• Sonuç bulunamadı

VIII. II Dünya Savaşı’nın Sonu ve Mısır’ın Tam Bağımsızlık Girişimi

2.4. Ortadoğu Komutanlığı’ndan Bağdat Paktı’na Giden Süreç

2.4.3. Kuzey Kuşağı Projesi’nden Bağdat Paktı’na

2.4.3.6. Bağdat Paktı’nın Sovyetler Açısından Önemi ve Sonuçları

Bağdat Paktı ve bundan önceki Sovyetleri Ortadoğu’da adeta çembere alma organizasyonları işe yaramamış ve İngilizlerin yapamadığı bu savunma organizatörlüğünü bizzat ABD üstlenmişti. Bilindiği üzere, komünist tehdit Ortadoğu’ya girerken Moskova’nın İsrail’i tanıma kararı ve 1948 Arap - İsrail savaşında İsrail’e silah satışı, Sovyetlere karşı Arap düşmanlığını daha da arttırmıştı. Ancak, Sovyetlerin bu politikası 1953 Stalin’in ölümünden sonra değişmiştir.

1952 Aralığında Sovyetler Birliği, Arap - İsrail görüşmelerindeki pozisyonlarını değiştirdiler ve Birleşmiş Milletler Genel Meclisi’nde teklife karşı oy kullandılar. Ama yine de Sovyetler Birliği’nin davranışında ve Mısır’a karşı tutumundaki gerçek değişiklik daha sonra gerçekleşmiştir. Bu 1953’ün sonlarında ve 1954 Ocağında Mısır Savunma Bakanı, Sovyetler Birliği’ne uzun süreli bir ziyarette bulunmasıyla

113

Orna Almog, a.g.e, s. 13–14.

114 İsmail Soysal, a.g.m, s. 204.

115 Thomas A. Bryson, Alâkâtü'd-diblumasiyyeti'l-Emerikiyye maa'ş-Şarki'l-Evsat 1784 -1975, Dımaşk,

gerçekleşmiştir. Sovyetlerin, Pro-Arap Politikası ve politika değişikliği birçok sebepten kaynaklanmaktaydı; Bu sebeplerin başında Khrushçev’in barışçıl bir birliktelik politikası ve üçüncü dünyaya karşı Sovyet dış politikasının yeniden gözden geçirilmesi etkili olmuştur116

.

Moskova’nın, Stalin sonrası başta gelen hedeflerinden birisi de ABD ve İngiliz anlaşma durumunu bozmaktı. Moskova son yıllarda, üçüncü dünyada yeni bir ilgi alanı oluşturmuştu. 1953’ten bu yana belirgin bir Afganistan askeri ve ekonomik yardımı yapmış sonra da Suriye ile bunu silah antlaşması ile sonuçlandırmıştı. Ayrıca Sovyetler, 1955’teki Bağdat Paktı ile ilgili olarak, ABD’nin altıncı filosunun Akdeniz’deki varlığını tehdit olarak görmüştü117

.

Sovyetlere karşı düzenlenen en önemli girişim olarak bilinen Bağdat Paktı, sonradan tam tersine dönmüştür. Kremlin, Bağdat Paktı’nı Sovyet güvenliğine karşı bir tehdit olarak aldı ve Arap Milliyetçileri bunu, yerel devletleri kendi etki alanında tutmak isteyen eski sömürgeci güçlerin kararının daha ileri bir kanıtı olarak görmüşlerdir. 1955 Nisan’ında Sovyetler Birliği açıkça Pakt’ı suçlamış ve bu ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını güçlendirmek için, Ortadoğu ülkelerini destekleme ve geliştirme işbirliğine ve halklar arasında dostça işbirliği ve barışın olacağına dair söz vermiştir118

. Sovyetler, emperyalist güçlerin Ortadoğu ülkelerinde gerçek ulusal ilgilerin emperyalist güçler tarafından bir tarafa bırakılmasıyla suçladığı ve Batı’nın politik ve ekonomik olarak bölgeyi köle haline getirmeyi hedeflediğini söyledi. Bunun aksine Sovyetler Birliği, saldırı ve sömürgesel baskının emperyalist politikasından başından beri kendini soyutlamıştır. Bu nedenle, Moskova’nın politikası, Ortadoğu Devletlerinin temel ulusal düşünceleri ile aynı paraleldeydi ve bölge halklarından sempati ve destek alıyordu. Sovyetler, Ortadoğu’da blokların ve askeri yabancı üslerin oluşturulmasından dolayı, Sovyetler bu eylemlere tarafsız kalamazdı. Bundan dolayı artan bir gerilimle Moskova, Ortadoğu’daki tüm devletlerle gelişen barışçıl işbirliği kararını duyurmuştur119. Nitekim 1955 Aralık’ında Mareşal Bulganin ile Khrushçev’in Asya

gezisinden sonra yüksek Sovyet şurasında yaptıkları konuşmalarda bu pakta ayırdıkları

