• Sonuç bulunamadı

BİREYSEL BAŞVURU VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

C. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu

3. Başlıca Karar Türleri

Bu başlık altında, bireysel başvuru incelemelerinde öne çıkan karar türleri olan ihlal, tedbir ve düşme kararları üzerinde durulacaktır.

a. İhlal Kararları

Bireysel başvurulara ilişkin esas yönünden inceleme sonucunda verilecek kararlar 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince, bireysel başvuru incelemesi sonucunda Anayasa Mahkemesinin takdirine göre, yalnızca ihlalin tespiti ile yetinilmeyip, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere ve tazminata da hükmedilebilmektedir. Bu

93 KILINÇ, Bahadır, s. 39; ERGÜL, s. 36 vd.

47 düzenleme ile bireysel başvurunun temel hak ve özgürlüklere ilişkin etkili bir yargısal korunma mekanizması ve hak arama yolu olabilmesinin önü açılmıştır94.

Bu noktada Anayasa Mahkemesi, tespit edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedecektir. Ancak Mahkeme, bunu yaparken yerindelik denetimi yapamaz veya idarenin yerini alarak, işlem veya karar tesis edemez.

Kanun maddesinin (2) numaralı fırkasında, ihlalin bir mahkeme kararından kaynaklandığı durumlar düzenlenmektedir. Bu hükme göre, Anayasa Mahkemesi, hukuki yarar gördüğü takdirde yeniden yargılama yapılmasına karar verebilir. Aksi takdirde doğrudan maddi veya manevi tazminata hükmedebileceği gibi, bu konuda genel mahkemelerde dava açılması yolunu da gösterebilir.

Örneğin, başvurucunun makul sürede yargılanmadığı sonucuna ulaşıldığı durumlarda, yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığından, Anayasa Mahkemesince başvurucu lehinde doğrudan manevi tazminata hükmedilmektedir95. Kimi durumlarda ise Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar görerek, bu yönde kararlar verebilmektedir96.

b. Tedbir Kararları

Bireysel başvurunun istisnai bir hak arama yolu olması nedeniyle, başvuruda bulunulması kural olarak, ilgili işlem veya kararın yürürlük ve uygulamasını durdurmamaktadır.

94 ÇOBAN, A. Rıza, “Bireysel Başvuru: Türk Anayasa Mahkemesi İçin Ağır İşyükü Sorunu”, AİHM VE Türkiye II, Anayasa Şikâyeti ve AİHM, Uluslararası Sempozyum içinde, TAA Yay., Ankara, 2010, s. 209.

95 Mehmet Ali İncesu (No.1), B. No: 2012/1145, 15/4/2014, §§ 44-46; Mehmet Ali İncesu (No.2), B.

No: 2013/2253, 15/4/2014, §§ 40-42.

96 Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 40; Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 47.

48 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (5) numaralı fıkrasına göre Bölümler, esas inceleme aşamasında, başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere re’sen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir. Tedbire karar verilmesi hâlinde, esas hakkındaki kararın en geç altı ay içinde verilmesi gerekir. Aksi takdirde tedbir kararı kendiliğinden kalkar.

Görüldüğü üzere, temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından zorunlu durumlarda, bireysel başvuruda bulunmayı anlamsız kılacak bir zararın doğması söz konusu ise ya da kamu yararı bakımından başka bir haklı neden varsa Anayasa Mahkemesi işlemin uygulanmasını durdurabilmektedir97. Anayasa Mahkemesi bu yetkisini, bir başvuru kapsamında kullanmış ve tutuklu olan başvurucunun “tedbiren tahliyesine” 98 oy çokluğuyla99 karar vermiştir.

