• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM:

1.4. Etki Faktörleri: Frankofoni ve Fransız Dili

1.4.2. Frankofoni Zirveleri

1986’da Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın inisiyatifindeki ilk Frankofoni Zirvesi, frankofon ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarını Versay’da bir araya getirmiştir. Bu zirveye, on sekizi Sahra altı Afrika devleti olmak üzere otuz üç

42 Kültürel ve Teknik İşbirliği Ajansı’nın kurulusunun orijinal metni,

http://www.francophonie.org/IMG/pdf/acct-textes-fondamentaux-1970-convention-et-charte-3.pdf (sitenin ziyaret edildiği tarih: 15 Eylül 2016).

43 Okuma ve Kültürel Etkinlik Merkezleri: http://www.francophonie.org/IMG/pdf/CLAC_Francais-2.pdf p.6 (sitenin ziyaret edildiği tarih: 28 Eylül 2016).

22 devlet katılmıştır.44 Çok taraflı işbirliğinin üç ana ekseni olan genel kalkınma, kültür ve iletişim endüstrisi, bilimsel araştırma ve bilgiye bağlı teknolojik gelişim üzerinde durulmuştur.

Frankofoni’ye üye devletler, 2000 yılında, Mali’de, demokratik değerlere saygı göstermeyen üyelere kısıtlama getiren « Bamako Deklarasyonu » metnini kabul ettiler.45 Bu metin, Afrika’daki demokratikleşme sürecine etki etme amacındaki frankofon ülkeler arasındaki 10 yıllık bağlılığın ve değişimin meyvesidir. «Bamako Deklarasyonu», her ülkenin toplumlarının farklı katmanlarını (hükümetler, meclisler, sivil kuruluşlar, akademisyenler, medya vb.) ilişkilendirerek Frankofoni ve demokrasinin ayrılmazlığını vurgulayan normatif bir metindir. Bu, iyi yönetim, genel olarak eğitimin yanı sıra kültürün geliştirilmesi gibi demokrasiyi ve kalkınmayı teşvik eden değerlerin geliştirilmesi için Frankofoni’nin üye ülkeleri arasındaki dayanışmayı derinleştirme isteğinde büyük bir adım olmuştur.

Zirve süresince, Frankofoni’nin esas işbirliği alanları olan kültür ve eğitime, siyaset (barış, demokrasi ve insan hakları), sürdürülebilir kalkınma, ekonomi ve dijital teknoloji alanları da ilave edilmiştir. Diğer taraftan, OIF’nin (Uluslararası Frankofoni Örgütü) üye sayısı artmaya devam ederek, 2013’te otuzu Sahra-altı Afrika ülkesi olmak üzere 77’ye ulaşmıştır.

Fransa’nın uluslararası sistemdeki yeri, şimdiye kadarki geleneksel nüfuz alanına dahil olmayan geniş bir coğrafi ve jeopolitik alanda yavaş yavaş güçlendirilmiştir. Fransa, bu süreçte Afrika’da geleneksel işbirliği alanlarını (ekonomi, savunma, vb.) geliştirmek, buradaki etkisini korumak, hatta güçlendirmek için kendi dilini kullanmıştır.

44 Frankofoni Örgütü http://www.francophonie.org/Le-Sommet.html (sitenin ziyaret edildiği tarih: 15 Eylül 2016).

45 Bamako Deklarasyonu 3 Kasım 2000’de kabul edilmiştir:

http://www.francophonie.org/IMG/pdf/Declaration_Bamako_2000_modif_02122011.pdf (sitenin ziyaret edildiği tarih: 15 Eylül 2016).

23 1.5. Fransa-Afrika Zirveleri

Fransa-Afrika zirveleri frankafon Afrika devletlerinin girişimi ile gerçekleştirilmiştir. Nijer Devlet Başkanı Diori Hamani bunun gerçek anlamda yaratıcılarından biridir. 1970 yılında, Élysée Sarayı’nın Afrika ve Madagaskar işlerinden sorumlu Genel Sekreteri Jacques Foccart ile yaptığı bir görüşme esnasında şunları ifade etmiştir: «Bizim sizinle ilişkilerimiz bundan on yıl önceki gibi değil. Siz artık bize danışmıyorsunuz. (…) Bakanlar arası pek çok toplantı yapılıyor fakat 17 bakan sadece teknik problemlerle ilgileniyorlar. Bizim, ciddi bir politik değerlendirme yapmamız için Başkan Pompidou liderliğinde bir Fransız-Afrika zirvesi düzenlememiz gerekiyor».46