116 Galia Golan, a.g.e, s. 44.

117 Howard M. Sachar, Egypt and Israel, Newyork, 1981, s.91.

118Adeed Dawısha, “The Soviet Union İn the Arab World; The Limits to Superpower Influence” The

Soviet Unioun In the Middle East (Policies and Perspectives), (Edit: Adeed Dawısha and Karen Dawısha), London, 1982, s.9.

geniş yerden açıkça ortaya çıkmaktadır. İki Sovyet lideri bu konuşmalarından Hindistan, Birmanya ve Afganistan’a yaptıkları ziyaretlerde bu devletlerle “Barış içinde bir arada yaşama” ilkesi üzerinde görüşbirliğine vardıklarını açıklamışlardır. Bu konuşmalar sırasında Bağdat Paktı’na değinen Bulganin şöyle demiştir. “SEATO’nun kurulmasında başlıca rolü Birleşik Amerika, İngiltere ve Fransa oynamıştı. Bağdat askeri gruplaşmasında ise birinci keman’ın İngiltere tarafından pek çalındığı pekiyi bilinen gerçektir”120

.

Sovyetler Birliği aslında Bağdat Paktı’nın etkilerini çok iyi kullanmayı becerdi. Sovyetler, Batı Emperyalizmine karşı, Arap düşmanlığını paylaşmak istedi. Khrushçev ve adamları (meslektaşları) Bağdat Paktı’nın zorluklarını kabul etmiştir. Ancak Nasır bir fırsat sağlamış oldu. Sovyetler Birliği, birleşmeyen liderlerin ekonomik ve askeri desteğini desteklemeye hazırdı ki bu liderler kendi ülkelerinin daha hızlı gelişimi için, daha radikal bir model arıyorlardı. ABD, Bağdat Paktı ile Sovyetler Birliği’nin bölgeye girmesini kolaylaştırmıştı. Bu da Irak’ın rakibi Mısır’a, Sovyetlerle dost olma fırsatı veriyordu. Nasır’ın komünist blokla olan ilişkileri ısınırken ABD’de onu takip etmeye devam etti121.

Mısır ve Sovyetler Birliği arasındaki bu yakınlaşma, Moskova’nın çoğunlukla dikkate değer derecede, Suriye başta olmak üzere diğer Arap devletleriyle bağlantısını kurarak genişletmesini sağladı. Mısır, Suriye, Lübnan, Yemen ve komünist bloğu ülkeleri arasındaki kültürel ilişkiler ve ticari bağlantılar 1955 ve 1956’ya gelindiğinde daha da geliştirildi. Ama belliydi ki bir gün Moskova’nın dikkati daha bol nüfuslu endüstriyel olarak gelişmiş Arap ülkelerine odaklanmıştı. Sovyetler Birliği başarıyla, Batılı güçleri ve tarafsız Bağdat Paktı’nın önde gelen Arap Liderleri ile yakın ilişki kurarak bunu sağladı ve düzenledi. Sovyetler, Washington’un Ortadoğu’da askeri birlikleri organize etme kararına da karşı çıktı. Böylelikle Moskova, Batılı ülkelerin etkisinden kurtulmak Doğu ve Batı çatışmasında tarafsız olarak askeri ve endüstriyel alanda güçlenmek için tüm Arapları çağırdı. Eğer Sovyetler gelişmekte ola bölgelerde yeni bir Sovyet görünümü olan temel prensiplerinden birini kabul ettirirse veya kabul ederlerse Khrushçev, fayda sağlayıcı tarafsız bir ülke olarak tanınmayı hak edecekti. Bunda da politik ve ekonomik bir yapıya gerek olmayacaktı ve Kremlin bir uydudan

120 Mehmet Gönlübol ve Diğerleri, a.g.e, s. 290.

121Warren I. Cohen, America İn the Age of Soviet Power (1945–1991), The Cambridge History of

ziyade daha büyük bir yapı olacaktı. Moskova, Üçüncü Dünya uydularının hareketlerini kontrol etmeden onlardan yararlanacağı gibi, ortaya çıkan ülkelerin politikalarında Khrushçev şunu anlamış olmalıydı ki, bu görev ABD’nin yeteneklerinin ötesindeydi. Herhangi bir olayda pozitif tarafsızlığı desteklemeye kararı ve onun az gelişmiş ülkelerdeki burjuva milliyetçi uzantısı onun ululararası ilişkilerde Sovyet teorisine temel katkısıydı122

.

