• Sonuç bulunamadı

7. EL-FEREC BA‟DE‟ġ-ġĠDDE‟DEKĠ HĠKÂYELERĠN ÖZETLERĠ (ĠLK

1.2. Düğüm Motifleri

1.2.2. Büyü ile Ġlgili Motifler

Sözlüklerde büyü ile sihr aynı anlama iĢaret eder. Büyünün temelinde insan ile çevresi arasında bulunduğuna inanılan doğaüstü nitelikteki iliĢkiden faydalanarak doğaüstü güçleri ya da varlıkları etkileyip istenilen bir Ģeyi elde etme arzusu vardır.125

Sihir veya büyü, Ġnsaoğlunun sınırlı kabiliyetleriyle yapamadığı, fakat olmasını istediği pek çok durumun ortaya çıkardığı bir olgudur. Bu olgunun hemen hemen bütün halk anlatılarında bulunması, toplumların dini ve sosyal hayatlarında edindiği yerin önemini gösterir.

Eskilerin yaptığı ilim tasniflerinde bir ilim olarak kabul edilen büyü veya sihri yapabilmek için doğuĢtan bir yeteneğe sahip olunması gerektiğine inanılır.126

Burada, çoğunlukla birbiri yerine kullanılan büyü, sihir ve tılsım arasındaki farkı belirtmekte fayda var. Öncelikle büyü ile sihir arasındaki fark, bu kelimelerin türevleri olan büyücü ve sihirbaz kelimelerine baktığımızda daha açık görülecektir. Büyücü daha çok cin, Ģeytan, kötü ruhlar ile iletiĢime geçerek insanların yapamadığı Ģeyleri kolaylıkla yapmayı amaçlarken; sihirbaz el çabukluğu, illüzyon vs. gibi yanılsamalardan faydalanarak insanları yanıltmayı amaçlar.127

TaĢköprülüzade‟nin ilimler tasnifinde, Ġlmü‟s-sihr baĢlığı altında verdiği sihrin on dört çeĢidinden sekiz tanesi (Ġlmu‟l-Kehanet, Ġlmu‟n-Nirenciyat, Ġlmu‟r- Rukye, Ġlmu‟l-Aza‟im, Ġlmu‟l-Ġstihzar, Ġlmu Da‟veti‟l-Kevakib, Ġlmu‟l-Hafa, Ġlmu‟l- Hiyeli‟s-Sasaniyye) cin, ruh, Ģeytan gibi ruhani varlıklarla ilgili iken diğer baĢlıklarda bu özellik yoktur. Bu baĢlıkları, bizim yukarıda belirttiğimiz farkı da göz önünde bulundurursak büyü olarak kabul etmek gerekir. Bunların dıĢında kalan (Ġlmu KeĢfi‟d-Dekk, Ġlmu‟Ģ-ġa‟beze, Ġlmu Ta‟alluki‟l-Kalb, Ġlmu‟l-Ġsti‟ane bi Havassi‟l- Edviyye) baĢlıklar altında verilenlerde el çabukluğu, hile, göz boyama gibi çeĢitli hokkabazlıklarla insanları etkilemek vardır.128

Bu yüzden bunları da sihir olarak kabul etmek gerekir.

125 Akalın, vd., age., s.336. 126

Çaldak, agm., s.130.

127 Elif Dülger, “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ndeki Büyü, Sihir ve Falın Halkbilimi Açısından

Değerlendirilmesi”, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.2.

128

Tılsım, ruhun tabiat kanunlarına baĢvurarak cisimleri etkisi altına alması ve onlar üzerinden tasarruf etme imkânına sahip olması olarak tanımlanır.129

Doğrudan insana yapılmaması ve zarar vermeyi amaçlamaması bakımından tılsım, büyüden farklılık arz eder.130

Metinlerde oldukça sık karĢımıza çıkan büyü, sihir ve tılsımın farklılıklarını ortaya koymaya çalıĢtık. Ancak anlatılarda, bu farklılıkların dikkate alınmadığı ve üçünün de birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir.

Ferec hikâyelerinde büyü yapanların hemen hepsi cadı diye adlandırılır. Sadece beĢinci hikâyede büyücülük yapan Mihr-efza‟nın Ferruh-ruz‟a öğrettikleri sayesinde cadı olmayan Ferruh-ruz da büyü yapar. Ġncelediğimiz hikâyelerdeki cadılar kadındır. On yedinci hikâyedeki cadı karakterinin dıĢında bütün cadılar kötü karakterlere yardım eder. Bunlardan baĢka büyü, sihir ve tılsım elde edilen nesneler ve olağanüstü varlıklardan kaynaklanmaktadır.

