• Sonuç bulunamadı

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da İngiltere’nin güç kaybetmesi ile İngiltere bölgeden çekilirken yerine ABD’nin gelmesini istemekteydi. ABD savaş sonrası süreçte Ortadoğu bölgesine yönelik politikalar geliştirmeye başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı Batı için ağır yıkımlar getirmiştir. Bunun aksine Sovyetler Birliği savaştan güçlenerek çıkmış, Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslarda etkinliğini artırmıştır. ABD savaş sonrası yıkılan Avrupa’ya destek olmak ve Sovyetler Birliği’nin Komünizm yayma politikasına karşın Truman Doktrini (1947), Marshall Planı (1947), Avrupa Ekonomik İş birliği Örgütü (1948), Kuzey Atlantik Anlaşması (NATO-1949) gibi birtakım oluşumlara öncülük ederek Sovyet Birliği karşıtı politikanın oluşturucusu olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayana süreç Soğuk Savaş olarak adlandırılmıştır. Soğuk Savaş nihayetinde ABD ve SSCB önderliğinde uluslararası sistemde iki kutuplu bir yapının baskın olarak oluşturulması ve iki kutup arasında yaşanan mücadeleye sahne olunan süreçtir. Soğuk Savaş’ta ABD için en önemli politika Sovyetler Birliği’ne karşın mücadele etmek olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra güç dengesinin değişmesiyle SSCB ve ABD’nin etkisinde iki kutuplu bir uluslararası sistem oluşmuştur. Her iki ülke taraftar artırmak ve yakın ilişki içerinde oldukları ülkelere mali, siyasi ve askeri alanlarda destek olma noktasında politika üretmiştir. İki ülke yaptıkları yardımları ikili anlaşmalar veya uluslararası örgütler aracığıyla gerçekleştirmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği’nin İran üzerinden Ortadoğu ve İran petrollerine, Basra ve Hint Körfezine ulaşmak; Türkiye üzerinden Boğazlar, Ege ve Akdeniz’e ulaşmak, Yunanistan üzerinden Akdeniz’e ulaşma yönünde emelleri oluşmuştur. Bu

durum ABD için Türkiye ve Yunanistan’ın Sovyet tehdidine karşın korunması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. 1947 yılında Avrupa’da Komünist partilerin güçlenmesi Sovyet tehdidinin büyüklüğünü ortaya çıkarmıştır. İngiltere savaş sürecinde tüm ekonomik kaynaklarını tüketmesi nedeniyle Avrupa ve diğer bölgelerde Sovyetler Birliği’ne karşı ekonomik ve siyasi mücadele etme noktasında zayıf kalmıştır. Bu nedenle ABD İngiltere’nin bölgede zayıflayan ve bölgeden etkisini yitirmesi ile ön plana çıkmaya başlamıştır. ABD Başkanı Harry S. Truman 4 Mart 1947 tarihinde Sovyet tehdidine karşın Türkiye ve Yunanistan’a askeri alanda yardım yapılacağını vaat etmiştir. Bu doktrin ile SSCB’nin Türkiye ve Yunanistan’a yönelik tehdidi ortadan kaldırılmak ve Avrupa’nın güvenliğini sağlamak olmuştur.140 Truman Doktrini Türkiye ve Yunanistan’ın Sovyetler Birliği’nin etkisine girmesini engellemeye yönelik yapılan siyasi-ekonomik ve askeri alanda yardımları içermiştir. Bu doktrin ile ABD’nin Sovyet karşıtı ülkeleri destekleme hususunda politika ortaya koyduğu görülmüştür.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin ve Sovyetler Birliği’nin nüfus mücadelesine sahne olan Ortadoğu’ya ABD Truman Doktrini ile bölgeye olan ilgisini ortaya koymuştur. Başkan Truman sonrası yönetimin başına gelen ABD Başkanı David D. Eisenhower Ortadoğu’ya doğrudan etki etme sürecini başlatmıştır. Başkan Eisenhower yönetimin başına geçtikten sonra ABD Dışişleri Bakanı olan John Foster Dulles 1953 yılında Ortadoğu’ya yönelik bir seyahate çıkmıştır. Bu seyahat sırasında Sovyetler Birliği’ne karşı ‘Kuzey Ülkeleri’nin korunması amacıyla ABD tarafından proje oluşturulması kararı alınmıştır. ABD yetkilileri Ortadoğu’da Arap devletlerinin oluşturulacak bir savunma paktına girmesinin zor olacağı gerekçesi ile öncellikle oluşturulacak pakta kuzey ülkelerinin katılımının sağlanmasını kararlaştırmışlardır. Bu amaçla ABD ile Pakistan arasında 28 Aralık 1953 tarihinde imzalanan ekonomik ve teknik konulara dair anlaşma ABD’nin kuzey ülkelerine yönelik ilk girişimi olarak sayılmaktadır.141

140 Mahmut Akkor, “II. Dünya Savaşı’nın Sonu ve Truman Doktrini’nin Ortaya Çıkışı”, VAKANÜVİS-

Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, Sonbahar 2017, s. 1-6.

