• Sonuç bulunamadı

3. GENEL OLARAK CENNET VE CEHENNEM

1.1. İslam Dininde Cennet ve Cehennem

1.1.7. Cehennem

1.1.7.5. Cehennem Azabına Duçar Olanlar

Kur’an-ı Kerim’de inanan ve güzel amel işleyen kimselere cennet vadedildiği gibi (Kehf, 18/107); kâfir ve günahkâr kimselere de cehennem vadedilmiştir. Kâfir, münafık ve müşriklerin cehennemde ebedî kalacakları ve azaplarının da hafifletilmeyeceği bildirilmektedir (Bakara, 2/86, 162; Âl-i İmrân, 3/88; Nahl, 16/85; Fatır, 35/36; Zuhrûf, 43/75). Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen ve mağfirete nail olamayan müminler, cehennemde ebedî kalmayacaklar, cezalarını çektikten sonra cennete konulacaklardır (Buhârî, Rikâk: 51, Tevhîd: 19).

Yakıtı insan ve taştan müteşekkil olan cehennem ateşi kâfirler için hazırlanmıştır (Bakara, 2/24). Kâfirler dünyada mağlup olacakları gibi, ahirette de cehennem ateşinin azabına çarptırılacaklardır (Enfâl, 8/14). Kâfir ve münafıkların varacakları yer cehennemdir ve orası kötü bir varış yeridir (Tevbe, 9/73). Acı bir azapla müjdelenen münafıklar, cehennemin en alt katındadırlar. Üstelik onlara asla yardım eden bulunmayacaktır (Nisâ, 4/138, 145).

113

Allah’ın ayetlerini yalanlamak, inkâr etmek, alaya almak, kibre kapılarak onlardan yüz çevirmek de azaba duçar olmaya sebeptir. Cezası cehennem olan bu tür kimseler, orada ebedî kalacaklardır (A‘râf, 7/36; Kehf, 18/106; Ankebût, 29/23; Bakara, 2/39).

Allah ve Resulüne karşı savaşanların, yeryüzünde hak düzeni bozmaya çalışanların cezası rüsvalık ve rezillik, ahirette de büyük azaba çarptırılmaktır (Mâide, 5/33)

İman edenlere faizin yasaklandığı ayetin (3/130) devamında, kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakınmak gerektiği vurgulanarak (Âl-i İmrân, 3/131), faiz yiyenlerin ahirette kâfirler için özel olarak hazırlanmış bulunan cehennemde cezalandırılacaklarına işaret edilmektedir (Karaman vd., 2006: I/671).

Bir mümini kasten öldürmenin cezası da, içinde ebediyen kalınacak olan cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır (Nisâ, 4/93).

Rabbinin huzuruna günahkâr olarak çıkan biri için cehennem vardır. Orada ne ölecek ne de yaşayacaktır (Tâhâ, 20/74). “İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler.” (İnfitâr, 82/13-14).

Yoldan çıkanların varacakları yer ateştir. Onlar yalanladıkları cehennem azabını tatmaya mahkûm edilmişlerdir (Secde, 32/20).

Müminlere işkence edip, sonra tövbe de etmeyenler için cehennem azabı ve orada yanma cezası vardır (Burûc, 85/10).

İnkâr edip, zulmedenleri Allah asla bağışlamayacak ve cehennemden başka bir yola iletmeyecektir. Onlar orada ebedî kalacaklardır (Nisâ, 4/168-169). Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir. Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir (A‘râf, 7/44-45).

Allah’a karşı gelmekten sakınmak kurtuluşa ermeye vesile olurken (Âl-i İmrân, 3/130), Allah ve Resulüne karşı gelen için ise, içerisinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır (Cin, 72/23).

Allah’ın huzuruna çıkmayı beklemeyenlerin, hesaba çekileceklerini unutanların, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanların ve Allah’ın ayetlerinden gafil olanların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden varacakları yer, ateştir (Yûnus, 10/7-8). Burada, dünya hayatına dalıp Allah’ı ve ayetlerini unutan, dolayısıyla üzerine yüklenen

sorumluluğu hakkıyla eda etmeyen kişilerin cehennemlik olacağının bildirilmesi dikkat çekicidir.

