• Sonuç bulunamadı

2.1. COĞRAFİ KONUMU VE TARİHÇESİ

Belh şehri, Ceyhun havzasının en önemli şehirlerinden biri olarak kabul edilir39. Ceyhun’un güneyindeki Dehâs ırmağı üzerinde ve Kûhibâbâ dağının eteğinde

kurulmuştur. Coğrafi olarak Horasan bölgesinde sayılmaktadır. Kuzeyden Ceyhun’a ve kumsallarına, güneydoğu ve güneybatıda Elburz dağlarıyla bağlantılıdır. Belh arazisini düz çöller ve dereler teşkil etmektedir. Bu düz arazi kuzeye gidildikçe daha fazla genişlemektedir. Eski tarihlerde bu bölgenin başkenti olduğu için “Şehirlerin Anası” ismiyle anılmıştır. Belh adını eski Farsça’da Bâhtriş, Avesta’da Bâhdi ve Grekçe’de Baktra şeklinde geçen Baktres’den alır40.

Şehrin kuruluşuna dair birçok efsane ve rivayet vardır. Mohan şehrin Hz. Nuh’un oğlu tarafından41; Wolff ise Hz. Âdem’in oğlu tarafından kurulduğunu

kaydetmiştir. Şehrin ilk adı Hanah’tı ve zamanla değişime uğrayarak Halah, Balakh ve en son Belh adını almıştır42. Diğer bir rivayette İran’ın yaradılış efsanelerinde geçen

Keyümers tarafından yaptırıldığıdır. Yine efsanevi hükümdarlardan Minüçihr b. İrec tarafından yaptırıldığı rivayet edilmiştir. Ayrıca Turan hükümdarı Efrâsiyab’ın başkenti olduğu efsaneler arasındadır43. Son olarak Nabukadnezar Kudüs şehrini yok

ettikten sonra MÖ 586’da sürgün edilen Yahudilerin buraya yerleştirdiğine dair rivayetler vardır44. Bu bilgilerden anlaşıldığı üzere Belh’in tarihi çok eskilere

dayanmaktadır.

Rivayetler dışında Belh’in tarihçesi yarı mitolojik Baktria İmparatorluğu’na dayandırılmaktadır. MÖ 329’a kadar Ahamenişlerin Baktria satraplığının merkezliğini yapmıştır. Büyük İskender’in ölümünden sonra Greko-Baktrian İmparatorluğu’nun merkezi haline gelmiştir. Ancak bu devire dair bilgiler çok kısıtlıdır45. Daha sonra

39 Vasilij Vladimiroviç Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, Haz. Hakkı Dursun Yıldız, TTK Yayınları, Ankara 1990, s.80.

40 Tahsin Yazıcı, “Belh”, TDVİA, C. V, TDV Yayınları, İstanbul 1992, s.410; Strange, a.g.e., s.420; Shafiqullah Erkin, İslamlaşma Sürecinde Belh Şehri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta 2005, s.9.

41 Lal, a.g.e., s.110. 42 Wolff, a.g.e., s.148. 43 Yazıcı, a.g.e., s.410.

44 Walter Joseph Fischel, “Balkh”, Encyclopedia Judaica, Vol. III, Ed. Fred Skolnik, Macmillan Reference Usa, Detroit 2007, s.91.

151

Kuşanlar, Akhun ve Eftalit hanedanlarının başkenti olmuştur. Sasani döneminde (226- 651) burada Mecusi ruhanilerinden biri kalmıştır. Bu süreçte şehir Budist ve Zerdüştler için önem taşımıştır. Belh’in İslam egemenliğine ilk ne zaman girdiği kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Arap egemenliğinin tam olarak kurulması Muaviye dönemine rastlamaktadır46. VII. yüzyılda Belh’e gelen Hiuen-tsiang şehrin son derece tahkimli

olduğunu ifade etmiştir47. Ancak 709 yılında Eftalit prensinin Araplara karşı

ayaklanmasıyla şehir harabeye dönmüştür. 725 yılında tekrar imar edilse de önemini kaybeden şehir, Samaniler döneminde tekrar gelişerek dönemin birçok yazarının övgüsüne nail olmuştur. Belh XI. yüzyılda Gazneli-Selçuklu mücadelelerinin merkezinde yer almıştır. XII. yüzyıl sonlarında Gurluların hâkimiyetine girmiştir48.

