• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ARKA PLAN

2.5. ASİMİLASYON VE ASİMİLASYON SÜRECİNE YÖNELİK YAKLAŞIMLAR BAĞLAMINDA AZINLIK VE HAKİM GRUP İLİŞKİLERİ

2.5.3. Azınlık-Çoğunluk İlişkilerinde Kabul Etme ve Dışlama

Zanden (1983,ss.282-284) göçmen statüsündeki grupların, toplumdaki esas egemen kültür ile olan ilişkileri üzerinde dururken, bu ilişkiler sonucunda ortaya çıkacak olan asimilasyonun, derecesini etkileyecek etmenleri şöyle sıralamıştır.

1- Yerli ve göçmen kültürleri arasındaki farklılıkların büyüklüğü, etnik toplumsal sistemlerin kuvvetli olması ve etnik grupların asimilasyonu için gereken sürenin uzunluğu, bağımlı grupların artmasına neden olur.

2- Göçmen grubun yerli nüfusa göre oranının büyüklüğü, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

3- Yeni gelenlerin hızlı akımı, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

4- Göçmen grubun, özellikle egemen grubun topraklarında yayılması, asimilasyonun hızlanmasına neden olur.

5- Göçmen grupların, meslek gelir ve eğitim düzeylerinin yüksek olması asimilasyonu hızlandırır.

6- Alıcı/kabul eden toplumun, farklılıkları kabullenmesi ve onaylaması asimilasyon derecesini hızlandırır.

7- Göçmen ve egemen gruplar arasındaki ekonomik rekabet derecesinin büyüklüğü, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

8- Anavatana ulaşma kolaylığı ve coğrafi yakınlık, asimilasyon derecesini yavaşlatır.

9- Gruplar arasında sürekli temas olduğunda, bağımlı göçmen grup, bağımlı yerli nüfustan daha hızlı asimile olur.

1912 den beri Osmanlı’nın hakimiyetinden çıktıktan sonra etnik toplumsal sistemlerin kuvvetli olması, hakim olan halk ile ekonomik rekabet derecesinin büyüklüğü, farklılıkların kabullenmesinin ve onaylanmasının geç olması, meslek, gelir ve eğitim düzeylerinin hakim gruba göre düşük olması asimilasyonu geciktirmişken, yaklaşık bir asırdır hakim grup azınlık grup yapısının korunması, azınlık grubunu hakim grubun topraklarında yayılması, azınlık grubun devamlı anavatana göçe tabii olması, anavatana ulaşma kolaylığının ve coğrafi yakınlığın olmaması, hakim gruplar ile sürekli temasta olma asimilasyonu hızlandırmıştır.

konumda olduğu zamanlarda gerçekleşir. Dışlanma modeli ise, azınlık grubun kabul edilmesinin engellenmesi ya da kabullenilme düzeyinin en düşük seviyede tutulması durumunda oluşur.

Dışlanma Modeli: Ayırım ve Önyargı yüksek derecede örgütlü ve kolektif şekilde olmaya başladığında her zaman hakim bir grubun bir çeşit, bilinçli politikasına dönüşerek, şu dışlanma modellerinin ortaya çıkmasına neden olur. (Popenneo, 2000,ss.310-313,s.323). Bölge de yaptığım gözlem ve görüşmelerde Popenneo’nun dışlanma modeli bağlamında Makedonya’daki duruma yönelik aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir:

1- İmha etme/Yok etme, yani hakim grubun azınlık üyelerine yönelik çok sayıda öldürme sürecine girmesidir. Bu modelde, imha etme bazen soykırım-belli bir milleti ya da ırkı yok etmeye yönelik insan dışı kıyım şeklini de alabilir. Makedonya da yaşayan Türklere karşı hakim grup tarafından çok sayıda öldürme olayı olmamıştır ama Yücelciler hareketinden dört kişinin idam edilmesi ve birçok kişinin uzun yıllar hapis cezasına çaptırılması Makedon Türk toplumunun bir bütün olarak hareket etmesini engelleyerek Türkiye’ye olan kitlesel göçleri arttırmıştır.

2- İhraç etme, yani belirli bir azınlığın zorla kendi bölgesinden başka bölgeye göç ettirilmesi, başka bir toplum içine sürülmesidir. İhraç edilmek, kaybedilen canlar açısından bakıldığında, imha edilmek/yok edilmek ile aşağı-yukarı aynı derecede bedel ödemektir. Makedonya da Osmanlı’dan sonra Türkiye’ye olan toplu göçler ile demografik yapı değişmiştir. Bunda ise uygulanan ekonomik faaliyetler çok önemli yer tutmuştur. Doğu Makedonya da yaşayan Yörük Türklerinin keçi beslemelerinin yasak edilmesi, Makedon Türklere ait olan toprakların kamulaştırılması gibi.

