• Sonuç bulunamadı

Bireysel Başvurunun İşlevleri

BİREYSEL BAŞVURU VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

B. Bireysel Başvurunun İşlevleri

Bireysel başvurunun, nesnel (objektif) işlev ve öznel (sübjektif) işlev olmak üzere, iki temel işlevi vardır. Buna ek olarak, bireysel başvurunun bir diğer işlevi, devlet aleyhine AİHM’e yapılan bireysel başvuru ve dolayısıyla ihlal kararı sayısı konusunda çok önemli bir fren mekanizması olmasıdır. Nitekim, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna ilişkin düzenlemenin Anayasa’ya eklendiği değişikliğin gerekçesinde, anılan pragmatik yaklaşımın hâkim olduğu görülmektedir32.

31 ÖZBEY, Bireysel, s. 85-86.

32 “Öte yandan ülkemiz aleyhine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine her yıl binlerce başvuru yapılmaktadır. Bu başvuruların iç hukuk yollarında çözüme bağlanması amacıyla bireysel başvuru hakkının getirilmesi öngörülmektedir. Bu hak doğrultusunda yapılacak insan hakları ihlâl başvurularının da incelenmesi ve karara bağlanması, Anayasa Mahkemesince gerçekleştirilecektir. Mevcut görevlerinin yanında, bireysel başvuruyla ilgili görevini de yerine getirebilmesi için Mahkemenin yapısında değişiklik yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir.”;

SAĞLAM, Musa, “Anayasal Önem ve Önemli Bir Zarar Kriteri”, Bireysel Başvuru İncelemeleri-1, Ed. Musa Sağlam, Serdar Gülener ve Recep Kaplan, Anayasa Mahkemesi Yay., Ankara, 2013, s. 336, (“Önem”).

18 Bireysel başvurunun sübjektif işlevi, adından da anlaşılacağı üzere, bireysel başvuruda bulunan bireyin temel hak ve özgürlüklerinin, anayasal düzlemde korunmasıdır33. Objektif işlevi ise, her bir başvuruda anayasal hakların yorumlanması, temel hak ve özgürlüklerin kapsam ve sınırlarının, devletin temel ödevlerinin belirlenmesi bakımından iç hukuktaki idari ve yargısal mekanizmalara yol gösterilmesidir34.

Bu ayırım, usul hukukundaki tasarruf ilkesinin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında pratik sonuç doğurmaktadır. Buna göre bireysel başvurunun öznel yanının daha ağır bastığı kabul edildiğinde başvurunun geri alınabilmesi, nesnel yönü ağır bastığı kabul edildiğinde ise geri alınamaması ve anayasal haklara ilişkin bireyin şikayetinin, Anayasa Mahkemesince res’en (“ex officio”) takip edilmesi gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır.

Bireysel başvurunun bu işlevi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sistemine de yansımış ve bir kabul edilebilirlik kriteri olarak somutlaştırılmıştır. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi”

kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Mahkeme, Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.

Anılan Kanun hükmüne göre, diğer kabul edilebilirlik kriterlerine uygun olsa dahi bir başvurunun esasının incelenebilmesi için ihlal iddiasının ayrıca anayasal açıdan önem taşıması ve başvurucunun ihlal iddiasına konu olay ve olgular nedeniyle önemli bir zarara uğramış olması gereklidir. Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsam ve sınırlarının belirlenmesi bakımından

33 KARAMAN, Başvuru, s. 35-36; HASSEMER, Winfried, “Die Verfassungsbeschwerde im Besonderen”, AYD, C. 21, Y. 2004, s. 4; HAMDEMİR, s. 26;

34 SAĞLAM, Önem, s. 335; KARAMAN, Başvuru, s. 35-36; ÖZBEY, Bireysel, s. 82;

HAMDEMİR, s. 26.

19 önem (anayasal önem) taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara (önemli zarar) uğramadığı başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemez olduğuna karar verilebilecektir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki Kanun’un ifadesi, “verir” değil

“verebilir” şeklindedir; dolayısıyla bu kabul edilemezlik nedeni takdire dayalı olup, kabul edilebilirlik konusunda nihai kararı Anayasa Mahkemesi verecektir.

1. Nesnel İşlev (Anayasal Önem Ölçütü)

6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ifade edilen ilk ölçüt, başvurunun, Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşıyıp taşımadığı, bir başka deyişle nesnel (objektif) işlev ifa edebilmesine uygun bir başvuru olup olmadığıdır.