XIII. yüzyıla kadar birkaç kez yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilen Belh şehri Cengiz Han’ın kıyım ve yıkımından sonra harabe halini almıştır49. Daha sonra Çağatay

ve Timurluların hâkimiyeti altına girmiştir. Timurlular zamanında Belh en parlak dönemlerinden birini geçirmiştir. 1506 yılında Özbek Şeybani Han, 1509’da Safevî hükümdarı Şah İsmail şehri zaptetmiştir. Şah İsmail’in Çaldıran Savaşı’nda Osmanlı’ya yenilmesi üzerine 1514 yılında şehir tekrar Özbeklerin eline geçmiştir. 1751 yılında Ahmed Şah Dürrani tarafından egemenlik altına alınmıştır. 1826 yılında Buhara Emirliği’nin işgaline uğrayan şehir, 1841 yılında tekrar Afganların eline geçmiştir50.

2.2. İDARİ TEŞKİLAT VE ASKERÎ DÜZEN

XIX. yüzyılın ilk yıllarında Belh şehri Hulm emiri Kılıç Ali Bey’in idaresi altındaydı. Bağımsız ve şöhretli bir idareci olan Kılıç Ali Bey, Dürrani Devleti’yle yer yer çatışmalar yaşıyordu. Kılıç Ali Bey’in ticarete karşı özel bir ilgisi vardı. Bu nedenle onlarla çok yakın ilişkiler kurmuştu. Tüccarlardan ticaret vergisi almamakla birlikte çevredeki şehirlerin de almasına izin vermiyordu. Yaptığı anlaşmalarla serbest ticareti desteklemişti. Tasarruf tedbirleri yürürlüğe koymuş ve insan yaşamına verilen değeri arttırmak için adımlar atmıştı. Ölümüyle birlikte üç oğlu arasında güç mücadeleleri yaşanmıştı. Bunu fırsat bilen Mir Muhammed Murad Bey Hulm’u 46 Yazıcı, a.g.e., s.410. 47 Si-yu-ku, a.g.e., s.44. 48 Yazıcı, a.g.e., s.410. 49 Wolff, a.g.e., s.148-149. 50 Yazıcı, a.g.e., s.411.

152

yağmalamıştı. Bu sırada Buhara Emirliği (1785-1920) idaresi Belh’i ele geçirmiş ve otorite sahibi bir lider olan Seyyid Eşhân Hâce’yi buraya vali olarak atamıştır. Eşhân Hâce’nin vali olarak atanma sebebi ise Mir Muhammed Murad Bey’in işgaline karşı ortalama iki-üç bin kişilik asker toplama ihtimali olmuştu. Böylece olası bir tehlikede Buhara Han’ı bölgeye çok fazla kuvvet göndermek zorunda kalmayacaktı51.

Seyyid Eşhân Hâce 1785 yılında doğmuştur. Koyu bir tene sahipti ve fiziksel olarak en dikkat çekici özelliği burnunun olmamasıydı52. Buhara emirine son derece

sadık ve oldukça dindar olan Eşhân Hâce, Mir Murad Bey ile çekişme içindeydi. Bu sebeple sık sık bölgede kendilerine bağlı olmayan tebaları göç etmeye zorluyordu53.

Eşhan Hâce, Mir Murad Bey’in aksine yabancılara hoşgörülü bir yaklaşım sergiliyordu. Ayrıca Mir Murad Bey’in faaliyetlerinden son derece rahatsız olan Eşhân Hâce, Moorcroft’un seyahatini kolaylaştıracak her tedbir ve kolaylığın sağlanacağını ifade etmiştir54. Güvenilir, hoşgörülü ve iyi bir idareci olduğu anlaşılan Eşhân Hâce,

bölgede otorite ve nüfûz sahibi bir kişiydi. Bu özellikleriyle Buhara Hanı’nın itimadına mazhar olarak önemli bir göreve getirildiği anlaşılmaktadır.

2.3. ŞEHİRLEŞME, YERLEŞİM VE NÜFUS YAPISI

Belh şehri tarihte birçok defa tahribata uğramış ve son olarak Cengiz Han’ın yıkımıyla birlikte istişamlı günlerini geride bırakmıştı55. Ancak XIX. yüzyılda bile

şehrin eskiden 25 km. genişliğinde olabileceği ve Buhara’dan daha büyük olabileceğini gösteren kalıntılar olduğu kaydedilmiştir56. Şehrin görünümü Moorcroft

tarafından dağınık ve düzensiz olarak tarif edilmiştir57.

