• Sonuç bulunamadı

2.1.4. Atılganlık

2.1.4.1. Atılgan DavranıĢ

2.1.4.1.2. Atılgan DavranıĢ Tarzının Öğeleri

Atılgan davranıĢın tarzını, davranıĢ bilimciler sistematik olarak incelediklerinde, atılgan bir olaya katkısı olan birkaç önemli öğe olduğunun

84

sonucunu bulmuĢlardır (Alberti ve Emmons, 2002a: 25; Özcan, 2006: 235). Atılgan davranıĢta ses tonu ile sözler birbiriyle uyum içindedir. Ses tonu ile sözler birbirine uymuyor ise, bu sözleri dinleyen kiĢi sözlere mi yoksa ses tonuna mı inanacağını ĢaĢırır (Özcan, 2006: 235).

Atılgan davranıĢın sözlü ve sözsüz iletiĢim öğeleri olarak iki öğesi vardır. Bu iki öğe birbirini tamamlamaktadır, Raskin (1983), bu iki öğeyi aĢağıdaki baĢlıklar olarak tanımlamıĢtır (Özcan, 2006: 236).

2.1.4.1.2.1. Atılganlıkta Sözel Olan Öğeler

Alanyazında kullanılan atılganlıkta sözel olan öğelerin en belirginleri Ģöyledir;

Onaylama, Tasdik: Dinleyici pozisyonunda olan bir bireyin, karĢı tarafa “hı

hı”, “evet” veya “mmm” gibi ifadeler yardımıyla geribildirimde bulunmasıdır (Galassi ve Galassi, 1975).

Övgü, Takdir: Wells ve diğerleri (1991), atılganlığın sözel olan öğelerinden

birisi olan övgünün; atılganlığı yüksek veya düĢük olan bireylerde farklılık göstermediğini, ancak konuĢan bir kadın ile bir erkek arasında önemli boyutta farklılık gösterdiğini bulmuĢlardır.

Eisler ve diğerleri (1975), bireylerin atılganlığın artması gereken durumlarda, kadınlara erkeklerden daha fazla hayranlık ve övgü belirtisinde bulunduklarını tespit etmiĢlerdir. Ayrıca tanımadıkları birisine tanıdıklarından daha fazla hayranlık ve övgü belirtisinde bulunduklarını ifade etmiĢlerdir. Atılganlık düzeyleri yüksek olan bireylerin, atılganlık düzeyleri düĢük olan bireylere kıyasla karĢısındaki kiĢiye daha fazla övgüde bulundukları saptanmıĢtır.

Ġtaat Etme, Boyun Eğme: KarĢı tarafın belirttiği, nedeni belli olmayan

isteklere sorgusuz bir Ģekilde razı olmaktır. Atılganlık düzeyleri düĢük olan bireylerin, atılganlık düzeyleri yüksek olan bireylere kıyasla daha uysal davrandıkları bulunmuĢtur. Bireylerin, erkeklerden aldıkları emirlere kadınlardan aldıkları emirlerden daha fazla boyun eğip, itaat ettikleri tespit edilmiĢtir (Eisler ve diğerleri, 1975).

DeğiĢme Ġçin Rica: Kendisinden istenilen bir durum için davranıĢını

değiĢtirmek zorunda kalmak, itaat etmekten daha zor bir olgudur. Birey kendisinden istenilen davranıĢ için belli bir değiĢim içerisine girmek zorundadır. Bu değiĢim sürecine giren atılganlığı düĢük ve yüksek olan bireyler arasında anlamlı bir farklılık

85

bulunmuĢtur (Fray ve diğerleri, 1987). Bireylerin davranıĢını değiĢtirmesi konusunda, kadınlara erkeklerden daha fazla rica ettikleri saptanmıĢtır (Eisler ve diğerleri, 1975).

Olumlu Benlik Durumları: Bir benliği tanımlamak veya herhangi olumlu

bir özelliği belirtmek için kullanılan methetme niteliğine sahip sıfatlardır. Bu sıfatlara bağlı bir ölçünün kullanılmasının yanı sıra kendini övme durumlarının her ifadesi bir olumlu benlik ifadesine örnektir (Hollandsworth ve diğerleri, 1977).

Kendiliğinden (Spontane) Olumlu DavranıĢ: Bireyin, karĢısındaki kiĢi

hakkında spontane bir Ģekilde olumlu hareketler sergilemesidir. Bu hareketlerden birisi olan değerlendirme hareketini ele alacak olursak; bir oluĢ karĢısında geribildirim olarak sergilenen söz veya hareketlerdir. Değerlendirme öğesi, atılganlığı yüksek ve düĢük olan bireyleri doğru bir Ģekilde ayırt edebilmektedir (St. Lawrence, 1973).