97 SABUNCU/ESEN-ARNWINE, s. 244.

98 Fatih Hilmioğlu [Tedbir], B. No: 2014/648, 20/2/2014; Esas yönünden karar verilmeden önce, Anayasa Mahkemesinin 20/2/2014 tarihli ara kararında, Anayasa’nın 17 ve 19; 6216 sayılı Kanun’un 49 ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddelerinden alıntılar yapılarak, başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine, Bölümlerce esas inceleme aşamasında gerekli tedbirlere re’sen veya başvurucunun talebi üzerine karar verilebileceği, kişinin yaşam hakkı ile maddi ya da manevi bütünlüğünün korunması hakkının Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmış haklardan olduğu, tedbir kararı verilebilmesi için başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması gerektiği üzerinde durulmuştur. Bireysel başvuru yolunun niteliği gereği, başvuruda bulunulmasının işlem veya kararların uygulanmasına etkisinin olmadığı, ancak yaşam hakkına ya da bireyin maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik gerçek ve ciddi bir risk doğması halinde tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. Mahkemece, sağlık gerekçesiyle her durumda kişinin serbest bırakılmasına ilişkin bir yasal zorunluluk bulunmamakla birlikte, tutuklu veya hükümlü kişilerin sağlıklarıyla ilgili olumsuzlukların ortaya çıktığı durumlarda ilgili mevzuatın bu kişilerin mutlaka cezaevinde tutulmalarını emretmediği, somut olay kapsamında 17/4/2009 tarihinde tutuklanan başvurucunun, Anayasa Mahkemesinin 20/1/2014 tarihli ara kararı gereğince yapılan muayene ve tetkikler sonrasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesince düzenlenen sağlık kurulu raporunda, fiziksel ve psikososyal şartların sağlıklı olduğu ve her türlü tıbbi imkâna kolayca ulaşabileceği bir ortamda izlenmesinin uygun olacağı kanaatinin bildirildiği kaydedilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup, yaşam ve vücut bütünlüğü üzerindeki haklar, devletlere pozitif ve negatif yükümlülükler yüklemektedir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı

49 c. Düşme Kararları

6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (5) numaralı fıkrası gereğince bireysel başvurudan feragat hâlinde, düşme kararı verilir.

Bireysel başvurunun öznel (sübjektif) ve nesnel (objektif) işlevleri, kabul edilebilirlik kriterleri dışında, bireysel başvuru sürecinde uygulanan “tasarruf ilkesi”

yönünden de önemlidir. Buna göre bireysel başvurunun öznel işlevi ön plana alındığında, başvurucunun süreç üzerinde mutlak tasarruf yetkisinin bulunduğu ve başvurudan feragat halinde bireysel başvurunun düşmesi gerektiği kabul edilecektir.

Nesnel işlevi ön plana alındığında ise başvurucunun feragati düşme ile sonuçlanmayacaktır100.

Anayasa mahkemelerinin temel hak ve özgürlüklerin korunması noktasında bireysel yararı aşan fonksiyonları dikkate alınarak, somutlaşmış bir ihlal iddiasının incelendiği durumlarda, başvurunun çözüme kavuşturulmasının bireysel yararı aşkın bir anayasal önemi söz konusu olduğu takdirde, Anayasa Mahkemesinin feragat bildirimini dikkate almaksızın incelemeye devam etmesi mümkün olabilmelidir.

kapsamında devletin, yetki alanında bulunan bireylerin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme negatif yükümlülüğü bulunduğunu, bunun yanı sıra devletin, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamusal makamların, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma pozitif yükümlülüğü altında olduğunu, bireyin maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten koruma zorunluluğunun bulunduğunu, başvurucunun sağlık durumuyla ilgili kurul raporları ile 5275 sayılı Kanun’un 57, 71 ve 78. maddelerinde yer alan hükümler dikkate alınarak, yaşam hakkını korumaya yönelik tedbirlerin alınması ve bu çerçevede “tedbiren tahliyesine” karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.

99 Tedbire yönelik ara karardaki çoğunluk görüşüne katılmayan iki Üye, 5275 sayılı Kanun’un tutuklu ve hükümlülerin hastalık nedeniyle nakil, muayene ve tedavilerine yönelik yapılacak işlemlerin düzenlendiği 57, 71, 78, 80, 81 ve 116. maddeleri gereğince, sağlık kurul raporu doğrultusunda gereğinin yapılması için, başvurucunun mevcut rahatsızlığı yönünden yeterliğe sahip bir sağlık kurumuna takip ve tedavi amacıyla “tedbiren sevkine” karar verilmesi gerektiği görüşündedirler.

100

KILINÇ, Bahadır, s. 25; DUYSAK-FİDAN, s. 101.

50 II. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Bu kısımda, ifade özgürlüğü hakkında genel bilgiler verildikten sonra, ifade özgürlüğü sorunu ve temellendirilmesi ile ifade özgürlüğünün tarihsel gelişimi üzerinde durulacaktır.