141Bürkan Serbest, “Bağdat Paktı’nın Kuruluş Süreci ve Gelişiminde Türkiye’nin Rolü”, MANAS

Kuzey Kuşağı veya Kuzey Seddi olarak nitelendirilen ülkeler Türkiye, Pakistan, İran, Irak ve Suriye olmuştur. Oluşturulacak bir savunma paktı ile Sovyetler Birliği’nin güneye doğru yayılması engellenecek, petrol kaynakları, Süveyş Kanalı’ndan Pakistan’a kadar olan bölge güvenlik altına alınacaktır. Pakistan Hindistan ile olan sorunları ve Sovyetler Birliği tehdidi nedeniyle Batı’ya yakın durmuş, bu nedenle 1953 yılında ABD ile anlaşması imzalamıştır. 18 Şubat 1954 tarihinde Pakistan ile Türkiye arasında ortak bir savunma anlaşmasının imzalanacağına dair bir demeç yayınlanmıştır. Bu süreçte ABD iki ülke arasında yaşanan gelişmeleri yakın takip etmiştir. 2 Nisan 1954 tarihinde Türkiye ile Pakistan arasında Dostça İş birliği Anlaşması imzalanmıştır. Türkiye’nin Karaçi Büyükelçisi Selahattin Arel ile Pakistan Dışişleri Bakanı Zülfikar Han arasında Karaçi’de anlaşma imzalanmıştır.142

Türkiye ile Pakistan arasında ortaya konulan anlaşma Ortadoğu’da oluşturulacak paktın ilk halkası olması bakımından önem arz etmektedir. Ancak Ortadoğu’da oluşturulacak paktın tam anlamıyla işlevsel olması için özellikle Arap ülkelerinin de katılımı sağlanması lazım gelmektedir. Bu amaçla Türkiye Arap devletleri ile görüşme amacıyla harekete geçmiştir. Başbakan Menderes Mısır ile görüşme talebini bildirmişse de Mısır’da yönetimde olan ve Sovyetler Birliği’ne yakın duran Cemal Abdünnasır ikna edilememiştir. Bundan dolayı Türkiye Irak ile girişimlerde bulunmuştur. Irak gerek Türkiye gerekse de İngiltere ile olan iyi ilişkileri etkisiyle Menderes’in 6 Ocak 1955 tarihinde Irak’a bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Ortadoğu’da Türkiye, Irak ve İran’ın zorda kalındığında birbirine muhtaç üç komşu ülke olduğu göz önünde alındığında Irak Batı’ya yakınlaşmak noktasında Türkiye ile yakın olmanın önem arz ettiğinin farkında olmuştur. Türk ve Irak heyetleri arasında 10 Ocak 1955’ye yapılan toplantı iki ülke ilişkileri bakımından olumlu sonuçlanmıştır. Irak Başbakanı Nuri Said Paşa’nın paktı imzalayacağını açıklaması Mısır’ı rahatsız etmiştir. Türk-Irak yakınlaşması ve Nuri

142 Mustafa Bostancı, “Türk- Arap İlişkilerine Etkisi Bakımından Bağdat Paktı”, Akademik Bakış, Cilt:

Said Paşa’nın açıklamaları sonuncunda Bağdat’ta Türk Büyükelçiliği’ne yönelik bombalama olayı yaşanmıştır.143

