• Sonuç bulunamadı

Bayrak, “Yahya Kemal’in Şiirinin Kaynakları”, s 1540-1541.

Ahmet Evis *

25 Bayrak, “Yahya Kemal’in Şiirinin Kaynakları”, s 1540-1541.

Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye, Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: “Yol nereye?” Ayılıp neş’eni yükseltici sarhoşluktan,

Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu, Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu. Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız, Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız, Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!... İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.26

hiç görmedikleri bir sabah gibi bakıyorlardı yüzümüze gecenin göğsümüzde unuttuğu bir avuç ay ışığı

senin göğsünde bıraktığım en derin uykumdu orada kaldım orada kaldı (s. 64) (...)

rüyamızı emanet etmedik hiç uyumadık sığda

ölümün uykusuna güvenir gibi bırakırdık kendimizi

birbirimizin düşlerinin yastığına (s. 68) (...)

aşk bitmiyor bitmeden tükenmemiş deniziyle

masalına dönüyor Kadırga (s. 69)

Farklı bir âlemin varlığı, gece, göç, yelkenli, uyku, hayal, rüya, mavi, deniz, masal, ilahî (kusursuz) olana ulaşma isteği ve üslup yakınlığı, iki şiirin ortak noktaları olarak görülür. Söz konusu ortaklıklar biçem ve izlekte benzerlikler ortaya çıkarır. Bu açıdan bakıldığında Mungan’ın metinlerarası tekniklerden pastişe başvurarak Yahya

Kemal’in eserinden istifade ettiği söylenebilir.26

Eserde pastiş dışında anıştırma tekniği ile metinlerarası göndermelerin de sıkça

kullanıldığı görülür. Bunlardan ilki Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi”27 şiirine yöneliktir.

“Kadırga”da yer alan hayalet gemilere yönelik birçok ifade, “Sessiz Gemi” şiirindeki gemi imajıyla çeşitli yönleriyle örtüşür. “Sessiz Gemi”de ölüm, yalnızlık, yolculuk temini işaret eden gemi imajı, “Kadırga”da da benzer şekilde yalnızlığı, yolculuğu ve arzuyu işaret ederek iki eser arasında metinlerarası bir ilişki ortaya çıkar. Sessiz ve hayalet kelimelerinin çağrışımsal yönleriyle birbirlerine yakın durmaları iki eser arasındaki iliş- kiyi doğrular yöndedir. Aradaki farklılık ise gemi imajının nitelendirilme biçimindedir. Kemal’in şiirinde gemi, sessiz sıfatıyla nitelenirken, “Kadırga”da hayaletle nitelenmiştir. “Kadırga” şiirinde ilgili kısımlar şu şekildedir: “(n)e zaman sussak / aramızdan geçerdi hayalet gemileri”, “aynı pencerenin derinleştirdiği gecede / gemilerin ıslığını dinlerdik”, “kapkara hayalet gemileri geçerdi / geçmişten gelen / sessizliğin yarattığı sis içinde / kapkara hayalet gemileri”, “hayalet gemileri geçerdi / uykularımızın içinden” (s. 58). Alıntılanan kısımlarda gemilerin hem nitelenme biçimi hem de tematik yönden şiir içe-

26 Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, s. 90-91. 27 Beyatlı, age., s. 83-84.

risindeki etkisi göz önüne alındığında, okuma esnasında okuyucunun zihninde “Sessiz Gemi”ye yönelik bir izlenim ortaya çıkarır. İki eserin çağrışıma dayalı bir ilişki ile bir- birine yakın durması, metinlerarası teknikler içerisinden anıştırmayı örnekler diyebiliriz. Şiirde anıştırma tekniğiyle yapılan bir diğer gönderme Âdem ile Havva inancı üzerinedir. Dinî kabullerde ilk insanlar olduğuna inanılan Âdem ile Havva açık bir şekilde şiire taşınmazlar. Çıplaklık ve aşkın kullanımı okurun zihninde ilk insanlar olduğuna inanılan Âdem ile Havva’ya yönelik bir çağrışım uyandırır. Şiirde geçen “meyve” ifadesi de inançtaki yasak meyveyi çağrıştırarak yapılan metinlerarası kul- lanımı doğrular. Ayrıca şiirdeki aşkın ilahî ögelerle desteklenmesi (melek, cin vs.) Âdem ile Havva hususuna yapılan bir gönderme gibidir. Parça parça ele alındığında birbirinden bağımsız görünen bu kullanımlar, çağrışım yoluyla değerlendirildiğinde Âdem ile Havva inancının içeriğine uygunluk gösterir. Bu yönleriyle çıplaklık, kusur- suz aşk, meyve, ilahî ve metafizik unsurlar sezgi yoluyla okurun zihninde canlanan Âdem ile Havva inancı, metinlerarası bir kullanım olarak okunabilir ve işlevi yönüyle anıştırma tekniğine uygun bir örnek teşkil eder.

