• Sonuç bulunamadı

Bulgaristan ġehirlerinden Balkan Ġdaresine Gönderilen Mektuplar

Balkan gazetesine ġumnu‟dan pek çok mektup gelmiĢtir. Bu mektuplarda

eğitimden sosyal hayata pek çok konudan bahsedilmektedir. Örneğin 22 Temmuz 1906 tarihli Balkan gazetesi nüshasında yayımlanan bir mektupta; bir hafta önce ġumnu Kız Mektebi‟ndeki merasimde Ġranî Hacı Ali Ağa kızı Melek Hanım tarafından bir konuĢma yapıldığı ve bu konuĢmanın dinleyicileri ağlattığı belirtilmiĢ, ardından da konuĢma metni okuyucuların dikkatine sunulmuĢtur. Melek Hanım‟ın eğitimle alakalı ve dikkat çekici konuĢması Ģöyledir:

“Efendi babalarımız; aziz kardeĢlerimiz! Böyle bir mürüvvetli günümüzde semere-i sa‟y ü gayretimizi görmek emel-i maksadıyla olan teĢrifiniz bizin için unutulmaz saadettir.

Efendiler!

Böyle mukaddes günümüzün bir hatırası olmak üzere bu cariyelerinin birkaç söz söylemesine müsaade-i müĢfikanelerinin Ģayan görülmesini rica ederim.

Mamafih masumane olduğu kadar birazda acı olan sözlerimin hüsn-i niyetime bağlanmasını niyaz ederim.

Asrımız öyle bir cihan-ı marifet ve medeniyettir ki nur-ı irfan ve faziletin bütün dünyayı tenvir eylediği Ģu devirde bizlerin mektepten, ilimden, maariften nasibimiz, yok diyecek kadar azdır. Çünkü maarife, ilme lazım olduğu kadar rağbet etmiyoruz. Bu da cehaletimizden, ilmin kadrini bilmediğimizdendir.

Efendi babalar!

Bu hâb-giran gafletten artık uyanmalıyız. ġu medresecikte, Ģu mektepte her sene yüzlerce hemĢire, birader faza-i ilmiye ile tenvir-i zât ve sıfat etmiĢ olmalıyız beka-yı milliyetimize çare-i yegâne ancak budur. Mektep, mektep, mektep!”

Bu ifadelerin ardından Melek Hanım konuĢmasını aĢağıdaki beyitle tamamlamıĢtır:

“ġerh-i in hicran u in hûn-ı ciğer Ġn zaman bü‟gzar tâ vakt-i diğer”

Melek Hanım‟ın eğitim hakkındaki bu ifadeleri ve cehalete vurgu yapması

Balkan gazetesi tarafından da çok değerli görülmüĢtür. Gazete, Melek Hanım‟ın bu

konuĢmasını yayınladıktan sonra Melek Hanım hakkında, “Melek Hanım‟ın masumane olduğu kadar ulvi bir hakikat olan Ģu sözleri; umumumuz için bir ibret olmasını temenni eyleriz” demiĢtir506

.

Melek Hanım‟ın etkileyici bir konuĢma yaptığı, ġumnu Kız Mektebinin mükâfat dağıttığı program Tuna gazetesinden Ahmet Ġhsan Efendi tarafından eleĢtirilmiĢtir. Ahmet Ġhsan Efendi tarafından program eleĢtirilince mektep idaresinden sorumlu olan vakıf yönetimi adına A. H. imzalı bir yazı Balkan gazetesinde yayımlanmıĢtır. Bu yazıda Ahmet Ġhsan Bey‟in Tuna gazetesindeki yazısı eleĢtirilmekte ve Ģöyle denilmektedir:

“Muharrir-i Muhterem Efendim!

257 numaralı Tuna gazetesinde Ahmet Ġhsan Efendi tarafından ġumnu Kız Mektebi‟nin tevzi-i mükâfatına dair bir makale görüldü. Vakıf komisyonu heyeti tarafından idare olunan kız mekteb-i rüĢtiyesi hakkında makale yazmak adet hükmünü aldı. Sahib-i makale komisyon heyetinin içinde mektep âleminden anlar

zevat bulunduğu halde mektebi teftiĢ etmiĢler öyle mi? Tahsilleri noksan kalmıĢ öyle mi? Sahib-i vicdanım diyen sahib-i makale hiç düĢünmüyor ki ġumnu‟da oldukça muntazam bir kız mekteb-i ibtidaiyesi var mı? Yok! Bununla beraber kızların el iĢlerinde maharet kesbettiklerini yazıyorlar. Bundan dolayı bendeniz ve hem efkârım olan zevat-ı muallime hanıma teĢekkürler ederiz ki hiç olmazsa evlatlarımıza iĢ iĢlemeği öğretmiĢler. Ey hürriyet-perest! Niçin Mekteb-i RüĢtiyeden bahsetmiyorsun? Yoksa Mekteb-i RüĢtiye fevkalade izhar-ı mükemmeliyet mi eyledi507?”

