• Sonuç bulunamadı

VIII. II Dünya Savaşı’nın Sonu ve Mısır’ın Tam Bağımsızlık Girişimi

1.3. İsrail Devletinin Kuruluşu ve 1948 Arap İsrail Savaşı

1.3.1. Yahudilerin Filistin’e Yerleşme Çabaları

1.3.1.5. ABD ve Sovyet Rusya’nın İsrail’i Tanıma Kararı

Filistin’in BM tarafından taksim kararı, Ortadoğu’da çatışmaları durduracağı yerde çatışmaların fitilini ateşlemiştir. Taksim kararında, ABD ve Sovyetler İsrail’in lehine oy kullanmışlardır. ABD dış politikasında Yahudilerin önemli bir faktör olması 1920li yılların başına kadar gitmektedir. Amerikan Kongresi, 1922’de aldığı bir kararla Balfour Deklarasyonu’na olan desteğini ortaya koymuştur. Daha o zamandan itibaren Siyonist lobiden ve kamuoyundan etkilenerek karar veren kongre ile Yahudileri ve Siyonizm’i desteklemenin bölgedeki Amerikan çıkarlarına zarar vereceğini düşünen Dışişleri, Savunma ve hatta Amerikan istihbarat birimleri arasında farklılıklar olduğu gözlenmiştir. ABD, iki yıl sonra 1924’te İngiltere ile yaptığı bir antlaşma ile Balfour Deklarasyonu’nun uygulanmasına müdahale hakkı elde etmiştir98

.

1945’ten itibaren ABD’liler Filistin sorununda rahatsızlık duyan gözlemciler olmuşlardır. Ancak bu politika süreklilik göstermemiştir99. Roosevelt 12 Nisan 1945’te

ölmüş yerine Henry Truman geçmiştir. Truman, başkan olur olamaz kongre üyeleri, hahamlar, diplomatlar başkanı kendi görüşlerine göre bilgilendirmek için harekete geçmişlerdir. Ancak Dışişleri Bakanlığı Truman’ı uyararak Yahudilere fazla ileri giden beyanlarda bulunmamasını istemiştir. Bu uyarıya rağmen savaşın sonunda ortaya çıkan göçmenler meselesi Truman’ı, giderek Siyonist davasının içine çekmeye başlamıştır. Hatta Truman, İngiltere Başbakanı Attlee’ye bir mektup yazarak yüz bin Yahudi’nin Filistin’e kabulünü istemiştir. Ancak Attlee, bunun Filistin’de Arap - Yahudi çatışmalarını şiddetlendireceği ve böylesine toplu bir göçü Filistin’in ekonomik kaynaklarının kaldıramayacağını belirterek reddetmiştir100

.

Filistin konusunu malum sebepler dolayısıyla BM’e getirmekle konuyu ululararası alana taşımış olan İngiltere, kısa bir sürede Filistin’i terk etmek istemekteydi.

97 Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap - İsrail Savaşları, (1948–1988), s.93. 98

Tayyar Arı, a.g.e, s.220.

99 Steven L. Spiegel, “American Middle East Policy Since the Six Day War”, The Arab - Israeli Conflict

(Two Decades of Change), ( Edit: Yehuda Lukas and Abdalla M. Battah), London, 1988, s.199–216.

Taksim kararı kabul edilince, Sovyetler Birliği temsilcisi iki ayrı Yahudi – Arap devletinin oluşturulmasını savunurken, buna karşı çıkılması halinde, hükümetinin taksimi de destekleyeceğini bildirdi. Amerika ise; ilk başlarda kesin bir tavır ortaya koymamış olmakla beraber, Başkan Truman, taksim planına olumlu bakmaktaydı. Fakat Dışişleri yetkilileri ve Amerikan petrol şirketleri plan aleyhine taksim planına açıkça karşı çıktılar. Özellikle Amerikan petrol şirketleri plan aleyhine açıkça cephe alarak böyle bir planın Arap devletlerini küstüreceğini dile getirdiler. Çünkü daha 1947 yılında Amerikan petrol şirketleri Ortadoğu petrol arzının % 42 gibi yüksek bir oranın işletme hakkına sahip bulunuyorlardı. Bundan dolayı Arapları küstürmek işlerine gelmezdi. Başkanın düşünceleri ise daha başkaydı. İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika’daki Yahudilerin nüfusu beş milyona ulaşmış, güçlü bir lobi oluşturmuş ve Beyaz Saray’ı etkileyecek faaliyetler içerisine girmişlerdir. Taksim üzerinde tartışmalar yapılırken Beyaz Saray ve kongreye telgraf ve mektuplar yağmaya başlamıştı. Başkan Truman, Yahudilerin yoğun desteğini almak suretiyle başkanlık koltuğuna oturmaya muvaffak olmasından dolayı taksime sıcak bakmaktaydı. Bu şartlar altında taksimi destekleyeceğini açıklayan Truman, daha sonra yaptığı konuşmada, “ Hiçbir etki altında kalmadan sadece Nazi zulmünden kurtulan savaş kurbanlarını kurtarmak için ( taksime ) destek verdiğini açıklamıştı101. Ancak Başkan Truman, bu sözünün aksine hatıralarında