Menderes diğer Arap ülkelerinin de katılımını sağlamak için 14 Ocak 1955’te Şam’a ardından Lübnan başkenti Beyrut’a geçmiştir. Her iki ülke Türkiye ile Irak arasında imzalanacak bir anlaşma altına girmeye yanaşmamıştır. Mısır ve Suriye çekincesi nedeniyle de Ürdün’de anlaşmaya yanaşmamıştır. Mısır’ın kesinlikle karşı olduğu Irak-Türkiye anlaşmasına Suudi Arabistan ve Suriye de karşı durmuştur. Mısır, Türkiye ve Irak arasında bir paktın kurulacağının açıklanmasından sonra sert tepki göstermiş, konunun görüşülmesi amacıyla Arap Birliği’ni toplantıya çağırmıştır. Bu amaçla Arap Birliği Kahire’de 22 Ocak 1955’te toplanmıştır. Mısır Türkiye ile Irak arasında oluşturulan paktı Arap birliğini bozan bir girişim olarak görmüştür. Ortadoğu’da Arap ülkelerinin bu pakta katılımını sağlamak amacıyla Türkiye’nin girişimleri özellikle Mısır nedeniyle başarılı olunmamıştır. Türkiye’nin tüm girişimlerine yönelik olumlu cevap sadece Irak tarafından verilmiştir. Türkiye ile Irak arasında 12 Ocak 1955’te bir deklarasyon imzalanmıştır. Bağdat Paktı’nın başlangıcı olarak görülen Karşılıklı İş birliği Anlaşması 24 Şubat 1955 tarihinde Bağdat’ta imzalanmıştır.144

Ortaya konulan Pakta Sovyet-ABD rekabetinin etkisi olmuştur. Özellikle Sovyet etkisinde olan Arap ülkeler paktı kendilerine karşı kurulmuş bir oluşum olarak görmüştür. Mısır öncülüğünde Arap Birliği’nin toplanmasında bu pakt konuşulmuştur.

Bağdat Paktı 8 madde olarak ortaya konulmuştur. Bağdat Paktı Antlaşması’nın maddeleri ise şunlardır:145

Madde 1

“Yüksek Akid Taraflar, emniyet ve müdafaaları için Birleşmiş Milletler Anayasası’nın 51. Maddesine uygun şekilde iş birliği

143 Selma Göktürk Çetinkaya, “Bağdat Paktı’nın Kuruluş Sürecinde Türkiye’nin Ortadoğu ve Batı ile

İlişkileri”, VAKANÜVİS-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Ortadoğu Özel Sayısı, s. 7-10.

144Bürkan Serbest, s. 407-410.

145 Özhan Meriç, Türkiye’nin Doğu Politikası ve Bağdat Paktı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara: T.C.

yapacaklardır. Bu iş birliğinin tahakkuku için ittihaz etmeyi kararlaştırdıkları tedbirler arasında hususi anlaşma mevzu olabilir.”

Madde 2

“İşbu anlaşma yürürlüğe girer girmez Yüksek Akid Tarafların salahiyetli makamları 1. Maddede derpiş olunan iş birliğinin tahakkuku ve tatbikini temin maksadıyla alınması gereken tedbirleri tayin ve tespit edeceklerdir. Bu tedbirler, Yüksek Akid Tarafların Hükümetlerince tasvibini müteakip derhal tatbik mevkiine girmiş addedileceklerdir.”

Madde 3

“Yüksek Akid Taraflar yekdiğerinin dâhili işlerine herhangi bir

müdahalede bulunmamayı taahhüt ederler. Yüksek Akid Taraflar arasında zuhur edecek bütün ihtilaflar Birleşmiş Milletler Anayasası gereğince sulh yolu ile halledeceklerdir.”

Madde 4

“Yüksek Akid Taraflar bu Anlaşma hükümlerinin, içlerinden biri tarafından üçüncü bir devlet veya devletlerle giriştikleri beynelmilel taahhütlerden hiçbiri ile tearuz teşkil etmediğini beyan ederler. Bu hükümler Akid Tarafların yukarıda maruz beynelmilel taahhütlerine mugayir değildir ve mezkûr beynelmilel taahhütlere mugayir oldukları şekilde tefsir edilemezler. Yüksek Akid Taraflar işbu Anlaşma ile gayri kabil-i telif herhangi bir beynelmilel mükellefiyet yüklenmemeyi taahhüt ederler.”

Madde 5

“İşbu Antlaşma Arap Birliği azası Devletlerden herhangi birisinin veya bu bölgenin emniyet ve sulhu ile faal şekilde ilgili ve taraflarca mutlak olarak tanınan herhangi diğer bir Devletin iltihakına açık bulunacaktır. İltihak namenin ilgili Devlet tarafından Irak Hariciye Nezaretine tevdii tarihinden itibaren iltihak keyfiyeti tahakkuk etmiş addedilir: İşbu anlaşmaya iltihak eden herhangi bir devlet, Antlaşmaya taraf olan bir veya daha fazla devletlerle 1. maddeye tevfikan hususi antlaşmalar yapabilir. İltihak eden Devletin salahiyetli makamı 2. maddeye göre tedbirler tayin ve tespit edebilirler. Bu tedbirler ilgili tarafların hükümetlerince tasvip edilir edilmez tatbik mevkiine girmiş addedilirler.”