Şehir tarihte birçok defa tahribata uğradığı için mimari eserlerin birçoğu yok olmuştur. Ayrıca yapıların temel malzemesi kerpiç olduğu için uzun süre ayakta

51 Charles Masson, “Observations of the Political condition of the Durani States and dependencies”, Transaction

of The Bombay Geographical Society From Semtember To November 1840, Vol. V, Ed. The Secretary, Bombay

1840, s.195.

52 Moorcroft, a.g.e., II, s.493; Wolff, a.g.e., s.148; Masson, Transaction, V, s.195. 53 Wolff, a.g.e., s.148.

54 Moorcroft, a.g.e., II, s.493.

55 Mohan’ın aktardığına göre Belh eskiden Mezar-ı Şerif’in kurulduğu yere kadar ulaşıyordu. Şehirdeki yapıların çatıları birbirine çok yakın olduğu için çatıya çıkan bir keçinin ertesi gün Mezar-ı Şerif e gidebildiği söylenir. Hikayeler ve tarihî veriler gösteriyor ki Belh bir zamanlar Türkistan’ın en büyük şehirlerinden birisiydi. Lal, a.g.e., s.110.

56 Wolff, a.g.e., s.149; Lal, Aynı yer; Barthold, a.g.e., s.82. 57 Moorcroft, a.g.e., II, s.492, 493.

153

kalamamıştır58. Şehrin içerisinde kalan Belh hisarı, XIX. yüzyıla kadar ulaşan yapılar

arasındaydı ve Eşhan Hâce’nin karargâhı vâzifesi görüyordu. Ayakta kalan bir diğer yapı dikkak çekici çini işçiliğiyle Hâce Muhammed Pârsâ’nın (ö. 822/1420) türbesiydi59. Bunların dışında XVI. yüzyıl sonunda Özbek Han Abdülmü’min

döneminde yapılmış Timurlu mimarisi tarzındaki Mescid-i Sebz ve XVII. yüzyılda Seyyid Sübhan Kulı Han tarafından yaptırılan Timurlu dönemi anıtlarından Hâce Ukkâşe Türbesi şehrin kayda değer mimari eserleriydi60.

Şehrin nüfusu bölgenin demografik yapısına göre şekillenmişti. Tacik, Özbek ve Afganlar başlıca etnik topluluklardı. Ancak bu yapıya uymayan Hindu, Yahudi61,

Nogay ve Kahtânî62 aşiretine mensup Araplar da vardı. 1825 yılında şehre gelen

Moorcroft sadece Yahudi ve Hindu nüfusa değinirken toplam nüfusun bin aileyi geçmediğini ifade etmiştir. Moorcroft ayrıca Hinduların alınlarındaki boya işaretleriyle; Yahudilerin kafalarındaki koyun derisinden şapkalarla ayırt edildiklerini belirtmiştir. 1832 yılında Belh’i ziyaret eden Wolff, bahsi geçen tüm etnik unsurlara değinmiştir ve toplam nüfusun on bin civarında olduğunu kaydetmiştir. Yüz aileden oluşan Yahudi nüfusu toplamda beş yüz kişiden oluşuyordu63. Ayrıca, XIX. yüzyılda

başlayan iç karışıklıklardan dolayı birçok Afgan Belh ve çevresine göç ediyordu64.

Belh’deki Yahudi ve Arapların varlığı diğer etnik gruplara göre daha fazla öne çıkmaktadır. Bu durum Yahudilerin kayıp kabilelerini arayan Wolff’un aktarımlarıyla daha ilgi çekici bir hâl almaktadır. Çünkü Yahudilerin Belh’e çok eski zamanlarda yerleştiklerine dair rivayetler vardır. Kahtâni aşiretinin şehirde bin yıldan fazla yaşadığı anlaşılmaktadır. Yine, Afganlar ülke içindeki karışıklıklar yüzünden Belh ve civarına göç etmişlerdir. Ancak bu dönemde Afgan Türkistanı siyasi çekişmelere sahne oluyordu. Bu bölgeye göç eden Afganlar Dürrani Devleti’nin kurucu aşireti Sadozaylar olmalıdır.