1973’te, Devlet Başkanları Senghor (Senegal) ve Houphouët-Boigny (Fildişi Sahili), ardından Bongo (Gabon), Eyedema (Togo), Lamizana (Burkina Faso) ve Bokasso (Orta Afrika Cumhuriyeti) süreci destekleyerek, bütün Afrika devletleri liderlerinin her sene gelişigüzel bir şekilde Fransa’ya gelmesindense Fransa’ya karşı şikâyetlerini birleştirmek konusunda anlaşmışlardır.47 İlk konferans, 13 Kasım 1973’te Paris’te Başkan Pompidou liderliğinde gerçekleşmiş ve burada Nijer Devlet Başkanı zirvelerin her yıl yapılmasını teklif etmiştir.

Afrikalıların Fransa’dan bu talebi, resmi olarak bağımsız olan eski Fransız sömürgelerinin, uygulamada Fransa’ya hâlâ bağımlı kaldıklarını göstermektedir.

46 T. Chanda, «Sommets France-Afrique: des ruptures dans la continuité», RFI-Afrique, 2013 :

http://www.rfi.fr/mfi/20131204-sommets-france-afrique-ruptures-continuite (sitenin ziyaret edildiği tarih:

15 Haziran 2016).

47«Les sommets France-Afrique de l’ère : nouveau au pas de course», Cameroun-info.net

http://www.cameroon-info.net/stories/0,3587,@,les-sommets-france-afrique-de-l-ere-nouveau-au-pas-de-course.html (sitenin ziyaret edildiği tarih: 21 Eylül 2016).

24 1.5.1. Ġki Ana Tema: Ekonomi ve Güvenlik

Sözkonusu zirvelerde tartışılan ekonomik konular bölgesel entegrasyonu geliştirmek için finansal ve teknik yardımın arttırılmasıyla ilgili olduğu kadar Afrika borçlarının yeniden yapılandırılması ya da hammaddelerin yeniden değerlenmesiyle de ilgili olmuştur. Ayrıca, Yaoundé, Lomé ve Cotonou sözleşmelerinin iyileştirilmesi ve Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilişkiler değerlendirilmiştir. Böylelikle Fransa, bölgesel ve küresel düzeyde Afrika’yı savunmak için muhatap olarak kabul edilmiştir.

Güvenlik ile ilgili ele alınan konular, her bir zirvenin gerçekleştiği dönemde gündemdeki krizler ve bu krizlerin çözümü için Afrikalıların Fransa’dan yardım talebinde bulunması ile ilgili olmuştur. Örneğin, Batı Sahra, Güney Afrika, Namibya ve özellikle Çad-Libya çatışması ile ilgili sorunlar, Fransa-Afrika zirvelerinde en çok tartışılan konulardan bazılarıdır. Bu konu Nice (1980) ve Kazablanka’daki (1988) zirvelerde kesintisiz bir şekilde ele alınmıştır. Soruna taraf olan devletlerden bazıları, Fransa’nın kendi işlerine karışmasından memnun kalmamışlardır. Kaddafi, Paris’te onikincisi düzenlenen Fransa-Afrika zirvesi (1985) sırasında, şunları ifade etmiştir: «Bu zirveler bir yabancılaşma, bir boyun eğme biçimi, Afrika için bir utanç, katılımcı ülkelerin bağımsızlıkları açısından apaçık bir çelişkidir. (…) Bu şekilde bir toplantı ortadan tamamen kaldırılmalıdır».48 Bununla birlikte, Fransa bölgesel güvenliğin esas garantörü olarak kalmaya devam etmiştir.

Fransız temsilciler için esas mesele, her seferinde Fransa’nın bütün üye ülkeler arasındaki ilişkileri kontrol etme becerisini kanıtlamak ve böylece hepsinin onun liderliğinde gruplanmış olarak kalmasının kendi çıkarına olduğunu göstermek olmuştur.