Madde 6

“Akidlerin adedi asgari dördü bulduğu andan itibaren Antlaşmayı alakadar eden maksatlar dairesinde çalışmak üzere vekiller seviyesinde bir daimî konsey kurulacaktır. Konsey çalışma usullerini kendisi tayin eder.”

Madde 7

“Bu anlaşma beşer senelik müddetlerle yenilebilmek üzere beş sene için mer’idir. Taraflardan birisi işbu anlaşmayı nihayete erdirmek arzusunda bulunduğunu diğer Taraflara yazılı olarak, yukarıda maruz müddetlerden herhangi birisinin hitamından altı ay evvel bildirmek suretiyle bu Antlaşmadan çekilebilir. Bu takdirde Antlaşma diğer taraflar içim meriyete kalır.”

Madde 8

“İşbu Antlaşma Akid Taraflarca tasdik olunacak ve tasdiknameler en kısa zamanda Ankara’da teati edilecektir. Tasdiknamelerin teatisi tarihinden itibaren Antlaşma meriyete girecektir.

Yukarıdaki hususlar tasdik maksadıyla adları geçen salahiyetli murahhaslar iş bu antlaşmayı üç metin de aynı derecede muteber olmak ve ihtilaf halinde İngilizce metin hüküm ifade etmek üzere Türkçe, Arapça ve İngilizce imza eylemiştir. İki nüsha olarak Bağdat’ta 1374 hicri senesinin recep tarihine tekabül eden 24 Şubat 1955 Perşembe günü yapılmıştır.”

Bağdat Paktı Birleşmiş Milletler (BM) Anlaşması’nın 51. maddesine uygun olarak yapılmış olup Bağdat Paktı Anlaşmasının ilk maddesinde buna dikkat çekilmiştir. Pakt üye ülkelerinin birbirlerinin iç işlerine karışmamayı taahhüt etmektedir. Bağdat Paktının Arap Birliği’ne veya bölgeye yönelik oluşturulmuş bir oluşum olmadığı özellikle dile getirilmiştir. Böylece Arap Birliği ülkelerinin endişeleri giderilmek istenilmiştir. Ayrıca Paktın Arap Birliği üyesi ülkelere de açık olduğu ifade edilerek Arap ülkelerinin katılımını da sağlamak amaçlanmıştır.

24 Şubat 1955 tarihinde Türkiye – Irak Karşılıklı İş birliği Anlaşması imzalanmasından hemen iki gün sonra TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bunun üzerine 4 Nisan 1955 tarihinde Pakta İngiltere katılmıştır. Pakta Pakistan’ın katılımı

sağlanması için Türkiye ve Irak tarafından yapılan çağrılar sonucunda 23 Eylül 1955’de Pakistan Pakta üye olmuştur. Pakistan’ın üyeliği ile Pakta katılan devlet sayısı dört olmuştur. Pakistan’ın Hindistan ile yaşadığı sorunlar ve Sovyetler Birliği etkisinden kurtulmak için pakta katılım göstermiştir İngiltere’den sonra Pakistan’ın da pakta üyeliği ile paktın siyasi, ekonomik ve askeri kapasitesi artmıştır. Bu durum Arap ülkeleri tarafından endişeye neden olmuş ve Pakistan’a tepkiler meydana gelmiştir.146