58 Yazıcı, a.g.e., s.411.

59 Moorcroft, a.g.e., II, s.493-494. 60 Yazıcı, a.g.e., s.410.

61 MÖ 586 yılında Kudüs’ü kuşatıp yok eden Nabukadnezar’ın İsrailoğullarını Belh’e sürdüğü söylenir. Geniş bilgi için bkz. Fischel, a.g.e., III, s.91.

62 Arapların iki ana kolundan birisidir. Tevrat’ta Yaktan olarak geçtiği kabul edilir. Emevi ve Abbasi dönemlerinde Belh’e yerleşmişlerdir. Mustafa Fayda, “Kahtân”, TDVİA, C. XXIV, TDV Yayınları, İstanbul 2001, s.201, 202. 63 Moorcroft, a.g.e., II, s.494; Wolff, a.g.e., s.148, 149.

154

Afgan Türkistanı’nda yaygın olan yağmacılık. Belh nüfusunun bir kısmının da geçim kaynağıydı. Özbeklerin Katağan kolundan olan bazı kişiler yağmacılığı tercihen yapıyordu. Bu kişiler yağma için birden fazla at bulunduruyordu. Ancak bazı topluluklar verimli topraklarda tarım yapmak yerine yağmacılık yapmaya mecbur bırakılmışlardı. Çünkü Mir Murad Bey bölgedeki ufak köyleri yağmalayarak ekinlere büyük hasar veriyordu. Mir Murad Bey, bu saldırılar sırasında erkek, kadın ve çocuk demeden tutsak ederek Kunduz’daki karargahına çekiliyordu. Bu sebeple insanlar göç etmek zorunda kalıyordu65. Bölgedeki yağmacılığın bir yaşam biçimi olduğu

bilinmektedir. Ancak şartların bölge halkını yağmacılığa zorladığı anlaşılmaktadır. 2.4. TİCARET VE MALİ SİSTEM

Belh düşük bir ticaret hacmine sahipti. Ticaret genelde Belh pazarı etrafında dönüyordu. Bu derme çatma pazarın antik Baktria Krallığı’nın merkezi olan yerde kurulduğu rivayet ediliyordu. Uzun ancak dar sokağı olan bu çarşının üzeri ağaç dallarından kirişler ve samanlarla üstünkörü olarak kapatılmıştı. Çarşının toplam uzunluğu 550-650 m. civarındaydı ve bir ucu Belh hisarına kadar ulaşıyordu. 1832 yılında bu çarşıdaki tezgahların çoğunluğu Müslümanlara aitti. Hinduların dükkanları olmasına rağmen genel olarak kervan işleriyle uğraştıkları için kervansaraylarda bulunuyorlardı. Yahudiler ayakkabıcılık ve tamircilik işleriyle uğraşıyorlardı. Bu pazar sadece salı günleri açılıyordu. Karanlık çöktükten sonra tezgahlarını toplamamış olan esnaf bir lamba yakarak loş bir ışıkla tezgâhı aydınlatıyordu. Ayrıca Belh’de yüksek değere sahip pek fazla emtia bulunmuyordu66.

Seyahatnamelerde Belh’in mali sistemine dair bilgiler sınırlıdır. Şehrin ticari dolanımı düşük olmasına rağmen gümrük denetimi yapılıyordu. Bu uygulama Türkmen kolluk kuvvetleri tarafından icra ediliyordu. Burnes’e göre bu memurlar yozlaşmıştı. Şehre gelen tüccar, seyyah ve ziyaretçilerden usulsüz biçimde ağır vergiler talep ediliyordu67. Bunun dışında birçok İslam hâkimiyetinde gördüğümüz

cizye vergisi Belh’de de yürürlükteydi. Başta Hindu ve Yahudiler olmak üzere şehirdeki gayrimüslüm tebadan cizye vergisi toplanıyordu68.

65 Lal, a.g.e., s.113.

66 Moorcroft, a.g.e., II, s.492-494; Lal, a.g.e., s.110. 67 Burnes, a.g.e., II, s.202.

155

XIX. yüzyıl başlarında Belh’in tümüyle bir gerileme içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bunun muhtemel sebepleri ise şehrin siyasi açıdan güvensiz olması, yozlaşma ve asayiş olarak görülebilir. Mezar-ı Şerif’in ve Hulm’un gelişim göstererek Belh’i geride bırakması diğer sebeplerdendir.