48 Le Monde, 13 Aralık 1985.

25 1.5.2. Etki Bölgesinin GeniĢletilmesi

Afrika devletlerinin, Fransa-Afrika zirvelerinde aşamalı olarak harekete geçmeleriyle, Fransız liderler başlangıçtaki etki bölgelerini güçlendirmeyi ve genişletmeyi başarmışlardır.

1973’teki ilk zirvede temsil edilen 11 Afrika ülkesinin tamamı eski Fransız sömürge ülkeleriydi. Fransız liderler, Fransa-Afrika zirvelerine dayanarak, geleneksel etki alanına dâhil olmayan devletlerle yakınlaşmışlardır.

Zirveler, 1975’te eski Belçika kolonilerinin (Zaire, Burundi ve Ruanda), ardından Portekiz kolonilerinin (Yeşil Burun Adaları, Gine Bissau, Sao Tome ve Principe) ve 1979’dan itibaren Liberya gibi anglofon ülkelerinin liderlerini kabul ederek uygulamada genişlemeyi başlatmışlardır. 1996’da Ouagadougou’da gerçekleştirilen zirvede 45 ülke temsil edilmiştir.

Böylelikle, Fransa, Sahra-altı Afrika’daki tüm eski sömürgelerine bağımsızlık tanıdıktan sonra, Fransa-Afrika zirveleri sırasında siyasi diyalog, askeri işbirliği ve savunma anlaşmaları, parasal işbirliği, kalkınma yardımı, kültürel işbirliği gibi birçok alanı kapsayan geniş bir işbirliği mekanizmasını uygulamaya koymuştur. Fakat kıta üzerinde ekonomik ve stratejik çıkarlarını korumak için otoriter ve yozlaşmış rejimleri destekleme riskini alarak, çeşitli yöntemlerle Fransa’nın Afrika’daki «arka bahçesinde»

sömürüsünü devam ettirmek istediği yerleşmek gerekçesiyle ağır suçlamalara maruz kalmıştır.

Bu suçlamalar, Fransa’nın Afrika’yı yeni-sömürgeciliğin ve Soğuk Savaş’ın etkilerinden kurtarmayı (gayrı resmi/daha az resmiyetle resmi biçimde) amaçlayan geleneksel işbirliği politikasını, 1990’lı yıllardaki siyasi bağlama uyarlamak üzere yenilemeye sevk etmiştir.

26 2. 90’LI YILLARDAKĠ YENĠDEN YAPILANMA: «NE GĠRĠġĠM NE ĠLGĠSĠZLĠK»

Soğuk Savaş’tan sonra Fransa Afrika politikasını beş noktada reforme etti.

Bunlar; ekonomik yardımlara demokrasi koşulunun getirilmesi, RECAMP (Afrika Barışı Koruma Kapasitesinin Güçlendirilmesi) programının uygulanması, Cotonou konuşması, güvenlik ve savunma politikasında yeni yönelimler ve son olarak kalkınma yardımındaki değişikliklerdir.

2.1. La Baule Zirvesi: Ekonomik Yardım için Demokrasi KoĢulu

1990’ların uluslararası bağlamı, Afrika kıtasında demokrasi rüzgârlarının esmesinde inkâr edilemez bir rol oynamıştır. Eski SSCB’de ve Doğu Avrupa’da otoriter rejimlerin ve komünist ideolojinin çöküşü, büyük bir demokratikleşme hareketine yol açmıştır. Demokrasi Afrika’da olduğu gibi, Latin Amerika’da, Orta ve Doğu Avrupa’da giderek gerekli siyasi referans çerçevesi haline gelmiş, özellikle ekonomik kalkınma için zorunlu olarak kabul edilmiştir. Bu, BM bünyesinde olduğu gibi bölgesel kuruluşlar bazında da desteklenmiştir.49

20 Haziran 1994’te50, La Baule’deki Fransa-Afrika Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Mitterand, «Fransa daha fazla özgürlük için harcanacak çabalara katkı sağlamak için bütün gücünü birleştirecektir. Fransa’nın Afrika ülkelerine normal bir yardımı olacaktır fakat bu yardım, otoriter bir şekilde davrananlara karşı daha isteksizce, demokratikleşme yolunda cesur adım atanlara karşı ise daha heveslice olacaktır…» şeklinde konuşmuş ve devamında «Demokrasi ile ilgili olarak, hazırlanan

49 P. Hilaire de Prince, Communauté Internationale et gouvernance démocratique en Afrique, collection Affaires Stratégiques, L’Harmattan, Paris, 2012, s.7.

