• Sonuç bulunamadı

2.2. Araştırma İle İlgili Yapılan Çalışmalar

2.2.2. Araştırma İle İlgili Yapılan Yurt Dışı Çalışmalar

Laza, Lotrean, Pintea ve Zeic (2009) “Knowledge, Attitudes, and Environment Oriented Behaviours for 7-8 Year Old Children” isimli çalışma hem okulun rolünün ve öneminin hem de anne-babanın öğrenim düzeyinin, çocuklarla çevre bilincini oluşturmak ve sağlamlaştırmadaki rolünü ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Bu çalışma 7 ve 8 yaşlarındaki öğrenciler arasında 3 okulda gerçekleştirilmiştir. Okullar A, B ve C diye isimlendirilmiştir. Bu sınıflardaki öğrencilerin çevre ile ilgili farklı bilgi, tutum ve davranışları değerlendirilmiştir. Araştırmada evde ve okulda olan çevre problemleri öğrencilerle tartışılmıştır. 3. derece okullardaki ailelerden gelen çocukların çevresi ile ilgili öğrendiği bilgiler diğerlerinden daha fazladır. 2. derece okullarda sadece anne-babası yüksek eğitimli olan öğrencilerin çevreye yönelik bilgilerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Bunun yanında araştırmada kız öğrencilerin bilgilerinin erkek öğrencilerden daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Çevre koruma ile ilgili tutumların yansımasıyla ilgili olarak ise araştırmada, öğrencilerin çevreyi temiz tutmayı kabul ettiği, insanların dünyayı temiz tutmak için birçok yol denediğini ancak çevreyi koruyamazlarsa gelecekte birçok çevre problemiyle karşılaşacaklarını belirtmişlerdir. Ayrıca kız öğrenciler ile erkek öğrenciler arasında bu konuda istatistik olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Aynı zamanda özellikle kız öğrenciler bazı insanların yere çöplerini attıklarını, bunun kötü bir davranış olduğunu düşündüğünü söylemiş ve insanların bu konuya dikkat etmediğini belirtmişlerdir.

Bununla birlikte çocukların çok az bir kısmı bazı insanların çöplerini dışarıya attıkları ya da çöplerini topladıklarını araştırmada belirtmişlerdir. Öğrencilerin çoğu eğer okulda oyun sahası temiz ise çöpü oyun sahasına atmadıklarını ya da atmaktan vazgeçtiklerini belirtmiş ve kız öğrencilerin ise bu konuda daha özenli olduğunu söylemişlerdir. Bunun yanında öğrencilere çevreyi korumaya yönelik davranışlarında bir ödülün verilmesi ile öğrencilerin çevre koruma davranışlarının yükseleceği araştırmanın sonuçları arasındadır.

Suyu boşa akıtmamak davranışının çocukların yaşamlarında daha etkili olduğu, diğer çevre dostu davranışların yani okula arabayla gitmenin yerine yürüyerek veya

bisikletle gitmenin, banyonun yerine duşu tercih etmenin Romanya çocuklarının arasında daha az tercih edildiği araştırmanın sonuçları arasındadır. Daha eğitimli annelerin çocuklarının, çevrenin korunmasında görünebilir tehlikeler hususunda daha bilinçli olduğu görülmüştür.

Chapman ve Sharma (2002) “Environmental Attitudes and Behavior of Primary and Secondary Students in Asian Cities: An Overview Strategy for Implementing an Eco-Schools Programme” isimli çalışmada, çevre eğitimi ve çevre bilinci arasındaki ilişkinin, okulların çevre eğitiminin çevre tutumlarını şekillenmesinde etkili olup olmadığı araştırılmıştır. Bu çalışma sonucunda, Hindistan ve Filipin’deki ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin çevreye yönelik bilgi ve tutumlarında çevreci davranış sergilemeye hazır oldukları görülmüştür. Araştırmada yapılan kapsamlı röportajlar sonunda doğa korunmasının ancak çevre eğitimi ile olacağı açık bir anlayış olarak ileri sürülmüştür. Aynı zamanda araştırmaya katılan öğrenciler çevreyi dışarı olarak gördüklerini ve bu yüzden kendilerini çevrenin dışında tutuklarını belirtmişlerdir.