Büyü, iĢlevsel anlamda hikâyelerdeki olayların birbirine bağlanmasında önemli rol üstlenir. ġimdi Ferec hikâyelerinde geçen büyü ile ilgili motiflerin iĢlevlerinden bahsedelim.

1.2.2.1. Büyü ile ġekil (Don) DeğiĢtirtme

BeĢinci hikâyede Pars iklimindeki padiĢahın Ferruh-Ģad ismindeki oğlunun küçüklükten beri arkadaĢı olan Ferruh-ruz, arkadaĢının rüyasında âĢık olduğu kızı getirmek için yollara düĢer. Yolda bir köĢke denk gelir. KöĢkten, güzel bir kız Ferruh-ruz‟u çağırır ve ona yiyecek sunar. Ferruh-ruz o yiyecekten bir lokma alır almaz kız, “Hay geyik ol!” der. Ferruh-ruz geyik olur:

Ferruħ-rūz atdan indi, atı ota ķodı, gendü seküde yatdı ki diñlene, uyıdı. Uyķudan uyandı, gördi ki bir aŧlas cullu geyik ol bāġuñ ķapusından çıķdı. Bileklerinde altun bilezükler, ayaķlarında altun ħalħallar bezenmiş, bir lu’bet gibi geldi, Ferruħ-rūz’uñ öñinde ürkmedin oturdı. Her laĥža aġlar. Ferruħ-rūz taǾaccüb itdi. Bir demden śoñra bir bunuñ gibi geyik daħı çıķdı, ol daħı evvelki geyik yanında oturdı, ol daħı aġlar. Ferruħ-rūz’uñ taǾaccübi ziyāde oldı.

129 Çaldak, agm., s.130-131. 130

El-ķıśśa on geyige degin çıķdılar. On daħı hemān ĥareketi gösterdiler. Ferruħ-rūz üzerine çoķdılar. Ferruħ-rūz eyitdi: “Elbette işbunlaruñ bir ĥāli vardur.” Bu endįşedeyiken nā-gāh yuķaru, manžaraya baķdı, gördi ki bir śanem ŧurur, dįbā-yı zįbā geymiş, yüzi şuǾlesinden güneş nūrı tįre olmış. Ol śanem-i māh-ruħ Ferruħ-rūz’a eliyile gel, diyü işāret eyledi. Der-ĥāl Ferruħ-rūz ŧurdı, Ǿazm-i bāġ ve ķaśr itdi. Ol dem bu geyicekler yügrişdiler, vardılar, Ferruħ- rūz’uñ etegin ıśırdılar, māniǾ düşer śūretin gösterdier. Ferruħ-rūz eslemedi, içerü girdüginleyin ol śanem ķaśr öñinde Ferruħ-rūz’ı ķarşuladı, aldı, ķaśra çıķdı. Ferruħ-rūz’ı taħt üzerinde oturtdı. Ol śanem Ferruħ-rūz’a ħūb Ǿibāret ile söyledi: “İy Yūsuf-ı Mıśrį-ħūbį, ne kişisin, ķandan gelürsin, ķanca gidersin?” didi. Ferruħ-rūz eyitdi: “İy perį-peyker, müşterį-manžar, ġarįb kişiyem, bilād-ı ǾAcemdenem, kişver-i Kişmįr’e teşmįrüm vardur.” didi. Ķız eyitdi: “Bugün ķonuġumuz ol, biz bu yirde yol üstinde ķonuķ ħiźmeti maślaĥatıyiçün otururuz.” didi, ŧurdı, bir eve girdi, geldi, girü oturdı. Ardınca cāriyeler ķullıķcılar ħvōn getürdiler. Ķız yimek yiñ, gendüzümüz hem size yaraśayıduķ pįş-keş çekeyidük.” didi. Ferruħ-rūz’uñ ĥālden ħaberi yoķ, ol ŧaǾāma el uzatdı, bir loķma aldı, aġzına ķodı, yudacaġı vaķit ol zen-i pür-fiten “Hay geyik ol!” diyü hayķırdı. Ķudret-i Ħuźā Ferruħ-rūz bir geyik śūretine girdi. Göñli ādemį göñli gibi her nesneyi añlar bilür, ammā ādemilik āletlerinden āleti yoķdur. Ne āleti varısa geyikānedür, ot otlar, segirdür. Der-ĥāl ŧurdı ŧutdı, üstine aŧlas çul bıraķdı, bilezükler, ħalħallar daķdı, çıķardı, ol geyiceklere ķatdı. (5.H/108-109)