50 I. Konaté, Le discours de La Baule 20 juin 1990: Une nouvelle thérapie pour l'Afrique, l’Harmattan, Paris, 2015, s.5.

27 şema ise; temsili sistem, özgür seçimleri, çok partiliği, basın özgürlüğünü, yargı bağımsızlığını, sansürün reddini içermektedir...»51 ifadesini kullanmıştır.

Demokrasi lehine yapılan bu konuşmadaki paradoks, Doğu Avrupa’da 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılışı ve Demir Perde’nin ortadan kalkmasının Afrika kıtasının kapitalist ve sosyalist bloklar arasında ideolojik, politik, ekonomik ve askeri savaş alanı statüsünü kaybetmesine neden olduğu gerçeğinin altında yatmaktadır.

Böylece, resmi kalkınma yardımının esas motivasyonlarından biri kaybolmuş ve batılı devletlerin öncelikleri arasında doğu aniden güneyin yerini almıştır. 1990 ve 2001 yılları arasında fiilen, Sahra-altı Afrika’ya tahsis edilen kalkınma yardımının tutarı yıllık olarak kişi başı 34 dolardan 21 dolara düşmüştür (belirtilen dönemde yükselen nüfus gerçeği ile birlikte). Bu düşüş Afrikalılarca, eskiden onlara destek olan Fransa tarafından «terk edilmeleri» olarak görülmüştür.

Dahası, Avrupa, herhangi bir bağlamda kolayca yerleşmesi mümkün olmayan kendi siyasal ve toplumsal örgütlenme modelini yaymak istemiştir. Batı Afrika'da BM Temsilcisi Saïd Djinnit durumun zorluğunu açıklamaktadır:

«Afrika birçok ikilemle karşı karşıyadır. O barış istemekte, kalkınma istemekte, aynı zamanda demokrasi ve adalet de istemektedir. Bazen bu ilkeler çelişmektedirler.

Eğer bir noktada bir seçim yapmak gerekirse, Afrika, her zaman barıştan yana olacaktır.

Huzur ve istikrar her zaman hâkim olmalı. Geri kalanın önemsenmemesinden değil, alternatif olmadığı için».52

51 Lomé première : http://lomepremiere.canalblog.com/archives/2013/02/18/26446575.html (sitenin ziyaret edildiği tarih: 25 Eylül 2016).

52 Orta Afrika Birleşmiş Milletler Temsilcisi Saïd Djinnit ile röportaj http://www.un.org/africarenewal/fr/magazine/april-2010/%E2%80%98la-stabilit%C3%A9-repose-sur-la-d%C3%A9mocratie%E2%80%99 / (sitenin ziyaret edildiği tarih: 25 Eylül 2016)

28 Fransa, Afrika rejimlerinin demokratikleşmesi için bir bedel ödemek durumundadır. Ancak, demokratikleşme için zorunlu bir önkoşul barışın sağlanmasıdır.

İşte bu nedenle, RECAMP programını uygulamaya koymuştur.

2.2. RECAMP: Afrika’nın Savunma Alanında Güçlendirilmesi Ġçin Bir Program

1997 yılında, Başbakan Lionel Jospin, Fransa'nın yeni Afrika politikasını «ne girişim, ne ilgisizlik»53 formülü ile tanımlar. Böylelikle Fransa, Afrikalıları güvenlik alanında kendi kaderlerine terk etmeden, Afrika’daki doğrudan ve tek taraflı müdahalelerini azaltma isteğini belirtmiştir. Bundan sonra, Fransa’nın Avrupa ve BM (Birleşmiş Miletler) çerçevesinde alınan kararlara dayanmak koşulu ile yaptığı müdahaleleri çok taraflı bir bağlamın parçası olmuştur.