Bunun yanında araştırmada 4 ile 6. sınıflardaki öğrencilerde çok az çevre eğitimi anlayışı olduğu ve çevre eğitimi konularının fen konularına entegre edildiği görülmüştür. Araştırmaya katılan öğrenciler çevre bilgilerini öğrendiği kaynakları; tv, dergi ve gazeteler olarak belirtmişlerdir. Öğrencilerin büyük çoğunluğu televizyonu çevresel bilgi kaynağı olarak düşünmektedir. Çevre hakkında gazete ve dergileri, bilgi veren ikincil kaynaklar olarak belirtilmiştir. Bütün kaynaklar karşılaştırıldıklarında en az bilgi veren kaynağın ebeveyn olduğunu belirtilmiştir. Öğrenciler çevre sorunlarına yönelik endişelerinin olduğunu ve aynı zamanda çevre sorunlarının gelecekte insanların yaşamını nasıl etkileyebileceğinin farkında olduklarını belirtmişlerdir. Bunun yanında öğrenciler özellikle kendi ülkelerinde karşı karşıya kaldıkları güncel çevre sorunlarının kritik aşamalarının farkında olmadıklarını söylemişlerdir. Araştırmada öğrencilerin çevre problemlerini çözme konusunda iyimser oldukları sonucu görülmesine rağmen öğrencilere çevreyi korumaya yönelik nasıl katkıda bulunabileceği sorulduğunda bu konuda ancak birkaç tane örnek verebilmişlerdir. Ayrıca okul içinde yürütülen herhangi bir çevre koruma faaliyetlerinin olup olmadığını sorulduğunda, bunun bir ya da iki faaliyet ile sınırlı kaldığı görülmüştür. Araştırmada genel olarak, öğrencilerin teorik çevre eğitimini derslerde aldıkları anlaşılmıştır. Asyalı öğrencilerin çoğunluğunda, çevre bilinci ve çevrelerini korumak için gerekli olan tutum eksikliği de araştırmanın

sonuçları arasındadır. Eko-Okullar kavramının, Asya bölgesindeki öğrencilerin tutumlarını değiştirmeye yardım ettiği görülmüştür. Eko-Okullar daha fazla sürdürülebilir gelecek için çevreye karşı daha sorumlu vatandaş yetiştirmeye yardım etmiştir. Eko-okulları temel alan aktif tabanlı öğrenmede, çevre kirliliği ve çevre koruma konusunda çok küçük algılar ile başlayan son derece teknik ve karmaşık olan her düzeyde eğitimin olması gerektiği düşünülmektedir. Bu okulun programı sadece okula giden öğrenciler için sınırlı olmamalıdır.

Khawaja (2003) “Measuring the environmental attitudes of children in grade 4: A study in Clark County” isimli çalışma geleneksel sınıf ortamının tersine sınıf dışında yapılan etkinliklerin öğrencilerin çevreye yönelik tutumları üzerindeki etkisini araştırmak için yapılmıştır. 4. sınıf öğrencileri ile yapılan çalışmada grubun yarısı geleneksel sınıflarda kullanılan materyallerle çevreye yönelik bilgileri öğrenirken geri kalan kısmı ise okul dışında öğrendiği yaklaşımlarla çevre hakkında bilgi edinmişlerdir.

Bu iki gruba daha sonra Malkus ve Musser (1994) yapmış oldukları ölçek güncellenerek uygulanmıştır. Araştırmanın sonunda ise öğrencilerin çevreye ait bilgiyi dışarıda öğrendikleri zaman çevreye yönelik tutumları ile aralarında anlamlı ilişki olduğu görülmüştür.

Kaiser, Ranney, Hartig ve Bowler (1999) “Ecological Behavior, Environmental Attitude, and Feelings of Responsibility for the Environment” isimli çalışmada, çevreye yönelik olarak ekolojik davranış, tutum ve sorumluluk duygusu incelenmiştir. Bu çalışmada ekolojik davranış niyetleri olarak sorumluluk hissi gibi çevreye yönelik kişisel yükümlülük hissinin kullanılmasıyla ahlaki etki alanında genişletilmiş rasyonel çevre tutum modeli sunulmuştur. İki çalışmadan ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilmiş olup, birinci çalışma İsviçre’de yetişkin kişiler ile ve ikinci çalışma Kaliforniya’da kolej öğrencileri ile yürütülmüştür. Sonuçlar yapısal eşitlik modeli çatısında değerlendirilmiştir. Araştırmada çevresel bilgi, değerler ve sorumluluk hissi %45 (%50 ikinci çalışmada) olarak, açıklanabilir genel ekolojik davranış çeşitliliğinin %76 (%94) olarak tahmin edilen ekolojik davranış niyet çeşitliliğini açıklamıştır. Sorumluluk duygularını içeren temel davranış modeli, ahlaki çoğunlukla destek verilen, önerilen tutum modelinin ahlaki uzantısının daha ötesinde çeşitli ekolojik davranış niyetlerinin açıklanma oranında %5 (%10) artış görülmüştür.

