• Sonuç bulunamadı

Bireysel Başvuru Koşulları

BİREYSEL BAŞVURU VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

C. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu

1. Bireysel Başvuru Koşulları

Bu başlık altında bireysel başvuruya ilişkin taraf ve dava ehliyetleri, hukuki yarar, ihlal edildiği iddia edilen hakkın doğrudan, güncel ve kişisel nitelik taşıması bireysel başvuruya konu olabilecek işlemler, bireysel başvuruya konu olabilecek temel hak ve özgürlükler, ihlal edildiği iddia edilen hakkın doğrudan, güncel ve kişisel nitelik taşıması, başvuru yollarının tüketilmiş olması, başvurunun gerekçeli ve yazılı olarak yapılması, süre ve bireysel başvuru harcı koşulları üzerinde durulacaktır.

a. Taraf Ehliyeti

Anayasa ve Kanun’da geçen “herkes” ifadesi ile temel hak ve özgürlüklerin süjesi olan tüm gerçek ve tüzel kişilerin bireysel başvuruda bulunabilecekleri kabul edilmektedir. Salt vatandaşlara özgü haklar dışında diğer temel hak ve özgürlükler bakımından taraf ehliyetine sahip olabilmek için “insan” olmak yeterlidir. Bazı ülkelerde, cenin veya -temel hakkın niteliğine göre- ölüler adına da bireysel başvuruda bulunabileceği kabul edilmektedir38.

38 GÖZTEPE, s. 50-51; KARAMAN, Başvuru, s. 119; ÖZBEY, Bireysel, s. 226 vd.

23 Özel hukuk tüzel kişileri, kuruluş gayeleri ve tüzel kişi niteliğinin doğası çerçevesinde anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunabilirler39.

Kural olarak kamu tüzel kişilerinin, bireysel başvuru yönünden taraf ehliyetleri yoktur; zira kamu tüzel kişileri kamu gücü ile donatılmışlardır40. Ancak üniversiteler, enstitüler, sanat ve meslek yüksekokulları, radyo, televizyon gibi devlet tüzel kişiliğinden göreceli olarak bağımsız hukuki varlıkları olan özerk kuruluşların, kamu gücünü kullanmadıkları uyuşmazlıklarla41 ilgili olarak, güvence sağlayan temel hak ve özgürlükler yönünden taraf ehliyetlerinin bulunduğu da kabul edilmektedir42.

39 GÖREN, Zafer, “Anayasa Şikâyeti: Külfetsiz, Masrafsız ve Sonuçsuz?”, Prof. Dr. Ergün Özbudun’a Armağan, Cilt II, Anayasa Hukuku, Yetkin Yay., Ankara, 2008, s. 310, (“Şikayet”);

KARAMAN, Başvuru, s. 135 vd.

40 Bkz. Büğdüz Köyü, B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 28; İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, B.

No: 2013/1430, 21/11/2013, §§ 25 – 29; KARAMAN, Başvuru, s. 127; ÖZBEY, Bireysel, s.

249; KILINÇ, Ümit, “Anayasa Mahkemesi Önünde Bireysel Başvuru: Kabuledilebilirlik Kriterlerinin Uygulanması Konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İle Uyum ve Uyumsuzluklar”, TAAD, Y. 4, S. 14, Temmuz 2013, s. 631.