Anayasal önem ölçütünün temelinde, bireysel başvuru mekanizmasının ikincil niteliği ve temel hak ve özgürlüklerin olağan idari ve yargısal mekanizmalarca korunmasının asıl olması yatmaktadır35. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki öncelikli fonksiyonu, Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması ile temel hakların kapsam ve sınırlarının belirlenmesidir. Anayasa Mahkemesinin özellikle bir anayasal hakkın ihlal edildiği yönündeki kararlarının, idari ve yargısal mekanizmalara temel hak ve özgürlükler lehine yön ve ilham verebilmesi, bireysel başvurunun en temel amaçlarındandır. Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesinin, temel noktalarını belirlediği ve içtihadının önemli ölçüde şekillendiği konularda, insan haklarının korunması ile ilgili olarak birincil nitelikte görevi olan idari ve yargısal organların Anayasa Mahkemesi içtihatlarına uygun hareket etmeleri noktasında haklı bir beklenti oluşması kaçınılmazdır36.

35 SAĞLAM, Önem, s. 336; KARAMAN, Başvuru, s. 37.

36 KÜÇÜK, Adnan, “Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru: Çekinceler ve Beklentiler”, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/yorum_anayasa-mahkemesine-bireysel-basvuru-cekinceler-ve-beklentiler_1349063.html, 18 Haziran 2012, (“Bireysel Başvuru”).

20 Bir anayasal hakkın ihlal edildiği iddiasının anayasal öneme sahip olduğunun kabul edilebilmesi için, Anayasa Mahkemesinin daha önce verdiği kararlarda incelenmemiş ve içtihadı henüz şekillenmemiş olan konulara ya da Anayasa’da doğrudan cevabı bulunmayan, anayasa yargısı tarafından da yanıtlanmamış veya daha önce yanıtlanmış olmakla birlikte sonradan ortaya çıkan toplumsal ihtiyaçların etkisiyle yeniden ele alınıp değerlendirilmesi gereken anayasal sorunlara ilişkin olması gerekir. Bir başka ifadeyle, anayasal önemden söz edebilmek için, başvurunun esasının incelenmesi durumunda, çözüme kavuşturulması gereken sorunun özgün veya çözümünün somut olayın karara bağlanması ile sınırlı bir yararı aşacak ve toplumun önemli bir kısmını ilgilendirecek düzeyde bir yarar sağlayacak önemi haiz olması gereklidir.

Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin incelemelerdeki temel görevi, Anayasa’nın yorumu yoluyla temel hak ve özgürlüklerin kapsam ve sınırları ile devletin bu hak ve özgürlüklerden kaynaklanan ödevlerini ortaya koymaktır.

Bireysel başvuru incelemesinin ikincilliği ilkesi gereği, Anayasa Mahkemesi bir alanda içtihadını ortaya koyduktan sonra, o içtihadın gereğini yerine getirmek, öncelikli olarak idari organların ve ilgili mahkemelerin görevidir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin önceliği, içtihadın oluştuğu alanlarda, anayasal önemi haiz olmayan başvurulara ilişkin birbirini tekrar eden (“repetitive”) kararlar vermenin ötesinde, esaslı ve toplumsal önemi olan; yasama, yürütme ve hatta yargı organlarına anayasal düzeyde önemli mesajlar içeren, bir takım çarpıklıklara ve yapısal sorunlara dikkat çeken kararlar vermektir.

2. Öznel İşlev (Önemli Zarar Ölçütü)

6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen ve anayasal önem ölçütünü tamamlayan diğer ölçüt, başvurucunun önemli -bir başka ifadeyle öznel (sübjektif) işlev yerine getirebileceği ölçüde- bir zarara uğramış olmasıdır.

21 Bireysel başvuruya konu olan ihlal iddiasının, salt hukuki açıdan olayın gerçekliği ne olursa olsun, anayasal düzlemde bireysel başvuru incelemesine konu olabilmesi için, ciddiyet düzeyi itibariyle belirli bir asgari ağırlık eşiğinin üzerinde olması gereklidir37. Bu eşiğin değerlendirilmesi, her somut başvurunun kendine has koşulları çerçevesinde Anayasa Mahkemesince belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken, Anayasa Mahkemesi önüne getirilen uyuşmazlığın, nesnel hukuk çerçevesinde ve başvurucunun öznel algısı açısından ayrıca ele alınması gerekir.

Başvurucunun uğradığı zararın “önemli” olup olmadığına ilişkin değerlendirmede, ihlal iddiasına konu olan hakkın niteliği, ihlal olgusunun hakkın kullanımına etki düzeyi ve başvurucunun kişisel durumu üzerinde doğuracağı muhtemel sonuçlar, ihlal iddiasına kaynaklık eden uyuşmazlığın maddi-manevi değeri, dava sürecinde meydana gelen eksikliğin veya ihmalin o davanın sonucuna genel olarak etkisi, başvurucunun ihlale ilişkin idari veya yargısal süreçlerde sergilediği tutumu ile sosyoekonomik durumunun somut olay bakımından oluşturduğu dezavantaj ve benzeri faktörlerin dikkate alınması gerekir.