• Sonuç bulunamadı

Boşanmış Kadınlar:

SOSYOLOJİK ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN TÜRK ROMANINDA KADIN

A. Toplumsal Konumları Bakımından Kadınlar 1. Evli Kadınlar:

3. Boşanmış Kadınlar:

Ahmet Mithat‟ın romanının kahramanı Hüseyin Fellâh, Tunus‟ta bir tüccarın kızı ile evlenir. Ancak kız evli olmalarına rağmen eline Hüseyin Fellâh‟ın elini değdirmez. Onu kendisine yaklaĢtırmaz. Bir gece kızın âĢığı gelip de kızın gönlünün kendisinde olduğunu, kendilerine yol vermesini istediğinde Hüseyin Fellâh, baĢkasında gönlü olan bir kızı boĢ yere yanında tutumanın anlamsız olduğunu görerek kadını oracıkta boĢar ve gitmelerine izin verir.1057

Kocasını öldü bilip baĢka bir erkeğin nikâhına giren Hasna Hanım, onun birgün çıkıp gelmesi sonucu ölmediğini gördüğünde bir ulema kızı olduğundan Ģer‟i yasalara göre kocası

hayatta olan bir kadının baĢka bir erkekle evlendiği takdirde ikincisinden boĢ düĢeceğinin bilicindedir. ġeyhülislamın huzurunda artık eski eĢinin yüzüne bu utançla bakamayacağını, Ģimdiki nikâhlı kocası ile de evliliğini sürdürmeye takatinin olmadığını ifade ederek ikisinden de boĢ olur. Ömrünü içine gömdüğü acıyla sürdürmeyi tercih eder.1058

“Paris‟te Bir Türk” romanının kahramanı Madame Garnold, kocası uygunsuz bir adam olduğu için ondan ayrılır ve hayatını eniĢtesinin yanında çocuk bakıcılığı yaparak idame ettirmeye çalıĢır.1059

“TaaĢĢuk-ı Tal‟âte Fitnat” romanında Fitnat‟ın annesi Zekiye Hanım, on altı sene önce Ali Bey adında yirmi dört-yirmi beĢ yaĢlarında bir adamla evlenmiĢtir. Zekiye Hanım, fakir bir aileden güzel ve akıllı bir kızdır. Karı-koca birbirlerini çok sevmelerine rağmen bir seneden fazla birlikte yaĢamıĢlar ve Ali Bey karısına bir gün bir sebepten dolayı darılmıĢ ve karısını boĢamıĢtır. Karısı Zekiye Hanım kocasının inadını bildiğinden beklemek istese de kocası bekletmez ve onu kapı dıĢarı eder. Kocası tarafından kovulan kadın, ağlayarak ihtiyar annesinin evine gider. Zekiye Hanımın Ģu sözleri son derece manidardır:

“-Ah zalim…Ah hain!..Ben o kadar seviyordum! O ise beni aldatmak için, severim meverim, diyordu. Yalandan bir muhabbet gösterirdi. Beni gerçekten seveydi, böyle sebepsiz kovar mıydı?.. Ah!..Erkeklerin muhabbetine inanmak!..Onların sadakatine aldanmak! Ne büyük kabahat!.. Ah zavallı biz karılar! Biz, evlendiğimiz vakit de zannederiz ki, bir koca, bir refik alıyoruz. Halbuki erkekler bize o nazarla bakmıyorlar. Onlar, evlendikleri vakit, karılarına verdikleri ehemmiyet, satın alacakları bir beygir yahut bir arabaya verdikleri ehemmiyetten azdır!.. Evet… Hakları var a… Çünkü, bir beygir alacaklar, eğer iyi çıkmazsa, yine satmaya mecbur olacaklar. Lâkin aldıkları fiyatla belki satamazlar. İşte bir zarar korkusu var. Fakat,

1057 Ahmet Mithat Efendi, Hüseyin Fellâh, ss. 187-188.

1058 A.g.e., s. 226.

1059 Ahmet Mithat Efendi, Paris‟te Bir Türk, s. 118.

kadınları iyi çıkmazsa (!), tab‟larına muvafık gelmezse (!) hiçbir zarar etmeksizin onları bırakırlar; başkalarını, daha iyilerini (!) alırlar. İşte bizi hayvan mesabesinde bile tutmazlar.

Ne yapalım? Hüküm onların elinde. Nasıl isterlerse öyle yaparlar!...” 1060 Bu satırlarda kadının çaresizliği ve düzene boyun eğiĢi dikkatlere sunulur.

Zekiye Hanım, kocası tarafından kovulmasına rağmen onu hâlâ sevmektedir. EĢinin de kendisini sevdiğini düĢünmektedir; ama olanlara anlam veremez, ağlar.1061

Nabızâde Nâzım‟ın “Zehra” adlı romanında Subhî, eĢi Zehra‟yı cariyesi Sırrıcemâl‟in ısrarları üzerine boĢar. Zehra, bu badireye tahammül edemeyeceğini düĢünse de atlatır.1062 Hüseyin Rahmi Gürpınar‟ın “Bir Muadele-i Sevda” adlı eserinde roman kahramanı

“ben”, geçinemediği için ilk iki eĢini boĢar ve bir üçüncüsüyle evlendirilir. Bu eĢler birer