Sengupta, Das ve Maji (2010) “Environmental Awareness and Environment Related Behaviour of Twelfth Grade Students in Kolkata: Effects of Stream and Gender” isimli çalışmanın temel amacı Kolkata’da 12. sınıf öğrencilerin çevresel farkındalık ve çevresel davranışlarına Stream (sanat, bilim ve ticaret) ve cinsiyetlerinin etkisi olup olmadığını araştırmaktır. Araştırmada çevresel farkındalık ve çevresel davranışla ilgili maddelerden oluşan ölçekler kullanılmıştır. Çevresel farkındalık ve çevre davranışına stream ve cinsiyetin etkisinin açığa çıkarılmaya çalışıldığı araştırma sonunda elde edilen bilgiler ise; yapılan iki yönlü anova testi sonunda çevre farkındalığının çevresel davranış çeşitliliğinde önemli kaynak olduğu belirlenmiştir.

Stream çevre davranış çeşitliliğinde önemli bir faktördür.

Yapılan tek yönlü anova sonucunda ise çevresel davranış durumunda cinsiyet değişkeninin önemli bir faktör olmadığı sonucu çıkmış olmasına rağmen çevresel bilincinde iki grup arasında önemli farklılıkların olduğu görülmüştür. İstatistiksel olarak sanat ve ticaret öğrencileri arasında hem çevresel farkındalık hem de çevresel davranış arasında önemli farklılıkların olduğu görülmüştür. Bilim ve ticaret öğrencilerinin durumları arasında farklı sonuçlar meydana gelmiş ancak anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Sanat ve bilim puanları karşılaştırıldığında kafa karıştıracak sonuçlar açığa çıkmış olup, iki grup arasında hem çevresel farkındalık hem de çevresel davranışlarında önemli farklılıklar olduğu ve sanat öğrencilerinin sonuçları bilim öğrencilerinden daha yüksek olarak bulunmuştur.

Mlipha and Manyatsi (2005) “Environmental Knowledge, Attitudes and Practices of Secondary and High School Teachers in Swaziland” isimli çalışmada, Swaziland'da ikinci kademe yüksek öğretmen okullarındaki öğretmenlerin çevresel bilgi, tutum ve uygulamaları araştırılmıştır. Araştırmada verileri toplamak için anket çalışması kullanılmıştır. Araştırmanın sonunda, öğretmenlerin çevreye yönelik tutumlarında pozitif bir yaklaşım sergiledikleri ve çevresel bilgilerinin yüksek düzeyde olduğu görülmüştür. Çalışma kapsamında öğretmenlerin, temizlik kampanyaları ve ağaç dikme gibi temel çevre ile ilgili faaliyetleri okullara yerleştirmek için yardımda bulunduğu anlaşılmıştır. Araştırmada öğretmenlerin akademik başarıları, cinsiyet ve uzmanlık alanları ile çevre bilgi düzeyleri ve tutumlarında farklılıklar olduğu tespit edilmiştir.

Ajiboye ve Silo (2008) “Enhancing Botswana Children’s Environmental Knowledge, Attitudes and Practices through the School Civic Clubs” isimli çalışmada, Botswana çocuklarının çevresel bilgi, tutum ve uygulamalarının, okul sivil kulüpler aracılığıyla artırılıp arttırılmayacağı incelemiştir. Bu çalışmada, Botswana’da çocukların çevresel bilgi, tutum ve uygulamalarını geliştirmek için okul sivil kulüpleri kurulmuş ve informal öğretim yaklaşımı kullanılmıştır. Araştırmada, sivil toplum kuruluşları 10 ilköğretim okulunda kurularak öğrencilere çevresel konularda ihtiyaç duyulan eğitim sunulmuş ve bu eğitim sürecinde çocuklara kentsel ve çevresel konularda 6 haftalık eğitim verilmiştir. 200 sivil toplum üyesi 200 sivil topluma üye olmayan kişilerle araştırma öncesinde ve sonrasında bilgi toplanılmıştır. Daha sonra yapılan çeşitli analizler sonucu sivil toplum kulüplerine üye olan öğrencilerin çevresel tutum ve bilgilerinde olumlu yönde önemli değişiklikler olduğu görülmüştür. Çalışma sonunda ise hem Botswana hem de diğer ülkelerde çevre eğitiminin verilmesinde sivil toplum kulüplerinin kullanılması önerilmiştir.