Bu motifin asıl iĢlevi Ferruh-ruz‟un yeniden insan donuna girebilmesinin zeminini hazırlamaktır. Daha sonra Ferruh-ruz, onu büyü yaparak geyiğe döndüren Hüsn-ara‟nın kız kardeĢi Mihr-efza ile karĢılaĢır. Mihr-efza Ferruh-ruz‟un, dolayısıyla Ferruh-Ģad‟ın amacının yerine getirilmesini sağlayacak yardımcı kiĢidir.

Mihr-efza gördüğü geyiğin bir insan olduğunu fark eder ve onu alıp beraberinde götürür. Daha sonra büyü ile Ferruh-ruz‟u yeniden insan suretine koyar:

Ol śanem bir cāriyeye: “Var, fulān yirden fulān şįşeyi getür.” didi. Getürdi, ŧolu ķızıl yaġıdı. Buyurdı, bir çanaķ yiyecek getürdiler. Ol yaġdan bir pāre aldı, ol ŧaǾāma ķatdı, Ferruħ-rūz’uñ öñine ķodı. Ferruħ-rūz ol ŧaǾāmdan bir pāre yidi, yiyüŧururken ol māh hayķırdı: “Hey ādemį ol, bayaġı gibi!” didi. ŚunǾ-ı Ħuźā-yı TeǾālā bayaġı gibi ādemį oldı. (5.H/111)

Ferruh-ruz insan donuna döndükten sonra Mihr-efza ile birbirlerine âĢık olurlar. Bu arada Ferruh-ruz Mihr-efza‟ya meramını anlatır. O da Ferruh-ruz‟un amacına ulaĢabilmesi için yapması gerekenleri söyler.

Ferruh-ruz‟un Hüsn-ara tarafından geyiğe döndürülmesi, onun Mihr-efza ile tanıĢmasını sağlamıĢtır. Mihr-efza ile tanıĢması ise hem onun amacına ulaĢmasına yardımcı olacak Ģeyleri elde etmesini hem de daha sonra eĢi olacak kiĢiyle bir araya gelmesini sağlamıĢtır.

Ferec‟in on yedinci hikâyesinin kahramanı olan Tahir, kendisine yardımda bulunarak onu sıkıntılardan kurtaracak olan Firdevs adasındaki ġemse isimli cadıya gider. Adaya varan Tahir, bir kasr görür ve kasra doğru yürür. Kasırda asılı duran altın zincire tutunup kasra tırmanmak ister, fakat zincir büyülü olduğu için ellerine dolanır ve onu bağlar. Tahir bağlı bir Ģekilde beklerken içeriden cadının sesi gelir. Daha sonra cadının kendisi ortaya çıkar. Cadı ejderha suretinde Tahir‟e gözükür:

Baķdum bir ulu ejdehā gördüm ki vaśfa gelmez. Aġzın açmış, dişleri ikişer arşūn ola, aġzından ŧaşra gelmiş, zehr-i ķātil śaçar. Anı gördüm, cānumdan el yudum. Andan ol ejdehā geldi, taħt üzerine çıķdı, gendüyi ħalķa eyledi, faśįĥ dil ile söyledi: ‘Ne küstāħlıķdur bu itdügüñ?’ didi. Ben eyitdüm: ‘İy kāmrān-ı cihān, śāĥib-vāķıǾayam, saña ĥālümi, ĥācetümi Ǿarż itmege geldüm. Ġarįbem, öksüz gibiyem. Küstāħlıġumı maǾźūr ŧut, baña meded ve Ǿināyet it.’ didüm. Eyitdi: ‘Ĥācetüñ nedür?’ didi. Ben eyitdüm: ‘Evvel vefā-yı cüvān-merdįye and iç ki murādum bitüresin, andan sözüm söyleyeyim.’ didüm. Ditredi, ol śūretden çıķdı, bayaġı ķarı Ǿavrat śūretine girdi. Pākįze ŧonlar geymiş, eyitdi. (17.H/307)

Cadının Tahiri, önce büyülü zincirle bağlayıp ejderha donunda ona gözükmesi, onu feraha kavuĢturmada yapabileceklerinin bir göstergesi olarak daha ilk karĢılaĢmada önümüze çıkar. Yine cadının bir hayvan olan ejderha kılığında gözükmesi daha sonra ortaya çıkacak olan cadının askerlerinin hayvan olması motifine de bir iĢarettir.