BaĢtanbaĢa Atılganlık: Bu öğe, araĢtırmaların kaynaklarında en yaygın

kullanılan ölçüttür. Sıkıntılı bir olay karĢısında bireyin baĢtan baĢa etkili olabilmesini ölçmektedir (Galassi ve Galassi, 1975; Wells ve diğerleri, 1991). Bireylerin, tanımadıkları kiĢilere karĢı gösterdikleri ifadeler, baĢtan baĢa atılganlık ölçütü ile daha yüksek değerlerde ölçülmüĢtür (Eisler ve diğerleri, 1975). Ayrıca bireylerin, pozitif duygularını ifade ederken gösterdikleri baĢtan baĢa atılganlık eğilimlerinin negatif duygularını ifade ederken gösterdikleri baĢtan baĢa atılganlık eğilimlerinden daha yüksek olduğu bulunmuĢtur.

2.1.4.1.2.2. Atılganlıkta Sözel Olmayan Öğeler

Atılganlıkta sözel olmayan öğeler, mesajı alan bireyin üzerinde sözel öğelerden daha fazla etkiye sahiplerdir (St. Lawrence, 1973). Atılgan olan ve olmayan bireylerin, sözel olan ve sözel olmayan öğelere karĢı verdikleri tepkilerde anlamlı bir farklılığın olduğu tespit edilmiĢtir (Eisler ve diğerleri, 1975; Hersen ve diğerleri, 1973; Hollandsworth ve diğerleri, 1977).,

Duruma göre farklılık gösteren değiĢkenlerin, atılgan davranıĢın sözel olmayan yapısını etkiledikleri belirlenmiĢtir (Eisler ve diğerleri, 1975). Rich ve Schroeder (1976), bireylerin göz kontağını sürdürdükleri sürece daha fazla gülümsediklerini bildirmiĢlerdir, ancak bazı durumlarda çok uzun süren göz temaslarının sosyal açıdan uygunsuz olduğunu düĢünmüĢlerdir.

86

Ses Tonu, ĠniĢ ve ÇıkıĢ, Yükseklik: Ġnsanlarla olan iletiĢimimizde, sesimizi

kullandığımız tarz önemli olan bir unsurdur. Birisine aynı cümleleri neĢeyle söylersek pozitif, öfkeyle söylersek negatif mesaj vermiĢ oluruz. Ses tonumuzu iyi ayarlarsak karĢımızdakini ikna etme ihtimalimiz artar. Aksine iniĢsiz, çıkıĢsız bir Ģekilde fısıltıyla konuĢursak ciddiye alınmayabiliriz. Bağırarak konuĢtuğumuz zaman ise karĢıdaki kiĢi kendisini savunmaya geçer ve iletiĢimimiz sekteye uğrar. Kendimizi ortaya koyabilmemiz açısından bunlara dikkat etmemiz önemlidir (Alberti ve Emmons, 2002b: 47; Özcan, 2006: 236). Atılgan bireyin ses tonu çok yüksek veya çok alçak değildir (Özcan, 2006: 236). Ses etkili bir Ģekilde kullanıldığı zaman, birey kendine güvendiğinin ve üstünlük kurmadığının mesajını karĢısındakine aktarmıĢ olur. Kullanılan cümlelere değil cümleleri kurarken kullanılan ses tonuna dikkat edilir. Ses tonu ve cümleler birbiriyle uyum içerisinde değilse, bu durum dinleyicide huzursuzluk ve kaygının oluĢmasına neden olur. Eğer ses tonu ve cümleler birbiriyle uyum içerisinde kullanılırsa, dinleyicideki kaygı azalır. Ġyi ayarlanabilmiĢ bir ses tonu ile ikna etmek daha kolaydır (Alberti ve Emmons, 2002a: 27; Alberti ve Emmons, 2002b: 48).

Akılcılık: Birisiyle iletiĢime girdiğimizde anlatmak istediğimiz konunun,

karĢımızdakinin açısından açıkça anlaĢılabilmesi için akıcı Ģekilde konuĢmamız çok etkili olacaktır. TelaĢsız ve açık bir Ģekilde söylenilen Ģeyler daha kolay anlaĢılır ve daha çok etkili olurlar (Alberti ve Emmons, 2002a: 27; Özcan, 2006: 238). Mesajın içeriği, konuĢmadaki akıcılıkla bağlantılı değildir. BoĢlukları “eeee”, “ıııııı”, “biliyorsunuz….” vb. sözcük ve seslerle dolduran, duraklayarak konuĢan bireylerin çekingen olduğu, durmadan ve hızlı konuĢan bireylerin de boğucu olduğu bir gerçektir. KonuĢma atılgan tavırda yapılıyorsa, insanları rahatsız etmeyecek düzeyde akıcı olarak iletilir (Özcan, 2006: 238).

