• Sonuç bulunamadı

EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİ’NDEKİ BÜYÜ, SİHİR, TILSIM VE FAL METİNLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

III. BÖLÜM METİNLER

2. SİHİR METİNLERİ

2.30. Apuska Kalesi’ndeki Sihirbazlık Gösteriler

“Vaktiyle büyük şehir imiş. Fakat kalesi ağaçtan dolmadır. Etrafı üç bin adımdır. Bu kale yanında Nil kıyısında bir çimenlikte çadırlarımız kuruldu. O gün melik divanında seyrettiğimiz acayiplikleri beyan eder.

İbret Alınacak Tuhaflık: Melik hakiri davet etti. Çadırına vardım. Çadırın önüne binlerce adam diz dize oturmuş, ortada büyük bir meydan var. Evvela on adet hanende ve sazende rehavi makamından fasıllar ettiler. Altı adet parlak ay gibi gulam sırmalı önlükler giyerek öyle raksettiler ki… Ellerinde fil dişinden kağıt gibi ince ince biçilmiş, beş on tanesini iple bağlayıp çalpara yerine kullanırlar.

Bunlardan sonra karşıdan bir kara kuru kadit (çok zayıf, bir deri bir kemik kalmış kimse) adam göründü. Başı ayağı açık… Avret yerine bir kispet giymiş, lades kemiğine benzer bir kadit, fakat çevik, ayarlık yüzünden belli. Acayip bir yürüyüşle melikin huzuruna geldi. ‘ya Hayy’ deyip, beş adam boyu havaya sıçrayıp yere inince melik önünde yer öptü. Hayli dua etti. Sonra ‘Ya Sudan sultanı, Hindistan’dan Portakal’a geldim. Şimdi mübarek yüzünü gördüm. Ama garibim, çıplağım, üşüyorum. Bir büyük ateş yaksınlar, ısınayım.’ diye yalvardı. Derhâl on fil yükü santa ve saç ağaçlarını yaktılar. Alevler göğü tuttu. Kadit adam biraz ısındıktan sonra sultanın huzuruna gelip,

‘Ya sultan, el ihsanu bittamam, Hak bereket versin ısındım. Şimdi de bir deve boğazlat da bir deveyi yiyip karnımı doyurayım.’ dedi.

Hemen semiz bir deve kestiler. Kadit adam kanını içti. Hayvanı kesenler devenin iç ve dış uzuvlarını ayrı ayrı koydular. Kadit adam devenin bir parça etini biraz kızartıp bir hamlede yedi. Sonra ciğer ve yüreğini yedi. Sonra kemiklerini balta ile kırıp kütür kütür yedi. Hemen ağzına koyarken yutardı. Devenin kelle ve paçalarını, bağırsaklarını, işkembesini piripak yedi. Yalnız işkembenin müzahrefatı (süprüntüler, pislikler) kaldı. Onlara da başlayıp yerken melik utanıp men etti. Sonra oynayarak melikin huzuruna gelip:

‘Ya sultanım karnım doymadı, çiğ et de karnımı ağrıttı. Müsaade et de senin malın olan ateşi yiyeyim, helal edin.’ deyince melik gülerek ‘Helal olsun’ dedi. Hemen belindeki kispeti çıkarıp, alev alev yanan ateşin içne girerek oynamaya başladı. Kaş ve sakalından bir şey kalmadı. Tam ateşin ortasına oturup, ateşi yemeye başladı. Hakir hayret ettim, fakat dikkat ederdim. Ateşi ortasında ellerini koltuk altına sürüp ellerini bütün vücuduna sürerdi. O vakit vücudundan siyah bir duman çıkardı. Sonra kalkıp melikin huzuruna geldi. Saat tuttum. Bir saatte bir deveyi ve bütün ateşi yedi. Aklım perişan oldu. Sonra bu kadit, meydanda kalan

biraz ateşin üzerine işedi. Herkes sidiğe gark olayazdı. Herkes kenarlara çekildi. Kadit adam melikin huzuruna gelip:

‘Ey melik, ömrün uzun, düşmanların yezit olsun. Bana bir at, beş deve yükü fil dişi, ve büyük kaküle ve beş küçük köle ihsan et. Yoksa bu Apuşka şehrini suya gark ederim.’ deyince melik emretti. Meydandaki sönmek üzere olan ateşe on fil yükü odun koyup yeniden yaktılar. Yine kadit adam sultanın huzuruna geldi.

‘Ey soylu sultan, yediğim ateş yüreğimi yaktı, ateşin buharı dibimden çıktı. Çok susadım. Bana Nil’den on tulum su getirttir.’ dedi. Derhâl getirdiler. Bu sırada meydana gayet şişman bir adam çıkıp tulumlarla suları zapt etti.