41 ARMAĞAN, Servet, “Federal Almanya’da Anayasa Şikâyeti”, İstanbul Üniv. Mukayeseli Hukuk Enstitüsü Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi, Y. 5, No. 7, (Ayrı Bası), İstanbul, 1971, s. 10; İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi kararında, başvurucunun, hissedarı olduğu taşınmaza kamulaştırmasız el attığı iddiasıyla aleyhine açılan dava sonucunda tazminata hükmedilmiştir. Başvurucu, anılan davada düzenlenen bilirkişi raporları gerçeğe aykırı olduğu hâlde buna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, tapu kaydında hissedar gözüken bazı kişilerin mirasçılarının davaya dâhil edilmediğini, taşınmazlardaki hisselerinin küçük bir kısmını kullandığını belirterek, mülkiyet hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, temel hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı tanındığını ancak kamu tüzel kişilerinin bireysel başvuru yapamayacaklarını hatırlatmıştır. Mahkeme “kamu tüzel kişisi” kavramı içine vakıf üniversitelerinin de girdiğini tespit etmiştir. Mahkeme, bireysel başvurunun, kamu gücünün kullanılmasından kaynaklanan hak ihlallerine karşı tanınan bir yol olduğundan, kamu tüzel kişilerine bireysel başvuru hakkı tanınmasının bu anayasal kurumun hukuki niteliği ile bağdaşmadığını, vakıf üniversitelerinin de kamu gücü ayrıcalıkları ve yetkileriyle donatılmış olduğunu ifade etmiştir. Mahkemeye göre, 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, kamu tüzel kişilerinin bireysel başvuruda bulunamayacakları düzenlenmiş olup, anılan hükümde, başvuruya konu olayın özel hukuk ilişkisinden ya da kamu gücü kullanılmasından kaynaklanan bir olay olup olmadığı ayrımı yapılmamıştır. Bu açıdan ilgili

24

idarenin içinde bulunduğu hukuki ilişkinin niteliğinin bir önemi yoktur. Mahkeme, başvuru konusu olayda, kamu tüzel kişisi olan başvurucunun bireysel başvuru ehliyeti bulunmadığını belirterek başvurunun “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Bu kararda çoğunluk görüşüne katılmayan Anayasa Mahkemesi Üyesi Erdal Tercan’ın karşı oy yazısı şöyledir: “Ancak, 6216, s.K. m.46,2 cümle 1’deki hükmü, kamu tüzel kişilerinin kamu gücü kullanmadıkları hallere de teşmil etmek, kamu tüzel kişilerinin de yararlanabilecekleri temel hak ve özgürleri kapsam dışı bırakacak şekilde yorumlayıp, uygulamak ve kamu tüzel kişilerinin kategorik olarak hiçbir şekilde bireysel başvuruda bulunamayacaklarını kabul etmek, bireysel başvurunun niteliğine aykırı olduğu gibi, amacına da uygun düşmez. O nedenle, kamu tüzel kişilerinin kamu gücü kullanmadıkları hallerde, yararlanabilecekleri temel hak ve özgürlüklere ilişkin konularda, sınırlı da olsa bireysel başvuruda bulunabilmelerini kabul etmek gereklidir. Nitekim Alman hukukunda da, kamu tüzel kişilerinin, kamu gücü kullandıkları sürece bireysel başvuruda (anayasa şikayetinde) bulunmaları kural olarak yasak olmakla birlikte[1], istisnaen yargılamaya ilişkin (yahut usule ilişkin) temel haklara (Anayasa m. 101,1; 103,1 gibi) ilişkin olarak, örneğin kanuni hakim ilkesi, hak arama özgürlüğü, adil yargılanma hakkı gibi konularda bireysel başvuruda bulunabilecekleri kabul edilmektedir [2]. Gerçekten bu gibi hallerde, kamu tüzel kişilerinin de söz konusu haklardan yararlanmaları ve bu haklar ihlâl edildiğinde, bireysel başvuruda bulunabilmeleri, kamu tüzel kişilerinin konumuna aykırı olmadığı gibi, bireysel başvurunun niteliğine ve amacına da uygun düşmektedir. Bu durum, özellikle yargı organlarının keyfi davranışlarla, hak ihlâline neden olmalarının bertaraf edilmesi açısından da gereklidir.

Hukukumuz açısından da, kamu tüzel kişileri Anayasa m. 36, 37’deki haklardan zaten yararlanabildiklerinden, bu haklarının ihlâli halinde bireysel başvuruda bulunabilmeleri de kabul edilmelidir. İnceleme konusu olayda da, başvurucunun ihlâl iddiaları dikkate alındığında, bunların Anaysa m. 35’deki mülkiyet hakkına ve m. 36.’daki (AİHS m.6) adil yargılanma hakkına dayandığı görülmektedir. Bu iddiaların ayrı ayrı incelenmesi ve mülkiyet hakkının ihlâli açısından başvurucunun kamu tüzel kişisi olması dikkate alınarak ‘kişi yönünden yetkisizlik’

kararı verilebilirse de, adil yargılanma hakkı bakımından başvurucunun ‘kişi yönünden yetkisizliğine’ karar verilmeyip, kabul edilebilirlik incelemesinin diğer açılardan da yapılması gerekirdi.

