• Sonuç bulunamadı

1.4. Çalışmanın Kısıtlılıkları

2.1.1 Yerel Siyaset Kuramları

2.1.1.3. Marksist Yaklaşım

2.1.1.4.1. Büyüme Ortaklığı Kuramı

1970’li yıllara kadar kentsel siyaset teorileri, baskın üç paradigma ekseninde şekillenmiştir. Bu paradigmalar; önceki başlıklarda da tartışılan topluluk gücü teorisyenlerince şekillenen çoğulcu ve elitist yaklaşımlar, Chicago Okulu teorisyenleri tarafından ortaya konan kentin ekolojik olarak algılandığı yaklaşımlar ve neo-Marksist kuramın baskın olarak kentsel siyaset literatürünü etkilediği yapısalcı yaklaşımlar olarak

üç başlıkta toplanabilir (Rodgers, 2009: 40). Bu paradigmalara kentsel siyaset çalışmalarında kent yöneticiliği (urban managerialism) kavramıyla inşa edilen bürokratik yönetim temelli kent idareciliği kavramı da eklenebilir. Söz konusu yaklaşımlar, kentsel siyaset çalışmalarında halen geçerli tartışmalar yürütseler de, bu yaklaşımların özellikle ortaklık vurgusu yapan çalışmalar açısından bazı noksanlıklar taşıdığı söylenebilir. Özellikle topluluk gücü yaklaşımının baskın paradigması olan çoğulculuk, kentsel düzeyde bireylerin ve farklı çıkar gruplarının güç elde etmede bir çatışma yaşayacağını iddia ederken, Marksizmin yapısalcı yaklaşımı da sermaye hareketlerinin doğasına vurgu yapmaktadır. Fakat söz konusu yaklaşımların bu süreçlerde kentsel düzeyde gücün paylaşımına yaptığı aşırı vurgudan dolayı, (özellikle çoğulcu yaklaşım için) kentteki failleri bu güç paylaşımı/elde edilmesi noktasında nelerin/hangi şartların motive ettiği sorusunu yanıtsız bıraktığı eleştirisi yapılmaktadır (Rodgers, 2009: 41). Böylelikle kentsel düzeyde gücün dağıtımı ve elde edilmesi üzerine yapılan tartışmaların çoğu, çoğulcu bir rekabetin varlığını kabul etmekte fakat rekabetin ya da etkileşimin hangi koşullarda gerçekleştiğini göz ardı edilmektedir. İşte bu noktada söz konusu baskın paradigmalara bir alternatif olarak büyüme ortaklığı kuramı ya da kentsel büyüme aygıtı teorisi (Molotch, 1976; Logan & Molotch, 2007) arsa ve arazilerin kullanım ve değişim değerleri (use and exchange value) üstünde durmakta ve mekânın metalaşmasından yola çıkarak yerel siyasetin mülk kullanımı ve kentlerin büyümesi üstündeki etkisini bir anlamda seçkinci yaklaşımın fail merkezli yaklaşımıyla açıklamaya çalışmaktadır.

Kentsel büyüme aygıtının kentsel düzeyde nasıl inşa edildiğinden bahsetmeden önce söz konusu teoriyle alakalı bazı kavramların (kullanım değeri, değişim değeri) açıklanmasında fayda bulunmaktadır. Öncelikle kullanım değeri herhangi bir arsanın ya da arazinin bireylerin sosyal aktivitelerini ve günlük yaşantılarını devam ettirmekte kullandıkları mekâna karşılık gelmektedir. Değişim değeri kavramıysa büyüme ortaklığı koalisyonuna dâhil olan faillerin, arsanın ya da arazinin getireceği kira gelirinden beklentilerini ifade etmektedir. Böylelikle değişim değeriyle birlikte metalaşan arsa, büyüme ortaklığı koalisyonuna dâhil failler tarafından daha fazla kar getirecek bir araca dönüşmektedir. Bu duruma ek olarak değişim değeri, söz konusu kuram açısından sadece soyut bir ekonomik ilişkiden ziyade, gayrimenkulden elde edilen rant ilişkisine karşılık gelmektedir. Burada mekânın değişim değerinin artması adına da mekânın

değişim değerini arttıracak hamleler (ulaşım, bayındırlık hizmetleri, alışveriş merkezleri

vs.) koalisyon ortakları tarafından gerçekleştirilebilir (Rodgers, 2009; 43).

