• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ARKA PLAN

2.5. ASİMİLASYON VE ASİMİLASYON SÜRECİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLAR BAĞLAMINDA AZINLIK VE HAKİM GRUP İLİŞKİLERİ

2.5.2. Azınlık-Hakim Grup İlişkileri

1-Azınlıklar bir sosyal grupturlar. Hakim grup ile azınlık grubu arasındaki güç farklılığından dolayı azınlık grubu üyeleri dezavantajlı duruma düşerler.

2-Azınlık grupları, kendilerini hakim gruptan ayırt eden fiziki ya da kültürel özellikler ile karakterize edilirler.

3-Azınlık gruplar bir arada olma bilinci ile karakterize edilirler, onlar bir arada bulunan sosyal gruplardır.

4-Azınlık grubuna üyelik genellikle gönüllü değildir. Grup üyeliği doğumla birlikte üyelerine atfedilmektedir.

5-Azınlıklar genellikle grup içi evlilik yapmaktadırlar.

Makedon Türk toplumu Zanden’nin beş şartını da kapsamaktadırlar. Sosyolojik olarak azınlık yapısında olan Makedon Türkleri hukuki anlamda Makedon devletinin kurucu unsuru olduklarını ileri sürmektedirler. Nüfus sayımlarının kendi nüfusları konusunda doğru sonuç vermediklerini ileri sürmekte, hem Makedonların hem de Arnavutların, Türklerin nüfuslarını az göstermeden menfaatleri olduğunu belirmektedirler. Çünkü Makedonya da yaşayan Müslüman grup içerisinde hem Arnavutlar hem de Türkler bulunmaktadır. Makedonya da azalan Arnavut oranına karşı yükselen Türk oranı, Türklüğü kültürel değer olarak kabul edilmesinin kanıtıdır.

dominantlıktan bağımlı/alt grup oluşumu ile Makedonya’dan Türkiye’ye olan göç artmış sonuçta Makedonya da nüfus olarak da azınlık ve çoğunluk kavramı oluşmuştur.

Özönder’e göre (2000a,s.65), “azınlık ve çoğunluk kavramları, sosyolojik açıdan tamamen izafi, paylaşılan genel kültürün değerlerinden bir veya birden fazla kısmında farklı veya farklılaşmış, bu farklılıkları ile toplum içinde sayıca az da olsa bir grup meydana getirmiş toplulukları da ifade etmek için kullanılır”. Sayıca daha fazla olanlar çoğunluk, az olan azınlıktır. Bu durum da, hayatın her sahası için geçerlidir.

Dünyadaki toplumlar adetleri, dinleri, dilleri ve deri renkleri farklı olan insanlardan oluşmaktadır. Bu fiziksel ve kültürel özellikler, grup üyelerinin görünen sembollerini oluşturmaktadır. Başka bir ifade ile, ait olunan grubun yapısı içerisindeki insanlara statü atfedilmiştir (Zanden 1993,s.201). Bu açıdan bakıldığında Azınlık grubu, ulus-devlet içerisinde hakim olan grubun baskısı altında bulunan, grup içi evliliklerin yüksek olduğu, ırki ya da kültürel öz-şuura sahip insanların oluşturduğu grup olarak tanımlamak mümkündür. (Zanden 1993,s.203).

Kendi toplumlarından çeşitli nedenlerle koparak diğer topluma göç eden gruplar da, çoğu zaman birer azınlık grubu oluşturur. Göçmen grup ile yerliler arasındaki ilişkiler ilk başladığında onların, tamamen farklı sosyal örgütlerinin olduğunu, yerlilerin, göçmen grup gelmeden çok önceleri oluşturduğu nispeten istikrarlı bir takım örgütlere sahip olduğu, hükümet, kendi bölgesindeki ekonomik faaliyet ve zenginliklerden yararlanma gibi, akrabalık ilişkileri, sosyal tabaka ve dinin sistemler gibi. Ancak göçmen grup, göç etmeden önceki bulunduğu toplumda geliştirdikleri tüm kültürlerini, düzenlerini aynı şekilde göç ettikleri bölgeye getiremezler.

Yerlilerin mevcudiyetini göz önüne alacak, ayrıca göç eden grup kendi seçme alışkanlıkları olsa da en azından, bazı sistemlerinde uygun şekilde düzeltmeler, uyarlamalar yapmak, yenilikleri göç ettiği bölgenin değerlerini-alışkanlıklarını kabul etmek zorunda kalacaktır. (Lieberson, 1997,s.307). Özönder (1988a,197-199), göç ile bir araya gelen ve farklı kültürlere ait olan grupların, birbirleriyle olan ilişkisini Bogardus’a göndermede bulunarak açıklanmıştır. Bogardus, her bir vakadaki tekrarların ve davranışlardaki benzerliklerin ırki ilişki devreleri oluşturmak için yeterli olduğunu belirtmiştir.

Bu devre içindeki basamaklar. Merak: Merak ve şaşkınlıktan doğan değişmez görünüm.