6216 s.K. 46,2’deki, ‘ kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz’ kuralını, kamu tüzel kişilerinin kategorik olarak, hiç bir şekilde bireysel başvuruda bulunamayacakları şeklinde yorumlamak ve uygulamak, Anayasanın 36. ve 148. maddelerine de aykırı olur. Yukarıda değinilen 01.03.2012 tarihli Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, ‘‘36. maddede yer alan ‘herkes’ ibaresi ile 148. maddede yer alan ‘herkes’ ibaresinin her iki maddede düzenlenen hak arama yollarının niteliğine uygun olarak yorumlanması gerekmektedir’. Kamu tüzel kişilerini m. 36’daki ‘herkes’ ibaresine dahil ederek, orada düzenlenen haklardan yararlanmalarını kabul etmek, daha sonra da bireysel başvuru hakkına ilişkin m.148’3’deki

‘herkes’ ibaresine dahil etmemek; buna bağlı olarak m. 36 ile tanınan hakların devamı niteliğinde değerlendirilebilecek bireysel başvuru hakkını tanımamak, kendi içinde çelişki oluşturduğu gibi, iki hükmün birbiriyle uyumlu olarak yorumlanmasına, her iki maddede düzenlenen hak arama yollarının niteliğine aykırılık oluşturmaktadır. Bireysel başvurunun, diğer hak arama yollarından farklı olması, tali bir nitelik taşıması, kamu tüzel kişilerinin istisnai hallerde bu yola başvurmalarına engel olmamalıdır.

25 b. Hukuki Yarar

Şekli, yöntemi ve merciin niteliği ne olursa olsun, başlatılmak istenen tüm yargısal süreçlerde, ilgilisinin o yola başvurma konusunda bir hukuki yararının bulunması aranmaktadır. Bu, usul hukuku kurallarının ortak bir ilkesidir43. Bireysel başvuruda da bu kural geçerli olup, başvurucunun bireysel başvuru yoluna başvurmada hukuk kuralları çerçevesinde elde edebileceği bir yararının bulunması gereklidir.

c. İhlal Edildiği İddia Edilen Hakkın Doğrudan, Güncel ve Kişisel Nitelik Taşıması

Bireysel başvuruya konu olan kamu gücüne dayalı işlem ya da eylemden, bireyin kişisel olarak doğrudan etkilenmiş olması, ayrıca, etkilendiğini iddia ettiği hakkının güncel nitelikte olması gereklidir44. Bunun yanında başvurucunun bireysel başvuruya konu olan hakkın kendisine ait olması da gereklidir45. “Doğrudan etkilenen” ibaresi ile kastedilen, ihlal edildiği iddia edilen hakkın, doğrudan başvuru konusu kamu gücüne dayalı işlem veya eylem nedeniyle ihlal edilmiş olduğu iddiasına dayalı olmasıdır. Bu kapsamda, bir kanun veya benzeri soyut bir normun kişinin hak ve özgürlükleri üzerinde sonuç doğurması ikinci bir işleme muhtaç

6216 s. K. m. 46,2’deki söz konusu hükmü, kamu tüzel kişilerinin kural olarak bireysel başvuruda bulunamayacakları, ancak kamu gücünü kullanmadıkları Anayasa m. 36, 37’de düzenlenen haklara ilişkin olarak istisnaen başvurabilmelerinin mümkün olduğu şeklinde yorumlamak ve uygulamak, Anayasa m. 36 ve 148’in bu açıdan birbiriyle uyumlu olarak yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlayacağı gibi, bireysel başvurunun niteliğine de uygun olur.

Yukarıda belirtilen nedenlerle, başvurucu İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesinin yapmış olduğu bireysel başvurunun, adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği iddiası ile ilgili olarak, ‘kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik’ kararı verilmemesi; kabul edilebilirlik incelemesinin diğer unsurlar açısından da yapılması gerektiği kanaatinde olduğumdan Bölüm çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.”