“güzellik heykeli”ni andırmakla beraber kendilerinde “ben”in onlarda görmek istediği zekâ ve Ģairânelikten eser yoktur. “ben”in de bu Ģairâne tavrını alaycı tavırlar ile karĢılamıĢlar ve canını sıkmıĢlardır.1063 Bedia, ölüm döĢeğinde iken eĢini hayatı boyunca aldattığı için ceza olarak ondan kendisini boĢamasını ister ve bu isteği üzerine Naki Bey, Bedia‟yı boĢar.1064 Bunun üzerine Bedia babasının evinde iyileĢtikten sonra Nazire Hanım kendisini derinden üzecek bir felâketle karĢı karĢıya kalır. EĢi Fatin Bey, sevdiği kadın olan Bedia ile kavuĢabilmek uğruna kendisini boĢar.1065

Hüseyin Rahmi Beyin “Mutallâka” adlı romanında Âkile Hanım‟ı eĢi Mail Bey, bir gün sinirli bir biçimde sarf ettiği “Boş ol benden!” sözü ile boĢar. Biz bu durumdan Âkile Hanımın bize aksettirdiği kadarıyla eĢine yazdığı mektuplar vasıtasıyla haberdar oluruz.

BoĢanalı henüz altı ay olmasına rağmen Âkile Hanım eĢini hâlâ eski günlerdeki Ģevk ve heyecan ile sever. EĢi yanında olmadan yaĢayamayacağının ve onsuz bir hayatın kendisine zindan olacağının farkındadır. EĢi kendisini boĢadığını söylediği zaman orada bayılır.

Ayıldığında hizmetçiler evden ayrılması için eĢyalarını toplamaktadırlar. Bu durum onu daha da üzer.1066 Âkile Hanım, kocası Mail Bey ile dört sene aynı yastığa baĢ koymuĢtur.1067 Âkile Hanım, eĢine yazdığı bir mektupta kayınvalidesinin kendisi ile olan çatıĢmalı hâllerinde asıl derdinin ne olduğunu çok iyi bildiğini, bir kadını derinlemesine anlamanın tek yolunun yine bir kadın olmaktan geçtiğini, bir erkeğin ne kadar usta olursa olsun bir kadını tam anlamıyla anlamasının mümkün olamayacağını ifade eder. Kayınvalidesinin dünyada en çok nefret ettiği

1060 ġemseddin Sami, a.g.e., s. 78.

1061 A.g.e, s. 79.

1062 Nabizâde Nâzım, a.g.e., s. 75.

1063 Gürpınar, Bir Muadele-i Sevda, ss. 21-22.

1064 A.g.e, s. 181.

1065 A.g.e, s. 192.

1066 Gürpınar, Mutallâka, ss. 5-6.

1067 A.g.e., s. 7.

kiĢinin kendisi olduğunun farkındadır. EĢine birleĢme konusunda annesini engel olarak görüyorsa bu iĢi kendisine bırakmasını ve kendisini yeniden nikâhına almasını söyler.

Kayınvalidesini ikna etme konusunda kendinden emin tavırlar sergiler ve bunda baĢarılı olacağına inanır. Kendisini can-ı gönülden gelinliğe yeniden kabul edeceğini belirtir.

Kendisini üzmemesini ve çocuğunu kendisi hayatta iken yetim bırakmamasını rica eder.1068 Âkile Hanım, kayınvalidesi konusunda eĢine o kadar yakınır ki, bu yakınmalar bir müddet sonra eĢi Mail Beyin de canını sıkar ve Âkile Hanımı boĢar. Bunda Âkile Hanımın kayınvalidesine olan kinini kocasından çıkarmak istemesinin de payı büyüktür.1069 Mail Bey, eĢine yazdığı mektuplardan birinde komĢusu Adviye Hanımdan bahsederken biz Adviye Hanımın da eĢinden boĢanmıĢ bir kadın olduğunu görürüz. Kocası ile olan geçimsizlikleri yalnız ev içerisinde bir sır olarak kalmayıp bütün mahallelinin dilindedir. Kocasından ayrılmak için ġeyhülislâm kapısına tam bir sene gidip gelerek orayı suyolu etmiĢtir. Karısını bırakmama konusunda ısrarcı bir tutum sergileyen koca, en sonunda bu durumdan bıkarak eĢini boĢar. Adviye Hanım, baĢta eĢinin kendisini boĢadığına sevinir; ancak daha sonra bu kendisince müjdeli olan haberi ona getirdiklerinde heyecandan bayılır. Herkes onun sevinçten bayıldığını zannederken o, ayıldığında durumun hiç de öyle olmadığını görürler. Çünkü Adviye Hanım, kocasından son derece nefret etmesine rağmen boĢanma kelimesini duyduğu vakit bu nefretin sevgiye döndüğünü ağlayarak ve piĢmanlık dolu bir yürek ile ifade eder.1070 “Metres” romanında Sümbül Hanım, dokuz kocadan boĢanmıĢ ve onuncusu ile evlenmiĢ bir kadındır.1071 Yine aynı romanda kocaları olduğu hâlde kendilerine dost tutan ve durumları öğrenilince eĢleri tarafından boĢanan kadınlarla karĢılaĢırız.1072

1068 A.g.e., ss. 18-19.

1069 A.g.e., ss. 20-21.

1070 A.g.e., s. 22.

1071 Gürpınar, Metres, s. 228.

1072 A.g.e., s. 229.