İran Sovyetler Birliği’nin tehdidine karşı duyarlı bir ülke olmuştur. İran’ın Bağdat Paktına katılımı 1921 yılında Sovyetler Birliği ile imzalanan antlaşma nedeniyle geç olmuştur. İran ayrıca İngiltere ile yaşanan petrolün millileştirilmesi süreci nedeniyle de Ortadoğu’da İngiltere’nin dâhil olduğu bir savunma sistemine hemen katılım göstermekten uzak durmuştur. İran aynı zamanda Pakistan’ın üyeliğinden sonra Arap dünyasının göstermiş olduğu tepkinin kendisine yönelik olarak da gerçekleşeceğini düşünmüştür. Tüm bu yaşananlar İran’ın yavaş hareket etmesine neden olmuştur. 1954 yılında İngiltere ile yaşanan sorunun giderilmesinden sonra İran’ın Bağdat Paktına olan ilgisi artmıştır. Bu dönemde Türkiye’de İran’ın pakta katılımını sağlamak için girişimlerini artırmıştır. Bu vesile Cumhurbaşkanı Celal Bayar bir hafta sürecek İran resmi ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret Türkiye İran ilişkilerinin gelişmesi ve derinleşmesi bakımından önem arz etmiştir. İranlı yöneticilerin Bağdat paktına olumlu yanaşmasından sonra İran hükümeti tarafından 11 Ekim 1955 tarihinde yapılan açıklama ile İran’ın pakta katılımı resmen duyurulmuştur. 3 Kasım 1955 tarihinde İran Parlamentosu’nun İran’ın pakta katılımının onaylaması ile İran pakta üye olmuştur. İran’ın Pakta üye olmasına karşın en büyük tepkiyi Sovyetler Birliği vermiştir. Sovyetler Birliği İran’ın Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan oluşumlara katılmakla suçlamış, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin güvenliğini tehdit ederek emperyalist devletlerle iş birliği içerisine girmekle suçlamıştır.147

Bağdat Paktı’nın amacı özellikle bölge ülkelerinin içerisinde bulunduğu bir örgütlenmenin kurulması olmuştur. Ancak istenilen şekilde bölge ülkelerinin katılımı

146 Özhan Meriç, s. 128-129. 147

sağlanamamıştır. Bağdat Paktı’na Irak dışında katılan bir Arap Devleti olmamıştır. Pakistan ve İran’ın pakta üyeliği ile paktın Arap Birliği’ne karşın kurulduğu algısı oluşmuştur. Ortadoğu’da Bağdat Paktı’na tamamen karşı duran Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan olmuştur. Bağdat Paktına en büyük tepki Mısır tarafından gelmiştir. Suudi Arabistan Irak’ın Arap dünyasında saygınlığının artması ve Arap dünyası liderliği konusunda niyeti nedeniyle pakta karşı durmuştur. Türkiye açısından ise Bağdat Paktının sonuçları olumsuz olmuştur. Bağdat Paktı ile her ne kadar İngiltere ve ABD ile ilişkiler gelişmiş olsa da istenilen yardımlar yapılmamıştır. Bunun dışında Arap ülkeleri nezdinde Türkiye’nin imajı bozulmuştur. Mısır baskısı nedeniyle Suriye’nin de Pakta karşı olması ve Mısır ile birlikte hareket etmesi Türkiye ile uzun bir sınıra sahip Suriye ile ilişkilerin bozulmasına neden olmuştur.

Bağdat Paktı’nın ilk toplantısı başkanlar düzeyinde 21-22 Kasım 1955 tarihinde Irak’ın başkenti Bağdat’ta toplanmıştır. Toplantının sonunda paktın amaçları tekrarlanmıştır. Toplantı sonunda ABD’nin daimi gözlemci olması kabul edilmiştir. Örgütün çalışma düzeni kararlaştırılan toplantıda 1956 yılının sonuna kadar Irak Konsey başkanlığını yürütmesi kararı alınmıştır. Aynı zamanda pakt merkezi olarak Bağdat kabul edilmiştir. Askeri Komite ve Ekonomik Komite kurulması kararı da alınmıştır. Konseyin bakanlar toplantısının yılda bir kez toplanması kararı alınmıştır.148

Bağdat Paktı’nın ikinci Konsey toplantısı 16-19 Nisan 1956 tarihinde Tahran’da toplanmıştır. Başbakanlar düzeyinde gerçekleştirilen bu toplantıda Ortadoğu ve dünyada meydana gelen gelişmeler ele alınmıştır. Filistin ve Keşmir Sorunun çözümlenmesi gerekliliği ifade edilmiştir. Ayrıca üye ülkeler arasında ekonomik-teknik iş birliği ve ticaretin geliştirilmesi hususunda görüşler ortaya konulmuştur. Bağdat Paktı’nın 3. Olağan Konsey Toplantısı 3-6 Haziran 1957’de Pakistan’ın başkenti Karaçi’de gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda ABD Bağdat Paktı’nın Askeri Komitesi’ne üye olmuştur. Toplantıda ABD tarafından ortaya konulan Eisenhower Doktrininin desteklendiği belirtilmiştir. Paktın 4. Olağan Toplantısı 27-30 Ocak 1958 tarihinde Ankara’da toplanmıştır. Komünist Tehdid,

