dolayısıyla cehennem kapıları, bilinen manada kapı olarak anlaşıldığı gibi, orada bulunan makamlar, derekeler ve oraya varış yerleri olarak da anlaşılmakta, hatta cehennemin farklı tabakaları olduğuna ve cehenneme girecek kimselerin çeşitliliğine de hamledilmektedir (Mâturîdî, 2005: VI/443).

Kur’an, cennetin kapı sayısı hakkında net bir bilgi vermediği halde, cehennemin kapı sayısının yedi olduğunu beyan etmiştir (15/44). Hadislerde ise cehennemin yedi kapısı olduğu, o kapılardan birinin Hz. Peygamber’in ümmetine kılıç çekenler için tahsis edildiği bildirilmektedir (Tirmizî, Tefsir: 15).

Kur’an’da, cehennemliklere hitaben, “İçinde ebedî kalacağınız/kalmak üzere cehennemin kapılarından girin!” (Nahl, 16/29; Gafir/Mümin, 40/76) şeklinde geçen ayetler vasıtasıyla da cehennemin kapılarının olduğu anlaşılmaktadır.

Küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülecektir. Oraya geldikleri zaman kapılar açılacak ve onlara, “İçinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü!” denilecektir (Zümer, 39/71-72). Yani, cehennemin kapıları, tıpkı hapishanelerin kapılarının kapalı olup, suçlular geldiğinde açıldığı ve onların içeri alındığı gibi, önceden kapalı olacaktır (Mevdûdî, 1996, V/124). Aynı zamanda cehennemin kendisi de bir hapishane olarak nitelendirilmektedir (İsrâ, 15/8).

Kur’an’da, münafıkların cehennemin en alt katında oldukları (Nisâ, 4/145) bildirilerek cehennemde mertebelerin bulunduğuna işaret edilmektedir. Bu ayette geçen “esfel” kelimesi “cehennemin tabakalarından en alt tabaka” olarak tefsir edilmekte ve bu tabakalardan her biri “dereke” olarak açıklanmaktadır (Taberî, 2009: IV/336). Cehennemin derekelerinin ise Hicr Suresi 44. ayete istinaden yedi olduğu

belirtilmektedir. Böylece cehennem, mahiyeti tam olarak bilinemese de, bazısı bazısının üstünde olmak üzere yedi katlı ve her katında kapısı bulunan bir yapı olarak tasvir edilmektedir (Taberî, 2009: VII/518).

Daha önce cehennemin isimleri arasında zikredilen Veyl vadisinin benzeri olarak cehennemde başka vadi ve derelerin de olduğu bildirilmektedir. Nitekim bir hadiste Hz. Peygamber, cehennemde yetmiş bin vadi, her vadide yetmiş bin kol, her kolda yetmiş bin yılan ve yetmiş bin akrebin olduğunu; kâfirin ve münafığın bunların hepsine uğramadan cehennemin dibini bulamayacağını bildirmektedir (Gazâlî, 2012: IV/1072).

Allah Teâlâ’nın ortakları olduğunu ileri süren kâfirlere karşı meydan okuyucu bir tutumun sergilendiği ve “Biz onların arasına tehlikeli bir uçurum (mevbik) koyduk.” (Kehf, 18/52) şeklinde biten ayetten hareketle cehennemde, Mevbik vadisinin olduğu söylenmektedir (Sallabi, 2010: 292).

Vadilerin yanı sıra cehennemde kuyu da bulunmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber, cehennemin, günde yüz kere Allah’a sığındığı bir vadisi olan hüzün kuyusundan Allah’a sığınılması konusunda insanları uyarmış ve oraya, amellerinde riyakâr davranan okuyucuların gireceğini haber vermiştir (Tirmizî, Zühd: 48).