Diğer yandan, Afrika ordularının operasyonel zayıflığının ve savunma alanında Afrika’yı özerk yapmanın gerekliliğinin bilincinde olan Fransa, 1997 yılında RECAMP programını uygulamaya koymuştur54. Bu program, Afrika devletlerine bölgesel bağlamda, kıtanın güvenliğini kendilerinin sağlaması için yardımcı olmayı amaçlamakta ve Birleşmiş Milletler ile çatışmaların önlenmesi ve idaresi konularında eşgüdümlü çalışmaktadır. Programın ana eksenleri, kendi bölgelerindeki bir ülkeye müdahale rolüne sahip eğitim, öğretim ve askeri donanımdır. Sonuç olarak, bu program, Fransa’nın müdahalelerinin doğrudan ve tek başına olmasından ziyade, giderek destekleyici bir role dönüşmesini görmek amacıyla, kararlı bir şekilde Afrika bölgesel kuruluşlarını kuvvetlendirmeye çalışmıştır. Bir diğer amaç ise, Fransa’nın artık Afrika’daki eski «arka bahçesinde» kendisini kısıtlamamasıdır55.

53 A. Bourgi, Aux origines de la France-Afrique: Dégradation de l’image de la France en Afrique, Centre Thucydide – Analyse et recherche en relations internationales, Paris, 2009, s.5.

54 T.S. Possio, Les Évolutions récentes de la coopération militaire française en Afrique, Publibook, Paris, 2007, s.223.

55 Ibid., s.223.

29 Kimi yazarlar, bu politika Afrikalıları kaderlerini kendi ellerine almaya teşvik ettiğinden, bu programı sömürgecilikten keskin bir kopuş olarak görmektedirler. Buna karşın başka kimi yazarlar ise, bütçesel değerlendirmelerle gerekçelendirilen bu çözümün ikiyüzlülüğünü kınamışlardır çünkü «birine bir şey yaptırmak» o şeyi « yapmaktan» daha kolaydır.

Bu doğrultuda İngilizlerin ve Amerikalıların benzer işleyişleri uygulamaya koyduklarına dikkat edilmelidir. İngilizler «Afrika’da uyuşmazlıkların önlenmesi için ortak fon» (Africa Conflict Prevention Pool, ACPP)56, Amerikalılar ise «Afrika’daki kriz durumları operasyonları eğitim ve yardımı» (African Contingency Operations Training Assistance, ACOTA)57 adlı mekanizmaları uygulamaya koymuşlardır.

2.3. Cotonou KonuĢması: Ġki Yeni Fikir

19 Mayıs 2006 tarihinde İçişleri Bakanı olan Nicolas Sarkozy tarafından gerçekleştirilen Cotonou (Benin) konuşması iki yeni fikri içermektedir. Sarkozy «seçici göç» yani «menşe ülke ile varış ülkesi arasında düzenlenen, organize ve müzakere edilen göç» kavramını ortaya atmış, ayrıca, Afrika ile Fransa arasındaki ilişkinin ayrıcalıklı bir ilişki olmadığını ileri sürmüştür. Afrika kıtası ile olan ilişkisi Fransa’nın diplomatik faaliyetinde bir öncelik oluşturuyorsa da «özel öncelik» yoktur.58

Ayrıca, krizlerin önlenmesini sağlamak ve Afrikalıların barışı koruma kapasitelerini güçlendirmek için Fransız askeri üslerinin Afrika’da sürdürülmesi ihtiyacı yeniden onaylanmıştır. «Afrika Birliği’nin, kıtanın güvenlik ve istikrarını dayanışma içinde daha iyi bir hale getirmesine olanak tanıyacak bir bölgesel barış ve güvenlik

56 A.C.P.P the-africa-conflict-prevention-pool-an-information-document-a-joint-uk-government-approach-to-preventing-and-reducing-conflict-in-sub-saharan-africa/ : http://www.gsdrc.org/document- library/the-africa-conflict-prevention-pool-an-information-document-a-joint-uk-government-approach-to-preventing-and-reducing-conflict-in-sub-saharan-africa/ (sitenin ziyaret edildiği tarih: 4 Temmuz 2017).

57A.C.O.T.A. acota-africa-contingency-operations-training-and-assistance http://www.africom.mil/what-we-do/security-cooperation/acota-africa-contingency-operations-training-and-assistance (sitenin ziyaret edildiği tarih: 4 Temmuz 2017).

58 Fransa’nın 2006 yılı İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’nin konuşmasının tamamı

http://discours.vie-publique.fr/notices/063001811.html (sitenin ziyaret edildiği tarih: 25 Eylül 2016).