taksimle ilgili şunları ifade eder: “Birleşmiş Milletler, o dönemde öyle bir baskı altındaydı ki, daha önce hiç böyle şiddetli baskıya maruz kalmamıştır. Aynı şekilde Beyaz Saray’ın durumu da BM’ den daha iyi değildi. Fakat her şeye rağmen Siyonistler, bununla yetinmeyip bazı ülkelere de baskı yapıp BM’de gerekli oyları sağlamıştı102

. Ancak ABD, bir fikir değişikliği yapmış ve taksimin yürümeyeceğini gördüğünden, Başkan Truman 25 Mart’ta Filistin’in BM’in geçici olarak vesayeti altına konulmasını teklif etmiştir. Amerika bu konuda 47 maddelik bir vesayet antlaşma tasarısı da hazırladı. Amerika’nın Filistin için vesayet teklifi Genel Kurul’da tartışmalara sebep oldu. İngiltere ve Fransa, Amerika’nın bu fikir değişikliğini desteklemedikleri gibi Yahudiler de kıyameti kopardılar. Araplar ise 29 Kasım 1947 tarihli taksim kararını yürürlükten kaldırdığı takdirde vesayet teklifini kabul edebileceklerini bildirdiler. Sovyetler ise, Filistin için, BM vesayet rejimini ileri sürmekle Amerika’yı “taksimi öldürmekle” ve Filistin’i bir Amerikan veya bir Anglo -

101 Süleyman Özmen, a.g.e, 167–168.

Amerikan üssü haline getirmek istemekle itham ettiler. Bu arada nedenlerini daha önce de belirttiğimiz üzere İngiltere, Filistin’de manda yönetimine son vereceğini açıklamış ve “manda” son günlerini yaşarken Ben-Gurion başkanlığında İsrail devleti ilan edilmişti. İsrail’in bağımsızlık ilanından tam 11 dakika sonra, Başkan Truman, İsrail geçici hükümetinin de facto tanıdığını basın sekreteri vasıtasıyla basına açıklıyordu103

. Amerika’yı iki gün sonra Sovyetler takip etti ve 17 Mayıs’ta İsrail’i tanıdı104

. 1947 Kasım’ında BM’in taksim planını destekleyen Sovyetler Birliği 1948 Mayıs’ında, İsrail’i yeni bir devlet olarak tanıması, Arap dünyasında komünist partiler için yıkıcı sonuçlar doğurmuştur105. Kısacası artık roller yavaş yavaş belirmeye, taşlar yerine

oturmaktaydı. Artık Ortadoğu’da Süper güçlerin desteklediği bir İsrail doğmuştur. Her iki süper güç de 1947’de BM Genel Kurulu’nda Filistin’deki % 55 Yahudi azınlığa ülkeye katılım için oy verdiler. Her ikisi de 15 Mayıs 1948’deki kararla sonuçlanan yeni Yahudi Devlet’in bağımsızlığını tanımada yarıştılar ve her ikisi de savaş sırasında İsrail’e silah yardımında bulundu. Birkaç ay içerisinde İsrail’in oluşturulmasına destek veren Sovyet pozisyonu anti- Siyonizm’den vazgeçti ve bunun Ortadoğu’daki İngilizlerin gücü hakkında Stalin’in tutkusuna borçlu oldu. İngiltere’nin Arap müşterileri, Trans - Ürdün, Irak ve Mısır dâhil olmak üzere Sovyet Rusya’nın Yahudi bir devletle kendini birleştirmesi gibi yanlış bir inancı anlamış gibi görünmediğini düşünmüşlerdir106. Sovyetler Birliği’nin bu şekilde davranmasının sebebi, Ortadoğu

politikalarından kaynaklanmaktaydı. Sovyetler Birliği’ne göre, İngiltere bölgeden uzaklaştırılmalı ve burada bir boşluk yaratılmalıydı. Bu boşluğu da ancak kendisi doldurabilirdi107.

Benzer Belgeler