A. H. tarafından 10 Ağustos 1906‟da bir mektup daha yazılmıĢ ve Tuna gazetesindeki Ahmet Ġhsan Efendi‟nin eleĢtirel yazısı ve A. B.‟nin yazısı bu mektupta ele alınmıĢtır. Mektupta Ģöyle denilmektedir:

“Muharrir-i Muhterem Efendim

Mekteb-i RüĢtiyenin adem-i intizamından Ģu hale girmesi her sahib-i vicdanın yüreğini sızlatmakta, bunu teemmül edipte intibah-ı kalbe gayret fikriyle makalat-ı nafia yazmak, cevap vermek iktidarını haiz olan her bir zat-ı âli sıfat için icap etmekte iken, Tuna gazetesinin muhbir zi-iktidarı olan Ahmet Ġhsan Efendi, kaidenin hilafında olarak kız mekteb-i rüĢtiyesinin nevakısla mali olduğuna dair itirazata baĢlad, ve fikrini teyit için Tuna gazetesine bir mektup bile yazdı ve lâ yetesavver olan Ģu cüret na-revası kendini bir muharrir zi-iktidar silkine dahil fikr-i sakimine tebaiyetle zuhura geldi, fakat gazete-i muteberenizde o zat-ı âli himmet kendisine bendeleri tarafından verilen cevabı gördükte Ģu hakikate karĢı izhar-i hiddet eyleyerek kendisi çekilip arkadaĢları tarafından cevap verilmek daiyesiyle fikren isbat-ı hakka Ģürû‟ edildi heyhat! O hürriyetperver ve sahib-i vicdan olan Ahmet Ġhsan Efendi kız mekteb-i rüĢtiyesine dair bir günlük müĢahedatında pek çok noksan bulunduğunu anlamıĢ ve bu derece keĢf-i hakikate muvaffak olduğunu mütefahirane, A. B. Efendi mektubunda beyan ediyor, ey A. B. Efendi mademki o zat bir günlük mesai-i aliyyesini kız mektebinin müĢahedatına sarf etmiĢ tabii birkaç günlük müĢahedatı da mekteb-i rüĢtiyeye matuf kılmıĢtır. Çünkü „El-fazlü‟l-li‟l- mütekaddim‟ kaidesince evvela ona terettüp eden vazife mekteb-i rüĢtiyeden bahsetmek idiği Ģan-ı insaniyette bunu iktiza ediyor idi. Ey A. B. Efendi bendeleri

mekteb-i rüĢtiyeden neĢet etmiĢ bulunduğum cihetle her an terakki-i tahsil fikrini arzu eden zevat-ı âli himmetin taraftarı bulunmaktayım. O zat-ı muhterem de her ne kadar kız mekteb-i rüĢtiyeden mezun ise de efkâr-ı terakki fikrinde cevelan etmediğinden terakkiyat tahsiliyle aid-i harf-i vâhid bile yazamaması pek o derece Ģayan-ı istiğrâb bir madde değildir, fakat bu hususa dair düĢünüldüğü takdirde onun kıymet-i hakikiyesi tezahür eder508.”

A. H. imzalı mektuba 28 Ağustos 1906 tarihinde yine Balkan gazetesi aracılığıyla yayımlanan ve ġumnu‟dan gönderilen bir mektup ile cevap verilmiĢ ve bu cevapta Ģöyle denilmiĢtir:

“Balkan‟ın 14. Numarasında A. H. Efendi‟nin bir mektubunu daha gördüm. ReviĢ-i hâlden galiba efendi-yi mumaileyh ile anlaĢamayacağız gibi duruyor. Çünkü A. H. Efendi‟nin söz anlaması müĢkül görünüyor.