Ekonomik katılım: İşverenler daha çok kazanmak için yeni işçi kaynaklarını işe alırlar. Daha çok göç olmasını isterler. Endüstriyel ve Sosyal katılım: Yeni gelenlere yönelik işlerimizi elimizden alacaklar kaygısı nedeni ile gösterilen tepki. Yasal karşıtlık: Politikacıların göçmenlerin hareketlerini sınırlamakla ilgili kanun teklifi verirlerken aynı zamanda onların da oy verme hakkı olmayan millet ve devletlerin savunmasında kullanmalarıdır. Ilımlı eğilimler:

Göçmen yakınları tarafından gerçekleştirilen, iyi organize olmamış, parasal destekten yoksun tutucu faaliyetler. Sakinlik: Göçmenlere yönelik istenen engelleyici ve sınırlayıcı kanunlardan sonra göçmenlere karşıt davranışlar azalacak ve böylelikle göçmenlere karşı yakınlık ve hoşgörü hakim olmaya başlayacaktır. İkinci kuşak problemler: Göçmenlerin geldikleri toplumda büyüyen nesillerin sorunları artmaya başlayacaktır. Lieberson’a (1997,s.311) göre göçmenlerin göç ettikleri toplumda ya üstünlük kurduğu durum ya da yerlilerin üstünlük kurduğu durum gelişmektedir.

Makedonya’da Osmanlı’nın bölgeden çekilmesi ile Makedonya’nın %55 i Yunanistan’ın eline geçmiş, %32’lık bir kısmı Sırp kontrolüne girmiş %13 ü de Bulgaristan tarafından işgal edilmiştir. Bugün Makedonya devleti Osmanlı devleti döneminde olan toprağın %33ü kadardır.

Sırp kontrolündeki bölgede bulunan Hıristiyan halk Makedon toplumunun hakim grubu olurken, Müslümanları oluşturan Arnavutlar, Türkler, Torbeşler, ve Boşnaklar azınlık grubu haline gelmişlerdir. Bu arada Sırbistan’dan Makedonya’ya olan göç sonucunda göç edenler bu bölgede yaşayan Hıristiyan grubun yanında hakim grubun statüsünde toplumsal yaşama entegre olmuşlardır. Balkan savaşlarından önce Makedonya’da hakim toplum statüsündeki Türkler hem bölgede yaşayan Hıristiyan karşısında azınlık durumuna sokulurken, hem de Sırbistan’dan göç eden Sırp karşısında da bu işleme tabii olmuşlardır. Bugün Kumonova şehri, kuzeyde Sırbistan ile sınır oluşturmaktadır. Halkının büyük çoğunluğu (%60) Sırp asıllıdır. Hem göç edenler, hem de yerliler karşısında Makedonya devleti içinde hakim halk özelliğini yitiren Türklere, tek çare Türkiye’ye göç etmek kalmıştır. Yunanistan’ın işgalindeki Makedonya’da yaşayan Türkler, Türkiye ile Yunanistan arasındaki mübadele ile tamamına yakın bir kısmı Türkiye’ye göç etmek zorunda kalırken, Bulgaristan da kalan Makedonya da yaşayan Türkler ise yoğun bir asimilasyon politikası ile karşı karşıya kalmışlardır.

Zanden (1983,ss.282-284) göçmen statüsündeki grupların, toplumdaki esas egemen kültür ile olan ilişkileri üzerinde dururken, bu ilişkiler sonucunda ortaya çıkacak olan asimilasyonun, derecesini etkileyecek etmenleri şöyle sıralamıştır.

1- Yerli ve göçmen kültürleri arasındaki farklılıkların büyüklüğü, etnik toplumsal sistemlerin kuvvetli olması ve etnik grupların asimilasyonu için gereken sürenin uzunluğu, bağımlı grupların artmasına neden olur.

2- Göçmen grubun yerli nüfusa göre oranının büyüklüğü, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

3- Yeni gelenlerin hızlı akımı, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

4- Göçmen grubun, özellikle egemen grubun topraklarında yayılması, asimilasyonun hızlanmasına neden olur.

5- Göçmen grupların, meslek gelir ve eğitim düzeylerinin yüksek olması asimilasyonu hızlandırır.

6- Alıcı/kabul eden toplumun, farklılıkları kabullenmesi ve onaylaması asimilasyon derecesini hızlandırır.

7- Göçmen ve egemen gruplar arasındaki ekonomik rekabet derecesinin büyüklüğü, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

8- Anavatana ulaşma kolaylığı ve coğrafi yakınlık, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

9- Gruplar arasında sürekli temas olduğunda, bağımlı göçmen grup, bağımlı yerli nüfustan daha hızlı asimile olur.

1912 den beri Osmanlı’nın hakimiyetinden çıktıktan sonra etnik toplumsal sistemlerin kuvvetli olması, hakim olan halk ile ekonomik rekabet derecesinin büyüklüğü, farklılıkların kabullenmesinin ve onaylanmasının geç olması, meslek, gelir ve eğitim düzeylerinin hakim gruba göre düşük olması asimilasyonu geciktirmişken, yaklaşık bir asırdır hakim grup azınlık grup yapısının korunması, azınlık grubunu hakim grubun topraklarında yayılması, azınlık grubun devamlı anavatana göçe tabii olması, anavatana ulaşma kolaylığının ve coğrafi yakınlığın olmaması, hakim gruplar ile sürekli temasta olma asimilasyonu hızlandırmıştır.