• Sonuç bulunamadı

1.5. BIS Önerileri ve BASEL Kararları

1.5.4. Basel Kararlarının Olası Etkileri

Türkiye açısından AB standartlarına dolaylı olarak uyumlaştırma anlamına da gelen Basel II kararlarının, bankaların her kademesini ilgilendiren, uzun süreli, maliyetli ve kapsamlı bir değişim yaratması beklenmektedir. Basel II sürecinde, risk yönetimini daha çok önemseyen ve geliştiren, gelişmiş içsel ölçüm yaklaşımlarını kullanan bankalar, hem Basel II düzenlemeleriyle, hem de riskin daha iyi yönetilmesinin doğal sonucu olarak bu durumdan; asgari sermaye oranında düşüş, rekabet avantajı, maliyetlerin azaltılması, sürdürülebilir yatırım getirisi sağlanması, hissedar değerinin arttırılması gibi bazı katkılar sağlamaktadırlar. Özellikle Türkiye açısından Basel II, daha sağlam ve daha etkin bir bankacılık sistemi için sunulmuş bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Türkiye’de bankalarda ve şirketlerde risk yönetim kültürünün ve etkinliğinin artması, bankaların aracılık fonksiyonlarını daha etkin biçimde yerine getirmesi ve bankalar ile şirketler tarafından kamuya açıklanacak

56 C. Coşkun Küçüközmen, “Basel II- Üçüncü Yapısal Blok(Pillar 3): Piyasa Disiplini”, BDDK Seminer

bilgiler aracılığıyla piyasa disiplininin artması beklenmektedir.57 Bunlara ek olarak, bankaların sermaye düzeylerinin maruz kaldıkları risklere paralel olması, bankaların müşterileri konumundaki reel sektör şirketlerinin şeffaflık ve kurumsal yönetim yapılarında iyileşme, etkin bankacılık sistemine ve uluslararası standartlara geçiş için altyapı oluşturması ile yüksek bilgi işlem ve insan kaynağına yatırım yapılması ileride oluşması beklenen değişimler arasındadır.

Basel II’nin her üç temeli bankacılık sektöründe farklı etkiler yaratmaktadır. Bunlardan bazılarına değinilecek olunursa, birinci temel de yer alan veri ve risk yönetim modeli ile süreçlerine ilişkin gereklilikler; daha etkin kredi portföy yönetimi ve fiyatlandırmayı, istihbarat/analiz, kredi tahsis ve kredi izlemeden oluşan geleneksel kredilendirme yöntemi ile fonlama maliyeti artı kâr payından oluşan geleneksel fiyatlama yaklaşımının değiştirilerek skorlama ve derecelendirme sitemlerinin uygulanmasını, sorunlu kredilerde daha düşük seviyeleri, müşteri veri modelleme gereksinimlerinde azalan yatırım ihtiyacını, faaliyetleri desteklemek için gerekli sermaye oranında azalmayı ve bu sayede artan sermaye ve hissedar değeri getirisi elde edilmesini mümkün kılmaktadır. Ayrıca, yeni süreçte borçlanma maliyetini etkileyen (dış derecelendirme notu, içsel derecelendirme notu, kredi türü, teminat kalitesi ve kredi fiyat farklılaşması vb.) hususları daha fazla dikkate alma yönünde bir bilincin oluşması söz konusudur.

İkinci Temel ile birlikte risk yönetiminin ve sermaye dağıtımının bankanın stratejik karar verme sürecine dahil edilmesi daha verimli sermaye dağıtımı, müşteri/ürün bazında daha iyi karar alabilme yeteneği sağlamaktadır. Risk hesaplamalarının hem banka içinde değerlendirilmesi, hem de düzenleyici kurum tarafından denetlenmesi sağlanmaktadır.