42 GÖZTEPE, s. 53-54.

43 ERGÜL, s. 22; KILINÇ, Bahadır, s. 35.

44 KILINÇ, Bahadır, s. 31; KILINÇ, Ümit, s. 630.

45 GÖZTEPE, s. 58-61; ÖZBEY, Bireysel, s. 276.

26 olduğu takdirde, bizatihi sözü edilen soyut normun bireysel başvuru incelemesine konu olması mümkün değildir46.

“Güncel” ibaresi ile kastedilen esas itibariyle hak ve özgürlüğün güncelliği değil, iddia edilen ihlale neden olan düzenleme, işlem veya eylemin başvuru tarihi itibariyle mevcut olmasıdır. İhlalin sonuçlarının ortadan kalktığı veya müstakbel bir uygulamaya yönelik ihlal iddiası içeren başvurular, anılan güncel olma şartını sağlamadıkları için kural olarak bireysel başvuru incelemesi dışında bırakılacaklardır47.

Özellikle yürürlüğe girmesi beklenen bir kanunun uygulanması sonucunda temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi beklenen durumlarda, “güncellik”

koşulunun sağlanmadığı sonucuna ulaşılacaktır48. Zira, kanunların neden olduğu bireysel başvurularda “güncellik” koşulu, yargı kararları veya idari işlemlere yönelik bireysel başvurulara nazaran daha kritik hale gelmektedir. Çünkü, bir kanun hükmünün, yayımlanmadan ve dolayısıyla yürürlük gücü kazanmadan temel hak ve özgürlükler bakımından etki doğurması düşünülemez. Bu çerçevede, bireysel başvuru uygulamasında, her somut başvuru açısından güncellik koşulunun değerlendirilmesini ve bu kapsamda, başvuruya neden olan kanun hükmünün, başvuru yapıldığı an itibariyle yürürlükte olup olmadığının araştırılması önemlidir49.

Türk bireysel başvuru sistemine bakıldığında, bu konunun 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde düzenlendiği görülmektedir. Anılan Kanun maddesinde bireysel başvurunun, ancak güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği, kamu tüzel kişilerinin bireysel başvuru yapamayacağı, özel hukuk tüzel kişilerinin ise sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri düzenlemesine yer verilmiştir.

46 GÖZTEPE, s. 62-65.

47 KILINÇ, Bahadır, s. 33; ÖZBEY, Bireysel, s. 273.

48 GÖREN, Şikâyet, s. 314.

49 GÖZTEPE, s. 66.

27 Aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında ise, yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancıların bireysel başvuruda bulunamayacakları düzenlenmiştir.

d. Dava Ehliyeti

Kendi fiilleri ile hak iktisap edebilme veya borç altına girebilme ehliyeti olanlar, bir başka ifadeyle medeni haklarını tek başına kullanma yetkisine sahip olan kişiler, bireysel başvuruda da dava ehliyetine sahiptirler50. Ancak, medeni haklarını tek başına kullanma yetkisi olmayan herkes, bireysel başvuru bakımından ehliyetsiz olarak değerlendirilemez. Bu bakımından tabi olduğu sınırlı ehliyet durumunun, kişiyi, insan hakları yönünden sınırlamanın amacı ile bağdaşmayacak derecede dezavantajlı duruma düşürmemesi gereklidir. Bu kapsamda, özellikle, mahkum olduğu hapis cezasının infazı süresince fiil ehliyetleri sınırlanan hükümlülerin tabi oldukları sınırlamanın, bireysel başvuru açısından engelleyici bir etkiye sahip olması, gerek insan haklarının korunması, gerekse bireysel başvurunun amaçları bakımından kabul edilemez51. Bu çerçevede, özellikle ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin, salt hükümlü bulundukları cezanın infazı sebebiyle tabi oldukları sınırlı ehliyet, bireysel başvuru ehliyetinin tespitinde dikkate alınmamalıdır.

e. Bireysel Başvuruya Konu Olabilecek ve Olamayacak İşlemler

Bir işlemin bireysel başvuruya konu olabilmesi için hüküm ve sonuçları ile ilgili etki gücünün kaynağının kamu otoritesi olması gereklidir. Kamu otoritesi, devletin egemenlik yetkileri ile bağlantılı olup, yasama, yürütme ve yargı işlevleri ile kendini göstermektedir. Temel prensip, kamu otoritesine dayalı işlemler olmakla

50 KILINÇ, Bahadır, s. 30; KARAMAN, Başvuru, s. 144.

51 Aynı görüş için bkz. KARAMAN, Başvuru, s. 152.

28 birlikte, bireysel başvuru yolunun benimsendiği ülkelerin kendi hukuk sistemlerine has koşullarla ilgili olarak bir takım uygulama farklılıkları da mevcuttur52.