30 mimarisi inşa etmesine yardım etme misyonuna sahip askeri üsler» diyen Nicolas Sarkozy bu ifadeyle açıkça Afrika’daki askeri (ve ekonomik) üslerin sürdürülmesini savunmaktadır. Ancak, ifade edilen takdire şayan sebeplere rağmen, Sarkozy yönetiminin yani Fransa’nın gerçek motivasyonu, Fransız askeri etkisini «düşük profilli» bir tutum benimseyerek Afrika kıtasında kalıcı hale getirmektir.

2.4. 2008 Yılından Ġtibaren Fransa'nın Afrika’da Güvenlik ve Savunma Politikasında Yeni Yönelimler

2008 yılında Fransa’nın Afrika politikasındaki yeni yönelimlere, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Cape Town’daki (Güney Afrika) konuşması sırasında ve de Ulusal Meclis Dışişleri Komitesi’nin Fransa’nın Afrika politikasıyla ilgili bilgilendirme raporunda yer verilmiştir.59

Fransızların Afrika politikasındaki bu yeni yönelimler, 90’lı ve 2000’li yıllarda ortaya çıkan bir dizi olayın sonucudur. Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana Fransa ve Afrika devletler arasındaki ilişkiler ortaya çıkan birçok skandal ile sarsılmıştır.

Bunlardan ilki, Fransız liderlerin bir kısmının soykırımcı Juvénal Habyarimana ile korkunç bağlantılarını meydana çıkaran Ruanda soykırımı; bir diğeri, eskileri kadar uğursuz büyük suç ortaklıklarını, birçok gizli yolsuzluğu ve ajanı ortaya çıkaran «Elf olayı»60; ve sonuncusu da 2002 yılında ortaya çıkan, eski egemen devlet ile iyi ilişkilerin vitrin-ülkesi arasında, birçok Fransız liderin eski kolonilerle sürdürmekle iftihar ettiği ilişkileri altüst eden Fildişi Sahili krizidir.61

59 P. Bernard, «M. Sarkozy promet la fin de la Françafrique», Le Monde-Afrique, 29 février 2008.

60 Özellikle sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın ikinci yedi yıllık başkanlığı döneminde (1988-1995), 305 milyondan fazla avro Fransız kamu petrol şirketi Elf’in üst düzey yöneticileri tarafından çalınmıştır. Bugün Total petrol adı altında özelleştirilen bu şirket, yalnızca üst düzey yöneticilerini zenginleştirmekle kalmayıp Afrikalı liderlerin ücretlendirilmesini de sağlayan geniş bir yolsuzluk sistemine sahiptir.

61 2002 yılının Eylül ayında, isyancılar, 2000 yılında Cumhurbaşkanı seçilen Laurent Gbagbo'yu devirmeye teşebbüs ettikten sonra ülkenin kuzeyini ele geçirmişlerdir. Sayısız uluslararası arabuluculuk girişimine rağmen, yeni bir cumhurbaşkanlığı seçiminin düzenlemesi için 2010 sonbaharına kadar

31 Sonuç olarak, Nicolas Sarkozy ve kendisinden önceki Cumhurbaşkanı Jacques Chirac geçmişten kopuk bir Afrika politikası yürütmek istemişlerdir. Fakat özellikle Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin açıklamalarına rağmen eski uygulamalardan kesin bir kopuş gerçekleşmeyecektir.

2.4.1. Savunma AnlaĢmalarının Yeniden Müzakeresi: ġeffaflık ve Çok Taraflılık

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Cape Town'da yaptığı konuşmada, anlaşmaların tamamen şeffaf bir hale dönüşmesini sağlamak için, Afrikalı ortaklarıyla savunma anlaşmalarını yeniden müzakere etme arzusunu ifade etmiştir. Önceki anlaşmalarda Fransız ordusunun iç karışıklık durumunda müdahale etmesine izin veren gizli hükümler bulunmasına rağmen, yeni anlaşma metinlerinde bu açık bir şekilde yasaklanmıştır. Üstelik Fransız Parlamentosu şimdi Fransa'nın Afrika'daki politikasının temel yönelimleriyle yakından ilişkili hale gelmiş, böylece bu politika Beşinci Cumhuriyet'in başlangıcından bu yana uygulandığı gibi devlet başkanının « kendisine ayrılmış alanın » bir parçası olmaktan çıkmıştır. 62