Ben makalemde „menafi-i milliyemize temas eden her fiil ve hareketimizi bir lisan-i itidalperverane ile tenkit ve muaheze edelim; kusurlarımızı anladıktan sonra da saadet-i milliyemize medar olacak vesaite dört el ile yapıĢalım‟ demiĢtim.

Lakin A. H. Efendi meydan-ı mübahaseye süren kız rüĢtiyesi hamileri kendilerini papa gibi lâ-yuhti ad ediyorlar galiba ki munsıfane birkaç sözüm üzerine yine hiddetleri kabarmıĢ. Ahmet Ġhsan Efendi‟ye tekrar atıp tutmuĢlar. Ahmet Ġhsan Efendi‟yi bir tarafa bırakalım. Yekdiğerimizin suallerine cevap verelim.

Eğer Ġhsan Efendi‟ye ziyade kızdıysanız aforoz edin, cemiyet-i beĢeriyeden tard edin. Lakin istitraden Ģunu arz etmeme müsaade buyurun: eğer Ġhsan Efendi‟yi „lâ-yetesavver olan Ģu cüret nâ-revasından dolayı muhakemeye falan tenezzül buyurur da ilam ederseniz ilanı A. H. Efendi‟den daha iyi Türkçe bilir birine yazdırınız ki okuyanda bir mana anlasın. Çünkü bu defaki mektubunuzdan mana çıkarmak biraz güççe. Gelelim sadede:

Mekteb-i rüĢtiyeden bahs olunmadığının sebebini soruyordunuz. „Mekteb-i rüĢtiyenin adem-i intizamdan Ģu hale girmesi‟ yolunda tutturduğunuz nevha ile mekteb-i rüĢtiyenin hal-i periĢanisini anlatmak istiyorsunuz. Biz yanlıĢ söyleseniz de doğru mana çıkarırız. Ahmet Ġhsan Efendi rüĢtiye imtihanlarını görmemiĢ. Tırnova‟da imiĢ. Onun için bilmediği bir Ģeyden bahsetmemiĢ. Siz de rüĢtiyenin

508 A. H., “Muharrir-i Muhterem Efendim”, Balkan, 28 Temmuz 1322/10 Ağustos 1906, Nr: 14, s. 2- 3.

halini bilmiyorsunuz ya! Çünkü ben rüĢtiye muallimlerinden tahkik ettim: gerek sene içerisinde gerek imtihanlarda Tufalızade Ethem Ağa‟dan gayrı mektebe kimse gelmemiĢ. Ben tahkikatımı bu derecede bırakmadım. Bakınız rüĢtiyenin daha ne noksanlarını öğrendim.

1. Bütün mektep talebesi seneyi bir odada geçirmiĢler.

2. Odun almaya para olmadığından kıĢın yangın bakiyesi kiriĢ parçalarını yakmıĢlar. Geçen sene o da yokmuĢ.

3. Muallimlere on beĢ aylık verilmemiĢ.

4. RüĢtiyenin baĢına cahil, terbiyesiz, deli bir müdür musallat olmuĢ.

Ġnsaf edilsin siz evladınızın terbiye ve taliminde bu kadar müsamaha gösterirseniz beĢ on kuruĢu mektepten esirgerseniz muallimlere kızmaya nasıl hakkınız olur?

Muallimler hava ile mi karnını doyursun? Mamafih o hal-i pür-melalleriyle beraber millet-i islamiyenin uluvv-i cenabane itimatları olduğundan meyus olmayarak vazifelerini hüsn-i ifaya son derecede gayret ettiklerini arz ve delil olarak tatil zamanında bile bila-mükâfat arzu edenleri tedrisle uğraĢtıklarını irae ediyorlar. A. B.509”

Eğitimin önemli bir boyutu öğrencilerden ihtiyaç sahibi olanların ihtiyaçlarının temini meselesidir. Bu çerçevede Vidin‟den yazılan M. Lütfi imzalı bir mektupta Müslüman Türk öğretmenlerin öğrencilere yardım edilmesi hususunda daha gayretli olmaları istenilmekte ve bu seneki öğretmenlerde yardım için gayret Ģevkinin görülmemesi eleĢtirilmektedir. M. Lütfi‟nin bu mektubunda Ģöyle denilmektedir:

“Efendim! 128 numaralı ceride-i muteberinizde “Silistre yavrularıyla gayur muallim” efendilerini tebriki mutazammın görülen mektubun bütün Bulgaristan muallimin-i Ġslamiyesine bir nümune-i imtisal olmasını arzu ederiz. Çünkü ekseri etfal-i müsliminin ihtiyaçları pederleri tarafından layıkıyla tesviye olunamadığından mektepleri terke mecbur olduklarını görüyoruz. Binaenaleyh milel-i sairenin hafta geçirmeyerek bu maksatla birçok cemiyetler, tiyatrolar teĢkil eylediklerini dahi aĢikâr olarak gördüğümüzden bizim dahi muallim efendilerimiz bu hususta zahmetlerine acımasalar ne olurdu. Sabık kasabamız muallimlerinden bu maksada

hizmet edenlerini kemal-i iftiharla gördük. Fakat bu seneki muallim efendilerimizin hiçbirinde böyle bir vazife-i mukaddesiyeye hizmet edecek fikir görülmemesi cidden Ģayan-ı teessüf değil mi510?”

Bu mektuba iki hafta kadar bir süre sonra yine Vidin‟den gönderilen bir mektup ile cevap verilmiĢtir. Ġlgili mektupta Ģunlara yer verilmektedir:

“Balkan‟ın 136 numaralı nüshasında Vidin‟den yazılmıĢ M. Lütfi imzalı bir mektup okuduk. Bu mektubun sahibi, ahiren Silistre‟de yapılan tiyatronun takdirinden söz açarak, Vidin‟in bu seneki muallimlerini „böyle gayretler göstermiyorlar‟ diye itham etmek istiyor. Lakin bize kalırsa bu efendinin hatası Ģudur: Böyle bir emr-i hayrın husulü için muallimlerden evvel Vidin encümen-i maarifini ikaz etmek lazım idi.

Ne garip Ģey!... Biz bazı yerlerde maarif menfaatine tiyatro yaptığımız için itham olunuyorduk; burada ise aksine olarak, tiyatro vermemekliğimiz gayretsizliğimize delil tutuluyor. Hâlbuki böyle bir iĢe mesai edebilmek için Cuma tatillerimizi dahi feda etmek maatteessüf mümkün olamıyor. ġu kadarcık bir suale müsaade olunur zannederiz:

Vidin‟in bu seneki muallimleri de Lütfi Efendi‟nin dediği gayreti gösterecekler farz etsek, sahne-i ibrette iyi bir Ģey meydana koyabilmek için, burada, zükur ve inas tamam bir heyet-i eĢhas teĢkili mümkün mü?

Vidin‟in eski

muallimleri511.”

Vidin‟in eski muallimleri tarafından Balkan idaresine gönderilen bu mektup, Balkan gazetesi tarafından da değerlendirilmiĢ ve Ģöyle denilmiĢtir:

“Vidin mekteb-i rüĢdiyesi muallimlerinin balada münderiç mektubu Vidin‟de olsun, saire kasabalarda olsun ufak ufak tiyatrolar vererek, piyango biletleri yayarak okumak yazmak isteyen Müslüman evlatlarının fukara kısmına muavenet edilmesi için ahalimiz arasında ittifak, uygunluk mevcut olmadığını gösteriyor.

Hâlbuki Ģimdi hep ahalimiz senliği benliği bir tarafa bırakıp millet menfaatine olan Ģu gibi meselelerde, safvet-i vicdan ile çalıĢmalıyız.

510 M. Lütfi, “Mektup, Vidin‟den”, Balkan, 2 ġubat 1322/15 ġubat 1907, Nr: 136, s. 3-4.

511 “Vidin‟in Eski Muallimleri, Vidin‟den Bir Mektup”, Balkan, 23 ġubat 1322/8 Mart 1907, Nr: 152, s. 3-4.

Mesela bakınız, Filibe‟de geçen ay birkaç erbab-ı hayr tarafından edilen teĢebbüs üzerine mektep menfaatine verilen tiyatro ne kadar güzel oldu, ve herkesin hoĢnudîsini mucib oldu. Ale‟l-husus birtakım fukara evlatları esvab; kundura giydi. Böyle bir emr-i hayrın müsebbiplerine herkes Allah razı olsun dedi.

Aman kardeĢler! Dirliksizliği mutlaka bertaraf edip, mekteplerimizin terakkisi esbabını el birliğiyle ne yapıp yapıp ihzara çalıĢmalıyız512.”