Nitekim 1956’nın Haziran’ında Sovyet Hariciye Vekili Şepilov, Kahire ziyaretinde şunları söylemiştir: “Sovyetler Birliği’nin hangi isim altında olursa olsun müstemleke zihniyeti aleyhine olduğunu ve müstemleke zincirinden kurtulan milletlerin tabii dostu bulunduğu bir sır değildir. Bağdat Paktı’nı emperyalistlerin gayreti ile kurulmuş askeri bir blok olarak isimlendiren Şepilov, Sovyet dış siyasetinin müstemlecilik aleyhtarı Arap siyasetine uygun olduğunu ifade etmiş ve Mısır’a siyasi işbirliği teklifinde bulunmuştur”123. Ayrıca Dışişleri Bakanı Şepilov, Mısır, Yunanistan

ve Yugoslavya’nın iştirakiyle bir Akdeniz Tarafsızlık Paktı kurulmasını istemektedir. Şepilov Kahire’yi ziyareti esnasında Albay Nasır ile konuştuğu meselenin başında bu pakt meselesi gelmektedir. NATO’ya dahil bulunan Yunanistan’ın böyle bir pakta nasıl iştirak edeceği bilinmemekte ise de Şepilov tarafından ileri sürülen bu paktı, Yunanistan’ın bilhassa İngiltere ve Türkiye’ye, Mısır’ın da Bağdat Paktı’na darbe vurmak bakımından müsait karşılayacağı anlaşılmaktadır124

.

Sonuç olarak, Bağdat Paktı, Sovyetleri Ortadoğu’da çevreleme politikasının bir parçası olarak görüldü. Amaç, Ortadoğu devletlerini Sovyetlere veya komünizme karşı birleştirmek iken aksine Ortadoğu’yu bölmüştür. Bu bölünmede ise başrolü Mısır hatta Mısır lideri Nasır oynamıştır. ABD ve İngiltere’nin hedefi, Sovyetleri Ortadoğu’da kıskaca alma politikası idi ancak, ABD ve İngiltere, Pakt’ın ardından Ortadoğu devletleri tarafından çevrelenmişti. Aslında, Bağdat Paktı’nın kurulabilmesi, Arap - İsrail çatışmasının sonlandırılmasına bağlıydı. Bu amaçla ABD ve İngilizler, Arap - İsrail çatışmasının bloğa bir engel olduğunu gördüklerinden ABD ve İngiliz uzmanlar gizli bir antlaşma inisiyatifi ile bunu ortadan kaldırmayı araştırdılar. “Alpha Cod” adlı plan İsrail’i savaşçı olmayan, Arap taahhüdüne karşılık olarak bölgenin geniş topraklarını kabul etmeyen İsrail’i zorlamaktı. Planın başarısına anahtar kabul edilen

122 Oles M. Smolonsky, a.g.e, s. 32–33.

123 Ayın Tarihi, No:271, Ankara, Haziran, 1956, s.362. 124Ulus Gazetesi, 20 Haziran 1956, s.1–3.

Nasır idi ki Nasır ABD’ye yakındı ve CIA sessizce onun cuntasını desteklemişti ve işbirliğinden kazanç sağlamak için duruyordu125. Nasır, ABD’yi boşa çıkardı. ABD,

Nasır’ın üstüne gittikçe Nasır, Sovyetlere yakınlaştı ABD ise Nasır’a karşı Irak’ı ön plana çıkardı. Bu ise Başkan Nasır’a Batı’ya karşı Sovyet kozunu oynama imkânını verdi126.

Bağdat Paktı, uzun ömürlü olamadı. 1958 Temmuz ayında Irak’ta General Kasım liderliğinde bir askeri darbe oldu. Irak Bağdat Paktı’ndan koptu ve Pakt’ın merkezi Ankara’ya taşınarak adı Merkezi Antlaşma Örgütü (CENTO) olarak değiştirildi. Örgüt 1979 İran İslam Devrimi’nden sonra tarihi misyonunu tamamlamıştır127

.

Benzer Belgeler