• Sonuç bulunamadı

VIII. II Dünya Savaşı’nın Sonu ve Mısır’ın Tam Bağımsızlık Girişimi

1.3. İsrail Devletinin Kuruluşu ve 1948 Arap İsrail Savaşı

1.3.1. Yahudilerin Filistin’e Yerleşme Çabaları

1.3.1.4. Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komisyonu ve Taksim Kararı

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Filistin idaresi, bir yanda sürekli artan insan göçü, diğer tarafta, hızla tırmanan şiddet sebebiyle İngiliz hükümeti için, başa çıkılmaz bir sorun olmuştur. Bu nedenle aşırı boyutlara ulaşan yönetim problemleri sorunun ululararası hale gelmesine neden olmuş ve İngiliz hükümeti sorunu 1946 yılında, bir soruşturma komitesine devretmiştir. Bu komitenin çalışmalarının çözümsüzlükle son bulmasından sonra hükümet bir adım daha atarak, 18 Şubat 1947 tarihinde Filistin’de otuz yıldır devam eden sorumluluğunu bir tarafa bırakıp aşağıdaki açıklamayı yapmıştır: “ Majestelerinin hükümeti… Barıştırılamaz bir ilkeler çelişkisi ile karşı karşıya kaldı. Filistin’de yaklaşık 1.200.000 Arap ve 600000 Yahudi vardır. Yahudiler için esas hedef, Filistin’in herhangi bir kesiminde Yahudi egemenliğini sağlayana kadar direnmektir… Bu şartlar altında hem Araplar hem de Yahudiler tarafından önerilen çözümleri kabul edemeyeceğimize, ya da kendimizin üreteceği bir çözümü uygulamaya koyamayacağımıza karar verdik. Bizim için açık olan yegâne yolun sorunu Birleşmiş Milletlerin hükmüne teslim etmek olduğuna karar verdik.” Filistin sorunu bu açıklamanın yapıldığı tarihten sonra ululararası alanda B.M çerçevesinde ele alınmaya başlanmıştır81

.

1930 – 1946 yılları arasında Filistin’deki Arap ve Yahudi nüfusu sayısı aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

80 Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları, (1948–1988), s. 83. 81 Bülent Aras, Filistin - İsrail Barış Süreci ve Türkiye, İstanbul, 1997, s.15–16.

Etnik Gruplara Göre Filistin Nüfusu, 1931–1946

Arap % Yahudi % Diğerleri % Rakamlar

1931 864,806 82 174.139 19 18.269 2 1,057,601

1936 983,244 71 382,857 28 22,751 2 1,388,852

1941 1,123,168 68 489,830 30 26,758 2 1,639,756

1946 1,310,866 67 599,922 31 31,562 2 1,942,350

(William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, s.282)

İngiltere 2 Nisan 1947’de Birleşmiş Milletlere resmen başvurarak, Filistin meselesinin Genel Kurul’un gündemine alınmasını, Genel Kurul’un bu konu için özel bir oturum yapmasını, meseleyi incelemek üzere özel bir komite kurmasını ve meselenin Genel Kurul’un sonbahardaki normal toplantısında ele alınmasını istedi. İngiltere’nin isteği üzerine82

Genel Meclis ilk oturumunu, 28 Nisan 1947’de yaptı. Bu toplantıda İngiltere’nin Genel Meclise bazı tavsiyeleri vermesi gerekiyordu. Gelecekteki Filistin hükümeti ile ilgili B.M, Mısır – Irak – Lübnan - Suudi Arabistan ve Suriye’deki Arap delegeleri; Filistin üzerindeki mandanın kaldırılmasını ve Filistin’in bağımsızlığını talep ettiler. Buna ilaveten de aynı oturumda bir ajanda oluşturuldu. Filistin meselesiyle ilgili özel bir komite oluşturulması birinci madde idi. Arap delegeleri aşağıdaki şartlar altında taleplerini belirttiler:

Önce, Birleşmiş Milletler, Filistin’e kendi devletini kurmasını ve kendi kendini yönetmesini hak etmiş halklara verilmesini istedi. İkinci olarak, Manda altında olan Araplara bağımsızlıkları verilmeliydi. Üçüncüsü de Filistin’in bağımsızlığı bölgesel olarak, 25 yıl önce Milletler Cemiyetince kabul edilmişti ve bu bağımsızlığın temeli de manda temelliydi83. Buna karşılık, Yahudiler de Filistin’de kendi bağımsız devletlerinin kurulması için Birleşmiş Milletleri etkilemeye yönelik faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Arapların önerileri, 21 aleyhte, 20 lehte ve 13 çekimser oyla reddedilerek Filistin halkının kendi geleceğini belirleme hakkı elinden alınmış oldu. Bunu üzerine BM Genel Kurulu, Filistin sorununun çözümü için bir komite kurulması kararı almıştır84

. Genel Kurul, 15 Mayıs’ta, 7 oya karşı 45 oyla Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi

82 Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları, (1948–1988), s.84. 83 Georges Moussa Dıb, a.g.e, s.37–38.

