• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM DOKTOR-HASTA İLİŞKİSİ

2.5. Doktor-Hasta İlişkisinde Yaşanan Sorunlar

2.5.2. Aydınlatılmış Onam (Rıza)

Çalışma kapsamında, aydınlatılmış onamın hukuki boyundan ziyade daha çok bilgilendirme yani iletişimsel boyutu ele alınacaktır. Hastalara sağlık personeli tarafından yapılacak girişimsel işlemin onayını almak elbette ciddi bir iletişim becerisi gerektirmektedir. Kişilerin onamının alınması, mutlaka hasta ve yakınları ile uzun soluklu bir iletişimin tesisi sonucu elde edilen inandırmaya dayalı bir olgudur. Sadece onamın alınmasının yeterli olmadığından hareketle kişilerin aydınlatılabilmesinin yine temelinde başarılı bir iletişim yatmaktadır. Aydınlatılmış

onam alınmasında başarı için kişilerarası iletişim hatta yüz yüze iletişimin teknikleri kullanılmalıdır.

Kamuoyunda en yoğun olarak tartışılan konulardan biri özellikle cerrahi branşlarda ameliyat öncesi aydınlatmadır. Aydınlatma, modern zamanların bir buluşu ya da elde edilen bir başarısı değildir: Sorumlu hekim davranışının bir göstergesi olarak hasta ile hekimi arasında yapılan ameliyat öncesi aydınlatıcı, açıklayıcı ve yatıştırıcı konuşma, öteden beri gündelik cerrahi uygulamanın önemli bir parçasıydı. Hatta batı ülkelerinde 1892 yılından bu yana yasal olarak da zorunluluğu bulunmaktadır (Engelhardt, 2000: 192).

Hastaneler doğru ve zamanında bilgilendirmenin bağlı olduğu kabul edilebilir örgütlerin mükemmel örneğidir. Herhangi yetersiz bilgilendirme, gecikme veya bozukluk sağlık hizmeti müşterileri için örgütsel durumda hayati bir tehdit olarak tanımlanır (Kreps ve Thornton, 1992: 108). Bu nedenle hizmeti sunan sağlık personelinin görev ve sorumluluklarından doğan yapılması gerekenleri göz ardı eden yaklaşımları; bedeniyle ilgili kararlarda tek söz sahibi olmak durumunda olan bireyin en temel haklarından birisi olan “bilgilenme hakkı”nın sağlanmasını engelleyeceği unutulmamalıdır (Sütlaş, 2007: 47).

Ülkemizde yaygın olarak “Aydınlatılmış Onam” (İnformed Consent) olarak ifade bulan kavram tıp etiğinde hastayı tıbbi karara ortak etmeyi amaçlayan giderek kabul gören bir davranış haline dönüşmektedir. Artık hekim merkezli tıbbi karar vermenin terk edilerek yerine hastaların tıbbi karardaki tercih ve payının artırılmasının yerleştirilmesi gerekmektedir. Artık hekimler bir otorite gücünü kullanmak yerine hasta ile işbirliğine dayalı bir davranış modelini sergilemelidir (E. Aydın, 2006: 19).

Fakat Türkiye’de aydınlatılmış onamın nasıl yapılacağı, kapsamı gibi konularda bir sorun karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kullanılan tıp dilinin büyük bir bölümünün yabancı terimlerden oluşması hastayı bilgilendirirken hekim ve araştırmacılar için yeni güçlükler çıkartmaktadır. Hastanın anlamadığı veya tam anlamıyla aydınlatılmadığında onam işlemi geçerliliğini yitirmektedir (E. Aydın, 2006: 21). Çünkü mesele sadece bilgilendirmenin ötesinde hastanın anlamasına dayalı bir gerçeği içermektedir. Eğer hasta kendi açısından karar verecekse mutlaka aydınlatılacak düzeyde bilgilendirilmelidir. Yoksa hastanın aydınlatılmadığı bir

durumda alınan kararın ne kadar hasta tarafından verildiği ve ne kadar hastayı temsil ettiği tartışmalıdır.