Kentsel büyüme aygıtı yaklaşımı, kentsel siyaset ve yerel düzeydeki iş adamları arasında kuvvetli bir bağın olduğunu ve karar alma süreçlerinde özellikle iş adamlarının etkin olduğunu vurgulamaktadır. Bu yaklaşım bir anlamda da kentsel büyüme aygıtının seçkinci karakterini ortaya çıkarmakta ve yerel düzeyde ekonomik açıdan avantajlı grupları yerel siyasetin belki de en önemli aktörü olarak görerek (Logan & Molotch, 1987: 62) büyüme ortaklıklarını yerel siyasaların şekillenmesinde başat bir fail olarak kabul etmektedir. Rantçılar olarak da adlandırılabilecek bu seçkin sınıf, mekânın değişim değeri ile elde ettikleri kazancı yerel siyasetle olan kuvvetli rabıtalarından dolayı sağlamaktadırlar. Böylelikle söz konusu yaklaşım farklı çıkar gruplarının (özellikle rant sağlayan iş adamlarının) bir araya gelip yerel düzeyde güç paylaşımında bulunduğu basit bir süreçten ziyade, kentsel büyüme motivasyonunun farklı çevreleri birbirine bağladığı bir aygıtı ifade etmektedir (Rodgers, 2009: 51). Kentsel düzeydeki bu büyüme arzusu sadece iş adamlarıyla sınırlı kalmamakta, kentsel siyaseti etkileyen diğer failler de (yerel siyasetçiler, medya ve yardımcı failler) bu büyüme koalisyonu örgütlenmelerinde yer almaktadırlar.

Kentsel büyüme aygıtı koalisyonunda, yukarıda bahsedilen rantçı sınıfın en önemli destekçilerini yerel siyasetçiler oluşturmaktadır. Bu durum yerel siyasetçilerin yasa yapma (legislative) ve yerel düzeyde siyasaları düzenleme güçleriyle bire bir bağlantılıdır (Rodgers, 2009: 52). Diğer yandan kentsel büyüme aygıtı kuramı açısından önemli olan yerin (land) kullanım değerinin arttırılmasında da yerel siyasetçilerin önemli işlevleri olmaktadır. Bu işlev iki boyutta önemlidir. Öncelikle yerel siyasetçiler herhangi bir toprak parçasının değişim değerini arttıracak imar düzenlemelerini değiştirmekte yetkilidirler. Diğer yandan yerel siyasetçiler, ulaşım, kentsel yenileme, toplu konut inşası vb. kentsel kamusal hizmetleri daha ilgi çekici hale getirecek siyasalarla da herhangi bir arazinin kullanım değerini arttırma gücüne sahiptirler. Fakat burada yerel siyasetçileri bu kuram açısından sui generis kılan nokta, söz konusu siyasetçilerin büyüme için oluşturulacak konsensüsü inşa etmeleri (Rodgers, 2009: 51) ve böylelikle yerel siyasetten herhangi bir iş adamının bu büyüme koalisyonuna dâhil edecek ortamı yaratmalarıyla ilişkilidir.

Yerel siyasetin büyüme koalisyonundaki belki de en önemli işlevi büyüme ortamını dinamik kılacak etmenleri diri tutmasında yatmaktadır. Çünkü yerel siyaset sadece kentin büyümesi ve gelişmesini konu eden basit bir alan değildir; tersine kentsel kamusal hizmetlerin sunumu, ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı kesimlerin durumu, çevre politikaları gibi konular da yerel siyaset açısından önemlidir. Molotch (1976: 312) bu durumu sembolik siyaset olarak toplumun genel ahlakını ve işleyişini öncelik alan ve daha büyük meselelerin tartışıldığı bir siyaset yapma biçimi olarak tanımlamaktadır. Fakat tartışılan kuram açısından siyasetin sembolik niteliğinden ziyade refahın ve büyümenin dağıtıldığı sermaye odaklı yönüne daha çok önem verilmektedir. Böylelikle söz konusu kuram açısından yerel siyasetçilerden siyasetin sembolik nosyonunun büyümeyi engelleyecek ya da baltalayacak (Logan Molotch, 1987: 68) çıkıntılarını törpülemeleri beklenmektedir. Bir başka ifadeyle, yerel siyasetçiler sadece siyasi açıdan ayakta kalmayı beklemekten ziyade büyüme ve gelişmeyi konsolide edecek hamlelerde bulunmalıdır.

Büyüme koalisyonu yaklaşımı, yerel siyaset çalışmalarında önemli bir analiz aracı olarak kullanılmış ve yereldeki arsa sahiplerinin kentsel rantlar etrafında belirli bir amaç dâhilinde bir araya gelme süreçlerini tartışmıştır. Kentsel düzeydeki birlikteliklerin ve ortaklıkların izahında büyüme koalisyonları teorileri kadar kentsel rejim kuramı da önem taşımaktadır. Çalışmanın bundan sonraki başlığı bu tartışmayı yürütecektir.