Allah’a şirk koşanın da varacağı yer cehennemdir. Bir ayette, “Biliniz ki kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur.” (Mâide, 5/72) buyurulmuştur. Dolayısıyla cehenneme giren kişinin hiçbir yardımcısı olmayacaktır. “Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsva etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.” (Âl-i İmrân, 3/192)

Dünyada işlenen suç ve günahlara mukabil ahirette uygulanacak cezanın mekânı anlamındaki cehenneme sadece “müstahak olanlar” (ashâbü’n-nâr, ehlü’n-nâr) gireceklerdir. Rahmeti gazabını geçmiş bulunan ve büyük bir lütuf sahibi olan Allah (bk. Bakar, 2/105; Âl-i İmrân, 3/74; Enfal, 8/29, Hadîd, 57/21, 29; Cuma, 62/4), dilediğini kat kat fazlasıyla mükâfatlandırdığı halde, hiç kimseye hak ettiğinden fazla azap etmeyecektir. Mahlûkatın en şereflisi kılınan insan, Yaratıcısını tanımak gibi üstün bir kabiliyetle donatıldığına göre (bk. Zâriyât, 51/56), kâinatın yaratıcısı ve yöneticisini bilip, O’nu tazime dönüşen bir muhabbet ile sevmedikçe, yani selim fıtrat istikametinden ayrılıp, inkâra kalkıştığı sürece, cehennem ehlinden sayılmaya müstahak olacaktır (Topaloğlu, 1993/a: 230).

Allah, kullarından dilediğine azap edip, dilediğini bağışlamaya kadir olmakla birlikte (Mâide, 5/40; Ankebût, 29/21); azabının, inkâra, isyana, yalanlamaya ve kötü fiillere karşılık olduğunu bildirmiştir (Bakara, 2/39; Âl-i İmrân, 3/3; A‘râf, 7/96). İman edip, İlahî emirlere itaat etmek suretiyle rahmete mazhar olanların dışında kalan insanlarla cinler, inkârlarının derecesi ve günahlarının büyüklüğüne bağlı olarak, cehennemin tabakalarında azap göreceklerdir (Nisâ, 4/145; Nahl, 16/88). “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” (İsrâ, 17/15) ayetinde de bildirildiği üzere, peygamber gönderilmeyen ve kendilerine İlahî mesaj hiç ulaşmamış olan topluluklara azap edilmeyecektir. Buna karşılık Allah’a ve ayetlerine inanmayan kâfirler, Kur’an’a sırt çeviren Yahudiler, Hristiyanlar, münafıklar, müşrikler, peygamberlerin bir kısmına inanıp, diğerlerini inkâr edenler şiddetli azaba uğratılacaktır (Kehf, 18/105; Nisâ, 4/145, 161, 172; Mâide, 5/72-73; Âl-i İmrân, 3/151; Ahzâb, 33/73; Casiye, 45/8). Kur’an’da belirtilen sınırları (hudûdullah) aşıp, peygamberlerin bildirdiklerine aykırı davranarak büyük günah işleyen müminler de azaba duçar olacaklardır (Nisâ, 4/10, 14, 93, 97; Mâide, 5/94-95; Nûr, 24/23-24, 63).

115

İnsanların yanı sıra cinlerin de cennetlik ve cehennemlik olanları bulunmaktadır. Bir ayette, “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A‘râf, 7/179) buyurulmakta, hakikate giden yolları kapatan iki tür zümrenin cehennemlik olduğu bildirilmektedir.

Hata etmek her ne kadar kula mahsus olsa da, merhamet etmek ve bağışlamak da Allah Teâlâ’nın bir lütfudur. Ancak kim bir kötülük eder de kötülüğü, kendisini çepeçevre kuşatırsa, işte o gibi kimseler cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır (Bakara, 2/81).

Meryem Suresi’nde cehennemden ve onun ehlinden bahsedildikten sonra, “İçinizden oraya gitmeyecek hiçbir kimse yoktur.” (19/71) denilmektedir. Ayette geçen bu ifade için üç türlü yorum yapılmaktadır. Birincisi, oraya uğrayanlardan maksat sırattan geçenlerdir. Zira mümin olsun kâfir olsun herkes cehennemin üstüne kurulmuş olan sırattan geçmek zorundadır. İkincisi, bunlar cehenneme gidecek olan kâfirlerdir. Üçüncüsü, potansiyel olarak her insan yaptığı amele göre cennete olduğu kadar cehenneme dahi gidebilecek durumdadır (Karaman vd., 2007: III/613). Ayetle ilgili yorumlardan hareketle müminler dahi cehennemin dehşet verici halini hissedeceklerdir. Nitekim müminler de cehennemin yanına getirilip, oraya yaklaştırılacaklar, onun yanından geçerlerken alevlerinin harlamasını, yalazlaşmasını ve ağarmasını görecek ve ağır suçluların ayıklanıp içine atılışına da tanık olacaklardır (Kutub, 1976: IX/531). Ancak bir sonraki ayette de bildirildiği üzere, Allah’tan sakınanlar kurtarılacak, zalimler ise diz üstü çökmüş bir halde orada bırakılacaklardır (Meryem, 19/72). Dolayısıyla bütün insanların cehennemi bir şekilde tecrübe edecekleri sonucunu çıkarmak mümkündür.

1.1.7.6. Cehennemliklerin Allah Tarafından Muhatap Alınmaması