(United Nations Special Comittee on Palestine – UNSCOP) nin kurulmasına, bu komitenin 11 üyeden oluşmasına ve komitenin raporunu en geç 1 Eylül 1947’de sunmasına karar vermiştir85

.

11 üyeden oluşan Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi, Haziran ayında Kudüs’e gelerek 16 Haziran’da ilk toplantısını yapıp, Arap ve Yahudi liderlerle görüşmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Yahudi liderlerin aksine, Arap liderler Komite ile görüşmeyi reddettiler. Ancak Komite, Arap ülkelerinden Mısır, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan ve Suriye’nin temsilcileriyle 23 Temmuz’da Beyrut’ta ve 25 Temmuz’da da Ürdün temsilcisiyle, Amman’da görüşmeye muvaffak oldu. Ayrıca bunlara ek olarak, Filistin’in yerli halkıyla da çeşitli temaslarda bulunuldu. Görüşmeler sırasında Araplar, Filistin’de bağımsız bir Arap devleti kurulmasını veya Yahudi göçünün durdurulması konusundaki isteklerini komiteye bildirdiler. Diğer taraftan Yahudi liderler bir an bile ara vermeden devamlı surette Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi ile teşrik-i mesai yaparak Filistin konusunda Komiteye kendi tezlerini kabul ettirmek için çalışmaktaydılar. Görüşmeler sırasında Yahudi liderler kendi tezlerini destekleyecek şekilde, Filistin tarihi hakkında komiteyi bilgilendirirken, Siyonizm’in amaç ve hedeflerini dile getirerek, Holokost ( Soykırım) hakkında da komiteye gerekli bilgileri vermek suretiyle, onları ikna etmek için ellerinden gelen bütün çabayı sarf ediyorlardı. Golda Meir, bu durumu hatıralarında şu sözlerle anlatmaktadır: “ Komitenin 11 üyesiyle çoğu zaman beraber oldum. Onların Filistin hakkındaki bilgilerinin azlığı beni dehşete düşürdü. Bunun üzerine mümkün olduğu kadar süratli bir şekilde Filistin tarihi ve Siyonizm hakkında onları bilgilendirdik. Sonunda Filistin konusundaki tartışmanın sebebini ve bizim niçin Holokost’tan arta kalan Yahudileri Filistin’e getirmek için uğraştığımızı anlamaya başladılar”. Bu şekilde komite ile temaslarını devam eden Siyonist liderler onları etkilemeye muvaffak olmuşlardır. Siyonistler doğrudan Filistin’in taksimini istemekteydiler86

.

Siyonist liderler komiteyi etkilemişlerdi ancak komite üyelerine baktığımızda hemen hemen hepsi de Amerika tarafından ikna edilmişti bile. Golda Meir’in yukarıdaki sözleri bir bakıma komite üyelerini etkilemedir ve bunu da başarmıştır. Nitekim Siyonistlerin Filistin için çalışmaları Holokost’tan çok daha önceleriydi. Çünkü XIX. Yüzyılda ortaya çıkmış Siyonizm hareketince ana gaye olarak benimsenen “ Ey

85 Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları, (1948–1988), s.84. 86 Süleyman Özmen, a.g.e, s.163–164.

İsrail! Senin toprakların Nil’den Fırat’a kadar uzanmaktadır”. Sözüyle ifade olunmuştur87

.

Komisyonun çalışmaları sonunda, hazırlanan Filistin raporu, 1 Eylül 1947’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne teslim edilmişti. Bu raporda, komisyon üyelerini oy birliğiyle benimsenen bir ilkeler demeti, oy çokluğuyla kabul edilen bir “çoğunluk planı” ve birkaç üyenin desteklediği diğer bir “ azınlık planı” yer alıyordu88

.

Komitede desteklenen çoğunluk planına göre: Filistin; Arap devleti, Yahudi devleti ve Kudüs bölgesi olmak üzere üçe taksim edilmekteydi (Bkz. Ek - I). Arap ve Yahudi devletleri, 1 Eylül 1947 tarihinden itibaren iki yıllık bir geçiş döneminden sonra bağımsız olacaklardı. Ayrıca bu iki devlet arasında bir ekonomik birlik mevcut olacaktı. Komite, Arap ve Yahudi devletlerine verilecek toprakların sınırları ile Kudüs bölgesinin sınırlarını da çizmiştir. Kudüs şehri Birleşmiş Milletlerin vesayeti altına konuyordu. Raporun çizdiği sınırlara göre Arap devletlerinin yüzölçümü 4.476 mil kare olup Filistin topraklarını % 42.88’ini, Yahudi devletinin yüzölçümü ise 5.893 mil kare olup Filistin topraklarının % 56.47’sini teşkil etmekteydi89

.