1.2.2.2. Büyü ile Hasta ĠyileĢtirme

BeĢinci hikâyede Mihr-efza, Ferruh-ruz‟a yapması gerekenleri sayarken aynı zamanda karĢılaĢacağı durumları da sıralar. Bunlardan bir tanesi de gideceği yerdeki insanların güvenini kazanması için gelecek olan hasta birini iyileĢtirmesidir:

Bu maķāma yitişdügüñden śoñra melik bir ĥācet Ǿarż idiser, ķażāsına mültezim ol. Bir oġlı vardur, ħastadur, cihān ŧabįbleri anuñ müdāvātından Ǿāciz dururlar. Senden çāre istedükde ŧur, oġlanuñ üstine var, ögretdügüm efsūnı oķı, oġlan gey olsun ve dükeli ħalķ senüñ maĥabbetüñde germ olsun. (5.H/113–114)

Ferruh-ruz‟un bulunduğu yerdekilerin güvenini kazanması, asıl amacı olan KiĢmir melikinin kızını arkadaĢı Ferruh-Ģad‟a götürmesi açısından oldukça önemlidir. Nitekim Ferruh-ruz hastayı da iyileĢtirip etrafındaki insanların güvenini kesin bir Ģekilde kazandıktan sonra KiĢmir melikinin kızı, Ferruh-ruz‟un kapısına gelir. Böylece Ferruh-ruz amacına bir adım daha yaklaĢmıĢ olur.

1.2.2.3. Cadının Askerlerinin Hayvan Olması

On yedinci hikâyede Basralı Tahir‟e yardımcı olan ġemse isimli cadı, Ġrem melikini yenmek için askerlerini çağırır. Cadının askerleri hayvanlardır:

Andan Şemse ŧurdı, ķaśr üstine çıķdı, bir naǾra urdı, üni tamām cezįrede işidildi. Baķdum gördüm, hezār hezār pįl ve peleng ve gürg ve bebr ve hizerb ve şaġal ve rūbāh ve ħırs ve ħūk ve seg ol ķaśruñ yöresine cemǾ oldılar. Ben ķorķdum, ķaçmaķ istedüm, Şemse eyitdi: ‘Ķorķma bizüm çerimüz bulardur.’ didi. ‘Saña ħiźmet itmek içün geldiler.’ (17.H/308)

Cadının hayvan olan askerleri (fil, kurt, kaplan, tilki, ayı, domuz, köpek, arslan vs.) Ġrem Ģehrinin melikini ve askerlerini yenerler. Cadı, hem Ġrem Ģehrinin yönetimini hem de Ģehrin melikinin elinde esir olan Kenek melikinin kızı Kamerülbahr‟i Tahir‟e verir.

ġemse isimli cadı ile Tahir‟in ilk karĢılaĢtığı andan itibaren hayvanların ön plana çıkarılmıĢ olması dikkat çekicidir. Eskilerin Ġlmü‟l-Hiyeli‟s-Sasaniyye dedikleri büyü çeĢidi ile istenen kiĢi veya Ģeyin suretine girebileceğine inanılır.131

ġemse‟nin Tahir‟le ilk karĢılaĢmasında ejderha kılığında olması daha sonra ġemse‟nin askerlerinin hayvanlardan oluĢması Ġlmü‟l-Hiyeli‟s-Sasaniyye dedikleri büyü çeĢidi ile ilgilidir. Bu büyünün hikâyedeki asıl iĢlevi olayların devamında ortaya çıkmaktadır. Olağanüstü nesneler baĢlığı altında verdiğimiz, ġemse‟nin Tahir‟e verdiği olağanüstü yağ ile Tahir, kardeĢlerini köpek yapacaktır. Kısacası, ġemsenin büyü ile ejderha kılığında gözükmesi ve askerlerinin hayvan olması ile hikâyenin baĢlangıcında dikkati çeken Tahir‟in segperest oluĢu arasındaki iliĢki, hikâyedeki kurgunun baĢarısını göstermektedir.