Göz Teması: Birisiyle bakıĢların nerede olduğu çok önemlidir. KarĢıdaki

kiĢiye bakmak söylenilenlerin etkisini arttırır ve içten olunduğunun mesajını verir (Özcan, 2006: 239). Göz teması kültürlere göre değiĢkenlik gösterir (Alberti ve Emmons, 2002a: 28; Alberti ve Emmons, 2002b: 49). Verilmek istenen mesajın niyeti genellikle karĢıdakine bakıĢlarla aktarılır. Gözün karĢıdakine dikilip uzun uzun bakılması saldırganlığı, bakıĢların kaçırılması ise pasifliği ifade eder. Atılgan olan bir kiĢi ise karĢısındakinin yüzüne belli bir süre boyunca, onu rahatsız etmeden bakabilir (Özcan, 2006: 239). KarĢıdaki bireye sakin bir Ģekilde bakmak; onunla ilgilendiğini hissettirir, ona saygı duyulduğunu ifade eder ve konuĢmayı özel kılar. Söylenmek

87

istenen konunun etkisi artar (Alberti ve Emmons, 2002a: 28; Alberti ve Emmons, 2002b: 49).

Yüz Ġfadesi: Yüz ifadesinin ölçülmesi zordur (Özcan, 2006: 240). Yüz

ifadesi mesaja ne kadar uygun Ģekilde kullanılırsa, mesaj da karĢı tarafa etkili biçimde iletilir. Öfkeli bir insanın yüzünde gülümseme ifadesinin olmaması, mesajın karĢı tarafa daha iyi bir Ģekilde iletilmesini kolaylaĢtırır. Ya da diĢlerini sıkan bir insanın sevdiğini söylemesi karĢı tarafı inandıramaz (Erol, 2006: 35). Halbuki atılgan olan bir insanın sözel olmayan mesajı ile sözel olan mesajı, anlatımı ile duygularının uyum içerisinde olması gerekmektedir (Whirter ve Acar, 2000: 143; Özcan, 2006: 240).

Beden DuruĢu: DüĢünce ve duyguların kelimelere aktarılamadığı zaman,

baĢın dönüĢ Ģekli, savunma anlamı taĢıyan bir mimik veya bir bakıĢ binlerce kelimenin ifade edemeyeceği anlam taĢır. Gerçek düĢünce ve duygularımızı kelimelerle saklayabiliriz ama beden duruĢumuzun ne ifade ettiğini saklamamız mümkün değildir (Buzlu, 1999: 344). Bedenimizin duruĢu da, iletmek istediğimiz mesajları iletmemizde bize yardımcı olur. Yayılarak oturmuĢ bir kiĢi; konuyla ilgisinin olmadığını ve karĢısındakini hiçe saydığını izlenim olarak verir. Elini beline dayamıĢ olan bir kiĢi; kavgaya hazır olduğunu ve karĢısındaki bireye üstünlük tasladığını izlenim olarak verir. Kollarını göğüs üzerinde bağlamıĢ olan bir kiĢi; güvensiz olduğu ve savunmaya geçtiğini izlenim olarak verir. Hareketsiz bir Ģekilde donmuĢ gibi duran bir kiĢi; etrafına korkmuĢ olduğu izlenimi verir. Halbuki atılgan olan bir insanın beden duruĢu; ne kendini aĢırı sıkan ne de aĢırı salarak değil kendinden emin ve rahat bir Ģekilde duruĢ sergiler. Dik bir Ģekilde duruĢ sergiler ama gergin izlenimi vermez, konuĢtuğu sırada el kol hareketlerini abartılı bir Ģekilde hareket ettirmez (Özcan, 2006: 241).

Mesafe / Fiziksel Temas: Bireyler arasındaki mesafe olgusu kültürlere göre

değiĢkenlik gösterir (Özcan, 2006: 241). Bir kiĢiyle aramıza koyduğumuz mesafe, o kiĢiyle olan iletiĢimimizi ciddi ölçüde etkilemektedir. Mesela bir kiĢiye yakın durmak veya ona çok yakın oturmak, elimizi sırtına veya omzuna koymak, eline veya koluna değmek; o kiĢi ile aramızdaki iliĢkiye sıcaklık ve yakınlık katar. Bu durum aksi bir duruma da neden olabilir. Bir kiĢiye çok fazla yaklaĢmak; o kiĢinin saldırganlaĢmasına ve o kiĢinin çok kızmasına sebep olabilir ya da aramızdaki iliĢkiye mahrem anlamını yükleyebilir. Halbuki atılgan olan bir insan karĢısındaki

88

kiĢiyi rahatsız etmeyecek Ģekilde bir mesafeden konuĢur (Alberti ve Emmons, 2002b: 50; Özcan, 2006: 241).