Balkan gazetesi idaresine Silistre‟den de pek çok mektup gönderilmiĢtir. Bu

mektuplar çok çeĢitlidir. Örneğin Tuna gazetesinde çıkan “Müderris ve Ġmam Boğaz Boğaza” baĢlıklı bir baĢyazı sebebiyle Mehmet ReĢat isminde bir zat Silistre‟den

Balkan gazetesine bir yazı göndermiĢ ve bu yazı yayınlanmıĢtır. Bu yazıda, Tuna

gazetesindeki yazının imam ve müderris arasındaki meselede hakikati örtmek gayesiyle yazıldığı belirtilmekte ve hakikati aktarmak için bu mektubun yazıldığı ifade edilerek Ģöyle denilmektedir: “Haziran‟ın on birinci gecesi yatsı namazından sonra cemaat dağılmakta iken müderris Hacı Salim Efendi, Mahzar zade Mustafa Ağa‟yı Medrese dersanesinin salonuna çağırdığında aralarında zuhur eden yaygarayı anlamaya giden imam Hacı Salih Efendi‟ye karĢı Salim Efendi‟nin bir müderrise asla yakıĢmayacak Ģütûm-ı galiza ile saldırması üzerine vaka meydan alır. ĠĢte bu esnada der ki müezzin efendi de camiin merdivenini yakalayıp imam üzerine hücum eder. Vaka Bulgar ve Ġslam komĢuları Ģahadetiyle mahakime aksetti. Netice-i muhakeme bakalım ne hacalet-averdir.

Ma-fevki olan imam efendiyi darp ve tahkire yürüdüğünden dolayı müezzin azledilmiĢtir. Müderris Hacı Salim Efendi‟nin azli ise icari müderrisliğine bi-emr-i edille-i Ģer‟iye meĢrut olan evkafın iki dükkânını istimlak fikrinde bulunduğu evrak-ı resmiye ile tahakkuk eylemesindedir513.”

Dobriç‟ten de Balkan idaresine gönderilen mektuplar mevcuttur. Ekim 1906 tarihinden iki ay kadar önce Silistre‟de Ümit Kıraathanesi adına düzenlenen piyangoda Dobriç‟e de bilet isabet etmiĢ, ancak bu ikramiyeler Ģimdiye kadar gönderilmemiĢtir. Bunun üzerine Balkan gazetesi aracılığıyla niçin Ģimdiye kadar

512 Balkan, 23 ġubat 1322/8 ġubat 1907, Nr: 152, s. 4. 513 Balkan, 22 Temmuz 1322/4 Ağustos 1906, Nr: 9, s. 2-3.

gönderilmediği sorulmuĢ ve bir cevap beklendiği “Açık Mektup” ile ifade edilmiĢtir514

.

Rusçuk‟tan Ahmet Zeki Bey, Balkan gazetesinin yayın hayatına baĢlaması üzerine Rusçuk‟tan Balkan gazetesi idaresinde Ethem Ruhi Bey‟e bir mektup göndererek Balkan gazetesinin yeniden yayın hayatında oluĢundan duyduğu memnuniyeti ifade etmiĢtir. Ahmet Zeki Bey‟in mektubu Ģu Ģekildedir:

“Azizim Ethem Ruhi Bey

Evvelce taht-ı imtiyazda olan „Balkan‟ Ģu aralık vesatet ve himmet-i edibaneleriyle âlem-i matbuatta tecdid-i hayata muvaffak oldu. Kendim hürriyet meftunu olduğum için „Balkan‟ 94 senesi hürriyet mesleğini takip ediyordu. Eminim ki aynı „Balkan‟ Ģu meslek-i celil-i mukaddeste sabit-kadem oldukça müsellem olan iktidarınızdan istifade etmekle kesb-i fahr ve Ģeref eyleyeceğim.”

Ahmet Zeki Bey‟in mektubunun hemen altına Balkan gazetesinin düĢtüğü not ise Ģu Ģekildedir:

“Ahmet zeki Bey‟in bir eser-i teĢvik ve tevazu olan Ģu mektubunu neĢr ve ilandan maksadımız, kendilerini saika-i insaniyetle, mübalağa ile telakki eyledikleri hizmet ve bıdâa-i naçizimizin mazhar olduğu tebrik-i sahimaneye(?) alenen teĢekkürü vicdana borç bildiğimizdendir515.”