148 Hasan Yılmaz, “Adnan Menderes Dönemi Türkiye Ortadoğu İlişkileri”, Birey ve Toplum, Cilt: 6,

1957 Türkiye-Suriye buhranı konuları gündeme gelmiştir. Bu toplantıda Tahran’da kurulacak Nükleer merkez için İngiltere tarafından yardım yapılması konusunda hazır olunduğu açıklanmıştır. Irak’ta darbe sonrası Bağdat Paktı üç defa toplanmıştır. İlki 27-29 Temmuz 1958 tarihinde Londra’da gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda Irak’ın durumu gündeme gelmiştir. Taraflar arasında ikili görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Irak’ın durumu ve Paktın geleceği konusunda 29 Temmuz’da yayımlanan sonuç bildirgesinde Irak olsun veya olmasın paktın devamlılığı kabul edilmiştir. ABD tarafından üye üç ülke ile ikili anlaşma yapılacağı kararı da alınmıştır.149

Bağdat Paktı ile Ortadoğu’da kurulmak istenilen Sovyetler Birliği karşıtı örgütlenme Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan’ın da karşı durması ile istenilen sonuç alınamamıştır. Ortadoğu’da sadece Irak’ın katılması ve ABD’nin pakta üye olmaktan uzak durması da Bağdat Paktı’nın istenilen sonucu vermesinin önünde engel olmuştur. Pakta üye olan ülkelerin de paktan farklı beklentiler içerisinde olması da Paktın önünde engel olmuştur. ABD’nin en önemli önceliği Sovyetler Birliği önünde bir set oluşturulması olmuştur. Pakistan’ın Hindistan ile yaşanan sınır sorunu ve Keşmir meselesi nedeniyle Pakta üye olarak yalnız kalmaktan kurtulmak istemiştir. İngiltere için paktın önemi Irak ve Basra Körfezinin güvenliği ile stratejik petrol yataklarını korumak olmuştur.

2.3 1959 Antlaşmaları

Bağdat Paktı’nın kurulmasından sonra Ortadoğu’da meydana gelen gelişmeler nedeniyle Pakt istenilen seviyede yarar sağlama noktasında eksik kalmıştır. Bağdat Paktı’nın en büyük amaçlarından ve hedeflerinden birisi Ortadoğu’da Sovyetler Birliği’nin önüne set çekmek olmuştur. Ancak Pakta Irak dışında başka bir Arap ülkesinin katılmamış olması ve Bağdat Paktı’nın İngiltere ve ABD tarafından desteklenmesi nedeniyle özellikle Mısır ve Suriye tarafından pakt bir tehdit olarak algılanmıştır. 1950’lerin sonlarına doğru Ortadoğu’da Sovyetler Birliği ile Mısır ve Suriye arasında ilişkilerin geliştiği bir dönem olmuştur. Mısır bu dönemde Sovyetler Birliği ile ekonomik ve askeri iş birliği içerisine girmiştir.

149 Ayşegül Şentürk, CENTO: Merkezi Antlaşma Teşkilatı (1959-1979), Yüksek Lisan Tezi, Isparta:

Özellikle 1956 yılında yaşanan Süveyş Krizi ile İsrail ve İngiltere’nin Mısır’a karşı girişmiş olduğu savaş ile Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’daki varlığı daha da artmıştır. Bu süreçte Sovyetler Birliği Mısır’ın yanında yer alarak savaşın sonlanması ve Mısır lideri Nasır’ın prestij kazanmasını sağlamıştır. Süveyş Krizi nedeniyle Arap dünyasında İngiltere’ye yönelik yoğun bir tepki meydana gelmiştir. Bu durum Bağdat Paktı’nın 5-8 Kasım 1956 tarihinde Tahran’da yapılan toplantıya İngiltere davet edilmemiştir. Bu toplantıda İsrail’in Mısır’a yönelik saldırı kınanmıştır. Bu süreçte Bağdat Paktı üyesi olan Irak’a karşın Arap devletlerinin yoğun tepkileri olmuş, Irak’ın paktan ayrılmasını istemişlerdir. Ancak Irak Paktan ayrılmama kararı almıştır.150

ABD Bağdat Paktı’nın Komünizm ve Sovyet yayılmacılığına karşı önemli bir araç olarak görmesine rağmen Paktın Arap devletlerinin içişlerine karışmasına karşı gelmiştir. Ortadoğu’da meydana gelen gelişmeleri yakından takip eden ABD Başkanı Eisenhower 5 Ocak 1957 tarihinde Kongre’de yapmış olduğu açıklama ile Komünist saldırılarına karşı herhangi bir devletin ABD’den askeri veya ekonomik yardım talep