3- Siyasi bölgelere ayırmak, yani ülkenin idari sınırları ile bazı milliyet ve ırk bölgesini tekrar örgütlendirme sürecidir. Makedonya’nın siyasi temsil olarak altı bölgeye bölünmesi ve 120 milletvekilinin her bölgeden nüfusa göre 20 milletvekili çıkarması yurt dışında yaşayan Makedon diasporasından da 3 milletvekilinin parlamentoya girmesi ülkenin her tarafında yaşayan Türklerin siyasi temsillerini azalmaktadır. Makedonya da yaşayan Türklerin %40-43 ü Doğu Makedonya da yaşamaktadır. Arnavutlar ise tamamına yakını Batı Makedonya da yaşamaktadırlar. Bu siyasi temsil durumu, onların parlamentoda da temsil haklarını arttırmaktadır.

4- Ayırım, belirli bir grubun ırki, milli özelliklerinden dolayı oturacağı yer, sosyal hizmet ve diğer kurumlarda yapılan ayrımcılıktır. Makedonya da herhangi bir halkın resmi dairelerde ve yerel yönetimde temsili Orhi çerçeve antlaşmasından sonra oyu oranında olması ve gerçek nüfus sayımlarının bir türlü yapılamaması ayrımın olmasına en büyük etki yapan faktörlerdir. Ohri çerçeve antlaşmasından önce sadece ülkedeki siyasi görüşe ve yöneten iktidara yakın olan kişiler iş olanağına sahip olabilmişlerdir.

5- Irki ayrımcılık sistemi, bu sistem yasalarca onanmıştır. Makedonya da Güney Afrika Cumhuriyetinde olan siyahlara karşı yapılan bir ırki ayrımcılık yasalarca onanmamıştır ama Makedon Türk halkının varlığı da hep göz ardı edilerek, bir siyaset izlenilmeye çalışılmıştır.

Azınlık üyelerinin, tepkileri kendilerinin bağlı bulundukları konumlarına yönelik pasif kabullenme ya da yönetime baş eğmek şeklinde olur. Diğer farklı tepki ise başkaldırı hatta saldırıdır. Hakim gruba yönelik nefret ya da fiziki temaslar ile veya dinsel saldırı şeklinde de gerçekleşir.

2001 yılında Makedonya da Makedonlar ve Arnavutlar arasında yaşanan süreç sırasında her iki halkın birbirlerine karşı nefret duyguları körüklenirken, belli bölgelerde fiziki temas gerçekleşmiş, bazen bu eylem dinsel saldırı şeklinde gerçekleşmiş Köprü’lüde, Pirlepe de camiler yakılırken, Leşok manastırı da Arnavutlar tarafından yakılmıştır. Kabul etme modeli, bir toplumda eşitlik ve özgürlüklere özen gösteriliyor, o zaman bu toplum, en azından azınlık gruplarını belirli düzeylerde kabul etmek ve yeni gelen göçmenlere kapılarını açarak onların bu toplumda eşit şartlar altında topluma katılma ve fırsatları elde etmesini sağlamak zorundadır (Popenneo, 2000,s.308). Kabul etme süreci çoğunlukla azınlık grubun asimile olması ile sonuçlanır. Azınlık-çoğunluk ilişkilerinde bir milletin diğeri tarafından yutulması ya da kaynaşması daha doğrusu asimile edilmesi genel olarak iki şekilde olur. Biri, siyasi zorlama ile bir milletin diğeri tarafından yutulması ya da eritilmesi, diğer ise ekonomik ve kültürel işlevlerden yararlanılarak diğer bir milliyetin doğal seyirler içinde, kendinden ekonomi ve kültür olarak daha gelişmiş olan, üstün olan milliyetle kaynaşmasıdır. (Tianxuzhou, 1984,s.89).

Makedonya da Türkler açısından hakim grubun Türklere bu yaklaşımı başarılı olamamıştır. Bir kere Makedonya da ki halk zaten Osmanlı döneminden beri Hıristiyan ve Müslüman olarak iki ayrı grubu oluşturmaktadır. Bugün bile her şehirdeki Müslüman ve Hıristiyan mahalleleri ayrıdır.

Üsküp te Vardar nehri Hıristiyanlar ve Müslümanlar için doğal sınırı oluşturur. Makedon Türk toplumu Osmanlı döneminde hakim olan halk olduğu için Makedon Hıristiyan halkı kültür ve ekonomik açısından hiçbir zaman üstün olarak görmemiş Makedonya da ki şartları kabul edeceğine ve aynı potada eriyeceğine Türkiye’ye göç etmiştir.