• Sonuç bulunamadı

Balkan Devletlerinin Osmanlı Devleti’ne Karşı Müttefik Olma Sebepler

BALKAN SAVAŞLARI’NA GİDİLEN SÜREÇTE YARIMADANIN GENEL GÖRÜNTÜSÜ VE OSMANLI DEVLETİ’NDE YAŞANAN GELİŞMELER

B. I Balkan Savaşı’nın Başlaması

1. Balkan Devletlerinin Osmanlı Devleti’ne Karşı Müttefik Olma Sebepler

II. Meşrutiyetin 1908 yılındaki ilanından kısa bir süre sonra hem içeride hem de dışarıda sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Devlet meşrutiyet sonrası seçimlerle uğraşırken, 5 Ekim 1908 tarihinde Avusturya-Macaristan Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini125, aynı gün Bulgar Prensi Ferdinand Bulgaristan’ın bağımsız olduğunu,

ertesi gün ise Yunanistan Girit’i ilhak ettiğini bildirmiştir126. Avusturya, Meclis-i Mebusan’a Bosna-Hersek’ten milletvekili seçilmesi ve ardından Bosna-Hersek ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilerin kuvvetleneceği endişesi ile bu ilhakı gerçekleştirmiştir127. Devlet, yaşanan bu olumsuz durumlara yalnızca ticari boykot

ile karşılık verebilmiştir. Meşrutiyet ile beraber devletin daha iyi ve daha güçlü bir hale geleceği düşüncesi gerçekleşmek bir yana, durum daha kötü bir hal almış, Abdülhamid idaresinde geçen otuz bir yıl boyunca elden çıkan topraklardan çok daha fazlası, birkaç ay içerisinde kaybedilmiştir128. Bu durum İttihat ve Terakki’ye karşı

olumsuz tepkilere sebep olmuştur. Kısa bir süre sonra Meşrutiyet karşıtlarının,

124 Meltem Begüm Saatçi, “Makedonya Sorunu”, Balkanlar El Kitabı, C.1, Ankara 2013, s. 539-553;

Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Balkan Harbi…, s. 12-13; Mehmet Hacısalihoğlu, “Makedonya”, DİA, C.27, İstanbul 2001, s. 440-441; Mehmet Okur, The Times Gazetesine Göre Makedonya Sorunu (1918-1945), Karadeniz Araştırmaları, Kış 2012, S. 32, s.29-44; Volkan Marttin, Balkan Savaşlarına Gidilen Süreçte Makedonya Sorunu ve Bir Osmanlı Diplomatının Faaliyetleri, Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 7 (2), Eskişehir 2006.

125 Bu ilhaka Sırplar çok daha fazla tepki göstermiş, bölgenin, kurulmasını hayal ettikleri Büyük

Sırbistan sınırları içerisinde olduğunu iddia etmişlerdir.

126 Sacit Kutlu, “Balkan Savaşı Öncesi Büyük Güçlerin ve Bölge Devletlerinin İttifak Hesapları”, 100.

Yılında Balkan Savaşları (1912-1913) İhtilaflı Duruşlar, C.1, Ankara 2014, s. 187, 193.

127 Ahmet Halaçoğlu, “Balkan Savaşları (1912-1913)”, Türkler, C.13, Ankara 2002, s. 297. 128

anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla çıkardıkları 31 Mart Ayaklanması (13 Nisan 1909) sonucunda II. Abdülhamid tahttan indirilmiş, İttihat ve Terakki artık yönetimde daha fazla söz sahibi olmaya başlamıştır.

İttihat ve Terakki ülke siyaseti üzerinde etkisinin arttığı bu dönemde Balkanlarda farklı bir siyaset uygulamaya başlamıştır. II. Abdülhamid’in uyguladığı Balkan siyaseti, Balkan milletleri arasında var olan anlaşmazlıklar üzerine yani bu milletlerin birbirleriyle anlaşamamaları üzerine kurulmuşken, İttihat ve Terakki yönetimi Balkan milletleri arasında uzlaşmacı olmaya çalışmıştır129. Yine aynı

dönemde, devleti yeniden güçlendirmek ve yıkılmasını engellemek için uygulanmaya başlanan Türk unsuruna dayanma politikası (Türkçülük Politikası) ise gayri Türk unsurların tepkileriyle karşılanmıştır. Kısacası İttihat ve Terakki’nin Balkanlarda uygulamaya başladığı siyaset başarılı olamamıştır.