Türk hukukunda kabul edilen bireysel başvuru sisteminde bu kural, Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında “kamu gücü tarafından” ifadesi ile ortaya konulmuştur. Aynı husus 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fırkasında tekrar edilirken Sözleşme’ye “ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller”

ibaresine de yer verilerek konu, biraz daha netleştirilmiştir.

6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre, yasama işlemleri, düzenleyici idari işlemler, Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasa’nın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler53, bireysel başvurunun konusu olamaz. Bu hükümle, yasama işlemleri ile idarenin düzenleyici işlemleri topyekun bireysel başvuru kapsamı dışında tutulmamış olup, herhangi bir kanun veya idarenin düzenleyici işleminin uygulanması nedeniyle temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasıyla kişi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilecektir54. Anılan fıkradaki “Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı” ifadesinde yer verilen “doğrudan” ibaresi ile kastedilen, yasama işlemleri veya idarenin düzenleyici işlemlerine yönelik soyut nitelikte başvurulardır55. Bir başka ifadeyle, kanun veya düzenleyici işlemlerin

52 KILINÇ, Bahadır, s. 30; Özellikle Almanya, Avusturya ve İspanya sistemlerinin mukayesesi için bkz. PFERSMANN, Otto, “Kişilerin Anayasa Yargısına Erişimi: Hukuk, Uygulama, Politika”

Çev. Musa Sağlam, TAA Küresel Bakış (Çeviri Hukuk Dergisi), S. 1, Y. 1 Nisan 2011, 21 vd.

53 Nesin Kayserilioğlu [kk], B. No: 2013/1581, 16/4/2013, § 15; Aziz Yıldırım (No. 2) [kk], B. No:

2013/8404, 8/5/2014, § 18.

54 Arif Güneş [kk], B. No: 2012/837, 5/3/2013, § 17.

55 Süleyman Erte, B. No: 2013/469, 16/4/2013, §§ 14 – 19; ERGÜL, s. 18; YALÇINÖZ, Bahadır,

“Bireysel Başvuruya Konu Olamayacak İşlem ve Kararlar”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, C. 2, S. 2, Ocak 2014, s. 190; “Almanya uygulamasında kanuna karşı doğrudan başvurularla ilgili şu örnekler verilebilir. 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Hava Güvenliği Kanunu’nun 14. maddesinde yapılan yasal düzenlemeyle, sivil uçakların insanların yaşamını tehdit edecek şekilde silah olarak kullanılması halinde, Federal Savunma Bakanı ya da vekilinin talimatıyla Alman ordusuna bu uçağı düşürebilme yetkisi tanınmıştı. Söz konusu düzenlemede uçak düşürülmeden önce alınabilecek diğer tedbirler de kademeli bir biçimde sıralanmış ancak son

29 uygulanması nedeniyle temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler, bireysel başvuruda bulunabilirler.

f. Bireysel Başvuruya Konu Olabilecek Temel Hak ve Özgürlükler Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.” ifadelerine yer verilmiştir. Bilindiği üzere Türkiye, Sözleşme’nin ek protokollerinin tümüne taraf değildir56. Bu çerçevede 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Anayasa’daki ifadelere ek olarak “… Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki …” ifadelerine yer verilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’da belirtilmeyen ancak bireysel başvurunun doğasının gerektirdiği bu sınırlama, 6216 sayılı Kanun’la yapılmıştır. Bu şekilde, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemesine konu olabilecek hak ve özgürlükler ve bu hak ve özgürlüklerin norm alanları belirlenmiş olup, sosyal ve ekonomik hakların bireysel başvuru incelemesinin kapsamı dışında bırakıldıkları görülmektedir.