Olawepo ve Jekayinka (Tarihsiz) “Assessment Of The Environmental Attitudes And Practices Of Teachers Undergoing Sandwich Degree Programmes In Nigeria”

isimli çalışmada, Nijerya'da Sandwich lisans programları aşamasındaki öğretmenlerin çevre eğitim ile ilgili tutum ve uygulamalarını açığa çıkarmak amaçlanmıştır. Burada Nijerya Ilorin üniversitesinde sandwich lisans programlarındaki öğretmenlerin çevre eğitimi ile ilgili tutum ve uygulamaları incelenmiş ve öğretmenlerin çoğu çevresel durumlarda tutum ve uygun çevresel uygulamalarını içeren iki kısımlı anketi cevaplamışlardır. Araştırmaya katılan öğretmenlerin tutumları ile uygulamaları cinsiyet ve çalışma yılı arasında önemli değişiklikler görülmemiştir. Ancak ihtisas alanlarının hem çevresel tutum hem de davranışlarında önemli etkileri olduğu görülmüştür.

Kalantari, Shabanali Fami, Asadi ve Mohammadi (2007) “Investigating Factors Affecting Environmental Behavior of Urban Residents: A Case Study in Tehran City- Iran” isimli çalışmada, kentlerde yaşayan vatandaşların bazı bireysel ve sosyal faktörlerinin onların sahip oldukları çevresel davranışlara olan etkisini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Araştırma kapsamında Tahran'da rastgele seçilmiş vatandaşlara çevresel davranışları, fikirleri, bilgileri ve çevresel bilgilerinin kaynakları sorulmuştur. Gerekli analizler yapıldıktan sonra çalışmada, Tahran sakinlerinin probleme dayalı bilgi

sistemlerinin iyileştirilmesi ile çevresel tutum değişikliği ve çevreye karşı duyarlılık duygularının artırabileceği sonucu bulunmuştur. Bireyler bu değişiklikler için çevre mevzuatının yardımı ile kısmen çevreye dostça hareket etmeye hazır olduklarını belirtmişlerdir. Araştırmada; kentsel alandaki insanların doğrudan veya dolaylı olarak çevresel davranışları yaş, cinsiyet, gelir, eğitim, probleme dayalı bilgi, çevresel mevzuat, çevresel tutum vb. gibi değişkenlerle incelenmiştir. Çalışmanın sonuçları arasında kadınlar ve erkekler arasında çevresel tutum, harekete geçmeye hazırlıklı olma ve stres hissi konusunda önemli bir farklılık olmadığı görülmüştür. Fakat kadın ve erkekler arasında çevresel mevzuat açısından farklılıklar görülmüştür. Bunun yanında kadınlar mevcut çevre mevzuatında çevresel korumayı vurgulamış ve eğer kanunlar tamamen yaptırımlı olsaydı çevresel problemler çözülürdü diye düşündüklerini belirtmişlerdir. Fakat erkeklerin çoğu bu mevzuatın yeterli olmadığını ve hükümetin insanlar için daha fazla kanunlar çıkarması gerektiğini ve çevreyi korumanın kendi üzerine düşen bir görev olduğu düşündüklerini belirtmişlerdir. Çalışma erkekler ile kadınlar arasındaki çevresel davranışlar arasında kadınların lehine farklılık olduğu görülmüştür. Ayrıca, çalışmada çevre çalışmalarının ve probleme dayalı çevre bilgilerinin insanların çevresel davranış ve tutumlarına etki ettiği görülmüştür.

Larijani (2010) “Assessment of Environmental Awareness among Higher Primary School Teachers” isimli çalışmada, Hindistan’da yüksek ilkokul öğretmenlerinin çevre bilinci incelenmiştir. Çalışmada çevre bilinci ölçeği kullanmış ve cinsiyet, yaş ve okul türü açısından önemli farklılıklar bulunmuştur. Öğretmenlerin çoğunun çevre bilincinin orta düzeyde ve kadın öğretmenlerin erkek öğretmenlerden daha yüksek çevre bilincine sahip olduğu görülmüştür. Aynı zamanda araştırmanın sonunda, özel okullarda çalışan öğretmenlerin çevre bilincinin devlet okullarında çalışan öğretmenlerin çevre bilincinden daha yüksek olduğu görülmüştür.