İttihat ve Terakki Partisi’nin siyasî idarede fazla söz sahibi olması, onları iktidardan uzaklaştırmak amacıyla “Hürriyet ve İtilaf Partisi” adını alan muhalif bir gurubun ortaya çıkmasına ve bundan sonra bu iki parti arasında sürekli çekişmeler yaşanmasına sebep olmuştur. Ordu ise siyasete alet edilmiş ve bu durum ordunun muharebe gücünü zayıflatan etkenlerden biri olmuştur. İttihatçı subaylara karşı, “Halaskâr Zabitan” (Kurtarıcı Subaylar) gurubu kurulmuş ve ordu, subaylar arasındaki bu gruplaşmadan dolayı zarar görmüştür.

Uzun zamandır sürüp giden, bazen yatıştırılsa bile yeniden alevlenen Arnavut Ayaklanması, Makedonya’da yaşanan kargaşalar, Havran olayları, Suriye’de Dürzi Ayaklanması, Yemen’de İmam Yahya Ayaklanması, Adana ve çevresinde özerk devlet kurabilmek amacıyla çıkarılan Ermeni Ayaklanması, Osmanlı Devleti’nin aynı dönemde, uğraşmakta olduğu diğer sorunlar arasındadır. Devletin içinde bulunduğu bu sıkıntılı dönem, uzun zamandır gözünü Trablusgarp’a dikmiş olan İtalya için bir fırsat olmuştur. İtalya, Trablusgarp ve Bingazi’nin uygarlık olarak geri bırakıldığını ve orada yaşayan İtalyanlara kötü davranıldığını ileri sürerek 28 Eylül 1911 tarihinde bölgeyi işgal etmeye başlamıştır130. Aynı

129 Nilüfer Uğraş, a.g.t., s. 16.

dönemde bölgedeki Osmanlı kuvvetlerinin Yemen’e, (oradaki ayaklanmanın kontrol altına alınabilmesi amacıyla) gönderilmiş olması, İtalya’nın birkaç hafta içerisinde Trablus ve Bingazi’yi ele geçirmesini kolaylaştırmıştır131. Mustafa Kemal, Enver

Paşa gibi komutanların gönüllü olarak bölgeye gidip halkı direniş için örgütlemelerinde sonra, İtalya Trablusgarp sahilinde sıkışıp kalmıştır. Bu direnişi kırıp, Osmanlı Devleti’ni bir antlaşma yapmaya zorlamak için Mayıs 1912 yılında yeni bir Arnavut ayaklanmasının çıkmasını sağlayan İtalya, ayrıca Oniki Adayı işgal etmiş ve Çanakkale Boğazı’nı abluka altına alarak bombalamıştır132. Arnavutluk’ta

çıkan bu son ayaklanma, bölgedeki nüfuzunu kaybetmemek için Avusturya tarafından da desteklenmiş, Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda mevcut nüfuzunu ise fazlasıyla sarsmıştır. İttihat ve Terakki’nin kötü idaresine karşı ortaya çıktığı söylenen ayaklanma, Halaskâr Zabitan Gurubu tarafından da destek görünce iyice büyümüş, yine aynı gurubun baskıları sonucunda yönetimde bulunan Sait Paşa hükümeti istifa etmek zorunda kalmış, böylece İttihat ve Terakki’nin yönetimdeki etkisi sona ermiştir133.

Balkanlardaki durumun gün geçtikçe daha kötü bir hal almaya başlaması, siyasî idaredeki istikrarsızlıklar, devletin daha fazla devam etmeyerek savaşı sonlandırmak amacıyla İtalya ile görüşmelere başlamasına sebep olmuştur. Sonuç olarak 18 Ekim 1912 tarihinde imzalanan Uşi Antlaşması ile kuzey Afrika’daki son toprağımız olan Trablusgarp İtalya’ya bırakılmıştır.

Trablusgarp Harbi, toprak kaybıyla sonlanmasına ilaveten, daha başka olumsuz durumlara da sebebiyet vermiştir. Osmanlı Devleti Trablusgarp Harbi ile uğraşıyorken, Balkanlarda çıkacak olan eş zamanlı bir savaşta, iki cepheye bölüneceği için, tüm gücünü Balkanlarda kullanamayacağı düşüncesi ile, ittifak girişimleri hızlanmıştır. Ayrıca Osmanlı askerî gücünün iyi olmadığı, topraklarını koruyamadığı ve durum böyleyken Osmanlı Devleti’nden toprak elde edebilmenin artık kolay olduğu düşüncelerinin oluşması ile birlikte, Balkan devletleri arasında kurulacak olan ittifaklar hızlanmıştır.

131 Robert Mantran, a.g.e., s. 248. 132 Sacit Kutlu, a.g.m., s.197. 133

2. Balkan Devletlerinin Osmanlı Devleti’ne Karşı Yapmış Olduğu