El ve Vücut Hareketleri: El ve vücut hareketlerinin uygun bir Ģekilde

kullanılması konuĢulan konuyu destekleyerek iletmek istediğiniz mesaja sıcaklık ve açıklık katmaktadır. El ve vücut hareketlerinin doğal olması (anlamsız ve sinirli olmaması Ģartıyla) kiĢinin; kendine güvenli, spontane ve açık olduğunun izlenimini verir (Whirter ve Acar, 2000: 145; Alberti ve Emmons, 2002a: 29).

Zamanlama: Kendisini spontane bir Ģekilde ifade eden bir kiĢi, duygularına

daha çok yoğunlaĢabilir ve hayatının daha berrak olmasını sağlayabilir. Fakat bazı zamanlarda, kuvvetli bir duyguyu tartıĢabilmesi için özellikle fırsat yaratması gerekebilir. Bu durumu gerçekleĢtirebilmesi için rahatsız edilmeyeceğinden emin olduğu bir zaman dilimi ve bir mekan seçmesi gerekir. Diğer insanların içinde tartıĢmaya girmesi baĢka sorunları da beraberinde getirebilir (Alberti ve Emmons, 2002b: 50; Özcan, 2006: 241).

Dinlenme: Diğer insanların, kendisi hakkında sahip olduğu izlenimin

bilincine ve aktif olarak dinleme bilincine ilk olarak sahip olabilmek; atılgan birey olabilmek için gerekmektedir. Seçici, duyarsız, yalancı, tuzak kurucu, savunucu, ayırıcı vb. biçimlerde dinleme Ģekilleri bireyler arasındaki iletiĢimi bozar (Tanığ, 1993a: 76). Atılgan dinleme; meĢgul eden diğer unsurları bir kenara bırakarak, dikkati konuĢan birey üzerine vermek, onunla göz temasını kurmak, kendini karĢıdaki bireye ayarlamak, ilgiyi belirtmek için konuĢan kiĢiye dokunmak, baĢını sallayarak karĢıdakini dinlediğini belirtmek, dile getirilen Ģeylerin ardındaki gizli olan duyguları ve mesajı hemen yanıt vermeden ya da yorumlama yapmadan anlamaya çalıĢmaktır. Diğer insanların duygularına ve haklarına saygılı olmak gerekir. Bu durum, hem kiĢi kendisini ifade ettiği sırada hem de baĢkalarının kendisini ifade ettiği sırada, diğer insanları gözetebildiği anlamını taĢımaktadır (Alberti ve Emmons, 2002a: 29; Özcan, 2006: 242).

Atılgan davranıĢların sonradan öğrenilebilir diğer öğeleri gibi dinleme öğesi de sonradan öğrenilebilir. Ġyi dinleyici olan bir insan, kendisini daha etkili bir biçimde ifade eder ve bunun sonucunda iliĢkilerinin kalitesi de yükselir (Alberti ve Emmons, 2002a: 29; Alberti ve Emmons, 2002b: 51).

DüĢünceler: Doğrudan gözlenebilmesi mümkün olamayan düĢünce unsuru,

atılgan davranıĢın bir öğesidir. Atılganlık ile ilgili geliĢtirilen düĢüncelerin doğru bir Ģekilde geliĢtirilmesi önemlidir. ĠnanıĢlar, duygular, yaklaĢımlar ve düĢünceler,

89

davranıĢ biçimlerinin alt yapısını oluĢtururlar (Alberti ve Emmons, 2002b: 51; Özcan, 2006: 242). Atılgan davranıĢa gereksinim duyan her yeni olaya tepki gösterebilmek için aklın özgür bir biçimde çalıĢabilmesi gerekmektedir. ĠnanıĢlar, düĢünceler ve yanlıĢ yaklaĢımlar kiĢinin doğal hareket etmesini kısıtlar ve eli, kolu bağlar. Ġnsan düĢünebildiği kadarıyla var olmaktadır. Atılganlığın geliĢtirilebilmesi için düĢüncelerden yararlanılabilir (Alberti ve Emmons, 2002a: 30; Alberti ve Emmons, 2002b: 52).

Ġçerik: Bu unsurun önemli olan tarafı; bir kiĢinin kendisine uygun biçimde

tavır ve hal içerisinde, kendini spontane ve dürüstçe ifade edebilmesidir. Atılgan bir birey olabilmek için iyi ve doğru seçilen sözcüklerin kesinlikle kullanılması gerekir diye bir Ģart yoktur. Lakin bazı bireyler de iyi ve doğru sözcükleri bulmaya çalıĢırken zorluk yaĢarlar. Söylenenden çok söylenen Ģeyin ne Ģekilde söylendiği daha önemlidir (Whirter ve Acar, 2000: 147; Albert ve Emmons, 2002a: 30).