Motshegoe (2006) “The Policy And Pratictice Of Enviromental Education In South African Schools” isimli çalışmada, Güney Afrika’daki yeni müfredatların içinde çevre eğitiminin öğretmen uygulamalarına nasıl yansıtıldığı araştırılmıştır. Araştırmada öğretmenlerin görüşlerine göre Güney Afrika müfredat programlarında çevre eğitiminde ana konu, öğrenme-öğretme yaklaşımları, öğretmenlerin algıları ve inançlarının önemli olduğu vurgulanmıştır. Bu çalışmada nitelik araştırma kısmında üç eğitimcinin ders

aşamasında çalışmaları incelenmiş ve uygulamalar gözlenmiştir. Öğretmenlerin yeni politikalarına göre derslerine hazırlamaları araştırmanın büyük bir bulgusudur.

Araştırmada öğretmenler günlük ders planlarının içerisine çevre eğitimini yansıtmak için uğraştıklarını ve ayrıca öğretmen uygulamalarının çevre eğitim politikalarını değiştirmiş gibi görünmesine rağmen bu çalışma öğretmenlerin hala eski deneyimleri, inançları ve sınıfların kalabalık olmasından etkilendiklerini göstermektedir.

Calabrese, Kalantari, Santucci ve Stanghellini (2008) “Environmental Policies and Strategic Communication in Iran” isimli çalışma İran Çevre Politikaları ve Stratejik İletişim hakkında birçok bilgi vermektedir. Çalışmada Tahran sakinlerinin gerçek çevre bilincini keşfetmeleri için katılımcılara gün içerisinde çevreye yönelik davranışları hakkında 10(on) davranış sorulmuştur. Bunlardan bazıları ise aile ile ortak vakit geçirmek için, birlikte pikniğe gidilerek hafta sonu yapılan etkinliklerdir. Öğrenciler bu etkinliğe dayalı olarak piknikten sonra eve dönmeden önce piknik alanlarını temizlediğini ve öyle eve döndükleri söylemişlerdir. Diğer bir soru evde suyun kullanılması ile ilgilidir ve bu soruya katılanların yüzde %60’ından daha fazlası dişlerini fırçalarken musluğu kapattıklarını belirtmişlerdir. Caddeye bırakılan çöplerle ilgili olan çöplerin toplanmadan kısa bir süre önce bırakılması sorusuna %58,4 olumlu cevap vermiştir. Araştırmaya katılanların %50’sinden daha fazlası arkadaşları ve akrabaları ile çevre ve modern kentsel yaşamın bazı olumsuz görüntüleri ile ilgili “çoğu zaman” veya

“bazen” konuştuğunu söylemişlerdir. Katılımcıların büyük bir kısmı plastik ve kâğıt çantalarını çoğu zaman tercih ettiklerini ve süt, soda gibi bazı gıda ürünlerini geri dönüşülebilen şişelerde satın aldıklarını belirtmişlerdir. Cevaplar cinsiyete göre değerlendirildiğinde bayanların erkeklerden daha iyi performans sergilediği görülmüştür. Katılımcılara son üç yıl içinde, özellikle doğa koruma, peyzaj ya da çevre odaklı herhangi bir çalışma yapıp yapmadıkları sorulduğunda; kadın ve erkeklerin yaklaşık %80'inin bu konuda hiç bir şey yapmadıkları belirtmiş ve bu konuda kadınlarla erkekler arasında çok küçük farklılıklar olduğu görülmüştür. Eğitim seviyesinin yükselmesi ile insanların daha fazla aksiyon gösterdiği sonucu araştırmanın bulguları arasındadır. Çevresel problem durumunda %32'si yetkililere bilgi vermekte olup İran’da belediyeler çevre sorunlarının sorumluları olarak gösterilmektedir. Bayanların %34,5'i ve erkeklerin %30,3'ü çevre sorunlarına şahit oldukları zaman şikayet ettiklerini

söylemişlerdir. Çevre problemleri hakkında farklı mesleklerdeki insanlar karşılaştıkları çevre sorunları ile ilgili olarak farklı davranışlar göstermişlerdir.