Üçüncü Temel ile birlikte kaliteli risk yönetim altyapısını detaylandıran dış raporlama gereklilikleri, şeffaflık doğrultusunda müşteri güveni ile desteklenen yüksek itibar seviyesini, kredi derecelerinin iyileştirilmesini ve öz sermaye maliyetinin azaltılmasını, piyasanın da banka üzerinde bir denetim kurmasını sağlar. Banka müşterileri açısından bakıldığında, yeni düzenleme kredi derecelendirme notlarının kullanımı çerçevesinde kredi kullanan kurumların şeffaflaşmasını teşvik etmektedir.

Basel II’ ye getirilen eleştiriler de bulunmaktadır. Bunların en önemlisi hesaplamalarda kullanılan katsayı ve formüllerin gelişmiş ülke standartlarına göre ayarlanmış olmasıdır. Türkiye gibi sığ piyasalara sahip, volatilitenin yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş yöntemin kullanılmasıyla sermaye yeterlilik oranlarının artması beklenmektedir. Ayrıca, Standart Yöntem’in kullanılması durumunda, Basel II çerçevesinde Türkiye için geçerli olan OECD üyeliği ayrıcalığı ortadan kalkmakta ve derecelendirme notları dikkate alınmaktadır. Derecelendirme notu bulunmayan şirketler için değişiklik söz konusu olmasa da, etkin risk yönetimi/derecelendirme sistemleri ile yüksek risk derecelendirme notuna sahip ülkeler/şirketlerin aldığı kredilerin maliyetinde azalış gerçekleşecektir. Bu şirketlere/ülkelere kredi kullandıran bankaların da ayırması gereken sermayede ve minimum sermaye yeterliliğinde azalış gerçekleşecektir. Basel II Türkiye’de uygulamasa bile uygulayan ülkelerin Türkiye’den olan alacakların(kamu kağıtlarının) risk ağırlığı %0’dan %100’e ve Türk bankalarından olan alacakların risk ağırlığı ise %20’den %100’e çıkacaktır. Bu da, Basel II uygulayan ülkelerden alınan kredi faizlerinin artması, miktarının azalması anlamına gelmektedir.58 BIS, ülkelere kendi parası cinsinden yurtiçi borçlanmaları için %0 risk ağırlığı belirleyebilme esnekliğini sunmaktadır. Ancak, Türkiye’nin yurtiçi de olsa yabancı para cinsinden borçlanmasının ve yurtdışında ihraç ettiği Eurobond veya diğer borçlanma senetlerinin risk ağırlığı %100 olacak, dolayısıyla da bu kağıtlara yatırım yapan bankalar (yerli veya yabancı) % 8 sermaye yükü ile karşılaşacaklardır. Neticede, Basel II, sermaye yeterliliği konusunda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak bankaların rekabetçilik yeteneğini, hem ulusal hem de uluslararası piyasalarda bu bankalar lehine olumlu yönde etkileyecektir. Tüm bu gelişmeler, gelişmekte olan ülkelerdeki bankalarla birleşme, onları satın alma şeklinde yaşanacak bir konsolidasyon sürecini de başlatabilecektir. Bu nedenle, ülkemiz açısından Basel II’nin olumsuz etkilerinin azaltılması, uluslararası rekabet gücünün ve etkinliğinin artırılması önem arz etmektedir. AB’nin, Basel II standardına 2007 yılında banka ve menkul kıymet şirketlerini kapsayacak şekilde geçmeyi planlamaktadır. Gelişmiş yaklaşım için yürürlük tarihi 2008 olacaktır. Dolayısıyla, AB direktifleri ve Basel II’ nin uygulanışına ilişkin BIS düzenlemeleri de göz önünde tutularak, ilgili tüm tarafların kendi bireysel yol haritalarına ve hareket planlarına ilaveten, BDDK, TBB, bankalar vb. tüm ilgili taraflarca gerekli adımların, gerçekçi, iddialı ve koordine bir plan

58 Tamer Aksoy, “BASEL II: Temel Düzenlemeler, Etkiler Ve Ülkemize Yönelik Öneriler”, ASSMO

çerçevesinde gecikmeksizin atılmasında ve uyum ve veri toplama altyapılarının oluşturulması gerekmektedir.