çare olarak hava kuvvetlerine uçağı düşürme yetkisi verilmişti. / Bu örnekte, başvurucular,

‘başka insanların yaşamını korumak amacıyla, teröristlerin uçakta rehin aldığı masum insanların yaşamına son verilebilir mi?’ sorusuna olumlu yanıt veren kanun hükmüne karşı anayasa şikayetinde bulunmuşlardır. Başvurucular, kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte kendilerinin güncel ve doğrudan bir müdahalenin muhatabı haline geldiklerini iddia etmişlerdir.

Anayasa Mahkemesi bu davada; - Başvurucuların, özel ve mesleki sebeplerle sık bir biçimde uçak yolculuğu yaptıklarını ikna edici bir biçimde açıkladıkları ve bu sebeple şikayet konusu kanun hükmünün,, başvuruların kendilerine ve temel haklarına güncel bir müdahale oluşturması noktasında yeterli bir olasılığın var olduğu tespitinde bulunmuş, - Şikayet konusu kanun hükmünün uygulanması durumunda, uçakta bulunan masum kişilerin de buna kurban gidebileceğinin açık olduğunu ve başvurulardan, şikayet konusu kanun hükmüne kurban gidecekleri aşamayı beklemelerinin istenemeyeceğini belirtmiş – ve söz konusu düzenlemenin bütünüyle anayasa aykırı olduğuna karar vermiştir.”; KAPLAN, Recep, “Kanuna Karşı Bireysel Başvuru”, Bireysel Başvuru İncelemeleri-1, Ed. Musa Sağlam, Serdar Gülener ve Recep Kaplan, Anayasa Mahkemesi Yay., Ankara, 2013 içinde, s. 156; EKİNCİ/SAĞLAM, s. 16-18;

ÖZBEY, Bireysel, s. 195 vd.

56 SABUNCU/ESEN-ARNWINE, s. 237.

30 Buna göre, Anayasa’da tanımlanan ve Sözleşme’de de karşılığı olan yaşama hakkı, işkence ve eziyet, zorla çalıştırma ve ayrımcılık yasakları, kişi özgürlüğü ve güvenliği, hak arama özgürlüğü, suç ve cezaların kanuniliği, özel hayata, aile hayatına, konut ve haberleşmeye saygı hakkı, düşünce, din ve vicdan, düşünceyi açıklama ve yayma, toplantı ve örgütlenme özgürlükleri, mülkiyet, serbest seçim, eğitim ve etkili başvuru hakları bireysel başvuruya konu olabilecek haklar arasında yer almaktadır57.

g. Başvuru Yollarının Tüketilmiş Olması

Bireysel başvuru yolunun –aşağıda da değinilecek olan– ikincilliği ilkesi gereği, başvuruda bulunabilmek için, ihlal iddiasına konu olan işlem veya eyleme karşı denenebilecek bütün hukuki çarelerin tüketilmiş olması gerekir58. Bir başka ifadeyle, bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, başvurucunun başka çaresinin kalmamış olması gereklidir. Bu çerçevede, kişinin kasten veya mazur

57 EKİNCİ/SAĞLAM, s. 6; ÖZBEY, Bireysel, s. 192-193; Ayrıca bkz. ekler: Tablo-I.

58 EKİNCİ, Hüseyin, Başvuru, s. 3; Anayasa Mahkemesinin S.S.A. (B. No: 2013/2355, 7/11/2013,

§§ 27-28) kararı şöyledir:“27. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda bulunulmadan önce, ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 19-20; B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26). / 28. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir.

Ayrıca, başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup, bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda, yalnızca hukuk sisteminde bir takım başvuru yollarının varlığının değil, aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İlhan/Türkiye, 22277/93, 27/7/2000, § 56-64).”

31 görülemeyecek hatası nedeniyle, birincil başvuru yollarını tüketmemiş olması halinde, bireysel başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilecektir59.

Başvuru yollarının tüketilmesi kuralının mutlak olmadığı ve belirli şartlar altında istisnai uygulamalara tabi olduğu savunulmuştur60.

Başvuru yollarının tüketilmesi kuralının mutlak olmadığı ve belirli şartlar altında istisnai uygulamalara tabi olduğu savunulmuştur60.