Üst düzey yöneticileri (%63) en yüksek şikayet davranışlarını sergilerken bunu sanayi işçileri %48 ile takip etmiştir. Bu konuda en düşük davranışları ise işsizler, özel çalışanlar ve öğrenciler şeklinde araştırmada sıralanmıştır. Gelir ve davranış arasındaki ilişki doğrusal olmayıp, daha düşük gelirli insanlar ile yüksek gelirli insanlar arasında davranış konusunda benzer ilişkiler olduğunu görülmüştür. Çevre sorunları durumunda çevre örgütünün daha aktif rol almasının yanında bu örgütün %52'si ve üye olmayanların ise %32'si çevre sorunlarından şikâyetçi olmaktadırlar. Ancak görüşülen 1200 kişi içinden sadece 21'inin bu kategoride olduğu görülmüştür.

2.3. BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ 2.3.1. Teknolojinin Doğuşu ve Yayılması

İnsanın olduğu her yerde teknolojiden bahsetmek mümkündür. Çünkü teknoloji insanın varoluşundan beri gelişerek değişmiştir. İnsanlar zamanla işlerini kolaylaştırmak amacıyla birtakım aletler üretmeye başlamış ve teknoloji “günümüzde iletişim alanında telefon, televizyon, radyo ve internet, ulaşım alanında uçak, tren ve otomobil gibi ürünleri ile insanların günlük yaşamlarının vazgeçilmez birer parçası haline gelmiştir”

(Bacanak, Karamustafaoğlu ve Köse, 2003: 191). Dolayısıyla insanlar farkında olmadan teknolojinin gelişmesine farklı şekillerde katkıda bulunmuşlardır.

“Teknolojinin kullanılması bireyleri ve toplumları olaylar ve olgular karşısında daha güçlü yapmakta ve hayatı kolaylaştırmaktadır” (Gündüz ve Odabaşı, 2004: 43).

İnsanlar teknolojiyi kullanmaya başladıktan sonra teknolojinin hayatlarına getirdiği kolaylıkları fark etmiş ve teknolojinin toplumda kullanımı hızla yayılmaya başlamıştır.

Teknolojinin insanlar arasında bu şekilde yaygın olarak kullanılması sonucu toplumda bir takım değişiklikler kaçınılmaz hale gelmiştir (Aydın, 2003). Bunun yanında gelişen her yeni teknoloji insanların hayatlarını kolaylaştırdığı için daha yeni teknolojilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. “Teknolojinin temelinde elbette ki toplum bulunmakta ve bu üretime yön vermektedir” (Beşli, 2007: 54). Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda üretilen teknolojinin dünyanın her yerinde aynı ilgi ve önemi görmesi beklenemez. Bir toplumda çok önemli olan bir teknoloji, diğer toplum için anlam ifade etmeyebilir.

Bütün toplumlar, çağın gerisinde kalmamak ve ihtiyaçlarını gidermek için teknolojiden faydalanmak zorundadırlar. Toplumlar bu teknoloji ihtiyacını ya yeni teknoloji üreterek ya da farklı toplumlar tarafından üretilen teknolojiyi kullanarak giderirler. Bunun yanında “teknolojiyi üretemeyen ve/veya doğru teknolojiyi, doğru biçimde transfer ederek üretim süreçlerine dahil edemeyen ülkelerin ‘teknoloji yoksulluğu’ döngüsünden kurtulamayacağı” düşünülmektedir” (Tiryakioğlu, 2011:

169).

Doğal kaynakların kullanımı, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile paralellik göstermektedir. Gelişmemiş ülkelerde olduğu gibi gelişmekte olan ülkemizde de doğal kaynak kullanımında yaşanan birtakım sorunlar bulunmaktadır. Gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere nazaran doğadan daha fazla faydalanmaktadırlar. Bunun nedeni ise teknolojideki hızlı değişim sonucu meydana gelen gelişmelerdir. Gelişmiş ülkeler hem teknoloji üretmekte hem de ürettiği

teknolojiyi kullanırken gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler ise teknolojiyi ihtiyaçları doğrultusunda diğer ülkelerden hazır olarak almakta ve kullanmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığının amacı topluma faydalı bireyler yetiştirmek olduğundan, öğrencilerimizin çağın gereklerine ayak uydurmaları için teknolojinin eğitim sisteminde yerini alması sağlanmalıdır. Teknolojinin eğitim sistemine yansıması çoğunlukla bilişim teknolojileri doğrultusunda olduğundan öğretmenlerin, velilerin ve aynı zamanda öğrencilerin bilişim teknolojilerini eğitim-öğretim sürecinde kullanabilmeleri gereklidir.

2.3.2. Teknoloji Kavramı

Bu bölümde teknoloji ile ilgili çeşitli tanımlara yer verilmiştir;

Bu bölümde teknoloji ile ilgili çeşitli tanımlara yer verilmiştir;