Başka Garip Şey:

Hemen şişman adam melikin huzuruna gelip,

‘Yedi gündür orucum. Bir katre su içmedim. Bu suların yarısını bana ver.’ dedi. Melik kabul edince, kadit adam ile şişman adam melik huzurunda kavgaya başladılar. Birbirlerine öyle fil … vurdular ki vücutlarından kan aktı. Birbirlerini nerede ise öldüreceklerdi. Melikin silahlı adamları ayırdılar. Melik her birine beşer tulum su verilsin dedi. Şişman adam melik huzuruna gelip:

‘Aman padişahım, benim hararetim çoktur. Ateşimi gör.’ deyip iki elini beline koyup sima ederek ağzından alevler çıkmaya başladı ve ‘Sultana ne kadar hararetli olduğumu gösterdim. On tulum suyu bana veriniz.’ dedi. Sultan da ona hükmedip kadit adama:

‘Sen de marifetini göster.’ dediler. Kadit adam meydana gelip, içtiği deve kanını, yediği deve etlerini parça parça çıkarıp halk önüne yığdı. Arada ateş de çıkardı. Ama fazla ateş çıkaramadı. Bu defa şişman adam:

‘Ya sultan, benim ateşim mi fazla, yoksa onun et kusması hareketi mi fazla?’ diye feryat etti. Oradaki seyircilerin de reyi ile melik on tulum suyu şişman adama hükmetti. Şişman adam on tulum suyu alıp, devenin arta kalan kemiklerini, müzahrefatını, postunu tamamen yedi. Sonra beş kırba su içti. Kadit adam,

‘Bre o adam ateşi kumdu. Ben ateşi çıkaramadım. Hararetim bende kaldı. Bu adam evvela su içip benimle kavga ederken vücuduma bilmem ne sürdü, ateşi çıkaramadım. Bana kıyman, helak olurum.’ diye feryat ederek bir köşeye çekildi. Şişman adam geride kalan beş tulum suyu da içip ‘Hele şükür, hararetim geçti.’ dedikten sonra, ‘Sultanım, bu pehlivana da beş tulum su ver ki, onun da hararet geçsin.’ dedi. Emir verildi. Fakat bir de gördük ki kadit adam simsiyah olup, hararetten kavrulmuş, ölmüş. Sultan,

‘Benim yüzümden öldü. Su vermedim.’ diye çok üzüldü.

Şişman sihirbazı tekrar ortaya çağırdılar. Biraz ibret verici şakalar etsin dediler. Meydana geldi. ‘Ya sultanım’ dedi, ‘Öbür ateşperest idi. Yaptığı hep sihirdi. Ben ise Maliki mezhebindenim. Bu marifetleri hep riyazet (nefsi kırma, dünya lezzetlerinden sakınma) ile elde ettim.’ dedi. Sultan,

‘Fakat o senden usta pehlivan idi. Korkarım sen onu kıskandığın için öldürdün.’ deyince şişman adam, ‘Ya sultan, eğer ona fazla muhabbetin varsa, bana ihsan eyle, onu huzurunda dirilteyim.’ dedi. Melik de yüz deve vermeyi taahhüt etti.

Gülünç Acayiplik:

Evvela bu şişman pehlivan bir Yörük ata binip, ölen pehlivanın boynuna bir ip takıp, atın kuyruğuna bağladı. Sonra meydanda süratle atı koşturdu. Ölünün cesedi perişan oldu. Bu naaş melikin huzuruna gelince melik, ‘Melun, dirilteceğim dedin, zavallının cesedini sürüdün.’ diye azarlayınca, ‘Sabreyle ya Sultan’ deyip, ölünün üzerine, sonra ağzına içtiği beş tulum suyu işedi. Ölünün karnı davul gibi şişip, guruldamaya başladı. Sultan:

‘Ya söylediğin gibi bu ölüyü dirilt yahut seni katlederim.’ dedi. Şişman pehlivan: ‘Ya sultan, bu ateşperesttir. Emret meydana ateş yaksınlar ve cesedi ateşe atsınlar.’ dedi.

(On bir satır noksandır.)

Üç kişi ölüyü şu beyitleri okuyarak ateşe attılar:

‘Nuc tüken kelne perende’, iki defa ‘Ni ni mihank debu’, iki defa ‘Ram ram ram ram ram’ diyerek naaşı ateşe attılar. Cayır cayır yandı. Ağzından sidik çıkıp kokusu yayıldı. Bu sırada şişman sihirbazın kaçtığını melike söylediler. Arkasından adam koşturulup yakalattı. Sultan:

‘Bre kâfir, sen bu pehlivanı diriltirim dedin. Sonra ateşperesttir diye ateşe attırdın. Hâlâ cayır cayır yanıyor. Vur şu kâfirin boynunu!’ diye emir verdi. Tam cellat başını keseceği sırada derhâl sıçrayıp üç adamı ile ateşin içine girdi ve ‘ram ram’ diyerek ateşi diriltmeye başladı. Bu sırada yanan ceset dahi kalktı. ‘Ram ram’ diye beraberce oynayarak ateşten çıkıp melikin huzurunda yer öptüler. Aklım perişan oldu. Vücutları hep yağa bürünmüştü. Kendi yağları mı yoksa terleri mi idi? Doğrusu mucize gibi bir şeydi. Melik yüz koyun, yüz sığır, altmış beşer adet fil dişi, üçer Habeşi köle verdi. Dua ettiler.

Hintli Duası: ‘Kaz kanaz no ebselamitem baş çekerim boki marti hun arzi kerem deretebkim yan tu mushabeti kelerti hun tatur tatur tatatur taboşka bo şakaybo yeboler kılarkı duaki temari ki temari izadakpenah çalti hun ey babababa garip dost men seyyahi âlem kara keşmir ve kaşan serendil hun men perişan melek ateşperest Hindu pecei lahari zevat makper ise aşık hun ey babababa garip dost ey vella baba ey vellahun.’

Bu duadan sonra yer öpüp gittiler. Benim hayret etmemden sultan pek memnun oldu. Ey dostlar, kırk iki senedir gezerim, ne harikulade şeyler gördüm, ama bu derecesini görmedim.” (Danışman (15), 1971: 190-194).