Azınlık raporuna göre de Filistin, Araplar ve Yahudiler arasında taksim edilmekteydi. Ancak, raporun öngördüğü Kudüs’ün başkent olduğu bağımsız Arap ve Yahudi devletlerinden meydana gelen bağımsız bir Filistin Federal Devleti idi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 29 Kasım 1947’de yapılan oylamada Çoğunluk raporu 13 ret 10 çekimser oya karşılık 33 oyla 181 sayılı karar olarak kabul edildi90

. Taksim kararı, Yahudi Ajansı tarafından kabul edilmesine rağmen planın çerçevesi, sınırlar ve göç gibi konularda Yahudiler için tatmin edici olmamıştır. Araplar için ise planın kabul edilmesi mevcut çerçevesi ile mümkün görünmüyordu. Filistinliler ve Arap devletleri planı özü itibariyle BM şartı ve hükümlerine aykırı olarak değerlendiriyorlardı. Nitekim sonuçta Taksim Planı’nı toptan reddederek, planın kendilerine hukuki bir sorumluluk yüklemesine karşı olmaya çalışmışlardır. Taksim kararından sonra ilk gelişme şiddetin hızla tırmanması olmuştur91

.

87 Raşid el - Gannuşi, Filistin Sorunu ve FKÖ, ( Türkçesi: Lütfullah Bender ), İstanbul, 1988, s.74. 88 Celalettin Yavuz, “ Filistin’de Arap - İsrail Çatışmasının Kökeni – Yahudi Yerleşmeciliği”, Onbirinci

Askeri Tarih Sempozyumu Bildirileri II, (04–05 Nisan 2007-İstanbul), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Ankara, 2008, s.153–190.

89 Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları, (1948–1988), s.85–86. 90 Türel Yılmaz, a.g.e, s.57.

Araplar bu planın uygulanmasını durdurmak için gerekirse savaşacaklarını ilan etmişlerdir. Plandan sonraki gün olan 30 Kasım 1947’de bölünmenin başlamasını önlemek için Filistin’de genel bir Arap grevi ilan edildi. Hemen hemen bütün şehirlerde şiddet hareketleri başladı. Manda yönetimi altında devam eden Arap -Yahudi çatışması, BM kararlarıyla daha çözümsüz hale getirilmiştir92. Bunun yanında İngilizler bölgede

manda yönetimini sona erdirme kararı almıştı ve 15 Mayıs’ta Filistin’de yönetimi boşaltacaktı ve bu durum sadece birkaç hafta sürecekti93. Bu açıklama ile İngilizler,

Filistin’i sorunlu halde terk ederek iki toplum arasında kalıcı çözüm yolu bulmak yerine geride nefreti temellendirdiği çatışmaların arttığı bir bölge bırakmıştır94

.

İngiliz, manda yönetimi sonuna yaklaşırken çatışmalar şiddetlenmeye başladı. 1948 Nisan’ında Yahudilerin aşırı Irgun ve Stern grupları, Deir Yassin adlı bir Arap köyünü yerle bir ettiler ve halkının çoğunu öldürdüler. Ben Gurion olayı nefretle karşıladıysa da Deir Yassin katliamı, Filistinlilerin davalarının haklı bir gerekçesi ve evsiz kalanların simgesi durumuna geldi. Yurtsuz kalan Filistinliler, en yakın Arap devletlerine sığındılar95

.

Arap - Yahudi çatışmaları boyunca, İngiliz yönetimi, düzeni sağlamak adına fazla bir gayret sarf etmeyerek kendi çekilişinin hazırlıkları üzerinde yoğunlaştı. 14 Mayıs 1948’de kargaşanın tam ortasında sonuncu İngiliz Yüksek Komiseri, General Alan Cunningham, Hayfa’dan sessizce ayrıldı96. Bunun üzerine Filistin’deki İngiliz

manda yönetiminin sona ermesinden birkaç saat önce, Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi, yayınladığı bir deklarasyonla İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti. (Bkz: Ek-II) Deklarasyon, “Eretz Israel yani İsrail ülkesi, Yahudi milletinin doğduğu yerdir ve Yahudi milleti ilk defa burada millet olmuştur” diye başlıyor ve “Biz İsrail ülkesindeki, Yahudi toplumun ve Siyonist hareketinin temsilcisi olan halk konseyinin yöneticileri olarak… Tabii ve tarihi hakkımızı kullanarak… Eretz Israel’de, bundan sonra İsrail Devleti olarak tanınacak olan Yahudi Devleti’nin kurulduğunu ilan ediyoruz” demekteydi. Deklarasyonda ayrıca Birleşmiş Milletler’den üyeliğe kabul isteniyor, İsrail Devleti içinde kalacak olan Arapların tam ve eşit vatandaşlık haklarına

92 Melike Bileydi Koç, a.g.e, s.120.

93 Daniel Mandel, H.V. Evatt, And The Establishment Of Israel (The Undercover Zionist), Melbourne,

2003, s.164

94 Melike Bileydi Koç, a.g.e, s.120. 95 Oral Sander, a.g.e, s.299.

sahip olacağı belirtiliyor ve Arap ülkeleriyle de barış ve iyi komşuluk münasebetlerinin kurulması arzusu vurgulanıyordu. Bağımsızlığın ilanı ile birlikte Ben- Gurion başkanlığında 13 kişilik bir kabine kuruldu. Geçici İsrail Hükümeti adını alan bu kabinede Ben- Gurion, Savunma Bakanlığını da üzerine almıştı97.

Benzer Belgeler