Bir hadiste cehennemin ateşiyle ilgili olarak şu bilgi verilmektedir: “Cehennem bin sene tutuşturuldu kıpkırmızı oldu. Bin sene daha tutuşturuldu bembeyaz oldu. Diğer bin sene daha tutuşturuldu simsiyah oldu. Şimdi o siyah ve karanlıktır.” (Tirmizî, Cehennem: 8). Dolayısıyla karanlık olduğu bildirilen cehennem ateşinin etrafı aydınlatma, ışık saçma özelliğini kaybettiği anlaşılmaktadır.

“Doldun mu?” hitabına karşılık, “Daha var mı?” (Kaf, 50/30) şeklinde mukabelede bulunan cehennemin bir türlü dolmak bilmeyen genişliğe sahip olduğunu söylemek mümkündür. Cehennemin genişliği ve derinliğini anlatan bir hadiste Hz. Peygamber’in, “Cehennemin kıyısından büyük bir taş bırakıldı. Bu taş yetmiş yıl aşağı doğru düştü de henüz dibe ulaşmadı.” buyurduğu; Hz. Ömer’in de, “Ateşi çok zikredip hatırlayın. Zira onun harareti pek şiddetlidir, derinliği çok fazladır, çengelleri demirdendir.” (Tirmizî, Cehennem: 2) dediği rivayet edilmektedir. Bir başka rivayette Hz. Peygamber, Veyl’in cehennemde bir vadi olduğunu, kâfirin orada kırk yıl batıp da dibine ulaşamadığını bildirmektedir (Tirmizî, Tefsir-Enbiyâ: 22). Cehennemin genişliğine ve kapasitesine atıfta bulunan bir başka hadiste ise Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Cehennemin içine durmadan atılanlar olurken, cehennem daha var mı

103

diye sorar. Yüce Allah ayağını üzerine koyuncaya kadar böyle devam eder. Bunun üzerine cehennem kendi içine çekilerek, ‘İzzetin ve keremin hakkı için yeter yeter!’ der ve cüzleri birbirine kavuşur.” (Müslim, Cennet: 37-38). Dolayısıyla bu hadislerden, cehennemin çok geniş ve derin bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan cehennem ehlinin, elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yok oluvermeyi isteyeceklerini bildiren ayet ise (Furkân, 25/13), cehennemde dar bir mekânın olduğuna işaret etmektedir.

Cehennemin çevresi surlarla çevrilmiştir. Kur’an’da cehennemin “surâdık” adı verilen duvar ve benzeri bir engel ile çevrili olduğu dile getirilmektedir (Kehf, 18/29). Nitekim bir hadiste Hz. Peygamber, cehennemi kuşatan surun dört (ayrı) duvarının bulunduğunu, her duvarın kalınlığının kırk yıllık yürüme mesafesi kadar olduğunu haber vermektedir (Tirmizî, Cehennem: 4). Cehennemliklerin etrafını çevreleyen surâdık, onların her taraftan kuşatıldığı ve kaçış imkânına sahip olamayacakları şeklinde anlaşılabilmektedir (Türcan, 2002: 276).

Saffât Suresi’inde, zalimlerin ve yoldaşlarının bir araya getirilip, onlara cehennemin yolunun gösterilmesi emredilmektedir (Saffât, 37/22-23). 23. ayette yer alan cehennemin yolu (sırâtu’l-cahîm) tamlamasındaki “sırât”, hadislerde cehennemin üzerine kurulacağı bildirilen bir köprü olarak anlaşılmaktadır (Buhârî, Ezan: 129, Rikâk: 52).

Cehennemin üzerine uzatılmış bir köprü olan sırattan herkes geçecektir. Müminler yaptıkları amellerine göre kimi süratli, kimi daha yavaş olarak buradan geçecek, kâfirler ve günahkârlar ise ayakları sürçerek cehenneme düşeceklerdir. Sıratın nasıl bir şey olduğuna dair malumata sahih hadislerde rastlanmamaktadır. Hz. Peygamber bir hadisinde, cehennemin üzerine kurulacak sırattan ilk geçenin kendisi ve ümmeti olacağını, insanların iyi amelleri sayesinde oradan süratle geçeceklerini bildirmiştir (Buhârî, Ezan: 129, Rikâk: 52; Müslim, Îmân: 81).