Bu tartışmalı anlaşmaların yeniden müzakeresi Kamerun ve Togo ile 2009 yılında, ilerleyen aylarda da Gabon, Orta Afrika Cumhuriyeti, Komorlar, Cibuti, Fildişi Sahili ve son olarak 2012 yılında Senegal ile gerçekleşmiştir.63

Fransız askeri gücü, özellikle Afrika Birliği'nin «bekleyen kuvvetlerinin»

kurulması ile bundan böyle öncelikli olarak Afrika'daki kollektif güvenlik sisteminin kurulmasına yardım etmeye odaklanmıştır. Ortakların egemenliğine, bağımsızlığına ve

beklemek gerekmiştir. Krizi çözmeyi amaçlayan bu seçim, Laurent Gbagbo’nun, Alassane Ouattara'ya karşı yenilgiyi kabul etmeyi reddetmesiyle krizi şiddetlendirmiştir. Fransa’nın 2011 yılının Nisan ayındaki belirleyici askeri müdahalesi geride binlerce kurban bırakan bu krizi çözmüştür.

62 Pilon, op.cit., s.133.

63 P. Leymarie, «France-Afrique: des accords militaires nouvelle génération», Le Monde-Diplomatique, Paris, 2009.

32 toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, ilgili her bir devletin iç meselelerine müdahale etmeme arzusunu sergilemeyi amaçlamaktadır.

Son olarak, bu anlaşmaların diğer Afrika veya Avrupa ülkelerinin ve böylelikle Avrupa Birliği ve Afrika Birliği kurumları ile Afrika Birliği’nin bölgesel alt grupları arasında savunma ortaklığında işbirliği sağlamayı öngören çok taraflı bir boyutu bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler’in ve Afrika Birliği’nin kolektif güvenlik sistemleri gibi 2007 yılında Lizbon’da belirlenen Afrika-Avrupa Birliği stratejik ortaklığı da dikkate alınmıştır.

Bu yeni yasal çerçeve, kıtadaki Fransız askeri sistemini yeniden örgütlemek amacındaki daha geniş bir projenin parçasıdır. 2008 yılının Haziran ayında yayınlanan güvenlik ve savunma ile ilgili Hükümet Raporu’nun bütçesel hususlar bölümünde belirtildiği üzere, jeopolitik ve jeostratejik amaçlarla Afrika’da bulunan Fransız güçleri 2008 yılında 800 milyon avroya mal olmuştur. 64

1972 yılında (ve uzun yıllar boyunca) Fransa Savunma Bakanı Michel Debré tarafından oluşturulan Hükümet Raporu Afrika’dan pek bahsetmeden Fransız iç savunma politikasına oldukça önem vermiştir.65 2008 yılında Hükümet Raporu’nun yayınlanması sırasında verilen direktif, iki temel yerleşim bölgesi olan Libreville et Cibuti dışında kalan Afrika’daki Fransız üslerinin kapatılmasıdır.66 Ancak, 11 Ocak’ta Serval Operasyonu’yla Mali’de başlayan iç savaştan önce, Afrika’nın farklı yedi ülkesinde konuşlanmış yaklaşık 5 000 Fransız askeri bulunmakta idi.

64Hükümet raporu ulusal savunma ve güvenlik stratejisini belirlemektedir. Fransa’nın gelecek yıllardaki güvenliğini sağlayacak gerekli ilkeler, öncelikler, yapılar ve araçlar doğrudan uygulamaya konmuştur.

Ulusal savunma ile ilgili ilk hükümet raporu 1972 yılında yayımlanmıştır. Bu belge, Fransız Savunma Politikası ilkelerini olduğu kadar nükleer caydırma stratejisinin temellerini de ortaya koyan belge olarak bilinir.

65 N. Sarkozy, Défense et Sécurité nationale: le Livre Blanc, Odile Jacob/La documentation française, Paris, 2008, s.65.

66 Ibid.

33 2013 yılının Hükümet Raporu, Avrupa’daki güvenlik ile Afrika kıtasının kalkınması arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Sahel-Sahra bölgesi, Afrika Boynuzu ve

33 2013 yılının Hükümet Raporu, Avrupa’daki güvenlik ile Afrika kıtasının kalkınması arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Sahel-Sahra bölgesi, Afrika Boynuzu ve