Âdem ile Havva dışında anıştırma tekniği çerçevesinde Nuh Peygamber’e yönelik dinî bir göndermenin varlığından da söz edilebilir. Gerek hikâyeleşen biçimi gerekse de kutsal kitaplardaki anlatılışına benzer biçimde Nuh Peygamber’in yaşadıklarıyla şiirde örtüşen yerler bulunur. Şiir içerisinde geçen “kadırga, fırtına, yok oluş, sular altında kalan, yok olan bir millet/medeniyet ve zeytin dalı” okurun zihninde Nuh Peygamber’in gemisi ve tufan sonrası yok oluş ve yeniden dizayn ediliş inancını can- landırır. Bu yönüyle ele alındığında dinî inanca ait unsurların metinlerarası bir teknik olarak anıştırma aracılığıyla eserde işlendiği söylenebilir.

“Kadırga”daki bir başka anıştırma örneği ise Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i asasıyla ikiye ayırdığı kıssa ile ilişkilidir. Şiirde geçen “savat gece / çakıllarda şarkısı / ay ışı- ğıyla ayrılır denizin ipeği ikiye / yalınlığın vurgununda çözülen derinlik / gövdenin uykulu tarihi” (s. 61) dizelerindeki denizin ikiye ayrılması söylemi, okurun zihninde belirtilen kıssayı çağrıştırır. Bu yönüyle eserdeki ifadeyle inançtaki söylemin yakınlığı, şiirde metinlerarası tekniklerden anıştırma örneği olarak okunabilir.

Şiir içerisinde İslâmi inançta var olan Allah’ın doksan dokuz adına yönelik yapılan göndermelere de rastlanır. “sen gittin / ama doksan dokuz adın kaldı kalbimde” (s. 66) (...) “aşk bitmiyor bitmeden / denizi tükenmemiş Kadırga / bir çifte vav yokuşundan aşağı/doksan dokuz adımın / en güzeli sevgilim / yeniden bulmanın suları / denizi ge- çenlerin adımlarından sonra” (s. 69). Şiirin ana temalarından olan aşkın kusursuzluğu, Allah’ın doksan dokuz adıyla ilişkilendirilerek desteklenmiştir. Allah’ın kusursuzluğu ile aşkın kusursuzluğu arasında “doksan dokuz ve çifte vav” söylemeleri aracılığıyla bağ kurulduğu görülür. Tematik yapıya etkisi ve üsluba katkısı bakımından söz konusu kullanımın, pastiş tekniğini örneklediği rahatlıkla söylenebilir.

“Kadırga” şiirinde içmetinsel bir kullanım mevcuttur. Yazarın kendisine ait bir başka esere yönelik gönderme yapması şeklinde gerçekleşen içmetinsel kullanım, “Yalnız Bir Opera” şiiri ile “Kadırga” şiirleri arasında örneklenir. “Yalnız Bir Opera”da sıkça geçen “gittin” ifadesi “Kadırga”ya bazen değiştirilmeden bazen de “sen yoktun” şeklinde taşınır. İki eser arasındaki bağ tematik olarak birbirini desteklemektedir. Gerek eserlerin yazılış tarihleri gerek kitap içerisinde birbirlerinin peşi sıra verilişi gerekse de muhtevanın benzerliği iki şiir arasındaki ilişkiyi doğrular yöndedir. “Yalnız Bir Opera” şiirinde yaşanan aşkın kusursuzluğu ve yaz mevsimi ardından terk edilme tema ve içerik yönünden şiirde önemli yer tutar. Ayrılık sonucu anlatıcının içindeki ruh hâli sıklıkla tekrar edilen “gittin” söylemi ile vurgulanır:

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim (...) Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,

Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki.

Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.

Ve hala bilmiyordun sevgilim

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi

Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,

Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgâr gibi geçmişti Mayıs. (...)

Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. (...) Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. (...) Gittin. Simdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. (...) Dönüp ardıma bakıyorum

Yoksun sen.28

“Yalnız Bir Opera”da terk eden ve giden sevgili, “Kadırga”da yokluğuyla hisset- tirir kendisini. Muhtevadaki kusursuz aşkın baştan sona vurgulanması da yine iki şiir

arasındaki metinlerarası ilişkiyi gösterir:28

sen yoktun bu aşk başladığında

Senelerce, senelerce evveldi; sen yoktun

ben de yoktum

bu aşk başladığında (s. 54) (...)

şimdi iki ayrı yaz kaldı bize

birlikte geçirdiğimiz o büyük yazdan (s. 65) (...)

(...) sen yoksun ben de yokum

kutuplar kadar yalnızız ikimiz de rüyamızı emanet etmedik hiç uyumadık sığda

ölümün uykusuna güvenir gibi bırakırdık kendimizi

birbirimizin düşlerinin yastığına aşktı bu, beraberlikti