Hastaların nasıl bilgilendirileceğine dönük olarak, Gillotti (2003:163) gerçek kavramı üzerinde durmuş ve sağlık hizmetinde kullanımını tartışmıştır. Gillotti konuyu açıklarken Thomama’nın (1994) gerçekle ilgili tespitlerinden hareket etmektedir. Thomama’ya göre gerçeğin dört tipi ve gerçeğin nasıl olduğunun beş sebebi bazen sağlık hizmeti sunumu bağlamında saklıdır. Bu dört tip; doğrudan gerçek, olgusal gerçek, kişisel gerçek ve yorumlayıcı gerçektir. Doğrudan gerçek evet/hayır sorularının cevabını içerir. Olgusal gerçek, objektif gerçeklikle birlikte ilişkilidir. Kişisel gerçek kendi kendini ifşa etme/açmadır. Yorumlayıcı gerçek ise iletişimin ardındaki sebebin yorumunu gerektirir. Yazar, yorumlayıcı veya hermönetik gerçeğin en fazla karışık gerçek çeşidi olduğunu ve özellikle sağlık hizmeti bağlamı içinde uygunluğunu tartışmaktadır.

Aydınlatılmış onamın geçerli olabilmesi için, hasta, açıklanan bilgiyi anlamalı ve kavramalıdır. Hastanın hastalığı nedeniyle içinde bulunduğu çaresizliği, korkuları, şikâyetleri, tıp eğitimi almış olmaması nedeniyle kendine anlatılan tıbbi ve teknik terimleri bilmemesi, anlamasını olumsuz şekilde etkileyecektir. Bu nedenle doktor bilgiyi hastanın anlayabileceği bir şekilde sunmalıdır (Güzeldemir, 2006: 39). Tersi durumda hasta aydınlatılmış olamayacaktır. Aşağıda sunulan araştırmada da böyle bir gerçek ortaya çıkarılmıştır.

Turla ve arkadaşları (2005: 33), Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde aydınlatılmış onam üzerine yaptıkları çalışmada ilginç sonuçlara ulaşmışlardır. Anket uygulanan 306 hastanın % 89,9’u “kendisine niçin ameliyat olması gerektiğinin açıklandığını”, ancak bunların %74,2’si “bu açıklamayı tatmin edici düzeyde bulmadıklarını” ifade etmiştir. Hastaların eğitim düzeyleri yükseldikçe aydınlatma işleminden tatmin olma oranları da artmaktadır. Hastaların % 85’i ameliyat sonrası kaç gün hastanede kalacaklarını bilmediklerini, %83’ü ise ameliyat sonrası yaşamlarında olabilecek değişiklikler konusunda bilgi verilmediğini belirtmişlerdir.

Aydınlatmanın bilgilendirmeden öte bir kavram olarak ele alınması gerektiği ortadadır. Bu aşamada hastanın nasıl aydınlatılacağına dair yazarca bazı öneriler öne sürülmektedir. Genel olarak aydınlatılmış onam kapsamında yer alması beklenen unsunlar şunlardır (E. Aydın, 2006: 24):

1. Hastalığın-klinik tablonun ve tedavi/müdahalenin bilimsel isminin yanı sıra, hastanın anlayabileceği şekilde halk arasındaki isminin de açıklanması 2. Tedavi edilmedikçe gelişebilecek muhtemel sonuçlar

3. Tıbbi müdahalenin türünün açıklanması 4. Tıbbi tedavi/müdahalenin risk ve yararları

5. Öteki tedavi yöntemleri ve bunların riskleri, yararları 6. Başarı olasılığı, başarıdan ne kastedildiği

7. Tıbbi müdahale sayesinde elde edeceği yararın, gireceği riskten fazla olduğunun hastaca anlaşılmış olması

8. Önerilen tedavi ve müdahaleyi kabul etmeme halinde gelişebilecek tıbbi olasılıklar

9. Hastanın, kendisine verilen bilgiyi tam anlamıyla kavraması ve onları kendi ifade biçimiyle bir başkasına anlatabilecek şekilde bilgilendirilmiş olması 10. Hekimin, hastanın tüm sorularına yanıt vermesi ve belirsizliğin giderilmesi 11. Onam formundaki tüm sözcüklerin anlaşılabilmesi

12. Onam formunda yazılanların incelenip, kabul edilmesi ya da bazılarının kabul edilmemesi

13. Hasta tarafından, tedavi/müdahaledeki sağlık çalışanlarının kimlikleri ve mesleki niteliklerinin bilinmesi

14. Hastanın özgür biçimde karar vermesi ve bu konuda herhangi bir baskı altında olmaması

15. Hasta kabul etmezse, tıbbi uygulamanın yapılmaması

16. Taburcu olduktan sonra şikayetlerinin devam etmesi halinde tekrar başvurabileceği teminatının verilmesi

17. Gerektiğinde, karar verebilmesi konusunda hastaya belli bir zaman tanınması